Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


    Her gün aşura! Her yer Kerbela.

    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

    İmam Hüseyin (a.s.):
    336

    İmam Hüseyin (a.s.)’in Kıyamın Nitelikler Konumu: 13


    Birinci etkende İmam Hüseyin (a.s.) müdafa konumundadır. O’na ‘’bi’ât et’’ diyorlar. İmam Hüseyin (a.s.)’da ‘’ben bi’ât etmem’’ diyor ve kendisini müdafa ediyor. İkinci etkende yine İmam Hüseyin (a.s.) yardımcıdır. Kendisini yardımlaşmaya davet etmiş ve o da olumlu vecap vermiştir.

    Üçüncü etkenden de yine İmam Hüseyin (a.s.) düşman karşısında harekete geçmek zorunfaydı. Bu açıdan İmam Hüseyin (a.s) bir devrim ve inkılap rehberidir; inkılap etmek istiyordu.

    Bu etkenlerden her biri özel yükümlülükler getiriyordu. Bu kıyamın çeşitli mahiyetleri de vardır, söylüyorsak işte bunun içindir. Bi’ât etkeni açısından İmam Hüseyin (a.s.) bi’ât etmemekten başka bir vazifesi yoktu.

    İbn-i Abbas’ın önerisini dinler de, düşmanın ulaşamayacağı bir bölgeye gitseydi bu vazifesine amel etmiş olurdu. Bu vazifeyi yapmak açısından İmam Hüseyin (a.s.) vazifesi, başka birini de kendisiyle yardımlaşmaya davet etmek değildi; benden bi’ât istediler, ben bi’ât etmem; şerefimi lekelemek istediler, ben de reddettim.

    Kufe halkının daveti olan ikinci etken açısından, İmam Hüseyin (a.s.)’ın vazifesi onlara olumlu cevap vermekle, zira hüccet tamamlanmış olacaktır. Yazan. imam Dikmen

    Yorum


      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


      Her gün aşura! Her yer Kerbela.

      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

      İmam Hüseyin (a.s.):
      337

      İmam Hüseyin (a.s.)’in Kıyamın Nitelikler Konumu:
      14


      Birisi kalkıp da, ‘’Tarih karşısında hücceti tamamlama nasıl tasavvur edilebilir?’’ diyebilirler. Hayır, imamet meselesi imam-ın artık teklif ve vazifesi olmaması, hücceti tamamlamanın onun hakkında bir anlamı olmaması anlamında değildir.

      İmam Ali (a.s.) Şıkşıkiyye hutbelerinde şöyle buyurmaktadırlar: ‘’Bilin ki, andolsun bu topluluk bi’ât için toplanmasaydı, Allah’ın zalimin zulmetmemesi, mazlumun aç kalmaması hakkında bilginlerden aldığı ahdi olmasaydı hilafet devesinin yularını sırtına atardm...

      Siz de anlamışsınızdır ki şu dünyanızın değeri bir dişi keçinin aksırığından da değersizdir bence...’’ (Nehc’ül Belağa. Şıkşıkiyye Hutbeleri.)

      İmam Hüseyin (a.s.)’da böyleydi. Esasen de İmam Hüseyin (a.s.), örnek ve önder bir liderdir. Biz İmam Hüseyin (a.s.)’ın amelinden, vazifeleri nasıl teşhis edeceğimizi ve nasıl amel edeceğimizi anlayabiliriz.

      İşte burda Kufe halkının daveti etkeni açısından, onların sözlerinden de durdukları müddetçe İmam Hüseyin (a.s.)’ın vazifesi Kufe’ye gitmekti amacınıda kavramış olacağız.

      Ama onlar sözlerinden döndüklerinden sonra İmam Hüseyin (a.s.)’ın bu açıdan bir vazifesi kalmıyordu. Hükümeti ele geçirmek çabasından onlar vaz geçince de, İmam Hüseyin (a.s.)’da artık bir vazifesi kalmazdı.

      Fakat İmam Hüseyin (a.s.)’ın işi sadece ve sadece de bununla sınırlı değildi. Kufe halkının daveti geçici bir etkendi; yani Ramazan ayının on beşin’den ihtibaren başlamış olan bir etkenlikdi; devamlı mektuplar gelip gidiyordu ve hatta bu durum, İmam Hüseyin (a.s.)’ın Kufe yakınlarına, yani Irak ve Arabistan’ın sınırlarına ulaşıncaya kadar devam etti. Yazan. imam Dikmen

      Yorum


        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


        Her gün aşura! Her yer Kerbela.

        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

        İmam Hüseyin (a.s.):
        338

        İmam Hüseyin (a.s.)’in Kıyamın Nitelikler Konumu: 15


        Sonra Hürr b. Yezid-i Riyahi ile karşılasıncaya kadar Kufe’de bitenlerden, özellikle de Müslim b. Akil’in (a.s.) öldürülmesi gününe haber alınca artık Kufe halkının davetine olumlu cevap vermek mesuliyeti etkisiz oldu ve bu açıdan da İmam Hüseyin (a.s.)’ın bir vazifesi kalmadı. Dolayısıyla da İmam Hüseyin (a.s.) Kufe halkıyla konuşunca, ve muhatabı Yezid ve zamanın hükümeti olmayıp Kufe halkın olunca, o gevşek şiilere buyurdu ki:

        ’Siz beni davet ettiniz, sizin davetiniz üzerime vazife getirdi; şimdi pişman olduğunuza göre ben dönüyorum artık.’’ Bu, artık bi’ât edeceğim anlamına gelir mi? Asla, hayır. O, başka bir konudur.

