Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Bilimin Değişen Yüzü

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Bilimin Değişen Yüzü

    Haber: Nesrin Dabağlar

    Bilimin Değişen Yüzü

    Kaç insan, "Nereden geldim nereye gidiyorum?" diye hayatında kendisine hiç değilse bir kere sormamıştır? Kim kutsal kitaplar ve arkeolojik buluntularda bizden önce yaşamış atalarımızın belki de bazen bilimötesi diye adlandırdığımız hikâyelerini en azından kulaktan dolma da olsa duymamıştır?

    Eski kültürlerin hepsinde yer alan yaratılış ve tufan hikâyeleri sanki yaşanmamış da büyükler tarafından bir sonraki kuşağı "yoldan çıkmasınlar" diye korkutmak üzere uydurulan masallar gibi algılanmıştır çoğu kez. Sanki dünya kuruldu kurulalı hep böyleymiş gibi kabul ederiz ve ne kadar bilsek de kabul etmekte zorlanırız atalarımızın bizimle aynı koşullarda olamadığını. Dünyanın sadece bizim kuşağımızı, evrenin de sadece salt bizim gezegenimizdeki yaşamı barındırmadığını kabul etmekte zorlanırız... Kendimizi o kadar yüceltiriz ki sanki evrenin merkezi biziz ve kainat sadece mavi dünyamızın etrafında döner. Oysa artık herkes açıkça hissedebiliyor ki bilmediğimiz çok farklı yaşamlar ve gerçekler var başka boyutlarda.



    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    #2
    Ynt: Bilimin Değişen Yüzü

    Eğitim sistemimiz içinde öğrendiğimiz standart çağ tablosu doğru orijinden mi başlamıştır ve bize gerçeklerin ne kadarını aktarmıştır? Tarih ne kadar bütünüyle öğretilmiştir tüm insanlığa? Eğitim sisteminin içinde donatıldığım bilgilerin bana yetmediğini hissettiğimden beri farklı bulduğum her bilgi kaynağının peşinde sürüklenerek geçti uzunca yıllarım. Kulaktan dolma verileri bir tarafa atıp, aslında bilimin içinde yer almamasından hayal kırıklığı hissettiğim pek çok bilgiye yine pozitif bilimin eğitimden geçmiş, aklı başında insanların eserlerinde rastlayınca, kendi adıma ve tüm dünya adına korkunç ızdıraplar hissettiğim anlarla doludur hayatım. Ne yazık ki bunca senenin eğitimi ve yaşanmışlığıyla geldiğim noktada, kendimi bilim ya da bilimi bilinçli olarak eksik kullanan güçler tarafından aldatılmış hissetmem ne acıdır. Benim gibi düşünenlerin hiç de az olmadığını biliyor olmam, beni bilime düşmanmış gibi algılanmak korkusundan kurtarıyor ne mutlu ki...

    Kopernik, Galileo, Kepler, Descartes, Newton gibi sayısız Rönesans bilimcisinin çalışmalarının ışığında temelleri atılan rasyonel ilerleyiş, evrenin değişmez kurallarla yönetildiğine dair mekanik ve sadece beş duyu ile gerçeğin algılanabileceği görüşü; mantığı, somut deneyimi ve bireyselliği savundu. İnsan doğuştan günahkâr olarak doğmaya mahkûmdu ve deneyimleri doğrultusunda kendi kaderini belirleyecekti.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #3
      Ynt: Bilimin Değişen Yüzü

      Trigonometri, matematik, cebir, fizik, analitik geometri temelleri atıldıktan sonra yenilikçi bilim adamlarının destek çalışmalarıyla simya, numeroloji, astroloji, ilahiyat ve ruhbilim gibi alanlar da zenginleşti. Örneğin Newton fizik ve bilim çalışmalarıyla tanınmasına rağmen madde dışı bilim diyebileceğimiz alanlarda pek çok çalışma yapıp yazılar yazmıştı. Descartes Cebiri matematiğe uygulayarak analitik geometrinin temelini attığında uzayın maddelerle dolu olduğu varsayımını öne sürdü. O zaman için doğru ya da yanlış olduğu anlaşılamayan varsayım, günümüzde kuantum mekaniği ile anlam kazanmış, uzaydaki maddeler negatif ve pozitif olarak kabul edilmiştir.

