Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Eski ahit ve cagdas Bilim

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Eski ahit ve cagdas Bilim

    itirazlar

    Eski Ahit'te -nitekim inciller icin de durum aynidir- ele alinan konularin cok azi, cagdas bilimsel verilerle karsilastirilabilecek niteliktedir.

    mantik acisindan, kitab-i mukaddes'te, büyük bir yekun teskil edecek sayida celiskiler ve yanlislar bulunabilir.

    hikayenin meydana getirilmesine yarayan farkli kaynaklarin bulunmasi, ayni olayin iki sekilde nakledilmesinin sebebi olabilir. fakat dahasi var: cesitli zamanlarda metni yeniden degistirmeler ve metne yeniden yapilan eklemeler yahut daha önce metne, aciklama olarak yapilan ilavelerin, yeni bir istinsah sirasinda, aslinda varmis gibi metnin icine dahil edilmesi.. bütün bunlar, metin tenkidi uzmanlarinca pek iyi bilinmekte ve bazilari tarafindan dogru bir bicimde belirtilmektedir. mesela, sadece Tevrat icin, M.P. de Vaux, yaptigi Tekvin kitabi tercümesine yazdigi giriste (s.13 ve 14), müteaddit uyusmazliklari ayrintili olarak zikretmektedir.

    iste onlardan cok karakteristik bir örnek:

    Tekvine göre (6/3) Tanri, tam tufandan önce, bundan böyle insanin ömrünü 120 yil olarak sinirlamaya karar verir. "...onun ömrü ancak yüz yirmi yil olacak" diye yaziliyor. oysa, daha ileride (Tekvin, 11/10-32) Hz. Nuh'un soyundan gelen on ayri nesle mensub sahislarin 148-600 arasinda degisen bir hayat süresine sahip olduklari kaydedilir.

    bu iki pasaj arasindaki celiski ortadadir. birinci parca (tekvin, 6/3) Yahvist metinden olup, yukarida görülmüs oldugu üzere, herhalde i.Ö. onuncu yüzyila aittir. tekvinin ikinci parcasi ise (11/10-32), öbürüne göre daha yakin bir döneme (i.Ö. 6. yüzyila) ait olan din adamlari metninden gelmektedir ki bu rivayet, secerelerdeki siralamalarda ömür süreleri hakkinda ayrintili bilgi vermenin ve -tüm olarak ele alindiginda- yanlislarin kaynagini teskil eder.

    Cagdas bilimle olan uyusmazliklarin en acik örnekleri tekvinde bulunur. bunlar baslica su üc husustadir:

    1. dünyanin yaratilisi ve safhalari;
    2. Dünyanin yaratildigi zaman ile yeryüzünde insanin ortaya ciktigi zaman
    3. Tufan hikayesi


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    #2
    Ynt: Eski ahit ve cagdas Bilim

    Dünyanin yaratilisi

    M.P. de Vaux'nun da dikkati cektigi gibi tekvin, "yan yana konulmus iki yaratilis rivayeti ile baslar" onlarin bilimsel verilerle uygunluk derecesini inceleyebilmek icin, her birinin ayri ayri ele alinmasi gereklidir.

    yaratilis konusundaki birinci metin

    birinci rivayet, birinci bölümün tamami ile ikinci bölümün ilk cümlelerini icine alir. o, bilimsel acidan, bir yanlisliklar anitidir. onu, fikra fikra elestirmek gerekir. burada verecegimiz tercüme, Kudüs kitab-i mukaddes okulununkinden alinmistir.

    1. Bölüm, 1. ve 2. cümleler:
    "Tanri ilkin gögü ve yeri yaratti. yer bulanik ve bos idi, karanlik dipsizligi örtüyordu. tanrinin ruhu, sular üzerinde dolasiyordu"

    sonradan, simdi bildigimiz dünyayi teskil edecek olan unsurun karanliklara gömülü oldugu kabul edilir, fakat bu dönemde sularin varligini zikretmek, sirf mecazdan ibarettir. bu cümle muhtemelen bir efsanenin ifadesidir. kainatin tesekkülünün baslangic safhasinda, bir gaz kitlesinin varligini düsünmek mümkündür; buraya su'yu koymak hatadir.

