Sordular birbirlerine
Biliyorsa anlatsın bize
Tanıyor mu gerçekten Hüseyin’i
Yoksa yazmakla olmaz bir iki dize
Dedim ey kalem!
Anlat dilin aşka boyansın
Bir defa da Hüseyin’i ansın
Deki onlara
Bilmezsem eğer Hüseyin’i
Bu beden ateşte yansın
Ben Hüseyin’i bilmez idim
Aşk âleminde sarhoş idim
Maşuk kadehimi doldurur iken
Ona köle olduğumu görmez idim
Geldi, gördü, sordu derdin nedir
Dedim Mevlam derdim senin aşkındır
Dedi, âşıksın oysa yüzünde aşktan eser yok
Gördüğüm ise, kul istediğini alamadığından şaşkındır
Dedi, nasıl olurda geride bıraktığımızdan bihabersin
Bu halde kendini divane zannedersin
Oysa ne tanırız seni nede haberimiz vardır
Bilki, divane dediklerin karanlıklarda saklıdır
Sustum, utandım sual etmeye
Bir kelime bulamadım ki, laf etmeye
Düşündüm, şimdi ne olur acep halim
Gözümün içine bakıp ta tebessüm buyurdu
Ey fani, sen nereye divane nereye
Dedim mevlam, bana senden bir parça bırak
Dedi, gördüğüm gönül ki, aşktan ırak
Dedim, isterim seni anlatayım âleme
Dedi, Allah yemin verirken kaleme
Aynı yolu göstermişti hem âlime hem zalime
O gider iken ben ardından bakakaldım
Ne hikmetse, o an anası Zehra’yı andım
Dönüp tekrar bakarken yüzüme
Şöyle buyurdu
Bizi anlatırken, Müslim’i de unutma
Anladım o vakit karanlıktaki divaneyi
Aldım elime kalem başladım yazmaya
Ve şöyle bir ses işittim yalnız başıma
Bilki, bize suyolunu kesenler
Küfe’de Müslime hürmet göstermediler
Ben sadece yakin ile ulaştım aşk yoluna
Daldırıldım Ali(a.s) ile kör bir kuyuya
Buldum önce kaybolan Yusuf’u (a.s)
O anlattı ben dinledim karanlıklarda
Ve tanıdım Hüseyin’i ışıksız kaldığımda
Biliyorsa anlatsın bize
Tanıyor mu gerçekten Hüseyin’i
Yoksa yazmakla olmaz bir iki dize
Dedim ey kalem!
Anlat dilin aşka boyansın
Bir defa da Hüseyin’i ansın
Deki onlara
Bilmezsem eğer Hüseyin’i
Bu beden ateşte yansın
Ben Hüseyin’i bilmez idim
Aşk âleminde sarhoş idim
Maşuk kadehimi doldurur iken
Ona köle olduğumu görmez idim
Geldi, gördü, sordu derdin nedir
Dedim Mevlam derdim senin aşkındır
Dedi, âşıksın oysa yüzünde aşktan eser yok
Gördüğüm ise, kul istediğini alamadığından şaşkındır
Dedi, nasıl olurda geride bıraktığımızdan bihabersin
Bu halde kendini divane zannedersin
Oysa ne tanırız seni nede haberimiz vardır
Bilki, divane dediklerin karanlıklarda saklıdır
Sustum, utandım sual etmeye
Bir kelime bulamadım ki, laf etmeye
Düşündüm, şimdi ne olur acep halim
Gözümün içine bakıp ta tebessüm buyurdu
Ey fani, sen nereye divane nereye
Dedim mevlam, bana senden bir parça bırak
Dedi, gördüğüm gönül ki, aşktan ırak
Dedim, isterim seni anlatayım âleme
Dedi, Allah yemin verirken kaleme
Aynı yolu göstermişti hem âlime hem zalime
O gider iken ben ardından bakakaldım
Ne hikmetse, o an anası Zehra’yı andım
Dönüp tekrar bakarken yüzüme
Şöyle buyurdu
Bizi anlatırken, Müslim’i de unutma
Anladım o vakit karanlıktaki divaneyi
Aldım elime kalem başladım yazmaya
Ve şöyle bir ses işittim yalnız başıma
Bilki, bize suyolunu kesenler
Küfe’de Müslime hürmet göstermediler
Ben sadece yakin ile ulaştım aşk yoluna
Daldırıldım Ali(a.s) ile kör bir kuyuya
Buldum önce kaybolan Yusuf’u (a.s)
O anlattı ben dinledim karanlıklarda
Ve tanıdım Hüseyin’i ışıksız kaldığımda
Yorum