BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Kimileri Hristiyanlık'taki "sağ yanağına vurana solunu çevir" şeklindeki hiç bir Hristiyan'ın uygulamadığı tavsiyeyi bu dinin hoşgorüsü ve mensuplarının halim selimliğiyle izah etmeye kalkmaktadır ancak hakikate baktığımzda Hıristiyanlığın dünya insanlık tarihinde en fazla katliam ve vahşet uygulamış toplulukların dini olduğunu görüyoruz. Yani sağ yanağına tokat atana hatta hiç atmayana atom bombasıyla karşılık vermek midir aslolan? Tarihteki ve günümüzdeki Hıristiyan toplulukalarını irdelediğimizde bu korkunç gerçekle karşılaşıyoruz. Şimdi bu katliam ve vahşetlerden bazılarını okuyalım;
İlk haçlı seferleri Papa ll. Urban'ın önderliğinde başladı, iki asra yakın süren haçlı seferlerinde milyonlarca insan katledildi. Sadece öldürülen Hıristiyanlar'ın sayısı iki milyonu geçiyordu. (OĞUZTÜRK,Fikret; Ortaçağ’ı Özledim, 1-2.Cilt,2.Baskı)
17 Temmuz 1203'te Ortodoks'ların hakimiyetindeki İstanbul'u elegeçiren Haçlılar, Kudüs'ü zaptettiklerinde yaptıkları korkunç katliama pek uygun düşen bir vahşetle yağmaladılar İstanbul'u. Onların çılgınlığından dehşete düşen olayın şahidi batılı yazarlar kaleme aldıkları eserlerde duydukları utancı açıkça belli etmişlerdir. İstanbul un tüm tarihi, dini ve sanatsal eserleri tahrip edilmiş, yakılıp yağmalanmıştır. Sokaklarda yere diz çöküp merhamet dileyen halkın üzerine atlarını süren Haçlılar kadın, yaşlı, çocuk demeden herkesi öldürüyor, fakirlerin evlerini bile talan ediyorlardı. Saraylılar, asiller hatta Rahibeler Haçlılar'ın tecavüzüne maruz kaldılar. (Diyanet ansiklopedisi c.14 s. 538)
Farklı mezhepteki Hıristiyan'a bu muameleyi reva gören Hıristiyan Haçlı'ların Müslümanlara yönelik katliam ve tüyler ürperten vahşetlerini batılı kaynaklardan okuyalım;
Haçlılar'ın katlettikleri Türkler'in etlerini kızartıp yemeleri:
Fransız Akademisi üyelerinden Funck Bretano'nun ifâdesine göre; vahşî hayvan sürülerinden farksız olan haçlı gürûhu 1096 yılında Anadolu topraklarına saldırdıklarında, İznik civârında yakaladıkları müslüman çocukları parçalamışlar, etlerini şişlere geçirip ateşte kızartmışlar ve henüz pişmeden çiğ çiğ yutmuşlardı. Antakya'ya ulaştıklarında ise, başlarındaki papaz Pierre I'Ermit'in ısrârıyla, yerlerde yatan öldürülmüş Türkler'in cesedlerini birer birer toplamışlar, etlerini kemiklerinden ayırmışlar; sonra da tuzlamış, pişirmiş ve karınlarını bununla doyurmuşlardı. Onlar kızarttıkları müslüman etleriyle iştahlarını (!) tatmin ederken, ölenlerin zincire vurulmuş olan yakınları da surlardan büyük bir acı ve çâresizlik içinde, gözyaşları dökerek olup biteni seyrediyorlardı.
Brentano eserinde devamla, Fransızlar'ın millî destan olarak kabul ettikleri Chanson de Antioche'den şu tüyler ürpertici satırları nakleder:
Antakya önlerinde açlıktan şikâyet eden haçlılara, hıristiyan din adamı Pierre I'Ermit şu tavsiyede bulunur: Açlığınızın sebebi korkaklığınızdır. Türk cesedlerini toplayın! Tuzlayarak pişirilirse daha lezzetli olur!.. Bunun üzerine haçlılar onun dediğini yaptılar. (Funck Brentano, Les Croisades, Paris 1934, s. 24.)
