Filistin’de küçük çocuklar…
Tıpkı Aliasker gibi.Bir günlükken bebe, bir ayda ergen, yarım yıllık koca bir ömür… Boğazından oklanan Seyyid. Susuz ve suçsuz….Babası; çağlara milâd olmuş yiğitliğin, zaferin neferi… İlmek ilmek işlendi bu katliyam tarihin gelecek sayfalarına … Boy gösterdi her zaman imânlı coğrafyalarda…
….
Filistin’de ninniyle değil mermi sesiyle uyuyor bebekler. Uyanışları çığlıkla değil çığlığa. Kâbus görür mü bir bebek? Filistinde gündüzde gecede kâbus! Ruyâya imkan yok! Yalnızca sevmek için sarmaz anneler kollarını bebeklerine; korumak, yaşatmak için de sararlar. Güne yılları sığdırarak büyür her bir bebek. Yetim kalmaya, öksüz kalmaya doğduğunda anlaşmalı!
Büyümek demek; direnmektir Filistin’de…
Çocuk olunca anlarlar Ebâbil’lerden alınmış taşların üstünlüğünü. Zamanın Ebrehe’lerinden korumak için Aksâ’yı, yüreklerinide koyarlar sapanın arasına. Küçücük olsada bedenleri tankınkinden büyüktür gölgeleri. Yahya’yı alır her biri arkasına; gözlerinde Süleyman’ın izi, bileklerinde Dâvud’un gücü fırlatırlar zulmün kalbine ‘’Vekil ya Allah’’ diyerek.
Yaşamak demek; ölümü solumaktır Filistin’de…
Bütün çocuklar gelin duvağı mahremliğinde saklar umutlarını. Özgürlüğü düşlemek; kadere dur demek kadar zordur onlar için. Silinmez yazgısını yazmıştır yüce KALEM Rahmet’inden yağan mürekkebiyle. Razı olunmuş candır onlar. … Niyetleri ezelden belli Şehâdet. Her birinin künyesi Şehid. Ölümle buluşma sevgiliyle kavuşmadır onlara. Azrâile teslim edilmiş her canla cihâd yeniden doğar ve ardından batan güneşle Şeb-i ârus başlar…
Böyle direndi İsmailoğulları zalime! Silmedi geçmişin izlerini, düşüne yaşaya yükseldi zeytin ağaçları semâya. Cefânın kanlı kantarı tartamaz belki acılarını ama açarak ellerini Kudûs’e sürerler sefânın tadını. Yılmadan, usanmadan, büyümeden, büyüyemeden öderler kanla zekâtlarını… Bilirlerki kan kılıca galiptir hervakit!!!
Onlar!
Yusuf’un terk edildiği kuyudan suyu kovayla değil, avuçlarıyla taşıyarak söndürürler zalimin ateşini!
Onlar!
Saklı , kuytu ağaçtaki Zekeryâ’nın diriliğini, testereyle kesemeyen mühürlü kalplere korkuyu huzur bildirirler her vakit!
Onlar!
Hâyber ile bilevli, Bedir ile dirençli, emsalsiz Mücâhitlerdir!
Çağlara böyle yazılmıştır…
Yiğitlik; korkararak köle olmak değil, zilleti kabul etmeyip onurlu yaşamaktır.
Zafer; boyun eğip yaşamak değil, baş verip Şehâdet’e ermektir HUSEYN’den beri….
AYNULLAH
Tıpkı Aliasker gibi.Bir günlükken bebe, bir ayda ergen, yarım yıllık koca bir ömür… Boğazından oklanan Seyyid. Susuz ve suçsuz….Babası; çağlara milâd olmuş yiğitliğin, zaferin neferi… İlmek ilmek işlendi bu katliyam tarihin gelecek sayfalarına … Boy gösterdi her zaman imânlı coğrafyalarda…
….
Filistin’de ninniyle değil mermi sesiyle uyuyor bebekler. Uyanışları çığlıkla değil çığlığa. Kâbus görür mü bir bebek? Filistinde gündüzde gecede kâbus! Ruyâya imkan yok! Yalnızca sevmek için sarmaz anneler kollarını bebeklerine; korumak, yaşatmak için de sararlar. Güne yılları sığdırarak büyür her bir bebek. Yetim kalmaya, öksüz kalmaya doğduğunda anlaşmalı!
Büyümek demek; direnmektir Filistin’de…
Çocuk olunca anlarlar Ebâbil’lerden alınmış taşların üstünlüğünü. Zamanın Ebrehe’lerinden korumak için Aksâ’yı, yüreklerinide koyarlar sapanın arasına. Küçücük olsada bedenleri tankınkinden büyüktür gölgeleri. Yahya’yı alır her biri arkasına; gözlerinde Süleyman’ın izi, bileklerinde Dâvud’un gücü fırlatırlar zulmün kalbine ‘’Vekil ya Allah’’ diyerek.
Yaşamak demek; ölümü solumaktır Filistin’de…
Bütün çocuklar gelin duvağı mahremliğinde saklar umutlarını. Özgürlüğü düşlemek; kadere dur demek kadar zordur onlar için. Silinmez yazgısını yazmıştır yüce KALEM Rahmet’inden yağan mürekkebiyle. Razı olunmuş candır onlar. … Niyetleri ezelden belli Şehâdet. Her birinin künyesi Şehid. Ölümle buluşma sevgiliyle kavuşmadır onlara. Azrâile teslim edilmiş her canla cihâd yeniden doğar ve ardından batan güneşle Şeb-i ârus başlar…
Böyle direndi İsmailoğulları zalime! Silmedi geçmişin izlerini, düşüne yaşaya yükseldi zeytin ağaçları semâya. Cefânın kanlı kantarı tartamaz belki acılarını ama açarak ellerini Kudûs’e sürerler sefânın tadını. Yılmadan, usanmadan, büyümeden, büyüyemeden öderler kanla zekâtlarını… Bilirlerki kan kılıca galiptir hervakit!!!
Onlar!
Yusuf’un terk edildiği kuyudan suyu kovayla değil, avuçlarıyla taşıyarak söndürürler zalimin ateşini!
Onlar!
Saklı , kuytu ağaçtaki Zekeryâ’nın diriliğini, testereyle kesemeyen mühürlü kalplere korkuyu huzur bildirirler her vakit!
Onlar!
Hâyber ile bilevli, Bedir ile dirençli, emsalsiz Mücâhitlerdir!
Çağlara böyle yazılmıştır…
Yiğitlik; korkararak köle olmak değil, zilleti kabul etmeyip onurlu yaşamaktır.
Zafer; boyun eğip yaşamak değil, baş verip Şehâdet’e ermektir HUSEYN’den beri….
AYNULLAH
Yorum