        Bu konuda kendisi de buyuruyor ki: ‘’Bütün yeryüzünde bana verecek, sığınağım bir tek yer dahi olmasa yine de bi’ât etmeyeceğim.’’

        İmam Hüseyin (a.s.) anlamak ve kavramak düşüncesel olarak gerçekten de çok zordur. Çünkü onun düşüncelsel demokratik bir düşünce özgürlüğünde bir devrim teşkil etmektedir. Onunla aynı konumlar üzerinde düşünmek ise belirli çalışmalar sonucunda mümkündür.

        İmam Hüseyin (a.s.) müdafa edici ve yardımcı olmayıp bilakis kıyamcı olduğu marufu emretme ve münkeri nehyetme etkeni açısından nasıl acaba?... Hayır, onun hesabı ayrı bir konumdur.

        Bazıları Kufe halkının daveti etkenliğine haddinden fazla önem vermiş ve onu temel etken saymışlardır. Halbuki bu yanlış bir analizdır; zira bu etkenlerin arasında etki açısından en küçüğü Kufe halkının davetidir.

        Aksi takdirde de eğer asıl etken Kufe halkının daveti olsaydı, Kufe halkının ortamında müsaid olmadığı haberi İmam Hüseyin (a.s.)’a ulaşınca İmam Hüseyin (a.s.), pekiyi, durum böyle olduğuna göre bi’ât edelim; artık marufu emretme ve münker-i nehyetmeden de bahsetmeyelim demeliydi.

        Halbuki tam bunun aksine İmam Hüseyin (a.s.) en ateşli, en heyecanlı ve en tahrik edici hutbesi Kufe’nin ortamının bozulmasından sonradır... Yazan. imam Dikmen

        Yorum


          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


          Her gün aşura! Her yer Kerbela.

          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

          İmam Hüseyin (a.s.):
          339

          İmam Hüseyin (a.s.)’in Kıyamın Nitelikler Konumu: 16


          İşte asıl konumuz olan tedbiri ilahi doğrultusundaki İmam Hüseyin (a.s.)’ın kıyam hareketinin devrimci tarzındaki düşüncelerinin başlamasında sonra ki objektif olarak Hz. Zeynep (a.s.)’ın harekete geçecek zaman birimin yakınlaşması konumu olgusundaki İslâm devletinin temellerinin sarstığı anlama gelecekbilecek canlı bir hareketin başlamsı olacaktır.

          Çünkü İslam devletinin temel yapısında oluşmuş Emevi saltanatçılığın yanlış düşünce ve katliamların eşiğinde yapılanmasını yıkılması zamanın yaklaşması bu açıdan da islam devletinin temel yapışının yanlış yönüyle teşkillendirildiği ve burda amansız ve temelsiz yapılanmasını sarsmasının gerekliliğini açıkça ortaya koymasıyla görülecektir.

          İşte burada, İmam Hüseyin (a.s.)’ın marufu emretme ve münker-i nehyetme etkenine ne kadar dayalı olduğu, bu bozuk devlet ve düzene saldıranın kendisi olduğu açıklığa kavuşuyor. Bu etken açısından, İmam Hüseyin (a.s.)’ın zamanın hükümetine hücüm eden inkilapçı bir devrimci şahıstır.

          Yol arasında gözü Kufe tarafından gelen iki kişiye takıldı, onlarla konuşmak için durdu. Onlar kendisinin İmam Hüseyin (a.s.) olduğunu anlayınca yollarını değiştirdiler. Ama, İmam Hüseyin (a.s.)’da onların konuşmak istemediklerini anlayarak yoluna devam etti.

          Daha sonra geride kalan ashabından biri yolda onları görünce onlarla konuştu. Onlar Müslim’in ve Hâni’nin şehadeti gibi Kufe’de olup biten acı olayları kendisine anlattılar ve dediler ki:

          ‘’Vallahi biz bu haberi İmam Hüseyin (a.s.)’a vermeye utandık.’’ O adam kendisini İmam Hüseyin (a.s.)’a ulaştırarak İmam Hüseyin (a.s.)’ın bulunduğu çadıra girdi ve dedi ki: ‘’Sizin için önemli haberlerim var; nasıl isterseniz öyle söyleyeyim;

          eğer burada arzu etmemi isterseniz burada arzederim ve eğer bu haberi size hususi olarak arzetmemi istiyorsanız hususi olarak arzedeyim.’’ Yazan. imam Dikmen

          Yorum


            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


            Her gün aşura! Her yer Kerbela.

            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

            İmam Hüseyin (a.s.):
            340

            İmam Hüseyin (a.s.)’in Kıyamın Nitelikler Konumu: 17


            Bunun üzerine İmam Hüseyin (a.s.) ona ‘’Şöyle’’ buyurdular. ‘’Benim ashabımdan gizleyecek bir şeyim yok. Hepimiz biriz.’’
            Adam dedi ki: ‘’Dün görüp konuşmak istediğiniz sizi tanıyınca da yollarını değiştiren iki kişiyle konuştum; onlar olup bitenleri anlattılar. Onlar Kufe’nin, Yezid’in askerlerinin eline düştüğünü, Müslim ve Hâni’nin şehid düştüklerini haber verdiler.

            İmam Hüseyin (a.s.) bu haberi duyunca gözlerinden yaşlar akıttı ve sonra şöyle buyurdular. ‘’Müminlerden öyle erler vardır ki, Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi ahdini gerçekleştirdi (şehid oldu), kimi de (sıraları gelsin diye) beklemektedirler. Onlar (verdikleri sözü) hiç bir değiştirme ile değiştirmediler.’’