Haçlılar , Antakya'ya saldırdıklarında yaklaşık on bin Türk'ü boğazlayarak, bölgedeki bütün câmileri yakmışlardı. Nitekim hâdiseyi bizzat gözleriyle gören papaz Lemoine yapılan yağma ve katliamdan bahsederken; Bizimkiler sokakları dolaşıyor, rastladıkları çocuklarla ihtiyarları paramparça ediyorlardı. Ancak o gün herkes boğazlanamadı. Ertesi gün bizimkiler geri kalanları kestiler. demişti. (Funck Brentano, Les Croisades, Paris 1934, s. 57)
Fransız târihçilerinden Rudolf of Caen de, onların bu iğrenç fiillerinden behsederek şöyle diyordu: Askerlerimiz Maarra'da dinsizlerin (müslümanların) yetişkinlerini yemek kazanlarında kaynar suyla haşladılar; çocukları şişlere geçirerek öldürdüler ve sonra da ızgarada pişirip yediler. (Amin Maalouf, The Crusades Through Arab Eyes; London, al-Saqi Books, bas.: 1984, s. 38.)
Kudüs katliâmı başka bir eserde şu sözlerle anlatılıyor: Katliâm korkunçtu!.. Öldürülenlerin kanları sokaklarda akıyor, atıyla gezenlerin üzerine sıçrıyordu. Akşam karanlığında haçlılar, sevinçten haykırarak kiliseye geldiler ve kana bulanmış ellerini âyin için uzattılar. (G. E. Perry, The Middle East: Fourteen Islamic Centuries Englewood Cliffs, s. 78, bas.: 1983.)
Bizans imparatoru Alexis Komnen'in kızı Anna, Alexis Comnen'in Hayatı adlı kitabında Barbarlar diye târif ettiği haçlıların sergiledikleri vahşetten söz ederken: En büyük eğlencelerinden biri rastladıkları Müslüman çocukları öldürmek, kızartmak ve yemekti. diyor; Fuller de bu çocukların çok küçük yaşlarda olduklarına dikkati çekerek; Boğazlanmamaları için yalvarmasını bile bilmeyen, henüz konuşmaya başlamamış çocuklar, zayıflıkları, kahraman bir savaşçının darbeleri karşısında umumiyetle bağışlanma sebebi olan kadınlar bile boğazlandı. diyordu.(Thomas Fuller - Holywar, Kutsal Savaş veya Haçlı Seferleri Tarihi, c. 1, Bölüm 24.)
Haçlı'ların istila ettkikleri topraklarda sergiledikleri canavarlıklara daha binlerce örnek verilebilir. Bu kadarla yetiniyor, Endülüs katliamına geçiyoruz.
Gustave le Bon, İspanya'daki hıristiyanların müslümanlara yaptıklarını Civilasition des Arabes adlı eserinde şöyle anlatır:
Zafer kazanan hıristiyanların mağlûp Müslümanlar'a karşı icrâ ettikleri her çeşit zulüm ve katliamların hikâyelerini titremeden okumak mümkün değildir! Onları zorla vaftiz ettirdiler. Kutsal Engizisyon mahkemelerine teslim ederek kabil olduğu kadar diri diri yakılmalarını sağladılar. Bu işleri kestirmeden halletmek için de Tuleytule başrahibi hıristiyanlığı kabul etmeyen bütün Araplar'ın kılıçtan geçirilmelerini emretti. Dominiken tarikatı papazı daha da kestirme hareket etti. Kadın ve çocuklar dâhil, ne kadar müslüman varsa kafalarının uçurulması emrini verdi. İspanya'nın yüksek tabakasını, aydınlarını ve sanâyicilerini teşkil eden üç milyon Arap ya öldürüldü, ya da yarımadadan dışarı atıldı. Sekiz asırdan beri Avrupa'nın üzerine ışık saçan parlak medeniyetleri ebediyyen söndü. Bu korkunç katliamlar yanında, Saint Bartelemi Gecesi (Protestanların katolikler tarafından katledilme gecesi) basit bir arbede gibi kalır. Şunu da itiraf etmek gerekir ki, en vahşî istilâcılar arasında bile, bu derece korkunç katliamlarda bulunan tek bir kimse gösterilemez!" (Gustave le Bon, Civilasition des Arabes, s. 129, 160.)
