KARA FATMA
Zehra hanım bir yandan öğlen yemeği için sofrayı hazırlıyor, bir yandan da saate bakıyordu. Daha sekiz yaşında olan ve ilköğretim 3. sınıfa giden küçük kızı henüz okuldan gelmemişti. Şimdiye kadar hiç gecikmeyen kızının henüz gelmemiş olması Zehra hanımı yavaş yavaş telaşlandırmaya başlamıştı ki kapı zilin sesini duydu. Hızlı adımlarla ilerleyerek kapıyı açtı.
Kızı Fatma annesinin yüzüne bile bakmadan öfkeli bir şekilde içeri girdi. Her zaman itina ile yerine bıraktığı çantasını odanın köşesine fırlattı. Zehra hanım şaşkınlıkla kızını izliyor, onun bir açıklama yapmasını bekliyordu.
Kızından sen çıkmayınca dayanamayarak: "Hoş geldin kızım, hayırdır selam bile vermeden içeri girdin bir şey mi oldu , canın bir şeye mi sıkıldı ? " diye sordu. Fatma kaşları çatık bir şekilde annesine bakarak konuşmaya başladı: "Anne ben artık ismimim Fatma olmasını istemiyorum , sevmiyorum ben bu ismi ? Başka bir ad bulalım bana. Zehra hanım şaşkın bakışlarla: ''Başka isim mi?'' diye sordu.
‘’Evet başka isim mesela artık bana Feriha diye hitap edebilirsiniz.’’
"Feriha mı o da kim kızım?’’ diye sordu Zehra hanım.
‘’Televizyonda bir dizi varmış herkes ondan bahsediyor..Ve herkes Feriha’yı çok beğeniyor. B enim de adım Feriha olsun istiyorum.’’
Zehra hanım çok şaşkındı, ne olup bittiğini anlayamamıştı. Kızı Fatma´ya yaklaştı, saçlarını okşayarak : ''Canim kızım önce okuldan neden geç geldiğini ve neden böyle Allah’ın selamını vermeden öfkeli bir şekilde eve geldiğini anlatır mısın?Daha sonra ismini değiştirme meselesini konuşalım olur mu?’’ diye söyledi.
Zehra hanımın şefkatli sesi Fatma´nın öfkesini birazcık da olsa dindirmişti. Mahcup bir şekilde başını yere eğerek:
‘’Necla ile okul bahçesinde kavga ettik. Okul müdürü kavga ettiğimizi görünce ikimizi de idareye çağırarak bizimle konuştu, ondan geciktim anneciğim.’’
‘’Hayırdır yavrum Necla ile neden kavga ettiniz ki sorununuz neydi?’’
''Bu gün sınavımız vardı ve benden sınav esnasında bir sorunun cevabını öğrenmek istedi, o esnada öğretmenimiz yanımıza geldi ve Necla’nın benimle ne konuştuğunu sordu. Ben de senin bana öğrettiğin gibi dürüst bir şekilde davranarak onun bana sınavla ilgili bir soru sorduğunu söyledim.
Öğretmenimiz de Necla’yı uyararak ona kızdı. Okul çıkışı Necla, Ayten ile birlikte yanıma geldi. Neden öğretmene doğruyu söylediğimi, onu ele verdiğimi sordu. Ben de ona yalan söylemenin ne kadar günah olduğunu ve bunu yaparak şeytanı sevindirmek istemediğimi söyledim. Git oradan Kara Fatma diyerek itti beni . Ayten de gülerek "Kara Fatma..!!! Kara Fatma!! " deyip benimle alay etti. Ben de öfkelenerek Ayten’i itince Ayten yere düştü ve ağlamaya başladı. Sonrasını biliyorsun zaten." diyerek minik omuzlarını silkti Fatma...
Zehra hanımın yüzünü bir hüzün kapladı. Ellerini sevgili kızının başına götürüp saçlarını okşayarak:
´´Canım kızım , minik kuşum, sen de haklısın. Hata bende, ben sana ismini taşıdığın şahsı tanıtmayınca onun dünya ve ahiret kadınlarının en üstünü olduğundan bahsetmeyince , senin de gidip dizi filim kahramanlarının ismine özenmen de gayet normaldir. Sen bu ismin kime ait olduğunu biliyor musun yavrum? “ diye sordu hüzünlü bir ses tonuyla.
“Tabi ki biliyorum hamam böceğine” diye mırıldandı küçük Fatma.Zehra hanımın kalbine bir ok saplandı adeta. Resul-i Ekrem’in nazlı çiçeğinin öpmeye kıyamadığı Fatıması’ nın adını bir böceğe vermişlerdi. Ve kızı , Fatıma ismini Hz. Fatıma’yla değil, bu böcekle tanıyordu.Tarifsiz bir suçluluk duygusuna kapıldı. Gözleri doldu..Kızı Fatıma’ya sarılarak: “Beni affet Allah’ım. “ diye mırıldandı.