            (Kur’an-ı Kerim’de böyle bir durum için bundan daha uygun bir ayet ilkesi bulamazsınız.) Yani açıkçası sadece Kufe için gelmiş değiliz. Kufe teslim olmuşsa olsun. Bizim hareketimiz sadece ve sadece Kufe halkının davetinin neticesinde oluşan bir devrim hareketi mücadelesi değildir.

            Bu hareket Mekke’den Kufe’ye doğru gelmemizi gerektiren etken ve ediolojilerin değişmelerinden bir harekettir. Bizim, bundan daha büyük ve daha ağır bir vazifemiz vardır. Müslim kendi ahdine sadık kaldı ve giderek şehid oldu. Müslim’in başına gelenleri biz de tadacağız... Yazan. imam Dikmen

            Yorum


              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


              Her gün aşura! Her yer Kerbela.

              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

              İmam Hüseyin (a.s.):
              341

              İmam Hüseyin (a.s.)’in Kıyamın Nitelikler Konumu: 18


              İmam Hüseyin (a.s.) saldırı ve inkilapçı konumu hareketinin başlaması için mantığı, savunma ve yardımlaşma mantığı, değerli bir şeyi olan ve bir hırsızın onu kendisinden almasından korkarak, onu aldığı gibi kaçan bir adamın mantığı gibidir. Halbuki hırsızla görüşecek olsa hırsızı yere vurabilir kesinlikle, fakat bunları düşünmez.

              Gücünün yetip yetmeyeceğini aklından geçirmez. Mesele ve konu onu hırsızdan saklamasıdır. Fakat saldırı konumundaki mücadele ve devrim olan bir insan sadece ve sadece kendisini korumak istemez, kendi şehadeti pahasına olsa da düşmanı ortadan kaldırmak ister. Marufu emretme ve münker-i nehyete etkeni gereğince, İmam Hüseyin b. Ali’nin (a.s.) mantığı şehid mantığı idi. Şehid mantığı diğer mantıkların ötesindedir.

              İslam tarih kitap kaynaklarında Kur’an-ın şehidlik mertebelerinin yüceliğini alnatıken bu değerli eşsiz bir mevki ve makama sahip olduğunu vurgulamaktadır. Ama ne yazıktır ki kendilerine müslüman diyen ve hatta büyük alimlerin dahi bu şehidlik makamının ne gibi bir foksiyonu olduğunu anlamış değillerdir.

              Ölen her kişiyede nerdeyse şehid demekten de geri kalmamışlardır. O’nun için de Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmalarının aşura makalesi içinde olgun ve diğer çalışmalarımızda olsun şehidlik makamının değerinin temel amaçlarını kesin neticelerini içeriğiyle anlatılmaktadır.

              Şehid mantığı, düşüncesi kendi, toplumuna bir mesajı olan ve bu mesajı kanından başka bir şeyle yazmak istemeyen kimsenin mantığıdır. Dünyada çoğu kimselerin mesajları ve söyleyecek sözleri vardır.

              Dünyada devamlı yapılan arama kazılarında falan padişahtan veya falan cumhur başkanından bir taş üzerine ‘’falan oğlu falan benim, filan yeri fetheden benim, dünyada şu kadar yaşayan, falan sayıda kadın alan, bu kadar keyif süren, şu kadar afiyette olan ve bu kadar zulm ve haksızlık eden benim’’ gibi yazıların bulunduğunu ve mahv olmasın diye de taş üzerine yazdırdığı ve hatta padişah olup insanlara kullarım diye hitap ettiği, fakat yine de o yazıların, o taşların üzerinde kaldığını halkını unuttuğunu görüyoruz. Zira böyle mesajlar yere gömülür ve binlerce yıl sonra toğrağın altından dışarı çıkartılır ve sonra da müzelerde saklanır yani açıkçası tarih eserleri olup değer kazanır!?... Yazan. imam Dikmen

              Yorum


                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                İmam Hüseyin (a.s.):
                342

                İmam Hüseyin (a.s.)’in Kıyamın Nitelikler Konumu: 19


                İmam Hüseyin (a.s.) kendi kanlı mesajını havanın titrek sayfası üzerine kaydetti, fakat kan ve kırmızı renkle içiçe olduğu için gönüllere işledi. Bugün bütün milletlerde İmam Hüseyin (a.s.)’ın şu mesajını bilen milyonlarca kişiyi görüyoruz: ‘’Doğrusu ben ölümü saadet ve zalimlerle yaşamayı zilletten başka bir şey bilmiyorum.’’

                İmam Hüseyin (a.s.) kendi kanlı mesajını havanın titrek sayfası üzerine kaydetti, fakat kan ve kırmızı renkle içiçe gönüller işlendi. Bugün bütün devrimci ve özgürlükçü milletlerde İmam Hüseyin (a.s.)’ın şu değerli mesajını bilen milyonlarca kişi görebilme illetilerini savunmalarında kaydedilmktedir: ‘’Doğrusu ben ölümü saatdet ve zalimlerle yaşamayı zilletten başka bir şey bilmiyorum.’’

                İnsan zillet içinde zalim ve facirlerle yaşayacakşa, sadece yemek, içmek ve uyumak için yaşayacaksa, zilletler altına girerek yaşamaktansa, ölüm böyle bir yaşantıdan binlerce kere üstündür. İşte şehidin asıl mesajı bu olmalıdır.

