HAYAT TRENİNDE SABIR
Binmiş olduğum trenle iş yerime doğru yol alırken pencereden dışarıyı seyrediyorum…Bir an camın ardında zifiri karanlıktan başka hiçbir şey görünmüyor. Tünele girdik yine...Dışarda ki karanlık ürkütüyor nedense beni.
Tünelin içinde geçirmiş olduğum beş dakika ,bir an beni farklı yerlere alıp götürüyor...
Pencerenin ardı karanlık ama trenin içi aydınlık diyerek, teselli ediyorum kendimi…Birazdan tünelin biteceğini biliyor olmak ferahlatıyor beni.
Sonra bir tren yolculuğunun hayat yolculuğuna ne kadar da benzediğini düşünüyorum.
Yalnız arada ki fark trende menzil belli... Oysa hayat treninde gideceğimiz yerleri bilmeden ilerliyoruz.Bazen içimizi karartan tüneller çıksa da karşımıza , trenden inmiyoruz tünelin bitmesi ümidiyle trenin lambasının aydınlığında yolculuğumuza devam ediyoruz bir süre …
Ve bazen dışarıda ki ağaçları ,çiçekleri hayranlıkla izlerken, iri kayaların yanından geçmek ürkütüyor insanı.
.Hepimiz farklı koltuklardayız. Kimimiz önde,kimimiz arkada.Kimimiz sağda kimimiz solda.Kimimiz birinci sınıf,kimimiz ikinci sınıf reyonda.
Herkes halinden memnun. Hiç kimse ne tünelden ne kayalardan ne reyonundan şikayetçi.Herkes biliyor ki eninde sonunda bitecek bu yolculuk, hedefe ulaşmak için dağlardan,kayalardan, tünellerden geçmek gerek. Bazen yanımızda ki yolcunun kötü kokusuna tahammül ederken, bazen de yer olmadığında yolculuğa ayakta devam etmek gerek.
İşte yaşam da böyle birşey. Trenin içindeki lambanın karanlıkta kalmamızı engellediği gibi,içimizdeki pozitif düşüncelerde ruhumuzun karanlıkta kalmasına engel olur.
Hayat treninde yolculuk ederken hayata bu bakış açısıyla bakıp, karşılaşacağımız olumsuzlukların menzile ulaşmak için kaçınılmaz olduğunu düşünürsek,başımıza gelecek zorluk ve belalara tahammülümüz daha, kolay olacaktır.
Rabbimizin rızasını kazanmak ve bize vaad etmiş olduğu cennete ulaşmak ancak kanaat ve sabırla olur
Andolsun,sizi korku,açlık,mallardan ve ürünlerden eksiltme gibi şeylerle deneriz;sabredenleri müjdele…Ki onlara bir belâ eriştiği zaman: Allah içiniz ve biz ona döneceğiz, derler
"(Bakara S.155)-ÇETİNKAYA ARZU-
Yorum