Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Dönüşsebilmek

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Dönüşsebilmek

    Aslında bizlerin, hep birlikte yola çıkmamıza karşın diğerlerinin yok olmaları ya da o boyutta uzun veya kısa, belli bir süre takılmaları dolayısıyla öne geçmiş, daha doğrusu seçilmiş, nadir, bir o kadar da güçlü varlıklar olduğumuzun farkında mıyız? Çünkü bizler, çeşitli boyutlarda birçok elemeden geçerek, bin bir badireyi atlatarak şu anki var oluşumuzu hakketmiş özel, ender, seçkin varlıklarız. Bu durum sadece biz insanlar için değil, hayvanlar, bitkiler, maddeler, moleküller, atomlar..., fotonlar dolayısıyla diğer sonsuz katmanda yer alan tüm enerji düzeyleri ve bunlardan var olan sayısız canlılar için de aynen geçerlidir.
    Ayrıca, bildiğimiz üzere, zerre külllün aynasıdır, holografik prensibe göre. Yani Zerrede, Külll’e ait tüm özellikler mevcut olup açığa çıkması halinde Küllldür. Ama Zerre, yine kendi boyutlarında Zerre, Külll de kendi boyutlarında yine Küllldür, zerreye göre. Küllde açığa çıkan, Öze yani, yaratılmamışlığa ait her boyutta yinehologram prensibine göreevrenin her zerresinde mevcut olduğu gibi, insanda da aynıyla mevcuttur. Bu yüzden denmiştir ki: İnsan, kendini tanıyabildiği oranda Hakikati olan Allah’ı, Onun sistem ve düzenini, Kâinatı tanıyabilir, anlayabilir. Bu aynı zamanda, Küllde işleyen sistemin aynıyla zerrede de işlediğini göstermektedir. Bu yüzden görünen, ölçümlenebilen, bilinen, algılanan sistemde de her an yürürlükte olan, Allah sünnetidir yani, sistemidir. Zerre, Küllün aynası olduğu gibi, Küllün de her bir noktası, zerredir. Ama bunu da panteizmdeki anlayış gibi düşünmemeliyiz. Çünkü panteizm, zerrelerin toplamı olan bir küllden bahsederken mistik alanda varlığın bütünlüğünü ifade eden Teklik anlayışı, zerrelerden oluşmuş bir Küllü değil, Küllün ayrı ayrı zerrelerde göründüğünü, belirdiğini ifade eder. Dolayısıyla zerre, gerçekte bir hayaldir. Küll ise, Nokta olarak Allah’ın ilminde bir ilmi suretten ibaret bir hayal. Kısacası her şey hiyerarşik bir biçimde hayal içinde hayal içinde hayaldir. Bu yüzden, hologram ve yine hologram esasına dayalı takyonlar ya da sicimler, sistem ve düzenle, Küllle alakalı yani yaratılmışa ait olan konular olup zerrede aynısıyla mevcut olmasına rağmen, Küll’e, asla Allah denmemekte, zaten denemez de. Tüm bunları belirttikten sonra şimdi de, Allah’ a ait olan bir özelliğin üst planda işleyen Küll’deki sisteme yansımasını ve bunun da alt boyutlardaki düzende nasıl aynıyla işlemekte olduğunu görmeye çalışalım


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    #2
    Ynt: Dönüşsebilmek