                Saldırı konumunda olan ve mantığı şehid mantığı olan ulu önder İmam Hüseyin (a.s.) mesajını Kerbela sahrasında kaydettiği gün ne bir kayıt vardı ve ne de bir kalem, bilakıs sadece ve sadece gökyüzünün titrek sayfasında bir Zeynep (a.s.) vardı. Fakat bu mesajının gökyüzünün titrek sayfasında kalmasının sebebi sizce ne olabilir?

                Bu çağrı hemen gönüllerin sesi sayfası üzerine intikal etti; gönüllerin üzerinde öyle bir işlendi ki artık asla mahvolmaz. Yazan. imam Dikmen

                Yorum


                  Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                  Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                  Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                  Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                  İmam Hüseyin (a.s.):
                  343

                  İmam Hüseyin (a.s.)’in Kıyamın Nitelikler Konumu:
                  20

                  İşte buna her sene 10 Muharrem ayı gelince İmam Hüseyin (a.s.)’ın yenide doğuşu ve şöyledikleri mesajları özgür ve mücadeleci hür irade kabiliyetine sahip muhaviz ve mücahid insanların üzerlerinde bir gerdanlık oluverir: ‘’Gerdanlık kızların yakıştığı gibi ölüm insanlara yakışır. Yakub (a.s.)’ın Yusuf’u görmeyi arzu ettiği gibi ben de atalarımı görmeyi arzu ediyorum.’’

                  Yine bütün ashabın öldürüldüğü ve sadece ve sadece kendisi kaldığı halde, deniz gibi dalgalanan her birinin elinde mızrak ve sırtında kılıç olan otuz bin kişinin karşısında durarak şu anlamda bir mesaj verdi: ‘’Şu rezil oğlu rezil, şu haramzade oğlu haramzade (emir ve komutanınız olan Übeydillah b. Ziyad) bana kılıçla (ölümle) zillet arasında seçenekli olduğumu haber verdi;

                  İmam Hüseyin nerede, zillet nerede? (heyhat minn-ezzillet). İmam Hüseyin (a.s.) zillette tahammül eder mi?! Allah bizim için zilleti beğenmez. Peygamber (.s.a.v.) benim için zilleti beğenmez. Dünyadaki bütün müminler, zatları pâk olanlar (kıyamete kadar insanlar bu konuda konuşacaklar), daha sonraları gelecek olan mü’minlerin hiç biri İmam Hüseyin (a.s.)’nın zillete boyun eğmesini sevmezler.

                  Ben zillete boyun eğer miyim?! Ben Hz. İmam Ali (a.s.)’nın eli altında büyümüş olan bir kişiyim, Ben Fatıma’t’ut Zerhra Semavat’ı Vel Arz (a.s.)’ın terbiyesi ile yetişmiş olan bir kişiyim, ben Zehra’nın ğöğsünden süt emdim. Biz zillete boyun eğmeyiz.’’ Bu ulu önerdir liderliğin imamet makamında bulunan ve ataları ceddlerinin felsefelerini benimseyen İmam Hüseyin (a.s.)’ın bize olan mesajlarıdır.

                  Medine’den hareket ettiği gün saldırı konumundaydı. Kardeşi Muhammed b. Hanefiye’de yazdığı vasiyetnamede şu şekilde buyuruyor: ‘’(Dünya insanları bilsin ki) Ben makamperest, mevkiperest, bozguncu, müfsid ve zalim bir kişi değilim.

                  Benim böyle hedeflerim yok. Benim kıyamım ıslah etmek içindir. Ceddimin ümmetini ıslah etmek için kıyam ediyorum. Ben marufu emretmek ve münker-i nehyetmek istiyorum.’’ Yazan. imam Dikmen

                  Yorum


                    Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                    Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                    Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                    İmam Hüseyin (a.s.):
                    344

                    İmam Hüseyin (a.s.)’in Kıyamın Nitelikler Konumu:
                    21


                    Muhammed b. Hanefiye’ye yazdığı mektupta ne kendisinden bi’ât istendiğinden ve ne de Kufe halkının davetinden bahsedilmemiştir. Esasen henüz Kufe halkının davet meselesi sözkonusu değildir.

                    Saldırı, şehid ve inkılabı yayma esasınca İmam Hüseyin (a.s.) bir takım işler yapmıştır ki bu esas dışında başka bir esasla izal edilmesi imkansızdır.

                    Nasıl mı? Şöyle ki, eğer İmam Hüseyin (a.s.)’ın mantığı sadece bi’ât etme hususunda direnmek olsaydı Aşura akşamı ashabını (zikrettiğimiz delillerden dolayı) serbest bırakıp bilinçli olarak işlerini seçmeleri için bi’âtının kaldırdığında onlar kalmayı seçince onların orada kalmalarına müsade etmemeliydi ve şer’en sizin burada öldürülmeniz câiz değil, bunlar beni öldürmek istiyorlar, benden bi’ât istiyorlar, benim vazifem bi’ât etmemektir; ölüdürülürsem de öldürüleyim, sizi öldürmek istemiyorlar, siz niye burada kalıyorsunuz. Sizin burada kalmanız câiz değil, çekin gidin, demeliydi...

                    Kuran ve Ehl-i Beyt araştırmaların aktiv ve aktüel duyumlarıyla İmam Hüseyin (a.s.)’ın kıyam hareketinin neden ve nitelikleriyle devam edecektir. Her ne kadar o günün şartları altındaki ezilmis ve yanılgılar içerisinde baskılar altına alınmış çeşitli tefrikalarla yalancı hadis oyunları ile Emevilerin saltanatlığın emperyalizm faşist bir idare şekilliğine sokularak katliamlar düzenleniyorduyda da tarih akışının içinde sayısız Hz. Peygamber (s.a.v.)’ın evlatları olan Alevilere katliamlar düzenliyerek soy kırımı yapılmıştır.