      Rönesans ile ilgili tarih sayfalarının arasında yer almasından kaçınılan bu gerçeklerle ilgili bir soru sormaya hakkımız olduğunu düşünüyorum:



      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #4
        Ynt: Bilimin Değişen Yüzü

        Bu çalışma alanları neden on sekiz ve ondokuzuncu yüzyıl biliminin etkili bir parçası olamadan sayfa aralarına ötelendi

        Cevap zamanımızın en güçlü kurumlarında saklıdır. Bu kurumların neler olduğunu dile getirmeden önce güya bilim çağı diye adlandırdığımız günümüzde yükselen yanlış değerlerin neler olduğuna bakmak gerekir! Doğaüstü ve tanrının müdahalesi diye kabul edilen mucizelere doğal açıklamalar getirildiğinde hangi kurumlar üstünlüğünü kaybedecekti? Bilgiler erişilebilir olsaydı ve tüm insanlarla paylaşılsaydı hangi güçle insanın üzerinde etki alanı yaratılıp kolayca yönlendirilecekti? Hangi korkularla zapt altına alınabilecekti bunca halk?

        Avrupa'da etken en eski örgütlü yapı olan kilise, Rönasans’ın ilerleyen dönemlerinde kendince en mantıklı yolu seçti ve bazı şeyleri halktan saklamanın gerekli olduğuna; çalışmaları için maddi desteğe ihtiyacı olan bilim adamlarını malum yolla ikna etti. "Mevcut sistemi bozacak yeni bilimsel verileri ve bilgileri kendinizde ve bizde saklı tutarsanız sizi destekleriz ve ancak bu yolla bizden maddi destek alabilirsiniz" dediler. Ne yazık ki çoğunlukla da başarılı oldular ve bu yolla sonuçları günümüze kadar uzanan ve demokrasi bilincinin içinde sinsice gizlenen hep şikayetçi olduğumuz gizli kast sistemi oluştu. Bir tarafta yeni icatları ve teknolojiyi kullanıp nesillerle aktarılan servetlerin sahibi kilise dostu kapitalist aileler, bir tarafta işçi sınıfı ve tüketici pazar potansiyeli taşıyan gelişmekte olan ülkeler…


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #5
          Ynt: Bilimin Değişen Yüzü

          Bilimin para tuzağına düşmüş olmasıyla metafizik deneyimleri "anormal", bilincin en önemli unsurlarını " paranormal" adı altında karalayan resmi bilim sonucuna gelindiğinde artık çok geç olmuştu ve insan kişisel güçlenme yolunda ilerlemek yerine endüstriyel gücün elinde oyuncak oldu. Motorlar, rafineriler, şehirsel büyüme, kutu gibi binalar, maden atıkları, çöpler, arıtımsız fabrikalar ile dünyadaki ekolojik dengenin bugün ne halde olduğunu artık iki yaşındaki çocuklar bile biliyor.

          Kilisenin bütün bu baskısına rağmen o günün bazı ünlü bilim adamlarının bugüne kadar uzanan esrarengiz örgütlenmelerinin rivayetleri mevcuttur. Kilisenin ortaya çıkmasında sakınca gördüğü bir sürü gerçeği korumak, saklamak ve gelecek nesillere hiç değilse kendi örgütlenmelerinin içinde aktarmak için kurdukları işbirliği, zaman içinde ortaya çıktıkça maddesel bilimi tek seçenek kabul edenleri şaşırtıyor. Hala sırlarının gerçekte ne olduğunu pek çoğumuzun bilmediği gizli evraklar, yazmalar, dosyalar hakkında tüm dünyada dolaşan bilgiler, doğruluklarını ne kadar koruyabilmişlerdir kimse bilemiyor ama kırıntıları bile mucizevi görülebiliyor. Gerçeklerin tamamı ne kadar büyüleyicidir hayalini kuramıyorum. Bu gizli örgütlenmelerle ilgili Burak Eldem'in yazdığı kitaplardan özellikle Marduk ve Fraternis okunmaya değer bir araştırma örneğidir.