    3-5. cümleler:
    "ve tanri dedi: 'ISIK OLSUN' ve oldu. tanri isigin güzel oldugunu gördü, aydinligi karanliklardan ayirdi. tanri aydinliga gündüz, karaniklara ise gece adini verdi. bir aksam ve bir sabah oldu: birinci gün"

    kainati bastanbasa dolasan aydinlik, yildizlar düzeyinde olan karmasik olusumlarin sonucudur ki bu kitabin ücüncü bölümünde bu konu ele alinacaktir. oysa yaratilisin bu asamasinda, kitabi mukaddese göre, yildizlar henüz meydana getirilmemislerdir; zira gök kubbesinin isikli yildizlarinin, Tekvinin 14. cümlesinde "..gündüzü, geceden ayirmak icin", "...yeryüzünü aydinlatmak icin" dördüncü gün yaratildiklari belirtilier ki bu kesinlikle dogrudur. fakat hasil olan sonucu (ISIK) birinci gün zikredip, bu isigin meydana gelmesine vasita olani (ISIKLI YILDIZLAR) ondan üc gün sonra zikretmek mantiga uymamaktadir. üstelik birinci güne aksamin ve sabahin varligni yerlestirmek sirf semboliktir: günün unsurlari olarak aksam ve sabah, ancak yerin ve onun kendi yildizi olan günesin isigi altinda dönmesinin varligindan sonra kabul edilebilir.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #3
      Ynt: Eski ahit ve cagdas Bilim

      6-8. cümleler:
      "Tanri dedi: 'sularin ortasinda bir kubbe olsun ve sulari, sulardan ayirsin' ve böyle olur. tanri gök kubbesinin altinda kalan sulari, üstünde kalan sulardan ayiran gök kubbesini yapti ve kubbeyi 'gök' diye adlandirdi. bir aksam ve bir sabah oldu: ikinci gün"

      sular efsanesi burada da, sularin, gök kubbesi vasitasiyla iki tabakaya ayrilmasi ile devam ediyor. tufan hikayesinde gök kubbesinin, üstteki sularin, yeryüzü üzerine bosanmasina müsaade edecegi bildirilecektir. sularin bu sekilde iki ayri kitleye bölünmesi tasviri, bilimsel yönden kabul edilemez.

      9-13. cümleler:
      "Tanri dedi: 'gögün altindaki sular bir tek kitle halinde yigilsin ve kara helinde ortaya ciksin' ve böyle oldu. Tanri karaya 'yer' ve sular kitlesine 'deniz' dedi ve tanri bunun güzel oldugunu gördü"

      "Tanri dedi: 'yer, yesilliklerle yesillensin; otlar türlerine göre tohum tasisin, agaclar türlerine göre tohumlarini ihtiva eden meyveler versin' ve tanri bunun güzel oldugunu gördü. bir aksam ve bir sabah oldu: ücüncü gün"

      Yer su ile örtülü iken, yerin tarihinin herhangi bir safhasinda kara parcalarinin su yüzüne cikmalari, bilimsel yönden pek ala kabul edilebilir. fakat henüz günes yaratilmadan ( tekvin, bunun dördüncü günde olacagini bildirir) ve gecelerle gündüzlerin ard arda gelmesi baslamadan önce, tohumlarla cogalan iyice düzenlenmis bir bitki örtüsünün bulunmasi hicbir surette savunulamaz.

      14-19. cümleler:
      "Tanri dedi: 'gök kubbesinde, dündüzle geceyi ayirmak icin isikli yildizlar olsun; bayramlar icin oldugu gibi senelerin günleri icinde isaret olmaya yarasinlar; yeri aydinlatmak icin gök kubbesinde isikli yildizlar olsunlar' ve böyle oldu. tanri iki byük isikli yildiz yaratti: gündüzün gücü olarak büyük yildizi, gecenin gücü olarak kücük yildizi ve öbür yildizlari. tanri, yeryüzünü aydinlatmak icin, gündüzü ve geceyi yönetmek ve aydinlikla karanliklari ayirmak icin, onlari gök kubbesine yerlestirdi ve tanri bunun güzel oldugunu gördü. bir aksam ve bir sabah oldu: dördüncü gün"

      burada kitabi mukaddes yazarinin tavsifi kabul edilebilir. bu parcaya yöneltilebilecek tek tenkit, hikayenin bütünü icinde isgal ettigi yerdir. yer ile ay, bilindigi gibi, baslangicta günesten cikmislardir. günesin ve ay'in yaratilisi, yerden sonraya koymak, günes sisteminin unsurlarinin tesekkülü konusundaki, saglam bir bicimde ispatlanmis bilgilere tamamen zittir.


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #4
        Ynt: Eski ahit ve cagdas Bilim

        20-23. cümleler:
        "ve tanri dedi: 'sular, canli mahluklarin sürüleriyle kaynassin, ve yerin üstünde, gökler kubbesinin yüzünde kuslar ucsunlar', ve tanri büyük deniz canavarlarini, ve sularin kendileriyle kaynastigi, cinslerine göre hareket eden her canli mahluku ve cinsine göre her kanatli kusu yaratti; ve tanri iyi oldugunu gördü. ve tanri: 'semereli olun ve cogalin ve denizlerde sulari doldurun, ve karada kuslar cogalsin' diyerek onlari mübarek kildi. ve aksam oldu ve sabah oldu: besinci gün"

        bu parca kabul edilemeyecek iddilar ihtiva etmektedir.