                    Tüm müslümanım diyen halklar hem bunların katliamlarına sesiz kalmış ve hem de çoğunlukla bu katliamlara iştirak ederek zalim Emevi saltanatçıları güçlendirmiştir. Ve hatta bugünlerde dünyanın bir çok ülkelerinde Alevi ve Şia mescidleri sünni militanları tarafından canlı bombalarla havaya uçurulmaktadır.

                    Evet İmam Hüseyin (a.s.) böyle yapmadı. İnkılapçı devrimciliği mantığıyla saldırı konumunda olan ve mesajını kanıyla yazmak isteyen kimsenin mantığında bu dalga her ne kadar geniş olursa, o kadar iyidir. Öyle ki, İmam Hüseyin (a.s.)’ın ashabı ve akrabaları hazır olduklarını bildirince, onlar hakkında ‘’Allah size hayır versin; Allah hepinizi mükafatlandırsın...’’ diye dua ediyorlardı. Yazan. imam Dikmen

                    Yorum


                      Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                      Her gün aşura! Her yer Kerbela.
                      [/color]

                      Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                      Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                      İmam Hüseyin (a.s.):
                      345

                      İmam Hüseyin (a.s.)’in Kıyamın Nitelikler Konumu: 22


                      Niçin Aşura akşamı Habib b. Mezahir-i Esedi’ye :’’Esedoğullarına giderek, eğer mümkünse bir kaç yardımcı getir’’ buyurdular? Esedoğulları’nın toplam sayısı ne kadardı ki? Habib’in giderek Esedoğulları’ndan yüz kişi getidiğini varsayalım. Onlar, otuz bin kişi karşısında ne yapabilirlerdi? Durumu değiştirebilirler miydi? Asla.

                      İmam Hüseyin (a.s.), kıyam, şehadet ve inkılap devrimcilik mantığı olan bu mantıkla bu vakianın genişlemesini istiyordu. Ailesini de beraberinde getirmesi işte bunun içindi.

                      Mesajının bir bölümünü ailesi iletmesi gerekiyordu. İmam Hüseyin (a.s.), durumu böyle olduğuna göre artık olacakların daha ateşli olmasını istiyordu, zira dünyada her zaman için meyvesi ve ürün olacak bir tohum etmek istiyordu. Kerbela’da oluşan manzara ve sahneler gerçekten hayret vericidir!...

                      Acaba bu üç etkenden (kıyama, yardımlaşma mahiyeti veren Kufe halkının daveti, savunma mahiyeti veren bi’ât istenmesi ve saldırı mahiyeti veren marufu emretmek ve münker-i nehyetmek) hangisi daha değerlidir.

                      Elbette ki bu etkenlerin değerleri bir ayarda değildir. Her etkenin belli bir derecesi vardır ve bu kıyama da o oranla değer kazandırır. Bir halkın, bu işe aday olan kişiye yardımcı olmaya hazır olduklarını bildirmesi ve o da hiç gecikmeden kendisinin de hazır olduğunu ilan etmesi bir etken olarak Kerbela kıyamına oldukça yüksek bir değer verir; ancak bundan daha üstünü bi’ât istenmesi ve İmam Hüseyin (a.s.)’ın reddetmesi, ölüdürlmeye hazır olup bi’ât etmeye razı olmaması etkenidir.

                      Marufu emretme ve münker-i nehyetme etkeni olan üçüncü etkenin de değeri bundan da fazladır. Buna bianen üçüncü etken, İmam Hüseyin (a.s.)’ın kıyamına daha fazla değer kazandırmıştır.

                      Burada bir etkennin bir kıyam devrimciliğne kazandıran değer ve o kıyamın kaharamanının o etkene kazandırdığı değer hakkında kısa olarak şu noktaya değinmeyi uygun görüyoruz:
                      [color=red]Yazan. imam Dikmen

                      Yorum


                        Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                        Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                        Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                        Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                        İmam Hüseyin (a.s.):
                        346

                        İmam Hüseyin (a.s.)’in Kıyamın Nitelikler Konumu: 23

                        İnsan için, maddi olsun manevi olsun bir çok şeylerin değeri vardır, onun için iftihar sayılır, zinet sayılır şeylerde vardır.Şüphesiz ilim insan için zinettir. Makam ve mevkiler, özellikle de Allah tarafından verilen manevi makamlar insan için iftihardır, değerdir; insana değer verir.

                        Ve hatta bu değerlerin temsilcisi olan bir takım şeyler insana değer verirler; mesela din yani (devlet şekli) hocasının cübesi. Elbette cübbe tek başına, dini hocası olduğuna, yani islam-i maariflerin ilmine ve İslam-i devleti takvaya sahip oluşa delil değildir.

                        Din yani açıkçası (devlet yönetmenliği kükümeti) cumhurbaşbanı demek islam-i maarifleri bilen ve islam emir ve hukuksal anayasasına amel eden demektir. Bu etkense devlet ilim adamları olmanın belirtileridir. Dolayısıyla eğer bir kimse onu yerinde ve haketmiş olarak eğitiminde geçerse o elbisenin çağrışımı doğrudur ve değer hakketmeden ve yersiz olarak onun sahibi olmak isterse çağrışımın ve ifade ettiği doğru değildir.