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #6
            Ynt: Bilimin Değişen Yüzü

            Mistik- metafizik- spritüel- anormal- paranormal olarak tanımlanan bazı ezoterik bilgilere sahip pek çok gizli örgüt bütün engellemelere rağmen varlıklarını günümüze kadar taşısalar da pek çoğu yine içlerinde bulunan yanlış enerjilerin etkisiyle pek çok kişi tarafından gerçekten zararlı menfaatlerin kurbanı olmuştur. İçlerinde sağlam kalabilen bilgi kırıntıları gerçek bilinç taşıyan insanların eline geçtikçe değerlendirilip insanın hizmetine verilmeye başlanmıştır.

            Bu bilgilerden örneklemeler yaparken konu çok dağılmış gibi görünse de değinmekte fayda var:

            Şimdi metafizik işte deyip bir tarafa ötelenen bazı bilgiler, kuantum düşüncesi adı altında yeni bilimde yer alana kadar epeyce akademik ilke ile mücadele etmek zorunda kalsa da fizik, "bilinci" yeniden keşfetmiştir. Psikoloji insana bütünsel açıdan odaklanmaya yönelmiştir. Tıp artık kendi kendini yeniden iyileştirme gerçeğiyle karşı karşıya kalmıştır. Doğal bilimler ve spiritüalizmin (din değil) canlanmasıyla bilim ötesi hak ettiği yere doğru ilerlemeye başlamıştır.

            Fizikçiler atomdan daha küçük taneciklerle ilgili çalışmalar yaparken bilincin etkisiyle karşı karşıya kalmışlardır. (CERN'deki çalışmalar ilginç bir noktaya doğru ilerliyor)...



            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #7
              Ynt: Bilimin Değişen Yüzü

              Tıpta ilaçların etkisi ispatlanmaya çalışılırken Plasebo çalışmalarının da yardımıyla zihnin iyileştirici gücü açıkça ispat edilmiştir.

              İnsanın orijinini ve aralarındaki farkları incelemeye çalışan genetik bilimciler, geriye doğru gen taraması yaptıklarında sayısı sınırlı birkaç ortak atadan geldiğimizi ve genlerimizin atamız kabul ettiğimiz fosillerin genlerinden çok farklı olduğunu tespit etmişlerdir. Sanki bugünkü modern insan aniden bir yerlerde tohumlanıp birden bire ortaya çıkmıştır ve bu gerçek, evrim teorisini ciddi olarak tartışmaya açmıştır. Özellikle değişime uğramadan nesiller boyu anneden aktarılan mitokondriyal DNA, evrim konusunda bilinen her şeyi tepetaklak eden esrarlı bir gerçektir.

              Atamız olduğu bize öğretilen fosillerle bugünkü genetik yapımızın hiç bir bağlantısı olmadığının ortaya çıkması özellikle Sümer yazıtları ve tarihiyle ilgili en ilginç fikirleri savunan Zecheria Sitchin'i yeni bir gözle değerlendirmemizi gerektirmektedir. Sitchin, insanın bugünkü yapısının müdahale ile yaratıldığını ve başka dünyalardan gelen varlıklar tarafından laboratuar koşullarında "Tanrının Oğulları" denilen erkek spermi ile dünyalı ilkel dişinin yumurtasından yapay döllenme ile gerçekleştirildiğini ifade etmektedir. Sümerlerle ilgili yaptığı otuz yıllık bir çalışma sonucu çıkardığı dünya kronolojisi, bugün bize bütün inançlarımızı yıkacak kadar farklı ve ters gelmektedir. Oysaki yapılan genetik çalışmalar, arkeolojik buluntular ve ilahi sayılan kaynakların bilgileri gitgide birbirini destekler doğrultuda yol almaya devam ediyor. Özellikle tufan ve sonrasına ait gen çalışmalarının vardığı nokta Sitchin'i tamamen doğrulamaktadır.