        Tekvinin dedigine göre hayvanlarin ilk zuhuru, önce deniz hayvanlari ve kuslarla oluyor. kitab-i mukaddesin ifadesine göre -müteakip cümlelerde görülecegi üzere- ertesi gün yeryüzü, hayvanlarla senlenmis olacaktir.

        Muhakkak ki hayatin kaynagi sudur: denizden baslayarak, yer -denilebilirse- hayvanlar alemince istila edilmistir. ikinci dönemde yerin yüzeyinde yasayan ve pseudo-suchiens adi verilen sürüngenlere benzeyen bir türden, kuslarin meydana geldigi düsünülmektedir. her iki sinifta bulunan müteaddit ortak biyolojik özellikler, bu istidlale imkan vermektedir. durum böyle oldugu halde yer hayvanlari, tekvin babinda, ancak altinci günde, yani kuslarin ortaya cikisindan sonra zikredilmektedir. su halde yer hayvanlariyla kuslarin ortaya cikisi hususundaki siralama kabule sayan olamaz.

        24-31. cümleler:
        "ve tanri dedi: 'yer, cinslerine göre canli mahluklari, sigirlari ve sürünen seyleri, ve cinslerine göre yerin hayvanlarini cikarsin' ve öyle oldu. ve tanri yerin hayvanlarini cinslerine göre, sigirlari cinslerine göre ve toprakta sürünen her seyi cinsine göre yapti: ve tanri iyi oldugunu gördü. ve tanri dedi: 'suretimizde, benzeyisimize göre insan yapalim ve denizin baliklarina ve göklerin kuslarina ve sigirlara ve bütün yeryüzüne ve yerde sürünen her seye hakim olsun' ve tanri insani kendi suretinde yaratti, onlari erkek ve disi olarak yaratti. ve tanri onlari mübarek kildi; ve tanri onlara dedi: 'semereli olun ve cogalin ve yer yüzünü doldurun ve onu tabi kilin; ve denizin baliklarina ve göklerin kuslarina ve yer üzerinde hareket eden her canli seye hakim olun' ve tanri dedi: 'iste bütün yeryüzü üzerinde olup tohum veren her sebzeyi ve kendisinde agac meyvesi olup tohum veren her agaci size verdim; size yiyecek olacaktir; ve yerin her hayvanina ve göklerin her kusuna ve kendisinde hayat nefesi olup yeryüzünde sürünen herseye, bütün yesil otu yiyecek olarak verdim' ve böyle oldu. ve tanri yaptigi her seyi gördü ve 'iste, cok iyi' dedi. ve aksam oldu ve sabah oldu: altinci gün"


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #5
          Ynt: Eski ahit ve cagdas Bilim

          Böylece yaratilisin kemale ermesi tasvir ediliyor. burada müellif, daha önce zikretmedigi bütün canli yaratiklari siralamakta, insanlarin ve hayvanlarin istifadelerine sunulan cesitli riziklari anlatmaktadir.

          Hata, demin görüldügü gibi, yer hayvanlarinin yaratilisini kuslarinkinden sonraya koymaktadir. fakat insanin yeryüzünde zuhuru, dogru olarak, öteki canli türlerinin ortaya cikisindan sonraya birakilmistir.

          yaratilis hikayesi, 2. bölümün ilk dört cümlesiyle tamamlanir:
          "böylece gökler ve yer ve onlarin bütün ordulari (aynen) itmam olundu. ve tanri yaptigi isi yedinci günde bitirdi; ve yaptigi ütün isten, yedinci günde istirahat ettti. ve tanri yedinci günü mübarek kildi, ve onu takdis etti; cünkü tanri, yaratip yaptigi bütün isten o günde calismasina ara verdi. Rabb Tanri yeri ve gökleri yaptigi günde, yaratildiklari zaman, göklerin ve yerin asillari bunlardir"

          bu yedinci gün hikayesi bazi aciklamalara yol acmaktadir.

          Önce, kelimenin anlami üzerinde durmak gerekir. metin, kudüs kitabi mukaddes okulunun tercümesinden alinmistir. "ordular" burada, büyük ihtimalle yaratilmis varliklara delalet etmektedir: "o calismasina ara verdi" deimi, Kudüs Kitab-i mukaddes okulu müdürünün ibranca "sabbat" kelimesini cevirmesinden ileri gelmistir. "sabbat" kelimesi tam tamina "o istirahat etti" demektir ki, yahudilerin istirahat günü olup Fransizca'da "sabbat" seklinde yazilan kelime bundan gelmektedir.

          iyice asikardir ki, tanrinin gerceklestirmis oldugu alti günlük bir calismadan sonra yaptigi söylenen bu istirahat bir efsanedir, fakat onun bir izahi yapilabilir. unutmamak gerekir ki, burada üzerinde durulan yaratilis rivayeti Din adamlarinin metni denilen ve paygamber Hezekiel'in manevi varisleri olan din adamlari ve katipler tarafindan i.ö. 6. yüzyilda babilde yazilmistir. bilindig üzere, bu din adamlari, Tekvinin Yahvist ve Elohist rivayetlerini yeniden ele alarak, kendi saplantilarina göre, istedikleri gibi degistirmislerdir. M.P. de Vaux bu rivayetin baslica ayirici özelliginin "kanhncu, sekilci" oldugunu yazmaktadir. bunun hakkinda özet bilgi yukarida verilmisti.


