Hz. Musa (a.s), kulların amellerini denetlemek için halkın en çok ibadet yapanının yanına gitti. Akşam olunca abid, kenarındaki nar ağacını silkti, iki tane nar düştü. Bunun üzerine Hz. Musa’ya dönerek şöyle dedi:
“Ey Allah’ın kulu! Sen kimsin? Sen kesinlikle Allah’ın salih kulusun. Zira ben yıllardır burada ibadetle meşgulüm, ama şimdiye kadar bu ağaçta bir tek nardan başka nar görmemişim. Eğer salih kul olmasaydın, bu ikinci nar olmazdı!
Hz. Musa şöyle dedi: “Ben Musa b. İmran’ın memleketinde yaşayan bir şahısım.”
Sabah olunca Hz. Musa (a.s) şöyle dedi: “Acaba ibadeti senden daha fazla olan birisini tanıyor musun?”
Abid cevaben şöyle dedi: “Evet, falan şahısın ibadeti benim ibadetimden fazladır.”
Daha sonra onun adını ve adresini Hz. Musa’ya söyledi.
Hz. Musa (a.s) onun verdiği adresle o şahısın yanına gitti ve onun ibadetinin daha çok olduğunu gördü. Akşam olunca, o abide iki adet ekmek ve bir sürahi de su getirdiler. Abid Hz. Musa’ya şöyle dedi:
“Ey Allah’ın kulu! Sen kimsin? Sen Allah’ın salih kulusun. Çünkü uzun bir zamandır ben burada ibadetle meşgulüm, her gün bir adet ekmek bana getiriliyordu, eğer sen salih bir kul olmasaydın ikinci ekmek getirilmezdi. Demek ki ikinci ekmek senin için getirilmiştir. Belli oluyor ki sen Allah’ın salih bir kulusun.”
Hz. Musa cevabında şöyle dedi: “Ben Musa b. İmran’ın memleketinde yaşayan birisiyim.”
Hz. Musa (a.s) sonra şöyle sordu: “Acaba senden daha çok ibadet eden birini tanıyor musun?”
Abid cevaben şöyle dedi: “Evet, falan şehirde olan demircinin (veya köylünün) ibadeti benim ibadetimden daha çoktur.”
Hz. Musa (a.s) aldığı adrese göre o adamın yanına gitti. Onun yanına vardığında, onun normal bir ibadeti olduğunu fakat sürekli zikir söylediğini gördü.
Namaz vakti ulaşınca kalkarak namazını kıldı. Akşam olduğunda ise kazancının iki kata çıkmış olduğunu gördü. Bu yüzden Hz. Musa’ya bakarak şöyle dedi: “Sen Allah’ın salih bir kulusun. Zira ben uzun bir süredir burada çalışıyorum ama kazancım her zaman belli bir miktarda oldu, oysa bu gece kazancım iki kat artmıştır. Söyle bakalım sen kimsin?”
Hz. Musa (a.s) yine şöyle dedi: “Ben Musa b. İmran’ın memleketinde yaşayan birisiyim.”
Daha sonra o adam elde etmiş olduğu parayı üçe böldü; bir kısmını sadaka verdi, bir kısmını efendisine verdi, bir kısmını da kendisine alıp onunla evine yemek aldı. O yemeği Hz. Musa ile birlikte yediler. Bu esnada Hz. Musa (a.s) güldü.
Abid: “Neden güldün?” diye sordu.
Hz. Musa (a.s) şöyle dedi: “Beni, en çok ibadet eden kimseyi görmek için birisinin yanına gönderdiler. Gerçekten onu insanların en çok ibadet edeni olarak gördüm. O da başka birisini bana gösterdi, onun ibadetinin birinci abidin ibadetinden daha çok olduğunu gördüm. İkinci abid de sizi bana tanıttı. Senin ibadetinin onlardan daha çok olduğunu düşünmüştüm ama senin ibadetin onların ibadetine oranla azdır.”
Abid cevaben şöyle dedi: “Evet, doğrudur. Benim ibadetim onların ibadeti kadar değildir. Çünkü ben bir kimsenin kölesiyim, hür değilim. Benim Allah’ı zikrettiğimi görmedin mi? Namaz vakti ulaşınca sadece (farz) namazımı kıldım. Eğer daha fazla ibadetle meşgul olursam, efendimin gelirine ve halkın işlerine zarar vurmuş olurum.”
Daha sonra Hz. Musa’ya: “Kendi vatanına dönmek istiyorsun?” diye sordu.
Hz. Musa: “Evet!” dedi.
Derken abid, başının üzerinden geçmek halinde olan bir bulut parçasına; “Aşağı gel” diye seslendi. Bulut aşağı geldiğinde buluta: “Nereye gidiyorsun?” diye sordu.
Bulut: “Musa b. İmran’ın memleketine” dedi.
Abid: “Bu şahısı da rahat bir şekilde Musa b. İmran’ın memleketine götür” dedi.
Hz. Musa (a.s) vatanına döndüğünde, Allah-u Teâla’ya şöyle arzetti: “Allah’ım! Bu şahıs, o yüce makama nasıl ermiştir?”
Allah-u Teâla şöyle buyurdu: “Bu kulum, belalarıma karşı sabrediyor, takdirime razı oluyor ve nimetlerime karşılık ise şükrediyor.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bihar, c. 69, s. 223