Ali Haydar Aksal
Egemen ve emperyalist ülkeler geleceğe ilişkin senaryoları kendileri hazırlıyor, sahneye koyuyor. Bu oyunda rol alanlar ise bölgelerin koşullarına uygun kimselerdir. Senarist oyuncusunu belirleyen, ardından da sonucuna göre yeni ve büyük bir oyuna başlangıç yapar.
İnsan, yeryüzünün en değerli varlığı. Her şey insanla var. Bir insanın zulüm ile ölümü kâinatı titretir. Bu değerli varlığın araç olarak kullanılması ise bir başka zulüm.
Emperyalizm insana değer olarak bakmıyor bir nesneden daha değersizdir. Elbette bu, kendi insanı olunca söz konusu değil. Sözünü ettiğimiz, Haçlı ruhu taşıyan egemenler Müslümanlar söz konusu olunca acımasızlaşıyorlar. Abede’de Boston’daki terör olayı yeni bir sürece girileceğinin göstergesi. 11 Eylül olayı dünya için bir travma oldu. Arada geçen bu zaman birçok Müslüman ülkenin işgali, ardından da katliamlar art arda geldi. Irak, Afganistan, Kuzey Afrika ülkeleri, Suriye... Bu ülkelerde bu geçen zaman içinde milyonları aşan insan ölümlerine neden oldu. Filistin 50 yılı aşkın bir süredir insanlığın ölümünün en pervasız sahnesi. Her gün ölen insanların, bombalanan evlerin açlığa terk edilenlerin sınırı yok.
11 Eylül olayı dünya Müslümanları için bir karabasan süreci oldu.
Boston olayı da benzer bir durum için bir bahane.
Uzun bir süredir İran, Batılıların dilinde bir pelesenk. Yahudilerle birlikte hemen her gün bir biçimde dile getirilen bir sorun! Özellikle İsrail, İran söz konusu olunca gerilim tırmanıyor.
Boston olayı bakalım kimin üstüne yıkılacak? Ve bahane kime yansıyacak. Asıl merak konusu olan da bu.
Müslümanlar dağınık ve savunmasız. Büyük bölümü emperyalizmin güdümünde. Krallıklarla yönetilen ulusların kralları da onların birer kölesi ve kuklası. Sadakatleri süresince koruma altındadırlar. Henüz süreleri tamamlanmamış olanlar saltanatlarını sürdürüyor. Görev süreleri tamamlananlar, ya da yıprananlar, ya da çıkarları bütünüyle kendi lehlerine devşirenler devre dışı bırakıldılar.
Bu yeni süreç ürkütücü. Sonun nereye varılacağı merak konusu.
Abede’de, “Bütün Müslümanlar öldürülmeli!” sesi giderek yükseliyor. Çünkü insanlar öylesine dolduruşa getiriliyorlar ki bu tepki doğal hâle geliyor.
Müslümanlar onların bakışında hiçbir zaman masum değildirler. Her terör taşının altında Müslümanlar çıkıyor. Hem dinleri, hem kültürleri farklı olan Müslümanlar yok edilmelidirler. Bu, bir doğal akış hâline geliyor ne yazık ki.
Batıda artık insaf sahibi entelektüel de giderek azaldı. Hatta onlar olayların önünde gidiyorlar.
Müslümanların uyanışını sağlayan sesler bastırılıyor.
Günümüzde düşünce hayatına egemen olanlar gazeteciler. Onlar ne bir tarih bilgisi ve bilincine, ne bir İslâm kültür ve düşünce bilincine, ne siyasal tarihteki entrikalara aşina, ne sezgi gücüne sahipler. Böyle olunca da günlük olayların akışı önünde savruluyorlar. Egemenler medya aracılığıyla insanların üzerine neleri ağdırıyorlarsa ona göre hareket ediyorlar. Onlar, gelebilecek tehlikelerin farkında da değildirler. Günlük maişetleri ve kazanımları öncelikleri. Oyunları bozacak güçlü bir bakış ve sese sahip olmadıklarından etkisizdirler. Onların da kukla yöneticiler gibi belli süreleri var. Zamanları dolunca atılıyorlar yerlerine yenileri getiriliyor. Türkiye bunun yüzlerce örnekleriyle dolu. Bir zamanlar en popüler olan gazeteciler bugün bir posa gibi bir kenara atılmış durumdadırlar.
Nöbetçi gazeteciler görevde oldukları sürece toplumu aydınlatacak yön verecek olanlar göz ardıdırlar.
Kukla yöneticiler, kukla gazeteciler, şaklaban bilim adamları, medyada boy göstermeye meraklı, küçük bedeller karşılığı televizyon ekranlarında görünme sevdasındaki ilahiyatçılar vs. Müslümanlar yeni ve güçlü bir sese bir soluğa muhtaç. Ve bu yeni dönemde daha duyarlı, daha dikkatli olmayı gerektiren soğukkanlı öncülere gereksinim var. Yoksa gene bir kan gölünde boğulacak Müslümanlar.
MİLLİGAZETE