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #6
            Ynt: Eski ahit ve cagdas Bilim

            Din adamlari metninden birkac asir önce olan yahvist metin, haftalik calismasindan yorgun düsen tanrinin dinlendigine dair hicbir kayit tasimadigi halde, din adamlari bu hususu metinlerine dahil etmislerdir. bu rivayet, yaratilis hikayesini, haftanin günlerine tam uygun olarak, günlere bölmekte ve haftalik istirahata yönelmektedir. böylece ilkin bizzat tanrinin bunu uyguladigini belirtmek suretiyle, haftalik tatil hükmünü dindaslarinin nazarinda hakli göstermeyi amaclamaktadir. pratik hayattaki bu ihtiyactan hareket ederek, yaratilis hikayesi zahiren dini mantiga uygun düsmekle beraber, bilimsel verilerin "uydurma" olarak niteleyebilecegi bir duruma sokulmus olmaktadir.

            dini bir hükmün düzeltilmesini tesvik icin, din adamlarinca, yaratilisin, haftanin günlerine bölünmesinin, bilimsel acidan tutunabilecek yönü yoktur. kuranin yaratilisa dair verdigi bilgilerin incelenmesi sirasinda, kitabin ücüncü bölümünde ele alinacagi üzere, günümüzde pekiyi biliyoruz ki, kainatin ve yer küresinin olusturulmasinn gerceklesmesi, son derecede uzun zaman devirlerine yayilmaktadir ki cagdas bilgiler, bu sürenin yaklasik olarak bile belirlenmesine imkan vermemektedir. hikaye 6. günün aksaminda tamamlanip tanrinin güya istirahat edecegi 7. "sabbat" gününü zikretmeseydi bile; kuranin anlatiminda oldugu gibi, günden, yirmi dört saatlik bir zaman dilimi degil de, belirlenmemis devirlerin kasdolundugunu anlamak mümkün olsa bile, yine de din adamlarinin metni kabule sayan olamaz. cünkü safhalarinin ard arda gelisindeki durum, bilimin en basit bilgileriyle kesin bir celiski icindedir.

            böylece din adamlarinin rivayetine göre yaratilis, gercegi bildirmekten baska bir gaye tasiyan, ustalikli bir hayal ürünü olarak gürünmektedir




            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #7
              Ynt: Eski ahit ve cagdas Bilim

              ikinci metin

              Tekvin de yer alan ve ara verilmeksizin, keza aciklama yapilmaksizin birinci hikayenin pesinden gelen ikinci yaratilis hikayesi, ayni tenkitlere yol acmaz.

              Hatirlatalim ki bu metin, daha eski bir tarihe, yaklasik üc asir öncesine aittir. O, cok kisadir. hikaye, özet halinde bildirildigi yer ve gögün yaratilisindan ziyade, insanin ve yeryüzündeki cennetin yaratilisi üzerinde durmaktadir: "Rab Yahve, yeri ve gökleri yaptigi zaman, henüz yerde hicbir kir fidani yoktu ve hicbir kir otu henüz bitmemisti; cünkü Rab Yahve yerin üzerine yagmur yagdirmamisti ve topragi islemek icin adam yoktu. ve yerden bugu yükseldi ve bütün topragin yüzünü suladi. ve Rab Yahve yerin topragindan adami yapti ve onun burnuna hayat nefesini üfledi ve adam, yasayan can oldu" (Tekvin, 2/4b-7).

              Bugün elimizde tevrat metinlerinde bulunan Yahvist metin böyledir. sonralari Din adamlari metninin kendisine ilave edildigi bu rivayet, baslangicta da bu kadar kisamiydi? yahvist metnin gecen zaman zarfinda budanmis olup olmadigini hic kimse söyleyemez. keza simdi sahip oldugumuz bir kac satirlik metnin, yaratilis hakkindaki en eski tevrat metni oldugunu da hic kimse ileri süremez.

