Bugün günlerden dün….
Dünlerden özel ve kutlu bir gün, çağın putkıranı Seyyid Ruhullah’ın doğum günü… Çocukken öksüz kalıp, büyümeyi yalnızlıkla bilen Seyyid Ruhullah; öğrenim hayatında gösterdiği üstün başarı ile öğretmenlik hayatına zemin hazırlıyordu. Kısa bir zaman sonra ictihâdi bir duruş ve Peygamber’lerden mîras bir muallimlik. İlim meclislerinde geleceğe armağan olacak neferler yetiştiriyordu. Her çağda olduğu gibi, bu çağdada NUR’un karşısında bir deccal yaşıyordu. Azgın topluluk Siyonistlerin kuklası Rıza Şah… Köklü bir gelişim gösteren Ruhullah ve talebeleri Şahla yayılan vebâ salgınını temizlemeye kararlıydılar. Gün geçtikçe kasırgaya dönüşen bu Muhammedî nefes; mâtem meclisleriyle yek vûcud oluyordu.
Firavunla, Yezitle beden değiştiren iblisin yeni necis bedeni Rıza Şah; sömürücü devletlerin bir piyonu olarak ALLAH kelâmı öğrencilerine baskılar yapıp, yas merasimlerini ve İrşâd toplantılarını yasaklıyordu. Zulme boyun eğmemeyi Ceddinden öğrenen Seyyid Ruhullah haksızlık karşısında susmadı;
''… Kıyâm nefes almak içindir; iffetli Müslüman kadınların iffet örtülerini kaldırdı. Şimdide din ve kânuna aykırı olarak bu olay ülkede uygulanıyor ama kimse karşı çıkıp konuşmuyor!
Kıyâm şahsi menfaatler içindir ki ahlak fesâdını yayma aracı olan gazeteler şimdide şerefsiz Rıza Şah’ın kuru kafasından çıkan planları izleyip kitlelere yayıyorlar…!''
Diye haykırdı. Her türlü tehlikeye rağmen dağ gibi durup, çağlıyordu. Bütün bu kutlu diriliş dünya kan emicilerinin kör gözünü korkutuyordu. Kana doymak için yine bir matem merasimi seçildi… Ve ardından binlerce Şehid…
Seyyid Ruhullah şehadetle güçlenerek eşsiz sözlü direnişine yılmadan devam edip kitlelere ulaştı. Farklı coğrafyalardaki mücahid’leri kılıçtan keskin sözleriyle bilevledi. Ve sürgün yaşadığı zamanlarda sözlerini kıyâm meşalesi gibi örnek yürekler taşıdı.
İslam inklâbının sesi yükselmeye başlamışken, mazlumlar coğrafyasının bir diğer yanından ‘’ Şehâdet inklâbın habercisidir’’ haykırışı engin bir yürekten duyulur oldu.
…Küçük yaşta İslami ilimleri zamanın büyük değerlerinden olan babası Molla Sadrettin’den alan bu yürek, ülkesinin her köşesinde fakire, hastaya mazluma yardım için koşarak büyüdü. Dönemin sapkın akınlarına uymamaları için gençleri İslâmi şuurla işleyerek zamana yeni yürekler kazandırıyordu.Fikri, yaşantısı büyük küçük bütün Müslüman’a örnek oluyordu.Kendi elleriyle yazdığı tüm pankartlarda her harf zalimin kalbine sanki bir kurşundu. Bütün dünyadaki İslam ümmetini takip edip, zulme karşı el ele en önde yürüdü.
Vahdetin gerçek neferlerinden olan bu genç, yirmili yaşlarına sığdırdı uzun mücadelelerini. Şehadet aşkıyla yanan bu yürek ömrünün son günlerinde kaleme aldığı '' Yaşasın İran Müslümanlar’ının zalim şaha karşı direnişi'' başlıklı yazısıyla bütün Müslümanlara mezhebi taasupluktan uzak İslami çatı altındaki kardeşliğin haklı gururunu yaşattı. Soğuk bir şubat günü İran’da Seyyid Ruhullah’ın önderliğinde mazlum halk tağut rejime karşı çıkıp İslam inklabının ilanıyla felaha kavuşmuşken, Türkiye’de zalim bir gurup yirmibir yaşındaki Cihad’ın fidanını Şehid ettiler. Çağlara adı ve mücadelesi nâm olmuş bu yürek; Metin Yüksel… Kana bulandığı cami avlusunda arş a yazdı gözleriyle;
''Şehadet bir çağrıdır tüm nesillere ve çağlara''
Aynı zamanda farklı mekanlardan örnek yürekler… İşte; dünde can bulmuş, dünde ses olmuş bu emsalsiz yüreklerin hayatları pahasına verdikleri mücadeleyi geçmişten bir sayfa olarak değil, geleceğe yaşam felsefesi edinmeyi bilmek adına dünü bugün görüp yarına onunla başlamak isteyenlere bir mektup…
AYNULLAH
Dünlerden özel ve kutlu bir gün, çağın putkıranı Seyyid Ruhullah’ın doğum günü… Çocukken öksüz kalıp, büyümeyi yalnızlıkla bilen Seyyid Ruhullah; öğrenim hayatında gösterdiği üstün başarı ile öğretmenlik hayatına zemin hazırlıyordu. Kısa bir zaman sonra ictihâdi bir duruş ve Peygamber’lerden mîras bir muallimlik. İlim meclislerinde geleceğe armağan olacak neferler yetiştiriyordu. Her çağda olduğu gibi, bu çağdada NUR’un karşısında bir deccal yaşıyordu. Azgın topluluk Siyonistlerin kuklası Rıza Şah… Köklü bir gelişim gösteren Ruhullah ve talebeleri Şahla yayılan vebâ salgınını temizlemeye kararlıydılar. Gün geçtikçe kasırgaya dönüşen bu Muhammedî nefes; mâtem meclisleriyle yek vûcud oluyordu.
