Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

felsefik öyküler...

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #31
    Ynt: felsefik öyküler...

    bir insanin edinebileceği bütün bilgilerin sahibi olabilirsiniz,
    fakat hissedip, yaşayıp, denetimleyinceye kadar hiçbir şey değildir.
    ..


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #32
      Ynt: felsefik öyküler...

      Horasan’ın meşhur valisi Abdullah bin Tahir, muhterem ve mübarek bir idarecidir. Ancak yönetime geçince ister istemez hatalar da yapar, zulüm de işler. Nitekim bir gece mahallede rahatsızlık verip şikâyetlere sebep olan bazı başıboş kimseleri toparlayıp valinin huzuruna çıkarmak üzere önlerine katarak götüren bekçiler, bir ara bir suçlunun sokaklardan birine dalarak kaçtığını görürler. Peşine düşen bekçiler sokakta önlerinde yürüyen Heratlı masum bir demirciyi, kaçan sendin, diyerek yakalayıp suçlular arasında valinin huzuruna çıkarırlar. Geceleri halkı rahatsız eden bu suçlulara olan kızgınlığı sebebiyle ayırım yapmadan, soruşturma gereği duymadan emir veren Abdullah bin Tahir:

      - Bunların hepsini de atın zindana. Akılları başlarına gelinceye kadar kalsınlar orada!. Geceleri halkı rahatsız edip de şikâyetlere sebep olmak neymiş anlasınlar, der.

      Böylece akşam geç vakte kadar çoluk çocuk rızkı için çalışmaktan yorularak evine dönmekte olan Heratlı demirci de suçlular arasında zindanı boylamaktan kurtulamaz. Üzerine kapatılan zindan kapısının arkasından kırık gönülle yaptığı bedduası ise şundan ibaret olur:

      - Rabb’im, der. Beni evimde uyutmayanları sen de evlerinde uyutma. Sabahlara kadar onlar da uyuyamasınlar yataklarında!.

      O sıralarda evinde yatağına uzanan vali ise, daha gözlerine uyku girer girmez müthiş bir sarsıntı ile uyanır. Hemen fırlar yatağından, bakar ki deprem filan yok. Şükürler olsun rüyaymış, diyerek tekrar uzanır yatağına. Ne var ki yine gözünü kapar kapamaz aynı sarsıntı başlar. Yine fırlayıp sağa sola bakar.. Derken sabahlara kadar mazlum demirci zindanda nasıl uyumazsa zalim vali de evindeki yumuşak yatağında öyle uyuyamaz...

      İnsaflı vali, sabah olunca, “Bunda bir hikmet olabilir, birine bir zulüm mü yaptım acaba?”, diyerek hapishane müdürünü çağırtıp sorar.

      - Bu gece sabaha kadar uyuyamadım. Bir mazlumun bedduasını mı aldım acaba, der. Müdür Bey kendisinin de işittiği bir mahpusun duasını anlatır.

      - Rabbim beni evimde uyutmayanları sen de evlerinde yumuşak yataklarında uyutma, diye dua eden bir demirci vardı hapishanede..

      - Hemen o demirciyi getirin buraya, der. Vali, huzuruna getirttiği demircinin suçsuzluğunu öğrenince özür dileyerek serbest bırakırken tembihini de şöyle yapar:

      - Başına böyle bir iş gelirse hemen beni ara!.

      Demirci cevabını beklemeden verir:

      - Seni neden arayayım? Bana zulmeden sen değil misin? Ben seni değil, beni senin zulmünden kurtaranı arar, müracaatımı yine O’na yaparım. Zira O (cc), senin evini sabahlara kadar başına yıkacak halde sallamasaydı sen yine beni aramayacak, zulmünü sürdürmekten geri kalmayacaktın.

      Yorum


        #33
        Ynt: felsefik öyküler...

        Günlerden bir gün, köylerden birinde, adamın birinin eşeği, kuyunun birine düşmüş.Niye düşer, nasıl düşer sormayın.
        Eşek bu. Düşmüş işte.

        Belki kör bir kuyuydu, ağzı tahtayla kapatılmıştı belki, üzerine de toprak dökülmüştü.Zamanla tahta çürüdü, zayıfladı, toprakta biten otları yemek isteyen eşeğin ağırlığını çekemedi ve güm.
        Hayvancık saatlerce acı içinde kıvrandı, bağırdı kendi dilinde. Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet kötü.