Saint Bartelemi'de Katolik Hristiyanlar sadece bir gecede 60.000 Protestan'ı diri diri yakarak katletmişlerdir.
Amerika'yı istila eden İngiliz, İspanyol ve Amerikalı'lar da tarihte eşine zor rastlanır katliam ve vahşetlere imza atmışlardır;
"İngilizler, Kızılderililer'in kampına üşüşerek hareket eden her şeyi kesip biçtiler. ...diğerleri yatakların altına girdiler, diğer bir kısmı ise büyük bir cesaretle saldırıya karşılık verdiler .... Mason daha sonra kendisinin, Onları yakmalıyız diye bağırdığını ve ardından da bir meşale yakarak .... Manzara tüyler ürperticiydi ... alevlerin arasında ölenlerin ve Mason'un kan damlayan kılıcından kaçıp yatakların altında büzülenlerin çoğu kadınlar, çocuklar ve güçsüz yaşlı adamlardı.
Bundan sonra sağ kalan Pequotlar da yakalanarak hemen hemen tamamen yok edildiler. Diğer köyler bulunup yakıldı. Küçük savaşçı grupları kıstırılarak öldürüldü. Açlıktan ölmek üzere olan kadın ve çocuk gruplarının yerleri tespit edilerek yakalandılar ve köle olarak satıldılar. Tabii eğer şanslılarsa. Diğerlerinin elleri ve ayakları bağlanarak limanın hemen gerisinden okyanusa atıldılar." (Amerikanın Soykırım Tarihi, David E. Stannard, sh. 185-187)
Kızılderili avı o dönemde New England'da popüler bir spor olmuştu. Yaygın nakaratı söylersek, bizimkilerden yalnız bir kayıpla denerek yüzlerce Kızılderilinin öldürülmesine ilişkin rapor üstüne rapor geliyordu. Yine, keşif kolumuzca, Dedham yakınlarındaki ormanlarda, hemen hemen açlıktan ölü vaziyette dolaşırken toplanan çoğu kadın ve çocuk, 26 kadar Kızılderili'nin yakalandığı şeklindeki ifadeler de aynı ölçüde yaygındı. Şüphesiz bütün bunlar Tanrının iradesi idi, der bu olayları nakleden İngiliz... "(Amerika'nın Soykırım Tarihi, David E. Stannard, sh. 189)
Hıristiyan'ların katliamlarını saymakla bitiremeyiz dahası Hıristiyan ülkeler yaşadığımız şu asırda hala katliam ve soykırım konusunda hızlarına hız katarak vahşetlerine vahşet ekleyerek devam etmektedirler, Yahudi'lerin Filistin'de işledikleri cinayetlerin en büyük destekçisi olarak da yine Hristiyan ülkeleri görüyoruz. Hristiyan toplumların insanlık tarihinin en katliamcı kesimini oluşturmasının kendince sebepleri vardır benim şahsi görüşüm savaş hukuku ile ilgili İncil'in hemen hiç bir emir ve yasak içermemesi nedeniyle Hristiyanlar İncil'in Eski Ahit yani kısaca Yahudi'lerin Tevratındaki hükümlerini uygulamaktalar.. Tevrat'ın bu konudaki hükmü de gayet açık; "ele geçirdiğin şehirde kadınları, erkekleri, ihtiyarları, çocukları ve emzikteki bebekleri, nefes alan herkesi katledeceksin". ALLAH'tan korkmayan bir topluluk da işin içine girince böylesi katliamlar kaçınılmaz olıyor. Yeri geldiğinde Tevarat ve Hristiyanların Eski Ahit'lerindeki bu katliam ayetlerine de değineceğiz inşALLAH. Bu başlık altında tüyler ürperten bu vakanın nedenleri üzerinde durmak ve farklı görüşlerden yararlanmak istiyorum.
Çek Cumhuriyeti’nin Kunta Hora şehrinde, Protestanlar tarafından katledilmiş 40.000 insan ve bunların kemiklerinden yapılmış olan Kemikli Kilise’de tasvir edilen vahşet resmi yazımızın ahirine tam mütenasip düşecektir kanımca…
Yorum