              Bu yahvist rivayet ne yerin ne de gögün olusturulmasindan bahsetmez. O, sunu ima etmektedir ki, Allah insani yarattigi zaman sularin yerden cikip yeryüzünü kaplamis olmalarina ragmen, bitki örtüsü bulunmamaktaydi (henüz yagmur yagmamisti). parcanin devami da bunu dogrulamaktadir: Tanri, insani yarattigi sirada, bir bahceyi yetistirmeye baslamaktadir. böylece, bitki örtüsü, tam insanin yeryüzünde göründügü sirada ortaya cikmis oluyor ki, bu da bilimsel yönden dogru degildir. (bilime göre) iki durum arasinda, kac yüz milyon yil gectigi söylenememesine ragmen, insanin yeryüzünde görünüsünden cok önceleri, yer bitki örtüsüyle kapliydi.

              Yahvist metine yöneltilebilecek tek tenkit sudur: din adamlari metninin ayni haftaya yerlestirdigi kainatin ve yerin olusumuna göre, insanin yaratilisini zaman bakimindan yerine oturtamamak. ancak yahvist metin, kainatin ve yerin yaratilisini ayni haftaya koymamakla, ötekine yöneltilen ciddi tenkitten kurtulmaktadir.


              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum


                #8
                Ynt: Eski ahit ve cagdas Bilim

                Kainatin yaratilis tarihi ile insanin yeryüzünde ortaya ciktigi tarih...

                Eski Ahit verilerine uygun olarak düzenlenen yahudi takvimi, bu tarihleri acikca belirtmektedir: 1975 Hristiyan yilinin ikinci yarisi, kainatin yaratilisinin 5736. yilinin basina rastlamaktadir. su halde yaratilis, bunda birkac gün daha sonra olan insanda, yahudi takvimince rakamla ifade edilen ayni maziye sahip olmaktadir. batida kullanilan takvim günes yillarina göre oldugu halde, zaman baslangicta Ay yillarina göre hesaplandigindan, bir düzeltme yapmak gerekir. fakat -titiz bir hesaplama düsünüldügünde- yapilmasi gereken % 3'lük bir düzeltmenin pek önemi yoktur. hesabi karistirmamak icin, bundan kacinmak tercihe sayandir. burada önemli olan, genel genislik boyutudur. yoksa 1000 yilda 30 senelik bir hata payinin göz önüne alinarak hesaplanmasinin pek önemi yoktur. gercege daha yakin olmak icin sunu diyelim ki, yahudilerin degerlendirmelerine göre, dünyanin yaratilisi, i.ö. yaklasik 37 yüzyil öncesine yerlestirilmektedir.

                Bu hususta cagdas bilim bize ne ögretiyor? kainatin olusumu konusunda bir cevap vermek güctür. sadece, az cok güven verici bir tahminle zamani belirlenebilen günes sisteminin olustugu dönem hakkinda bir rakam verilebilir. günes sisteminin zamanimizdan dört bucuk milyar yil önce tesekkül ettigi hesaplanmaktadir.

                su halde bugün iyice tespit edilen gercek durumla eski ahitten cikarilan bilgiler arasindaki farkin ne derece büyük oldugu anlasilmaktadir. bu bilgiler eski ahitin titiz bir incelenmesinden cikmaktadir. tekvin babi, Hz. Adem ile Hz. ibrahim arasinda gecen zaman süresi hakkinda acik secik bilgiler verir. Hz. ibrahim'den hiristiyan takviminin baslangicina kadarki zaman bölümü hususundaki bilgiler yeterli degildir. dolayisiyla onu, baska kaynaklara basvurarak tamamlamak gerekir.


                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Eski ahit ve cagdas Bilim

                  Hz. Adem'den Hz. ibrahim'e

                  Tekvinin 4,5,11,21 ve 25. bölümlerindeki soy kütüklerinde, Hz. ibrahimin, hz. ademden bu yana olan dogrudan dogruya atalari hakkinda, son derece vazih bilgiler verilmektedir. anilan yerlerde, her birinin ömür süresi, ogulun dogumu sirasinda babanin yasi verildiginden, hz. Ademin yaratilis tarihine göre, her bir atanin dogum ve ölüm tarihlerinin kolayca bulunmasi mümkündür. durum su tabloda da acikca görülebilir:

                  Hz. ibrahim'in soy kütügü

                  Hz.Adem'in yaratilisi ömür Hz.Adem'in
                  itibariyle dogum tarihi süresi yaratilisi it-
                  bariyle ölüm
                  tarihi

                  1 Adem - 930 930
                  2 Sit 130 912 1042
                  3 Enus 235 905 1140
                  4 Kenan 325 910
                  5 Mahalalel 395 895 1290
                  6 Yared 460 962 1422
                  7 Hanok 622 365 987
                  8 Metuselah 687 969 1656
                  9 Lamek 874 777 1651
                  10 Nuh 1056 950 2006
                  11 Sam 1556 600 2156
                  12 Apraksad 1658 438 2096
                  13 Selah 1693 433 2122
                  14 Eber 1723 464 2187
                  15 Peleg 1757 239 1996
                  16 Reu 1787 239 2026
                  17 Seruc 1819 230 2049
                  18 Nahor 1849 148 1997
                  19 Terah 1878 205 2083
                  20 Ibrahim 1948 175 2123

                  Bu tablo, Din adamlari metninde yer alan tekvin rivayetindeki bilgilere göre düzenlenmistir. bu tür ayrintili bilgiler tevratin yalniz bu rivayetinde bulunmaktadir. bundan cikan odur ki, Kitab-i mukaddese göre Hz. Ibrahim, Hz. Adem'den sonra 1948'de dünyaya gelmis olmaktadir.