        Zavallı eşeği kuyunun dibinde melul mahzun bakınıyor. Üstelik yaralanmış.
        Karşılaştığı bu durumda kendini eşeği kadar zavallı hisseden adamcağız köylüleri yardıma çağırdı.

        Ne yapsak, ne etsek, nasıl çıkarsak soruları havada kaldı.Sonunda karar verildi ki kurtarmak için çalışmaya değmez.Tek çare, kuyuyu toprakla örtmek.Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak attılar.

        Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerek dibe döktü.
        Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükseldi .Ve sonunda yukarıya kadar çıkmış oldu. Köylüler ağzı açık bakakaldı.

        Hayat, bazen bizim de üzerimize abanır. Ne bazeni, çoğu zaman.Toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur. Bunlarla başetmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve kurtulmak, aydınlığa adım atmaktır.Kör kuyuda olsak bile...

        Alıntı...

        Yorum


          #34
          Ynt: felsefik öyküler...

          Bir Derviş'ten !
          Kızın elindeki sepete göz atarak onun içindekiler nedir diye sorar derviş..
          -Sevdiğim adama elma götürüyorum,elma var sepette diye yanıt verir kız..
          Bunun üzerine Derviş;
          -Kaç tane var diye sorar..
          Kız:
          -O nasıl soru efendi İNSAN SEVDİĞİNE GÖTÜRDÜĞÜNÜ HİÇ SAYARMI!..
          Bunun üzerine derviş kıza belli etmeden dişlerini sıkarak sessizce koparır elindeki 99'luk tesbihini..
          Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
          Hz.Peygamber (saa)

          Yorum


            #35
            Ynt: felsefik öyküler...

            Bir Kızıldereli Oykusu
            Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri torunlarına eğitim veriyordu.
            Onlara dedi ki:
            “İçimde bir sava...ş var. Korkunç bir savaş.
            İki kurt arasında:
            Bu kurtlardan birisi; korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, üzüntüyü, pişmanlığı,açgözlülüğü, kibri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü, aşağılık duygusunu, yalanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor.
            Diğeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı, cömertliği, dinginliği, alçakgönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliliği, dostluğu, anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor.
            Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer tüm insanların içinde…
            “Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika düşündüler ve içlerinden biri büyük babasına, “Hangi kurt kazanacak?” diye sordu.
            Yaşlı Cherokee kısaca cevapladı: “Beslediğiniz kurt”.
            Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
            Hz.Peygamber (saa)

            Yorum


              #36
              Ynt: felsefik öyküler...

              Kahve Taneleri
              Baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş. "Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum" demiş.
              Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı "Olur" demiş çekine çekine. Baba ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış.
              "Şimdi istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana" demiş oğluna.
              Sırasıyla havuç yumurta ve kavrulmamış kahve çekirdeği istemiş...
              Oğlu hepsinden ikişer tane vermiş babasına.
              Adam iki havucu birinci kaba iki yumurtayı ikinci kaba ve iki kavrulmamış kahve çekirdeğini üçüncü kaba koymuş.
              Her üçünü de yirmi dakika süreyle kaynatmış.
              Daha sonra kapları indirip yemek masasına buyur etmiş oğlunu.
              Yemek masasında üç tabak duruyormuş. Kaplarda kaynayan havuçları yumurtaları ve kahve çekirdeklerini büyük bir özenle tabaklara yerleştirmiş.
              Sonra oğluna dönüp sormuş: "Ne görüyorsun?"
              Oğlu düşünürken açıklamaya başlamış."Havuçlar haşlandıkça aslını kaybedip yumuşamış. Yumurtalar görünüşte baştaki gibi sert duruyorlar ama içleri katılaşmış. Kahve taneleri ise olduğu gibi duruyor başta neyseler sonunda da öyleler.. "
              Sonra asıl tavsiyesine sıra gelmiş: "Evlilikte aşk ve şefkat birlikte olmalıdır. Aşksız bir evlilikte her iki eş de şu gördüğün havuçlar gibi birbirlerini tüketirler eskitirler pörsütürler.
              Şefkatsiz bir evlilikte ise eşler birbirlerine ne kadar tahammül etseler de şu gördüğün yumurtalar gibi içten içe katılaşırlar birbirlerinden uzaklaşırlar. Aşkın da şefkatin de olduğu bir evlilikte ise şartlar ne olursa olsun eşler tıpkı şu kahve taneleri gibi birbirlerinin yanında kalırlar kendi kişiliklerini yitirmezler. Kahve tanelerinin tekrar kaynatılmaya hazır olmaları gibi onlar da birbirleriyle baş başa uzun yıllar geçirmeye isteklidirler.
              Oğlu aldığı bu dersten tatmin olmuşa benziyordu. "Asıl ders bu değil!" dedi baba. Oğlunun elinden tuttu ocağın üzerinde bıraktığı kapların içinde kalan suları gösterdi.
              "Havuçlardan ve yumurtalardan arta kalan suya bak... İkisinde de bir tat yok "
              Kahve çekirdeklerini çıkardığı kaptaki suyu yavaşça bir fincana boşalttı. Mis gibi taze kahve kokuyordu. Fincanı oğluna uzattı.
              "İçmek istersin herhalde" dedi.
              Oğlu kahvesini yudumlarken konuşmasını sürdürdü. "Kahve çekirdekleri gibi birbirlerini tüketmeyen eşlerin paylaştığı yuva da işte böyle olur. Mis gibi temiz ve huzur verici.
              Başka herkesin fincanına koyup yudumlayacağı taze kahve gibi...
              Çünkü onlar birbirlerini harcamayarak birbirlerine aşkla ve şefkatle davranarak hayata kendi tatlarını kokularını ve renklerini katmayı başarırlar."
              Kahve taneleri gibi olabileceğiniz bir yaşam geçirmeniz dileklerimizle…
              Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
              Hz.Peygamber (saa)