                        Velhasıl, genelde bu elbiseyi, başkanlık idare şekilliğiyle maneviyet ve hakikatına sahip olanlar giydiği için bir iftihardır. Bende bu elbiseyi giymeğe salahiyetim olmazsa, sizler beni tanımadığınız için bir toplantıda benimle karşılaştığınızda bu elbeseyi üzerimde görünce bana saygı gösteriyorsunuz. O halde bu elbiseyi ve onu giye bilmek için bir iftihardır. Bir üniversie hocasının elbisesi onun için iftihardır. Bu elbiseyi giyince bu elbiseyle iftihar eder.

                        Bir devletin başında bulunan kişinin davranışlarında giydiği elbisesinin yani (rütbesi)’ın zaman, gerçekten bu rutbeye onun için bi iftihar kaynağı olmalıdır; bu rutbe kendisinie giydirildiği elbisesiyle hakikat makamında yükseldiği için, takva ve amel konusunda öyle bir seviyeye ulaştırı ki, o rutbe onun için sevinç kaynağı olmalıdır. İşte başkanlık veya hocalık rutbelerin, falan kimsenin de giyfiği elbisedir diyoruz. Mesela bu gibi konu hakkında: En azından buna tarihi bir örnekler de verebilir veya anabiliriz.

                        Bir grup bu hocalık ve başkanlık rutbeleri ile şu sarık veya bu şapka nedir? Dediğinde cevap olarak, bütün islam-i ülkelerinin kendisiyle iftihar ettiğini, Arapların, kitapları arapça olduğu için bizdendir dediği, İranlılar’ın Belht’li olduğu veya Türkler de eskiden İran halklarıyla düşüncelerini paylaştıkları için bizdendir dediği, Rusların da Belh şehri şimdi bizim elimizde olduğuna göre bizdendir dediği, herkesin bizdendir dedikleri İbn-i Sina da bu elbise ve takvayla giderirdi deriz.

                        Ebu Reyhan-i Biruni de yine aynı şekilde. O halde İbn-i Sina veya Anadolu erenlerinden Hacı Bektaş Veli hazretlerinin veya Ebu Reyhan-i Biruni de bu takva elbiselerinin iftiharıdırlar. Şeyh Ensari, Hace Nesiruddin-i Tusî ve bunlara benzer sayısız ilim ve bilim adamları ve hocaları bu değerli rutbeleri ile iftihar kaynaklarıdır.

                        Bir üniversite hocası hakkında da aynı durum sözkonusudur. İnsanlar için profösörlük elbisesi bir iftihardır. Fakat bir prof. Kendi işinde, ilimde iftihardır ve buluşları ile pröfösörlük elbesesi ve rutbeleriyle gurur kaynağıdır. Kendi bilgi araştırmaları sonucunda üstün olabilirler. Yazan. imam Dikmen

                        Yorum


                          Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                          Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                          Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                          Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                          İmam Hüseyin (a.s.):
                          347

                          İmam Hüseyin (a.s.)’in Kıyamın Nitelikler Konumu:
                          24


                          İmam Ali (a.s.)’ın ashabından biri olan Sasaab b. Suhan-i Abdi’nin çok güzel bir sözü vardır. Sasaa, Emir’el Mü’mininin İmam Ali (a.s.) has ashabından Hz. İmam Ali (a.s.)’nın mektebinde çok iyi terbiye edilmiş olan güçlü bir hatiptir aynı zamanda. Arab’ın birinci derece edebiyatçılarından olan Cahiz der ki:

                          ‘’Sasaa güçlü bir hatibdi; onun hatib oluşunun en iyi delili Hz. İmam Ali b. Ebi Talib (a.s.)’ın bazen ona kalk biraz konuş demesidir.’’ Sasaa Hz. İmam Ali (a.s.)’nın türbesinin baş ucunda o pek üstün ve yakıcı konuşmayı yapan kimsedir.

                          Bu adam çok güzel olan birkaç cümleyle Hz. İmam Ali (a.s.)’ı hilafetinden dolayı tekrik etti. Hz. İmam Ali (a.s.) İslam devletinin başına geçince herkes geliyor ve tebrik arzediyorlardı. Sasaa da Hz. İmam Ali (a.s.)’ın karşısına geçerek ona hitaben şöyle ded:

                          ‘’Ey Ali (sen halife oldunsa hilafet sana zinet vermedi) sen hilafete zinet verdin. (hilafet seni yükseltmedi) sen hilafeti yükselttin. Hilafetin sana senin ona olan ihtiyacından daha fazla ihtiyacı vardı.’’

                          Bu üç dört cümlenin on yaprak yani (sayfa) makale kadar değeri vardır. Yani Ey Ali ben, bugün ismi sana atfedilen hilafeti tebrik ediyorum, halife olduğun için seni tebrik etmiyorum. Sen halife olduğun için hilafeti tebrik ediyorum, halife olduğun için seni değil. Bundan iyisini söyleyemeyiz.

                          Evet burda marufu emretme ve münker-i nehyetme İmam Hüseyin (a.s.)’ın kıyamı değer verdi; ama İmam Hüseyin (a.s.) de marufu emretme ilkesine münker-i nehyetmeye değer verdi. Marufu emretme ve münker-i nehyetme İmam Hüseyin (a.s.) devrimci hareketi ile bir kıyam başlatmış oldu; fakat Hz. İmam Hüseyin (a.s.) bunu öyle bir şekilde icra etti ki onu yükseltti, marufu emretme ve münker-i nehyetme ilkesinin başına bir iftihartacı giydirdi.