              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum


                #8
                Ynt: Bilimin Değişen Yüzü

                Oxford Üniversitesinden Bryan Sykes'ın mitokondrial DNA çalışmalarına göre Avrupa'daki insanlar 45.000 yıl önce 7 kadından (Havva'nın kızları) ortaya çıkmıştır. Sitchin'in kitaplarında anlattığı dünya kadınlarının yumurtaları ile tanrının oğullarının spermlerinin birleşmesi tezini doğrulayan tek kanıt bu da değildir üstelik. ( Dişi Mitokondrial DNA, hücre içinde erkek DNA ile etkileşmeden kilitli bir sandık gibi sadece anneden kızına geçmektedir ve bozulmadan uzun nesiller boyu taşınmaktadır.)

                Daha sonraki binyıllarda ise laboratuar dışında gerçekleşen Tanrı oğulları ve Havva kızları arasındaki gerçek cinsel birleşmeler ile olan doğumlarla meydana gelen insan ırkları değişimi yine gen çalışmalarıyla ortaya konmuştur. Evrim teorisinin açıkta kalan noktalarını açıklayan ve başka bir bakış açısı sunan bu deliller tarihin bilinen çağ tablosunun aslında hiç te gerçek olmadığını zaten bize göstermektedir.

                Değişik dünya bölgelerindeki farklı ırk özelliklerinin bilinen açıklaması ise çoktan çökmüş görünüyor. Coğrafi koşulların yarattığı özellikler diye bize sunulan dış görünüş farklılıkları ve ırk özellikleri aynı coğrafya üzerinde bile çok büyük farklılıklar gösterirken gen çalışmaları insan DNA'sına başka güçlerden müdahale olduğunun açık seçik kanıtıdır zaten.

                Ortak bir gen havuzundan dünyaya yayılan ama kritik zamanlarda ani değişimler göstererek ilerleyen insan genomunun sırları, kendi DNA şifrelerinin içinde gizlidir.



                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Bilimin Değişen Yüzü

                  Maddeci bilim bir taraftan DNA'nın sırrını keşfe devam ederken geçmişi inceleyedursun çok daha ilginç başka bir gerçeği de ortaya çıkarmaktadır ki, insan DNA'sı şu sıralar geçmiş binyıllarda olmadığı kadar çok ciddi değişimler geçirmektedir. Özellikle yeni nesil çocukların ve pek çok yetişkin insanın DNA sarmalının sayısı değişmektedir. Bu şimdiye kadar olmamış bir değişimdir ve neden olduğu konusunda teorilerden oluşan bir sürü iddia vardır. Çeşitli kaynaklara göre bazen abartılı tezlere rastlasak da sanırım bence en dikkate değer sebeplerden birisi; insanın kendi DNA'sını artık kendisinin değiştirme gücünü kazanmış olmasıdır. Laboratuar ya da bilimsel kabul edilen Tıp müdahalesine gerek kalmadan "bilinç" gücü ile kendi kendini değiştiren ve tedavi edebilen insan sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Bu değişikliği ve tedaviyi kendisinin yapabileceğine dair ilk bilinç ve bilgileri insan önceleri bir başka insandan alıyor olsa da sonuçta değişimi gerçekleştiren kendisidir. Şimdilik sadece bir yol gösterici kaynağa ulaşarak bunu başaran insanı çok büyük değişimlerin mucizeleri beklemektedir ve yakın zamanda çoğunluk haline geleceklerdir.

                  Bilinen klasik tıbbi yöntemleri kullanmadan uygulanan bir takım tedavi yöntemleri, iletişimin çok kolay olduğu günümüzde tüm dünyada gözle görülür artışlar göstermektedir.Üstelik bu tedavileri uygulamalı olarak milyonlarca kişiye göstermekte sakınca görmeyen pek çok kişi, basit şarlatanlar diye adlandırılamayacak kadar eğitimli ve kendilerinden emindirler. Yaptıkları uygulamayı en akla yakın şekilde anlatmaya çalışırken kuantum, manyetik çekim, enerji alanları, enerji dengeleme kozmik alan, çekim yasası ve bilinç gibi olgularla rahatça ifade edebildikleri ve gözle görülür değişimler yaratabildikleri için dikkate alınmaya başlamışlardır. Ortaçağın engizisyonu tarafından cadı diye suçlanıp yakılan binlerce kadının akıbetine uğramayacakları ise mümkün değildir artık. (O kadınların cadısal! Yeteneklerini hangi DNA özellikleri ile
                  gerçekleştirdiklerine dair yapacağımız tahminlerde çok olağanüstü sonuçlara ulaşacağımıza eminim. Onlarla birlikte yok edilen mitokondrial DNAlar bence büyük kayıptır bu anlamda.)