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Eski ahit ve cagdas Bilim

                    Hz. ibrahim'den Hristiyan takvim baslangicina (Milada)

                    Kitab-i mukaddes, Tekvinin, Hz. ibrahimin atalari hakkinda verdigi derecede, belli hesaplamalari yapmayi mümkün kilacak rakamla ifade edilen bilgileri, bu dönem icin vermemektedir. Hz. ibrahimi, hz. isadan ayiran zaman süresini hesaplayabilmek icin baska kaynaklara basvurmak gerekir.

                    simdiki durumda, ufak bir hata payi ile beraber, Hz. ibrahim devri, Hz. isadan 18 yy öncesine yerlestirilmektedir. bu süre, tekvindeki kayitlara bakarak hz. ibrahim ile hzu. adem arasindaki süreye eklenecek olursa Hz. Ademin hz. isa'dan 38 yüzyil önce yaratilmis olmasi gerekir.

                    bu degerlendirme ise, itiraz edilemeyecek bir surette yanlistir: yanlislik da, tevrattaki Hz. Adem- hz. ibrahim arasindaki sürenin hatali olmasindan ileri gelmektedir ki, yahudi takvimi de öteden beri takvimini bunun üzerine bina etmistir. günümüzde, kitab-i mukaddesin gercekliginin geleneksel savunucularina itiraz edilebilir ve i.ö. 6. yüzyilda yasamis olan yahudi din adamlarinin bu hayali hesaplarinin cagdas bilgilerle uyusmadigi söylenebilir. bu hesaplar, uzun asirlar boyunca, hz. isaya göre antikitenin olaylarini zaman bakimindan ifade etmede, temel unsur olarak kullanmislardi.


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Eski ahit ve cagdas Bilim

                      Cagdas dönemden önce yayinlanan kitab-i mukaddesler, okuyuculara mutad olarak, aciklayici bir önsöz mahiyetinde, dünyanin yaratilisindan; bu kitaplarin yayinlandiklari döneme kadar gecmis olaylarin kronolojisini sunarlardi; rakamlar dönemlere göre hafifce degisirdi.

                      Mesela, 1621 yilinda yayinlanan Clementin nesri bu tür kayitlar ihtiva ediyor ve fakat hz. ibrahimi biraz daha önceye yerlestiriyor ve yaratilisi (yani insanin ilk yaratilisini) i.ö. yaklasik 40. asra götürüyordu.

                      17. yüzyilda birkac dilden olarak yayinlanmis Walton nesri, müteaddit dillerde kitab-i mukaddes metni disinda, okuyucuya hz. ibrahimin atalari icin, burada verilene benzer tablolar takdim ediyordu. ufak tefek farklarla, bütün hesaplar burada verilenleri tutuyordu. cagdas dönem gelince, yayinlayanin, yaratilisi, cok daha önceki bir zamana götüren bilimsel buluslara ters düsmeksizin, bu tür hayali kronolojileri öne sürmesi mümkün olmadi.

                      böyle olunca, bu tür tablolarin ve önsözlerin kaldirilmasi ile yetinildi, fakat bununla beraber, eskiden bu tür tablolarin hazirlanmasinda esas alinan kitab-i mukaddes metinlerinin gecersizligi ve onlarin gercegi yansittiginin düsünülmesi gerektigi hususlarinda okuyucuyu uyarmaktan da kacinildi.

                      onlarin üzerine bir edep örtüsü cekmek ve metni -hicbir cikarma yapmaksizin- eskiden oldugu sekliyle kabul ettirmek icin cedelci bilgic formülleri aramak yolu, buna tercih edildi. iste bu yüzdendir ki, -makul olmak sartiyla- 20. yüzyilda, böylesi bir hayal ürününe dayanarak zamani hesaplamak mümkün olmadigi halde, kitab-i mukaddesin Din adamlari rivayetinden gelen soy kütükleri hala itibarda kalmaktadir.