Zehra hanım bir yandan öğlen yemeği için sofrayı hazırlıyor, bir yandan da saate bakıyordu. Daha sekiz yaşında olan ve ilköğretim 3. sınıfa giden küçük kızı henüz okuldan gelmemişti. Şimdiye kadar hiç gecikmeyen kızının henüz gelmemiş olması Zehra hanımı yavaş yavaş telaşlandırmaya başlamıştı ki kapı zilin sesini duydu. Hızlı adımlarla ilerleyerek kapıyı açtı.
Kızı Fatma annesinin yüzüne bile bakmadan öfkeli bir şekilde içeri girdi. Her zaman itina ile yerine bıraktığı çantasını odanın köşesine fırlattı. Zehra hanım şaşkınlıkla kızını izliyor, onun bir açıklama yapmasını bekliyordu.
Kızından sen çıkmayınca dayanamayarak: "Hoş geldin kızım, hayırdır selam bile vermeden içeri girdin bir şey mi oldu , canın bir şeye mi sıkıldı ? " diye sordu. Fatma kaşları çatık bir şekilde annesine bakarak konuşmaya başladı: "Anne ben artık ismimim Fatma olmasını istemiyorum , sevmiyorum ben bu ismi ? Başka bir ad bulalım bana. Zehra hanım şaşkın bakışlarla: ''Başka isim mi?'' diye sordu.
‘’Evet başka isim mesela artık bana Feriha diye hitap edebilirsiniz.’’
"Feriha mı o da kim kızım?’’ diye sordu Zehra hanım.
‘’Televizyonda bir dizi varmış herkes ondan bahsediyor..Ve herkes Feriha’yı çok beğeniyor. B enim de adım Feriha olsun istiyorum.’’
Zehra hanım çok şaşkındı, ne olup bittiğini anlayamamıştı. Kızı Fatma´ya yaklaştı, saçlarını okşayarak : ''Canim kızım önce okuldan neden geç geldiğini ve neden böyle Allah’ın selamını vermeden öfkeli bir şekilde eve geldiğini anlatır mısın?Daha sonra ismini değiştirme meselesini konuşalım olur mu?’’ diye söyledi.
Zehra hanımın şefkatli sesi Fatma´nın öfkesini birazcık da olsa dindirmişti. Mahcup bir şekilde başını yere eğerek:
‘’Necla ile okul bahçesinde kavga ettik. Okul müdürü kavga ettiğimizi görünce ikimizi de idareye çağırarak bizimle konuştu, ondan geciktim anneciğim.’’
‘’Hayırdır yavrum Necla ile neden kavga ettiniz ki sorununuz neydi?’’
''Bu gün sınavımız vardı ve benden sınav esnasında bir sorunun cevabını öğrenmek istedi, o esnada öğretmenimiz yanımıza geldi ve Necla’nın benimle ne konuştuğunu sordu. Ben de senin bana öğrettiğin gibi dürüst bir şekilde davranarak onun bana sınavla ilgili bir soru sorduğunu söyledim.
Öğretmenimiz de Necla’yı uyararak ona kızdı. Okul çıkışı Necla, Ayten ile birlikte yanıma geldi. Neden öğretmene doğruyu söylediğimi, onu ele verdiğimi sordu. Ben de ona yalan söylemenin ne kadar günah olduğunu ve bunu yaparak şeytanı sevindirmek istemediğimi söyledim. Git oradan Kara Fatma diyerek itti beni . Ayten de gülerek "Kara Fatma..!!! Kara Fatma!! " deyip benimle alay etti. Ben de öfkelenerek Ayten’i itince Ayten yere düştü ve ağlamaya başladı. Sonrasını biliyorsun zaten." diyerek minik omuzlarını silkti Fatma...
Zehra hanımın yüzünü bir hüzün kapladı. Ellerini sevgili kızının başına götürüp saçlarını okşayarak:
´´Canım kızım , minik kuşum, sen de haklısın. Hata bende, ben sana ismini taşıdığın şahsı tanıtmayınca onun dünya ve ahiret kadınlarının en üstünü olduğundan bahsetmeyince , senin de gidip dizi filim kahramanlarının ismine özenmen de gayet normaldir. Sen bu ismin kime ait olduğunu biliyor musun yavrum? “ diye sordu hüzünlü bir ses tonuyla.
“Tabi ki biliyorum hamam böceğine” diye mırıldandı küçük Fatma.Zehra hanımın kalbine bir ok saplandı adeta. Resul-i Ekrem’in nazlı çiçeğinin öpmeye kıyamadığı Fatıması’ nın adını bir böceğe vermişlerdi. Ve kızı , Fatıma ismini Hz. Fatıma’yla değil, bu böcekle tanıyordu.Tarifsiz bir suçluluk duygusuna kapıldı. Gözleri doldu..Kızı Fatıma’ya sarılarak: “Beni affet Allah’ım. “ diye mırıldandı.
Yorum