              Yorum


                #37
                Ynt: felsefik öyküler...

                Özgürlüğün Resmi


                Babası İspanya`nın en ağır siyasi cezalarının verildiği bir hapishanede mahkumdu küçük kızın. Fırsat bulduğu her hafta sonu babasını ziyaret için annesiyle birlikte hapishaneye giderdi.

                Yine bir ziyarete giderken babası için çizdiği resmi yanında götürdü ancak hapishane kurallarına göre özgürlüğü çağrıştıran her türlü şeyin mahkumlara verilmesi yasaktı.

                Bu sebeple kağıda çizdiği kuş resmini kabul etmemişler ve oracıkta yırtmışlardı...

                Çok üzülmüştü küçük kız. Babasına söyledi bunu, o da "üzülme kızım, yine çizersin; bu sefer çizdiklerine dikkat edersin olur mu?" dedi.

                Küçük kız diğer ziyaretinde babasına yeni bir resim çizip götürdü. Bu sefer kuş yerine bir ağaç ve üzerine siyah minik benekler çizmişti.
                Babası keyifle resme baktı ve sordu: "Hmmm! Ne güzel bir ağaç bu! Üzerindeki benekler ne? Zeytin mi?"

                Küçük kız babasına eğilerek, sessizce şöyle dedi :

                "Hşşşşt! O benekler ağacın içinde saklanan kuşların gözleri...
                Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                Hz.Peygamber (saa)

                Yorum


                  #38
                  Ynt: felsefik öyküler...

                  Kelebeklerin Öyküsü
                  Bir evin içinde kalplerdeki aşkın ateşini temsil eden bir mumun yandığını ve mum ışığının çevresinde, evin kapısında bekleyen kelebeklerin, bir bilge kelebek etrafında toplandığını düşünelim. Her kelebek, bu ateşi yakından tanımak istemektedir. Birinci kelebek bu mum ile ilgili bilgi toplamak için uçar gider, mumun yandığı evin penceresinden bakar ve geri döner. Döner dönmez ateşin rengini, formunu, sıcaklığını tarif eder. Başka bir anlatımla, Birinci Kelebek, alevin mekan içerisinde yönlenmesine entellektüel bir anlatım getirir.
                  Konuşmasını bitirdiği zaman, bilge kelebek bu anlatımı yapan kelebeğe dönerek: “sen alev ile ilgili hiç bir deneyim yapmamışsın” der.
                  Bunun üzerine ikinci bir kelebek uçar ve aleve daha da yaklaşarak etrafında dönmeye başlar. Aleve biraz dokunur dokunmaz, acele ile geri uçar, diğer bekleyenlere ulaşır ulaşmaz, aleve dokunmasından dolayı duyduğu hisleri vurgulamaya, anlatmaya başlar.
                  Bilge kelebek bunları dinledikten sonra, “senin deneyimin de arkadaşınınkinden farklı değil” der. Derken aralarından başka bir kelebek, sarhoş, fırlar uçar. Aleve ulaştığı zaman atar kendisini içine, kendini alevler içinde kaybeder, çözülür. Bütün uzantıları ateş gibi kıpkırmızı olur. Kelebeğin mumun alevi içinde çözülüp onun görüntüsünü aldığını gördükten sonra bilge kelebek: “İşte bu arkadaşınız alev ile bilmek istediklerini öğrendi. Fakat bu bilgiyi yanlızca kendisi bilir...”
                  Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                  Hz.Peygamber (saa)

                  Yorum


                    #39
                    Ynt: felsefik öyküler...