                      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Eski ahit ve cagdas Bilim

                        insanin yeryüzünde ortaya ciktigi tarihe gelince, bilimsel veriler, onu ancak belirli bir sinirin ötesinde olarak tespite elvermektedir. insanin, kendisini, anatomi bakimindan kendisine yakin, öteki canli varliklardan ayiran akil ve calisma yetenegiyle yeryüzünde mevcut oldugundan emin olunabilir. fakat hic kimse onun ortaya ciktigi tarihi, tami tamina söyleyemez. bununla beraber bugün denilebilir ki, üdsünen ve is yapan bir insanligin, bu özelliklerini ortaya koyan kalintilari bulunmus olup mazisi on binlerce yillarla ifade edilmektedir.

                        yaklasik olarak belirtilen bu tarih, neo-anthropien cinsinden, insana en yakin olarak kesfedilen tarih- öncesi insan itpinin tarihine uygun gelmektedir. elbette, dünyanin cesitli bölgelerinde, görünüste insana benzeyen, fakat daha az gelismis tiplerin kalintilarina iliskin buluslar da olmaktadir ve bunlari eskilik süreleri yüz binlerce yil olabilir de. ancak, bunlar gercek insan miydilar?

                        ne olursa olsun, neo-anthropiens tiplerinin, tekvinin ilk insanlari yerlestirdigi devirden cok öncelere yerlestirilmesi hususundaki bilimsel veriler, yeterli ölcüde aciktir. öyleyse, insanin yeryüzünde ortaya ciktigi zaman konusunda, tekvindeki rakamlardan cikarilan sonuclarla, cagimizda iyice yerlesmis olan bilimsel sonuclar arasinda acik bir uyusmazlik vardir.


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Eski ahit ve cagdas Bilim

                          Tufan

                          Tekvin'in 6, 7 ve 8. bölümleri, Tufan hikayesine tahsis olunmuslardir. daha dogru bir ifade ile tufan kissasi, bir degil iki hikaye halindedir. ancak bunlar yan yana getirilmeyip olayin cesitli bölümleri ard arda yerlestirilirken görünüste bir baglanti oldugu izlenimini verecek bicimde, kisa kisa parcalara bölünerek birbirine gecirilmislerdir. gercekte, bu üc bölümde, gün gibi ortada olan celiskiler bulunmaktadir; burada da bunun sebebi, birbirinden acikca ayri olan iki kaynagin mevcut olmasidir. bunlar Yahvist kaynak ile Din adamlari kaynagidir.

                          Yukarida görüldügü üzere bu iki kaynak, tutarsiz bir karisim meydana getirmektedirler; baslangicta tek basina ayri bir rivayet olan her bir metin, paragraflara ve cümlelere ayrilarak, bir kaynagin unsurlarinin ardindan öbürününkiler getirilmistir. o tarzda ki, hikayenin tamamlanmasina kadar, yani fransizcada yaklasik yüz satir kadar tutan metin boyunca, on yedi defa bir kaynaktan öbürüne sicranmaktadir.

                          hikaye, bütün olarak söyledir:
                          insanlarin isyanlari genellesince Tanri, bütün öteki canli yaratiklarla birlikte onlari da ortadan kaldirmaya karar verir. O, durumu önceden Hz. Nuh'a haber verir ve ona, gemi yapmasini emreder. gemiye karisini, üc oglunu ve onlarin üc karisini ve öbür canli varliklari yerlestirmesini bildirir.son olarak zikredilen canli varliklar konusunda iki kaynaktaki bilgiler farklidir: hikayenin -Din adamlari metninden gelen- bir parcasina göre, Hz. Nuh her türden bir cift alacaktir; hemen arkasindan gelen -yahvist kaynakli- müteakip metin ise, Tanri'nin "temiz olmayan" hayvanlardan ise yalniz birer cift almasini buyurdugu belirtilir. fakat, biraz daha ileride, Hz. Nuh'un gemiye, fiilen her hayvan türünden sadece birer cift aldigi belirtilir. M.P. de Vaux gibi uzmanlar, burada yahvist rivayetin degistirilmis bir pasajinin söz konusu oldugunu kabul ederler.

                          Bir paragraf (ki yahvist kaynaktandir) tufani yapanin yalniz yagmur sulari oldugunu kaydeder. fakat (din adamlari kaynagindan gelen) bir baska paragrafta, Tufan'in, sebebi ikiye cikarilir: yagmur sulari ile yeryüzündeki kaynak sulari.

                          Bütün yer, daglarin zirvelerine kadar, hatta onlarin da kaybolacagi sekilde, sular altinda kalir. yeryüzünde hayatin her türlüsü yok edilir. bir yil gecince Hz. Nuh, sularin cekilmesinden sonra, Ararat dagi üzerine oturmus olan gemiden cikar.



                          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Eski ahit ve cagdas Bilim

                            Sunu da ilave edelim ki, kaynaklarda, tufanin süresi de farklidir: Yahvist rivayete göre sularin yükselmesi kirk gün, Din adamlari rivayetine göre ise yüz elli gündür.