                          (Çoğuları, marufu emretme ve münker-i nehyetmeyi icra ediyoruz diyorlar. İmam Hüseyin (a.s.)’da ilk önce diğerleri gibi sadece bir kelime konuştu: ‘’Marufu emretme, münker-i nehyetmek, ceddim ve babamın siretini sürdürmek (için kıyam ediyorum).’’ Yazan. imam Dikmen

                          Yorum


                            Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                            Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                            Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                            Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                            İmam Hüseyin (a.s.):
                            348

                            İmam Hüseyin (a.s.)’in Kıyamın Nitelikler Konumu:
                            25


                            İşte İslam devleti böyledir. İslam her müslüman için bir iftihardır; fakat öyle müslümanlar da vardır ki, gerçekten fahr-ul İslam (İslam’ın iftiharı)’dırlar, izz-ud din (dinin izzeti), şeref-ud din (dinin şerefi) ve İslam devleti’nin şerefidirleri.

                            Bu lakapları biz çoğu insanlara vreriyoruz. Fakat herkes gerçekten de böyle değildir tabii ki. Benim hakkımda eğer birisi böyle konuşursa kesinlikle yalandır. Benim varlığım islam devleti halkları alemi için bir iftihardır diyebilirmiyim ben!? Ben kimin ki? Yedi sekiz yıl önce konuşmak için Şiraz üniversitelerin davet edildiğim.

                            Üniversite hocaları ve hatta üniversite sorumluları da oradaydılar. Önceleri talebe olan ve daha sonra Amerika’ya giderek doktur olup gelen ve gerçekten de faziletli bir kişi olan üniversite hocalarından biri beni tanıtmak üzere görevlendirilmişti.

                            Kürsünün arkasına geçerek oldukça kalabalık da olan topluluğa beni şöyle tanıtmaya başladı: ‘’Ben falancıyı tanıyorum, Kum havzası şöyledir, Kum havzası böyldir...’’

                            konuşmasının sonunda da ‘’ben bu cümleyi cesaretle söylüyorum ki, eğer diğerleri için hoca cübbesi iftiharsa, falancı, cübbesi için iftihardır.’’ dedi. Bu söz çok rahatsız etti beni.

                            Ben konuşmaya başladım. Konuşma esnasında o adama dönerek, ona hitaben ‘’Bu nasıl bir söz ağzından kaçırdın?!... Ne dediğinin farkında mısın?! Ben kimim ki, sen hakkımda, falanca cübbesinin iftiharıdır söylüyrsun?!’’ dedim.

                            O sıralarda ben üniversiteli de sayılıyordum. Ona dedim ki, bütün ömrümde benim bir tek iftiharım varsa o da bu emame yani (bu sarık) ve cübbedir, dedim. Ben kimin ki iftihar olayım?!...

                            Birbirimiz hakkınd söylediğimiz bu çürük medihler de ne demek oluyor?! İslam’ın iftiharı kelimesini Ebuzer-i Gifar-i hakkında kullanmalı. Ebuzer’ler yetiştiren İslam’dır. Ammar Yasîrler İslam’ın iftiharıdır; Ammar Yasîr’ler yetiştiren İslamdır.

                            Ebu Ali Sina İslam’ın iftiharıdır, Ebu Sina gibi olağanüstü bir kişiyi yetiştiren de yine İslam’dır. Hace Nesiruddin İslam’ın iftihardır. Sadr-ı Mutaallihin İslam’ın iftiharıdır, Şehy Murtaza Ensari İslam’ın iftiharıdır, Şeyh Behai İslam’ın iftiharıdır. Elbette İslam’ın iftiharı vardır; yani dünyanın üzerinde hesab ettiği ve hesab etmesi de gerektiği insanlar yetiştirmiştir.

                            İslam, Zira bunların, dünya kültüründe çok önemli rolleri vardır. Bizler kimiz?! Bizim ne değerimiz var?! İslam, iftiharımız olmayı, bir madalya olarak göğsümüzde olmayı kabul ederse biz, çok memnun olmalıyız. Biz mi İslam’a madalyaymışız?!!! Bizler İslam aleminin yüz karasıyız. Biz müslümanların çoğusu İslam aleminin yüz karasıyız.

                            O halde dalkavukluğu bir kenara bırakalım. Gerçektende gerçel olan olayları anlatalım İslam felsefesinin değiştirildiğini ve sakıp ve yanlış insanların iş başına getirildiğini İslam devletinin temel olan anayasasını kendi menfaatları icabı Hz. Peygamber (.s.a.v.) dediklerini ters yapıp Ehl-i Beyt’ini katlettiklerini İmam Hüseyin (a.s.)’ın kerbela’da katledildiğini anlatalım. Yazan. imam Dikmen

                            Yorum


                              Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                              Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                              Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                              Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                              İmam Hüseyin (a.s.):
                              349

                              İmam Hüseyin (a.s.)’in Kıyamın Nitelikler Konumu:
                              26


                              İmam Hüseyin b. Ali (a.s.) hakkında gerçekten, marufu emretmek ve münker-i nehyetmeye değer ve itibar verdi, müslümanların şerefi olan bu ilkeye şeref verdi, söyleyebiliriz. Marufu emretme ve münker-i nehyetme, müslümanların şerefidir ve müslümanlara şeref veriyor söylüyorum, kendimden söylemiyorum.

                              Çünkü bu Kuran-ı Kerim’in ayet ilkesinin tabiridir: ‘’Siz insanlar için çıkararılan en hayırlı ümmetsiniz; insanlara iyiliği emrederseniz, kötülükte bulunmamalarını söylerseniz.’’ Siz insanlar için çıkarılan milletlerin ve ümmetlerin en değerlisiniz. Fakat, sahip olduğunuz takdirde ümmetlerin en değerlisi ve en üstünü olacağınız, size değer vermiş olan ve veren şey nedir? Bu sorunun cevabında buyuruyorlar ki: ‘’İyiliği emrederseniz, kötülükte bulunmamalarını söyleseniz.’’