    Allah’ın ilmindeki sonsuz sayıdaki manaların zuhur mahalli olan Evreni, Evren içere Evrenleri yani, Kâinatı var eden manalar, ortaya konmayan, zuhura gelmeyen manaların yanında bir hiçtir. Ancak, Allah’ın ilminde dilenilenler, takdir edilenler açığa çıkmaktadır. Bunun Küll’ e yani, Allah’ın Zatıyla kaim yaratılmış ilk varlık olan Ruh Adlı Meleğe (ki Allah’a ait tüm özelliklerin (esmasının) ve vasıfların (sıfatlarının) ona aynen yüklenmiş olması nedeniyle Allah’tan ayrı bir yapı değildir) yansıması da, Hiper Uzaydaki sınırsız enerji denizinde bir anda var olup tekrar o enerji denizine geri dönen sonsuz sayıdaki fotonlardan, başka bir deyişle, big-bang noktalarından sadece, O sonsuz- sınırsız Ruh adlı Meleğin Bilinci olan Kozmik Bilinç tarafından dilenilenlerin genişleyerek ya da patlayarak evren veya evrenleri, sonsuz sistemleri meydana getirmesi şeklindedir. Bu nedenle Ruhu Azamın kendisi, sistem olmadığı için asla Evrensel Sistemle kayıtlı değildir. Demek ki, güneş sistemi, yıldızlar veya yüz milyarlarca yıldızlardan oluşmuş şu an için görebildiğimiz kadarıyla yüz milyarlarca galaksiden meydana gelmiş evrenimiz değil, sonsuz sayıdaki evrenler, aslında indinde hiç kaldığı enerji denizinden sadece daha güçlü olacak şekilde programlanmış olanlardır. Açığa çıkan sonsuz evrenlerden sadece biri olan evrenimizin parçacık, atom, molekül, madde haline gelebilmesi bile, big- bang patlamasının hemen sonrasındaki yapısında, bir anda var olan ve yine bize göre bir an sonra birbirlerini yok eden madde ve anti-madde çiftlerinden, maddenin, anti-maddeye nispetle bir fazla yaratılması sonucu meydana gelmiştir. Yani evrenimiz, yok olan sayısız taneciklere nispetle, neredeyse yine yok sayıdaki takdir edilen enerji ve parçacıklardan meydana gelmiştir. Aynı durum, bize göre soyut, kendi boyutlarına nispetle somut diğer sonsuz ışınsal boyut ve varlıkları içinde söz konusudur, yine kendi boyut kurallarınca. Başka bir deyişle, o sonsuz boyutlar da Kuantsal boyut olan hologram boyutundaki sonsuz frekansal girişim desenlerinden sadece dilenilen, istenilen frekansların projekte edilmesiyle açığa çıkanlardır ve halen de çıkmaktadır. Tıpkı, big- bang olarak düşündüğümüz patlamayla meydana gelen evrenimiz ve evrenlerin de bu şekilde meydana gelişi gibi.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #3
      Ynt: Dönüşsebilmek

      Bitkilerin, hayvanların ve insanların oluşumunu düşündüğümüzde de, yine aynı sistemin geçerli olduğunu görmekteyiz. Böylece, sonsuz sayıdaki maddeden (eski dilde, madenden) yani, atom ve moleküllerden sadece olması istenilenler hücre yapıya dönüşüp bitkileri, yine sayısız bitkilerden de seçilenler, önce ilkel daha sonrada uzun süren bir dizi ani mutasyonlarla (evrimle) karmaşık yapılı hayvanlara dönüşmüşlerdir. Yüz milyarlarca hayvandan ise, neredeyse yok denecek kadar az sayıdaki kısmı, insan olmayı başarabilmiştir. Dolayısıyla, dönüşenler dönüşmeyenlerin yanında bir hiçtir. Bitkilerin, hayvanların, insanların kendi aralarındaki üremelerinde de yine bu sistem işlevini sürdürmektedir. Mesela, milyarlarca polenden sadece çok çok küçük bir oranı diğer bir bitkiyi döllerken, aynı şekilde sayısız spermden sadece güçlü ve takdir edilmiş olan tek bir sperm, yumurtayla birleşerek hayvan ya da insan meydana getirmektedir. Diğerleri ise, tıpkı benzerlerinde olduğu gibi amacına ulaşmadan o noktadan geri dönüşüme uğrayarak yok olur, silinirler. “Ya insanlar içinde Said yani, cennetlik olarak seçilmişlerin oranı nedir?” diye sorduğumuzda da yine benzer türden rakamlar karşımıza çıkmaktadır. Hele hele insanlık içinde Hakikatini, Öz Benliğini bilip, hissedip özünün ilim ve gücüyle (kudretiyle) yaşayanların başka bir ifadeyle, kozasından sıyrılanların sayısını göz önüne aldığımızda, bunların da adeta yok gibi olduğunu görürüz. Bu işin zirvesinde olanlar bir elin parmakları kadarken, bunların içinde en zirve noktasında da Hz. Muhammed (sav) ve onun aynası olan Mehdi lakaplı birim yer almaktadır.

      Zaten, aynı sistem beynimizde de cereyan etmesi dolayısıyla, bizden açığa çıkanların, beynimizin veri tabanındaki sayısız işlevlerin, sayısız sentezlerin (ki bunların çoğundan haberimiz bile yok) sadece çok çok az bir kısmı değil midir? Ya daha başka...


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum

      YUKARI ÇIK
      Çalışıyor...
      X