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Bilimin Değişen Yüzü

                    Geçmiş yüzyıllarda halktan yani gerçek sahiplerinden saklanan ve metafizik veya paranormal denilerek hakaret edilen farklı bilimler (artık bu bilgilere bilim demekten çekinmiyorum, şimdilerde dağınık görünüyorsa da yakın bir zamanda belli başlıklar altında akademik bir şekilde isimlendirilmekten başka kaderleri de yoktur.) hak ettikleri önemi kazanmaya başlamış ve gerçekten hak eden "bilinç"lerin eline geçmiştir.

                    (Hatırlamakta fayda vardır ki, toplumun büyük çoğunluğundan saklanan bu metafizik bilgiler sanıldığı kadar "anormal" olsaydı büyük güce sahip devletlerin kadrolarında gizli görevle paranormal yetenekli ajanlar kullanılmaz ve erk kazanmak için çalıştırılmazdı.)

                    Her şeyde olduğu gibi bu konularda da şarlatanlar ve sahtekarlar olduğu unutulmadan artık bu bilgilerin bilimin kanatları altına alınmasının ve bilimin salt maddeci boyuttan teslim alınmasının vakti gelmiştir.

                    Bilim maddeci boyutta kalmaya direnç gösterdiği sürece bir sürü insan; pozitif bilim- metafizik- din- haç- hilal- cami- kilise- türban- mezhep- tarikat- örgüt vb. gibi birbirine zorla zıtlaştırılan kelime boyutlarının içine hapsedilip, güç odaklarınca kullanılıp harcanmaya devam edecektir.

                    Özellikle kuantum ve DNA çalışmalarının varacağı noktaların tüm insanlara pozitif kazanımlar getireceğini üstüne basarak belirtmek ve bu karmaşık gibi görünen olguları anlaşılabilir dile dönüştürerek en fazla sayıda insana ulaştırmaya çalışmak belli bilince ulaşmış herkesin görevi olmalıdır.

                    Bu konuda saf enerji ile çalışan tüm gerçek "bilinç"lerin yolu açık olsun...



                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Bilimin Değişen Yüzü

                      İzafiyat teorisi pozitifizmi yerle bir etti. Kuantum fiziği klasik fiziğin canına okudu. Ancak ne hikmetse akıl ve ruhları batıdan ithal olanlar hala sanki 18. yüzyılda yaşıyorlarmış gibi pozitifizmle dinlere karşı çıkmaktadır.

                      Halbuki İzafiyat teorisi bilim dini olan pozitivizmi çoktan mezara gönderdi, ancak demek ki kendini bilim adamı sanan zavallı ateistlerin bundan haberleri yok galiba.

                      Biliminde evrensel olmadığını yine kendisi ispatladı.
                      Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                      Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Bilimin Değişen Yüzü

                        ateistler de bölüm bölüm olmuslar kardesim
                        bizim gördügümüz örnekler genellikle dogmatik ateistler
                        onlarin amaclari ne ilim ne bilim, onlarin tek gayeleri dinlerle savasmak, bunun bir diger adi dinsizligi yaymaktir
                        iste onlara binbir türlü bahane ile yutturulan "dinlerle savasmak" kavraminin bu gider adi'ndan sanki habersiz gibiler, düsünmelerini gerektiren bu "dinsizligi yaymak" kavraminin nerelerden türeyip, ne amaca hizmet ettiginin farkinda bile degiller...

                        stephen hawking okuruyum
                        onun yorumlarina baktigim zaman bildik ateistlerle arasinda asilmaz bir mesafe görüyorum

                        ikinci bir farki da avrupa ateistleri ile ülkemiz ateistleri arasinda görüyorum, gercekten burada ki ateistler cok farkli, kimsenin dinine saldirdiklari yok, sözkonusu bile olmuyor....