                    Sınav

                    Kral maiyetini önemli bir görev için sınamak istemiş. Hepsini bugüne kadar görebilecekleri en büyük kapının önüne getirerek şöyle söylemiş: “Siz akıllı insanlar! Benim bir sorunum var ve bunu kimin çözebileceğini görmek istiyorum. Krallığımdaki bu en ağır ve büyük kapıyı hanginiz açabilirsiniz? Bazıları açamayız der gibi başlarını sallamışlar, daha akıllı sayılan birkaçı kapıyı biraz inceledikten sonra açamayacaklarını kabul etmiş. Böylece işin zorluğunda fikir birliğine varılmış. Sadece bir vezir kapının yanına giderek onu şöyle bir gözden geçirmiş ve eliyle yoklamış. Açmak için çeşitli yollar denedikten sonra kapıya kuvvetle yüklenince açıldığını görmüşler. Meğer kapı tam kapalı değilmiş ve açmak için denemek ve yüreklilikle davranma cesareti gerekiyormuş.

                    Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                    Hz.Peygamber (saa)

                    Yorum


                      #40
                      Ynt: felsefik öyküler...

                      Birkaç âmâ bir yerde toplandıklarında aralarında konuşurlar:

                      “Acaba biz bir fili görebilir miyiz?,.”



                      Bir zaman sonra bir fil çobanı rastlar bunlara, ve alıp götürür bir filin yanına...

                      Âmâların kimi filin kulağına, kimi ayağına, kimi karnına, kimi hortumuna yapışırlar...



                      Sonra da başlarlar aralarında tartışmaya...

                      - Ayağına yapışan filin, “direk gibi bir hayvandır bu” der...

                      - Kulağını tutan, “sofra gibidir,” der fil için...

                      - Karnını tutan “küp gibi” olduğunu,

                      - Hortumunu tutan “yılana benzer” olduğunu iddia eder...

                      Velhâsıl, kim hangi uzvu tutmuş ise, tuttuğu uzva göre itikad ederler fil hakkında...

                      İşte taklid ehlinin hali de böyledir... Bir inanca mahsus olarak ve o inanç ile mahpus kalarak kendi kendilerini kayıdlarlar...



                      Ölçüde kim kaldı bugün mahpus,

                      Düşüp toprağa oldu tümden meyus!..


                      Halbuki kendi hakikatine arif olan bir “arif-i billah” herhangi bir itikad ile kendini kayıdlamaz... Nitekim daha evvelce de anlatıldı. Sen de ehlini bulup, onun vesilesiyle kendine arif olursan bunları anlarsın.



                      “ÖZÜN ÖZÜ” ve “SIRRIN SIRRI" (Muhyiddin ibn-i Arabi hz)

                      Yorum


                        #41
                        Ynt: felsefik öyküler...

                        craven, Allah razı olsun kardeşim. çok güzel hikayeler. yavaş-yavaş okuyorum

                        Yorum


                          #42
                          Ynt: felsefik öyküler...

                          saol kardeş senden de...
                          Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                          Hz.Peygamber (saa)

                          Yorum


                            #43
                            Ynt: felsefik öyküler...

                            Eski Sisam krallarından Ancee adında bir zalim,yeni yaptırdığı bir bağa üzüm kütükleri diktiriyormuş.

                            İşlerin bir an önce bitmesini sağlamak için de kölelerini hiç dinlenmeden çalıştırıyormuş.

                            O zavallı kölelerden biri, birgün pek bitkin düştüğü içindayanamaz ve zalim

                            krala:
                            "- Niçin bu kadar acele ediyorsunuz efendim?
                            Siz bu bağın üzümlerinden yapılacak şarabı hiçbir zaman içemeyeceksiniz ki !..
                            deyivermiş.