                            Yahvist rivayet, bu olayin, Hz. Nuh kac yasinda iken oldugunu belirtmez, fakat Din adamlari rivayeti, bu hadisenin Hz. Nuh 600 yasinda iken vuku buldugunu öne sürer. yine bu rivayet, soya dair verdigi bilgilerde, bu hadiseyi Hz. Adem ve Hz. ibrahim'e göre zaman icindeki yerine oturtmaktadir. Tekvinin ihtiva ettigi kayitlara bakarak yapilan hesaplara göre Hz. Nuh, Hz. Adem'den 1056 yil sonra dogmus olacagindan (Hz. ibrahim'in atalarini gösteren tabloya bakiniz), Tufanin da, Hz. Adem'in yaratilisindan 1656 sene sonra meydana gelmis olmasi gerekir. öte yandan tekvin, tufani Hz. ibrahimin dogumundan 292 yil öncesine yerlestirmektedir.

                            Su halde tekvine göre, tufan, insan türünün tümünü kapsamakta ve Tanri tarafindan yeryüzünde yaratilmis olan bütün canli yaratiklar ortadan kaldirilmis olmaktadir. yine ona göre, bütün insanlar, Hz. Nuh'un üc oglu ile onlarin üc karisindan türemis olmalidirlar, öyle ki bu olaydan yaklasik üc asir sonra dogan Hz. ibrahim, cesitli toplumlar halinde yeniden düzenlenmis bir insanlik bulmus olmalidir. bu teskilatlanma, bu kadar az bir zamanda, nasil olurda hasil olabilir? sadece bu basit gözlem, hikayenin gercekligini gidermeye yeter.

                            Dahasi var; tarihi verilerde onun, cagdas bilgilerle uyusmazligini göstermektedir. Hz. ibrahim, i.ö. 1800-1850 yillarina yerlestirilir. verdigi soy bilgileriyle Tekvin'in telkin ettigi gibi, sayet Tufan, Hz. ibrahim'den yaklasik üc asir önce meydana gelmis olsaydi, onun, i.ö. 21-22. yüzyillara yerlestirilmesi gerekecekti. bu dönem ise, -cagdas tarihi bilgilerin dogruladigi gibi, yeryüzünün bircok noktasinda, kalintilari sonraki kusaklara ulasan- cesitli uygarliklarin ciceklendigi bir dönemdir.

                            Mesela, Misir icin bu devir, orta imparatorluk öncesine rastlayan dönemdir (i.ö. 2100 yili), yani yaklasik olarak, onbirinci sülaleden önceki birinci ara devresinin zamanidir. keza bu devir, Babil'de ücüncü Ur hanedaninin bulundugu devirdir. oysa bu uygarliklarin devaminda, herhangi bir kesiklik olmadigi pekiyi bilinmektedir. öyleyse Kitab-i Mukaddes'in dedigi gibi, bütün insanligi kapsayan bir imha hadisesi olmamistir.


                            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Eski ahit ve cagdas Bilim

                              Sonuc su oluyor: Tevrat'taki üc hikayenin, olaylar arasinda ki baglantiyi gercege uygun bir bicimde insanlara bildirdigi kabul edilemez.

                              Tarafsiz olmak gerekirse bize ulasan ösz konusu metinlerin, gercegi ifade etmediklerini kabullenmek zorunludur. Allah gercek olmayan bir hususu vahyedermi?

                              Gercekten, insanlara uydurmalarla, hem de celiskili uydurmalarla talimat veren bir Tanri fikrini anlamak mümkün degildir. durum böyle olduguna göre ,ister istemez, metnin, insanlar tarafindan degistirildigi hipotezini öne sürmek gerekir.

                              Bu tahrif, ya nesilden nesile gecen sözlü rivayetlerde, ya da bu rivayetlerin tespit edildigi metinlerde cereyan etmistir. tekvin gibi bir eserin, üc asir zarfinda, en azindan iki defa yeniden elden gecirildigi bilindigine göre, onda bir takim yanlislarin, yahut olaylarin gercek durumlariyla bagdastirilamayacak hikayelerin bulunmasina sasirmak niye? Beseri bilgilerin gelismesi, her seyi bilmeyi mümkün kilmasa bile, hic degilse bazi durumlar hakkinda yeterli bilgi edinme imkani vermekte ve böylece bu hususlardaki eski rivayetlerin, bu bilgi ile uyusma derecesi hakkinda hüküm verme yetkisini bahsetmektedir. aslinda sorumlulugu yalniz insanlara ait olan Tevrat metinlerindeki yanlisliklar konusunda, bu izaha hak verip bununla yetinmekten daha makul bir sey olaiblirmi?

                              Hem yahudilerden hem de hristiyanlardan olan tefsircilerin büyük cogunlugunun böyle bir izaha iltifat etmemelerine teessüf etmek gerekir. yine de, onlar tarafindan ileri sürülen deliller, dikkat edilmeye deger.


                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X