                        birde avrupa insani, metafizik konulara karsi cok duyarlilar, acikcasi ben reddedeni görmedim!

                        beni en cok sasirtan seylerden birini anlatayim
                        gittigim okulda hem fizik hem metafizik paralel isleniyor
                        bütünsel bir bakis acisi var
                        psikolojiden, anatomiye, akliniza ne gelirse inanilmaz bir ustalikla tedavi saglayan ögretmenim ve esi...ayni zamanda reiki üstadlarida oluyorlar (dersimiz reiki degil bu arada)
                        evlerinde görüntüsüz sesler isiten veya tuhaf görüntülere ve olaylara tanik olan insanlar bu adami cagiriyorlar, bazen cok uzak mesafelere de gidiyor insanlara yardimci olmak icin
                        halbu ki, dilese bu kisilere "sizofren" teshisi koyabilir diger doktorlarin yapacagi ve yaptigi gibi, ama onlar aradaki hassas cizginin öylesine farkindalar ki, sizofren vakalari ile bu bahsettigim vakalari asla birbirine karistirmadan gerekli teshisi koyuyorlar!

                        Avrupa özentisine gark olmus olan türk ateistler de kendilerini bu halleriyle avrupa insani gibi gelismis görüyor veya böyle gelisim oluyor saniyorlar demek ki


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Bilimin Değişen Yüzü

                          Akşam bir tv programında bir ilahiyatçı prof. ile iki kendini bilim adamı sayan hezeyanistlerin evrimle ilgili konuşmalarını takip ettik.
                          Tam anlamıyla bilimsel olmayan bir münazara oldu. Bilim sefilleri önce kendileri ile evrimi konuşacak profa hakaretle işe başladılar.
                          Zaten küfrün ilk hücumu aşağılamadır. İlahiyatçı prof evrimle ilgili sorulara Kuran ayetleri ile cevap verirken o dinsiz alçaklar, ya kardeşim sen yanlış yere gelmişsin, vaaz veriyorsun, senin camiye gitmen lazım. Biz bilimsel bir münazara yapmak istiyoruz dediler.
                          Prof. Kuranın ferdi ibadet ve benzeri konuları ile ilgili değil direkt yaratılışla ilgili ayetlerinden bahsettiği halde, adam ayetin içeriğini zaten hiç tınlamıyor, görmüyor, duymuyor, profu camiye gönderiyor.

                          Yani ülkemiz avrupada doğan evrim yılanının bu gün öldüğü halde canlı kalan kuyruğu misali hareket etmektedir.

                          Bu alçaklar bizim ödediğimiz vergilerle açıkça Allahı inkar etmek ve ettirmek için uğraşıyorlar. Kuranı toplumsal hayat ve varoluş kanunlarından soyutlanmış bir mabed müzesinin eşyası gibi görmeye çalışıyorlar.

                          Yani bu densizlerin dinle ilgili tasavvurları, tahayyüllleri eksik, yanlı ve düşmanca. Dini incelemeden, Kuranı araştırmadan, bakmadan öğrenmeden, çok rahat bir şekilde yadsıma inkar etme, görmeme yolunu tercih etmişler.

                          Anlıyoruz ki bu alçaklara bu fırsatı veren küfür rejimidir. Rejimin ve egemen sınıfın gerçekten Allah düşmanı olduğu bu adilerin hezeyanlarından ne kadar rahat anlaşılmaktadır.
                          Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                          Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Bilimin Değişen Yüzü

                            bilmiyorum okudunuzmu, okumadiysaniz acilen Antony Flew'in "yanilmisim tanri varmis"ini ve yine bir ateist olan Stephen Hawking kitaplarini tavsiye ederim

                            malesef bizim ülkemizin ateistleri de tipki diger konularda bati meraklisi olan, kompleks takintilara sahipler gibi, ateizmin ayak takimlari!
                            asl itibariyle ateizmin cikisi, yayilisi, amaci vs. gibi hususlardan hic haberleri yok

                            bugüne kadar karsilastigim ilim sahibi hic bir insanin, karsisindaki insani inancindan veya bilgisizliginden dolayi yargiladigini, sorguladigini, kinadigini görmedim burada...insani bir bütün olarak, oldugu gibi kabullenme esasina dayali ve dünyada farkli farkli görüsler olmasinin gayet dogal oldugu bilincinin ice sinmisliginin getirdigi bir rahatlik var....