                            Kral biraz kızmışsa da sesini çıkarmamış. Nihayet gün gelip üzümler yetiştikten sonra,kral köleler de dâhil herkesin hemen toplanmasını emretmiş.

                            Bir müddet sonra da o bağın üzümlerinden yapılmış şaraptan bir bardak
                            getirilmesini emretmiş. Daha önce kehanet gösterisinde bulunan köleyi de huzuruna çağırtmış. Şarap bardağını eline alarak:

                            "- Söyle bakayım, benim bu şaraptan hiçbir zaman içemeyeceğimi tekrar iddia edebilir misin? diye sormuş.

                            Köle şöyle cevap vermiş: " Belli olmaz efendim. İçebileceğinizi söyleyemem.
                            Çünkü dudak ile bardak arasındaki mesafe çok uzundur.O arada başınıza neler gelebileceğini de bilemem!

                            Köle sözlerini bitirir bitirmez, içeri kralın adamlarından biri girmiş.
                            Bir yaban domuzunun bahçeye girdiğini ve asmaları kırıp döktüğünü söylemiş.
                            Kral elindeki bardaktan bir damla dahi içmeden hemen dışarı fırlamış.
                            Bahçede domuzun bulunduğu yere koşmuş.

                            Kral ve domuz arasında öldüresiye bir mücadele başlamış. Sonunda yaban domuzu mızrak gibi azı dişleriyle,Sisam kralının karnını yarıp ölümüne sebep
                            olmuş.

                            Kral bostanda, bardak masada kalmış...

                            Şu söz bu olayı güzel bir şekilde ifade ediyor:

                            Nasip ise gelir Hint'ten Yemen'den, Nasip değil ise ne gelir elden?"

                            Kalbinize yakın bulduklarınızı çantada keklik sanmayın.

                            Sıkıca asılın onlara tıpkı hayata asıldığınız gibi...

                            Çünkü onlarsız hayat da anlamsızdır..

                            Hayatı çok hızlı koşmayın, nereden geldiğinizi ve nereye gittiğinizi
                            unutmayın.

                            Hayatın bir yarış değil, her saniyesinin tadı çıkarılması gereken güzel bir
                            yolculuk olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
                            Dün tarih oldu...

                            Yarın bir sır...

                            Bugünün kıymetini bilin.
                            Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                            Hz.Peygamber (saa)

                            Yorum


                              #44
                              Ynt: felsefik öyküler...

                              Dünyanın Yedi Harikası

                              Bir grup öğrenciden Günümüz Dünyanın Yedi Harikası'nın neler olduğunu
                              düşündüklerine dair bir liste yapmaları istenir. Aralarında
                              anlaşmazlıklar
                              çıkmasına rağmen aşağıdakiler en fazla oyu alanlardır:

                              1)- Mısır'ın Büyük Piramitleri
                              2)- Tac Mahal (Taj Mahal)
                              3)- Büyük Kanyon (Grand Canyon)
                              4)- Panama Kanalı
                              5)- Empire State Binası
                              6)- St. Peter Bazilikası (St. Peter's Basilica)
                              7)- Çin Seddi (China's Great Wall)

                              Öğretmen oyları toplarken, sessizce duran bir kız öğrencisinin henüz
                              kağıdını vermemiş olduğunu farkeder. Sonra öğrencisine kendi
                              hazırladığı
                              liste ile ilgili bir problem olup olmadığını sorar. Kız öğrenci ise

                              "Evet, biraz. O kadar çok şey var ki, bir türlü karar veremiyorum" der.

                              Öğretmen de öğrencisine

                              "Peki, söyle bakalım senin listende neler var, belki biz sana yardımcı
                              olabiliriz" der.

                              Kız öğrenci önce duraksar ve sonra okumaya başlar:

                              "Bence Dünyanın Yedi Harikası :

                              1)- görmek
                              2)- duymak
                              3)- dokunmak
                              4)- tatmak
                              5)- hissetmek
                              6)- gülmek
                              7)- ve sevmek...

                              Odada sinek uçsa sesi duyulacak şekilde bir sessizlik oldu. Basit,
                              sıradan ve normal olarak düşündüğümüz ve gözden kaçırdığımız şeyler gerçekte ne kadar da mükemmeldirler.

                              Samimi bir hatırlatma: Hayattaki en değerli şeyler satın alınamayanlardır.
                              Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                              Hz.Peygamber (saa)

                              Yorum


                                #45
                                Ynt: felsefik öyküler...

