Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Ruh

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: Ruh

    Mümin olarak bizler, en az fizige inandigimiz kadar, fizik ötesine de inaniriz. katiyen biliriz ki, esyada hakikat adina seyrettigimiz seyler, esasen onlarin arkalarindaki gölgelerinden ibarettir. ne varki, nazari sathi, kalbi kapali ve duygulari körelmis kimseler, daha cok bu gölgeler üzerine konar kalkarlar.

    vicdan, esyanin özüne uyandigi, onun dis yüzüne bagli kalmayip perde arkasina nüfuz ettigi nispette, insanin kalbi, ruhu, beyni, hisleri ve bütün melekeleri daha bir derinlige ulasirlar. bu durumu kazanan bir insan ise artik gözünü kullanmadan da görebilir, kulagini kullanmadan da isitebilir ve burnunu kullanmadan da koku alabilir.

    bu mevzuda günümüzden de yüzlerce misal getirmek mümkündür. burnu ile duyup, topugu ile koku alanlar, parmak uclariyla veya ayaklariyla görenler coktur. bu ve benzeri tecrübeler göstermistir ki, insan, belli bir ruh haletini kesbedince, fiziki bedene ait fonksiyonlarin hepsini, fiziki uzuvlara ihtiyac duymadan da eda edebilecektir.

    Nedir bütün bunlar? neyi ispat etmektedir? Allah, görmek icin gözü, konusmak icin agzi, koklamak icin burnu, duymak icin de kulagi yaratmistir. ama bunlarin hic biri, ruhu baglamamaktadir. gerektiginde ruh, rüyalarda oldugu gibi kendi dilini ve kendi alfabesini kullanir. bunlarla duyup, bunlarla görür ve konusur.

    günümüzde "telestezi" baslibasina bir arastirma sahasidir. ve bu sahada elde edilen tecrübeler, her kuvveti maddeye bagli ve maddeden dogmus, maddenin bir buudu kabul eden maddeci zihniyeti biraz daha cikmaza sokmaktadir. zira bu vakalarin hicbirini madde ile izah etmek mümkün degildir


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #17
      Ynt: Ruh

      8. RADYASTEZI

      günümüzde, fizik ve madde ötesi varliklarin mevcudiyetine delil olan "radyastezi" ilmi de telestezinin bir buudunu teskil etmektedir. radyastezi, isminden de anlasildigi gibi radyasyon ilmi, radyasyonlarla ilgili anlamlarina gelmektedir. dünyada ve hatta kainatta mevcut olan her cisim (canli veya cansiz) etrafina birakim radyasyonlar, yani göze görünmeyen tesirler yayarlar. bunlar, fizik aletleri ile tespit edebildigimiz vibrasyonlardan (titresim) farklidir. bilinen en ince vibrasyonlar, kozmik sualardir. bunlarin dalga boylari o kadar kücüktür ki, kalin kursun levhalardan bile rahatlikla gecebilmektedirler.

      asrimizda her cisim ve her canlidan, kendi hususiyetlerini ve o andaki hallerini belirten, cesit cesit radyasyonlarin intisar ettigi bilim adamlarinca ispat edilmistir. radyastezist olan bazi kimseler, yeraltindaki bir suyun veya bir madenin nesrettigi tesirleri, herhangi bir emare ve isaret olmadan, tam ve dogru olarak alabilmektedirler. bunlar, ellerinde bir cubuk tutmak suretiyle arazi üzerinde gezmekte ve su bulunan yere geldiklerinde, bu cubuklar kendiliginden istikamet degistirerek, suyun bulundugu tarafa egilmektedirler.

      Radyastezinin tarihi insanlik tarihi kadar eskidir. tarih öncesi zamanlardan bu yana, bu tür kabiliyetler kullanilmis, ancak belki de bu faaliyetlere, ilmi bir isim verilememisti. su vak'a, tarihi bir vak'a olarak bu mevzuda olukca ilgi cekicidir:

      "Birinci dünya savasi sirasinda Gelibolu yarimadasina cikartma yapmis olan ingiliz kuvvetleri, adaya ayak bastiklari günden itibaren, etrafta icecek su olmadigindan, siddetli susuzluk cekiyorlardi. su ikmali ancak maltadan gemilerle yapiliyordu. bu da hem cok zaman aliyor, hem de külfetli idi. ayrica bu tasima su, oradaki degirmeni döndüremiyor ve oradakilere kifayet etmiyordu. bu esnada generale, orduda Saffer Kelly isminde radyastezi kabiliyeti olan birinin var oldugu haberi geldi.