                              Bu ilke sizin aranızda olursa, siz İslam ümmetine değer verir. Ümmetlerin en değerlisi olmanız bu ilkeye sahip olduğunuz içindir. Bu ilke size değer vermiştir. O halde bu ilke aramızda olmadığı zaman değersiz bir ümmet (toplumlar) mi olacağız? Evet öyledir. Fakat Hz. İmam Hüseyin (a.s.) bu ilkeye çok değer verirlerdi.

                              Bazen iyiliği emredyor ve kötülükten nehyediyoruz; fakat bu ilkeye değer vermemekle kalmıyor, bilakis değerini aşağı düşürüyor. Şimdi halkın genelinin iyiliği emretme ve kötülükten nehyetmekten tasavvur ettikleri nedir? Bir takım cüz-i meselelere değil mi? Doğru olmayan meselelere demiyorum (zira onlardan bazıları doğru da değil); ancak bütün bunlar genel olarak güzeldir.

                              Mesela, birisi iyiliği emretme ve kötülükten nehyetme olarak karşısındakine, ‘’şu altın yüzüğü parmağından çıkar’’ derse kendi yerinde doğrudur. Fakat insan hiçbir münker ve kötülüğü görmeyip sadece bunu görürüse, mesela sakalı tıraş etme meselesini görürse ve sadece ceket, pantolon meselesini görürse işte bu doğru değildir.

                              Size biri şöyle anlatıyor: Adamın biri, diğer biri aleyhinde çok konuşuyordu. Tekfir edecek kadar kızmıştı ona. Bu durumu görünce ben kendisine ‘’Niçin onu bu kadar kötülüyorsun, ne yapmış?’’ dedim.

                              Cevap olarak ‘’yakalı gömlek giyiyor’’ dedi.

                              Kötülükten sakındırmamız bu kadar alçalırsa, bu ilkeyi biz aşağı düşürmüş, hakir etmiş oluruz. Suudi Arabistan’da iyiliği emreden ve kötülükten sakındıranlar, iyiliği emredip kötülükten nehyetmenin değerini beş para etmişler.

                              Kimse mesela Kabe’yi veya Resulullah (s.a.v.)’ın türbesini öpmesin diye ellerine sopa almışlar. Gerçekten bu mu kötülükten sakındırmak!... Yazan. imam Dikmen

                              Yorum


                                Ynt: Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura makalesi.


                                Her gün aşura! Her yer Kerbela.

                                Kuran ve Ehl-i Beyt araşt. aşura özel makalesi.

                                Hz. Adem ( a.s. )'ın Varisi

                                İmam Hüseyin (a.s.):
                                350

                                İmam Hüseyin (a.s.)’in Kıyamın Nitelikler Konumu: 27


                                Evet İmam Hüseyin (a.s.)’a gelince iyiliği emretme, kötülükten sakındırma esasen onun işiydi. Bütün İslam-i marufu göz önünde bulundurur ve İslam dünyasının bütün münkerlerini bilirdi. İslam dünyasının ilk ve en büyük münker-i Yezid’in kendisidir, söylüyordu. İmam Hüseyin (a.s.) yönetici, Kuran’ın hükmüyle amel etmeli, adaleti ayakta tutmalıydı ve Allah’ın devletine bağlı olmalıdır, buyuruyorlardı.

                                İmam Hüseyin (a.s.), her şeyini bu ilke yolunda ihlasla sundu. İyiliği emretme ve kötülükten sakındırma yolunda ölüme zinet verdi. Böyle ölüme azamet ve yücelik kazandırdı.

                                Medine’den çıktığı ilk günden itibaren güzel ölümden bahsediyordu. Ne kadar güzel bir tabir! Her ölüme güzel demiyordu; hak ve hakikat yolunda olan ölümü güzel biliyrodu: Böyle bir ölüm, kadına zinet olan bir gerdanlık gibi insan için zinettir. Bunlardan daha açığı Kerbela’ya doğru gelince yol boyunca okuduğu şiirlerdir.

                                Bu şiirlerin İmam Hüseyin (a.s.) olması muhtemel olduğu gibi Hz. İmam Ali’den (a.s.)’de olması muhtemeldir. Bu şiirlerden bir kaçı şu anlamdadır:

                                ‘’Eğer dünya hayatı bazılarının nazarında güzel ve değerliyse
                                Allah’ın mükafat evi daha güzel ve değerli ve üstündür.’’

                                ‘’Dünya malı sonunda bırakıp gitmek için toplanıyorsa
                                Niçin insan bırakıp gidilecek şeyi bahşetmez, cimrilik eder.’’

                                ‘’Eğer bu bedenler ölmek için yaratılmışsa
                                Yiğidin Allah yolunda kılıçla öldürülmesi daha faziletlidir.’’


                                İmam Hüseyin (a.s.):

                                ‘’Ben azgınlık, makam, fesad çıkarmak ve zulüm yapmak için Medine’den ayrılmadım. Ben Ceddim’in ümmetini ıslah etmek, marufu emir, münker-i nehyetmek, ceddim Resulullah’ın (s.a.v.) ve babam İmam Ali (a.s.)’nın çizgisinde hareket etmek için devrim kıyamını başlattım. (Maktel-i Harezmi, cild. 1, sayfa. 188.) Yazan. imam Dikmen

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...