                                AŞK AYAKKABIDIR
                                > >
                                > >Bedenin yükünü ayaklar taşır , ruhun yükünü yürekler .
                                > >Bütün ağırlığınızı ve yorgunluğunuzu kaldıran ayaklarınız için rahatlığı ve
                                > >şıklığı bir arada barındıran ayakkabıyı seçersiniz.

                                > >İçinizin acılarını,sıkıntılarını,kırgınlıklarını ve hayallerini yüklenen
                                > >yüreğiniz için de huzur verici ve "güzel" bir aşk ararsınız.
                                > >Zaten aşklar da ayakkabılar gibidir...

                                > >Bazıları çamur yağmur,toz toprak kar buz gibi her türlü "kötü
                                > >hava"koşullarına dayanıklıdır.

                                > >Bazıları ise ummadığınız kadar kısa zamanda çabucak "yamulur" ilk yağmurlu
                                > >havada "altı açılır" veya güzel havalarda bile "iki günde bozulup"gider.

                                > >Aşkları da ayakkabılar kadar "itinayla" seçmezseniz,tıpkı ayağınızda olduğu
                                >gibi yüreğinizde NASIR oluşabilir.
                                > >
                                > >Dar gelen bir ayakkabıyı sadece tarzını beğendiğiniz için "zamanla açılır"
                                > >diyen satıcıya inanarak alırsanız,zaman içinde ayak kemiklerinizde
                                > >"deformasyon" başlar.
                                > >
                                > >Ruhunuzu daraltan bir aşk içinde yalnızca fiziksel beğeniye kapılıp"zamanla
                                > >
                                > >düzelir"diyenlere kanarsanız, yine zamanla içinizdeki olumlu duyguların
                                > >"çarpıldığını" görebilirsiniz.
                                > >
                                > >Aşık olabileceğiniz insan türü,tıpkı ayakkabılar kadar değişik
                                > >stillerde,farklı kalitelerde ve sayısız "renktedir"..
                                > >
                                > >Aşkı bir çeşit serüven olarak"spor"gibi yaşayanlar,aynen "spor
                                > >ayakkabı"gibi
                                > >
                                > >dikkat çekici ve rahat kişileri bulurlar.
                                > >
                                > >Tersine aşkta tutucu ve istikrarlı olmayı benimseyenler "klasik ayakkabı"
                                > >gibi muhafazakar çizgiler taşıyanlara tutulurlar.
                                > >
                                > >Dekolte ayakkabılar gibi sadece cinsellik ve eğlence zevkleriyle ateşlenen
                                > >aşklar vardır.
                                > >
                                > >"Bez"ayakkabılar gibi kısa ömürlü "tatil aşkları"ise hemen herkesin kişisel
                                > >
                                > >tarihinde mevcuttur.
                                > >
                                > >"Marka" ayakkabı alır gibi,sevgilinin kariyerine ve maddi durumuna
                                > >"tutulan"
                                > >
                                > >aşıklar görürsünüz.
                                > >
                                > >Katı plastikten "yağmur çizmesi"edinir gibi mantık süzgecinden geçirip "işe
                                > >
                                > >yarar" biçimde yaşamak isteyenleri de bilirsiniz.
                                > >
                                > >Ayrıca ne tuhaf ki,psikolojik testlerde "zaafı" olup evine sayısız çeşitte
                                > >ayakkabılar yığan insanların aynı zamanda "değişik" türde aşklara da zaafı
                                > >olduğu söylenir.
                                > >
                                > >Evet,aşk "ayakkabıdır"
                                > >
                                > >Aynen ayakkabınıza bakım yapmayıp "hor" kullandığınız zaman kolayca
                                > >eskittiğiniz gibi, aşkınıza da dikkatli davranmayıp özen göstermediğiniz
                                > >zaman kısa sürede "eskitirsiniz".
                                > >
                                > >Ve nasıl ki"delik"bir ayakkabıyı tamir ettirdiğinizde yalnızca"bir miktar
                                > >"ömrünü uzatmış olursanız;
                                > >"delik"bir aşkı onarmaya kalkıştığınızda da "asla eskisi gibi olmayacaktır"
                                > >
                                > >!
                                > >
                                > >
                                > >Can YÜCEL
                                Hüseyin'in şehadeti üzre müminlerin kalbinde bir aşk vardır, o aşk asla soğumaz.
                                Hz.Peygamber (saa)

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X