                            arada bir bunlar gibi sivrilenler olsa da, onu kinarlar
                            yani bizim ateistin dedigi gibi "batida böyle seylere gülerler" degil aslinda "batida öyle seylere gülerler" var



                            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Bilimin Değişen Yüzü

                              Aslında bu tür konularda elimizde bol ve yeterli kaynaklar vardır. Hatta Risalei Nur başlıbaşına ateizmi çürüten islami bir eserdir.

                              Biz sovyetlerin çöküşünden sonra ateizm modasının artık modasının geçtiğini düşünüyorduk. Bu yüzden din düşmanı ateistlerin artık o kadar da fazla kalmadığını düşünüyorduk. Aslında yine de öyledir, ama demek ik zaman zaman yollarımız kesişebiliyor bu densizlerle.

                              Eğer maksadı gerçekten anlamak kavramak olsaydı, insan emeğini o yöne harcayabilirdi. Adamın tavırlarından zaten öyle bir niyetinin olmadığı çok açık sizlerin malumu zaten.

                              Ayrıca hiç bir din adamı Allahı yok saymamış ama bilim adamlarının çoğu Allaha inanmıştır. Allaha inanan bilim adamlarının çokluğu bile atesitlerin bu red anlayışlarının maksatlı olduğunu anlamaya yeter. Eğer gerçekten din bilimle uyuşmasaydı dine inanan bilim adamları olmazdı, hiç olmazdı.


                              FRANSIZ L’Expres dergisinin sorularını cevaplandıran çağımızın en güçlü uzay bilim adamı Hubert Reeves, kâinattaki nesnelerin ve olayların mutlaka bir mânâsı olması gerektiğini savundu.
                              “Bilim, değerler ortaya koymaz. Bu konu dinin sahasına girer” diyen Reeves şöyle konuştu:

                              “İnsanlar, nasıl yaşamak gerektiğini, hangi kararları almak gerektiğini, kendi kendilerine soruyorlar. Merak ediyorlar. Bir an bilminin ne yapıp, ne yapmamak gerektiğini söyleyebileceğine inanıldı. Fakat görülmüştür ki bilim, insanların ne yapmaları ve ne yapmamaları konusunda bir değer ortaya koymak ve bir prensip getirmekten âcizdir. Bilim sadece kâinatta olup bitenleri anlatabilir. Fakat bilime şu soruları sorduğunuz zaman hiçbir cevap alamazsınız:

                              Bu kâinatın bir mânâsı var mı? Hayatın bir mânâsı var mı? Ölümden sonra ne var? Evet bu sorular, bilimin cevaplandırabileceği veya onun sahasına giren sorular değildir. Gerçi bu soruların aydınlatılmasında bilimin yardımı olur; fakat daha ötesini cevaplandıramaz.”

                              Günümüzde Allah anlayışının, kesin inançlar veya kesin kanaatlerle değil, sorulan sorularla geliştiğini söyleyen bilim adamı, “Gerçeğin mânâsı sorgulanınca akla Allah geliyor!” dedi.

                              Hubert Reeves, dinin, “Bu dünyada ne yapıyorum? Kâinatın gayesi ne? Hayatıma ne gibi bir yön vermeliyim?” gibi sorulara cevap verdiğini hatırlattı.


                              Prof. Reeves, “İnsan bir gün bunların cevabını bulacak mı?” sorusuna karşılık da, “Öbür dünyada bir cevabı olacak bunların. Ben iyimserim. Ortadaki gerçeklerin hiçbir mânâsı olmayacağı düşüncesini kesinlikle reddediyorum. Ben kavrayamasam bile, bunların bir hedefi vardır. Derinlemesine dalıp gittiğim bu gerçeklere şüphesiz iman ediyorum” dedi. 
                              [Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilir.ForumTR üyesi olmak için tıklayınız]

                              Cemal Aydın

                              http://www.frmtr.com/islam-ve-insan/...erektirir.html
                              Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                              Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X