Ünlü matematikçi Descartes ruhsal bir boşluk ile karşı karşıyadır. Orduya asker olarak yazılır. Bir gün kışlada sobanın yanında uyuya kalır. Uyandığı zaman sobanın nar gibi kızarmış yanakları sönmüş pembeleşmiştir; ama Descartes de kafasında yıllarca taşıdığı o ölümcül sorunun yanıtını bulmuştur.
“Cogito ergo sum” (Düşünüyorum demek ki varım!..)
Konuyu gün ışığına taşıyan ünlü düşünür Hegel, İnsan yapısının ne olduğunu sorguladığında ya da bilimsel olarak İnsanın değerlendirilmesi istendiğinde özetle şunları söylemektedir:
“Tin, ne salt ruh, ne salt us, ne de salt bilinçtir. Tin ruh, us ve bilinçten oluşan bir sentez olarak belirlenir/şekillenir. Ve İnsanın varlığı asla bir bedensellik arz etmez.”
İnsan, her şeyden önce zaman ve mekan içinde hareket eden bir bilinçtir. Bu bilinçte kendisini belli bir dinamizmin sürekli ürünü olan “Tin” olarak kabul eder. Ama asıl itibariyle bilinçtir.”
“Cogito ergo sum” (Düşünüyorum demek ki varım!..)
Konuyu gün ışığına taşıyan ünlü düşünür Hegel, İnsan yapısının ne olduğunu sorguladığında ya da bilimsel olarak İnsanın değerlendirilmesi istendiğinde özetle şunları söylemektedir:
“Tin, ne salt ruh, ne salt us, ne de salt bilinçtir. Tin ruh, us ve bilinçten oluşan bir sentez olarak belirlenir/şekillenir. Ve İnsanın varlığı asla bir bedensellik arz etmez.”
İnsan, her şeyden önce zaman ve mekan içinde hareket eden bir bilinçtir. Bu bilinçte kendisini belli bir dinamizmin sürekli ürünü olan “Tin” olarak kabul eder. Ama asıl itibariyle bilinçtir.”
Yorum