Firavunla, Yezitle beden değiştiren iblisin yeni necis bedeni Rıza Şah; sömürücü devletlerin bir piyonu olarak ALLAH kelâmı öğrencilerine baskılar yapıp, yas merasimlerini ve İrşâd toplantılarını yasaklıyordu. Zulme boyun eğmemeyi Ceddinden öğrenen Seyyid Ruhullah haksızlık karşısında susmadı;
''… Kıyâm nefes almak içindir; iffetli Müslüman kadınların iffet örtülerini kaldırdı. Şimdide din ve kânuna aykırı olarak bu olay ülkede uygulanıyor ama kimse karşı çıkıp konuşmuyor!
Kıyâm şahsi menfaatler içindir ki ahlak fesâdını yayma aracı olan gazeteler şimdide şerefsiz Rıza Şah’ın kuru kafasından çıkan planları izleyip kitlelere yayıyorlar…!''
Diye haykırdı. Her türlü tehlikeye rağmen dağ gibi durup, çağlıyordu. Bütün bu kutlu diriliş dünya kan emicilerinin kör gözünü korkutuyordu. Kana doymak için yine bir matem merasimi seçildi… Ve ardından binlerce Şehid…
Seyyid Ruhullah şehadetle güçlenerek eşsiz sözlü direnişine yılmadan devam edip kitlelere ulaştı. Farklı coğrafyalardaki mücahid’leri kılıçtan keskin sözleriyle bilevledi. Ve sürgün yaşadığı zamanlarda sözlerini kıyâm meşalesi gibi örnek yürekler taşıdı.
İslam inklâbının sesi yükselmeye başlamışken, mazlumlar coğrafyasının bir diğer yanından ‘’ Şehâdet inklâbın habercisidir’’ haykırışı engin bir yürekten duyulur oldu.
…Küçük yaşta İslami ilimleri zamanın büyük değerlerinden olan babası Molla Sadrettin’den alan bu yürek, ülkesinin her köşesinde fakire, hastaya mazluma yardım için koşarak büyüdü. Dönemin sapkın akınlarına uymamaları için gençleri İslâmi şuurla işleyerek zamana yeni yürekler kazandırıyordu.Fikri, yaşantısı büyük küçük bütün Müslüman’a örnek oluyordu.Kendi elleriyle yazdığı tüm pankartlarda her harf zalimin kalbine sanki bir kurşundu. Bütün dünyadaki İslam ümmetini takip edip, zulme karşı el ele en önde yürüdü.
Vahdetin gerçek neferlerinden olan bu genç, yirmili yaşlarına sığdırdı uzun mücadelelerini. Şehadet aşkıyla yanan bu yürek ömrünün son günlerinde kaleme aldığı '' Yaşasın İran Müslümanlar’ının zalim şaha karşı direnişi'' başlıklı yazısıyla bütün Müslümanlara mezhebi taasupluktan uzak İslami çatı altındaki kardeşliğin haklı gururunu yaşattı. Soğuk bir şubat günü İran’da Seyyid Ruhullah’ın önderliğinde mazlum halk tağut rejime karşı çıkıp İslam inklabının ilanıyla felaha kavuşmuşken, Türkiye’de zalim bir gurup yirmibir yaşındaki Cihad’ın fidanını Şehid ettiler. Çağlara adı ve mücadelesi nâm olmuş bu yürek; Metin Yüksel… Kana bulandığı cami avlusunda arş a yazdı gözleriyle;
''Şehadet bir çağrıdır tüm nesillere ve çağlara''
Aynı zamanda farklı mekanlardan örnek yürekler… İşte; dünde can bulmuş, dünde ses olmuş bu emsalsiz yüreklerin hayatları pahasına verdikleri mücadeleyi geçmişten bir sayfa olarak değil, geleceğe yaşam felsefesi edinmeyi bilmek adına dünü bugün görüp yarına onunla başlamak isteyenlere bir mektup…
AYNULLAH
Yorum