      General derhal Kelly'nin cagrilmasini emretti. Kelly gelip, ertesi sabah tetkikata baslayacagini söyledi. Radyastezist Kelly ertesi sabah ise koyuldu. elinde sadece basit bir bakir cubuk bulunduruyordu. Kelly bu bakir cubuk sayesinde otuzdan fazla yeralti su kaynagini tespit edebildi. hatta bu cubuga bakarak, suyun ne kadar derinde ve ne miktarda oldugunu da haber veriyordu. halbuki ayni bölgede daha önce bircok mühendis tarama yapmis, ancak muvaffak olamamislardi"


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #18
        Ynt: Ruh

        Radyastezi üzerine en ciddi ilmi calismalar Rusyada yapilmistir. üstelik bu calismalar, made ötesi varliklarin toptan inkara ugradigi bir döneme rastlamaktadir. mesele bu yönüyle de ilgi cekicidir. bir yandan bu nevi arastirmalar inkar edilirken, diger taraftan da kullanma mecburiyeti hasil oluyordu. dolayisiyla Rus ateist iblim adamlari, mistik sihir olarak nitelenenbu nevi ilmi arastirmalara bir isim bulmada zorluk cekiyorlardi.

        bu inkarci yaklasima ragmen Rus jeologlari, cesaretle meselenin üzerine egildiler. nihayet Dr. Bogomolov isminde bir su jeologunun eline aldigi bakir cubuklar, aniden titresim yaparak, bulundugu yerde büyük bir yeralti su deposu oldugunu gösterince herkes dehsete düsüverdi. zira artik elindeki cubuk ve bedenindeki radyastezi sualari ile yeraltindaki derelerin derinligini ve su damarlarinin capini bile anlayabiliyordu. Dr. Bogomolov, nihayet radyastezi cubuklarinin maharetini kabul etmis ve bu mistik hadiseye inanmayi kendine telkin etmeye baslamisti.

        böylece Rusyada arka arkaya yapilan testler, insanin, topragin derinliklerindeki maddelere karsi, tuhaf bir duyarlilik istidadinin oldugunu göstermistir. bu duyarlilik bilim icin oldukca hayatidir. ilim adamlari bunun da mutlaka kkullanilip gelistirilmesi gerektigine inandilar. o kadar ki, ayni akademiye mensup birkac bilim adami, bizzat Stalinin sahsi arazisi üzerinde arastirma yaparak, bulduklari neticeyi bilimsel bir dergi olan "The Journal of Electricitiy" (ocak 1944)'de yayinlamak cesaretini de göstermislerdir.

        bu hadise o gün Rus bilim adamlari arsinda bir hayli yayginlasmisti. bunun üzerine 100'den fazla bilim adami (bir kismi kizil ordudan) genis capta radyastezi alaninda arastirma yapmalari icin görevlendirildi. belli bir arazi tayin edildi. her birinin elinde normal yas agactan "Y" seklinde kesilmis cubuklar bulunuyordu. bu cubuklar su olan bölgeye gelindiginde esrarengiz bir sekilde duyarlilik gösteriyorlardi. sonunda "bilimsel komisyon" radyastezi calismalarina "Evet" diyerek, cubuklara da "büyücü degneyi" ismini verdiler.

        isin ilgi cekici bir yani da bu radyastezi cubuklarinin duyarliligina hicbir maddi kuvvet mani olamiyordu. kaucuk eldiven takiyorlar, degisik maddelerden mamul zirh giyiyorlar, yine de bu cubuklar haril haril calisiyor ve insandaki esrarengiz istidatlarla alakaya devam ediyorlardi...

        bugün artik sovyet bilimine radyastezi iyice yerlesmis ve gelistirilerek bilimsel olarak da "The Biophysical Effects Method" kisaca "BPE" olarak adlandirilmistir. fakat ayni zamanda "nicin ve nasil?" sorularini da beraberinde getirmistir. su, insan ve basit bir cubuk arasinda nasil bir iliski söz konusu idi? elektromagnetizm gibi bilmedigimiz bir enerji ya da insanin henüz kesfedilmemis bir duyum organimiydi? bunu ileride hep beraber görecegiz...


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #19
          Ynt: Ruh

          9. önsezi (hiss-i kable'l-vuku)

          Bilindigi gibi asrimiza gelinceye kadar, madde ötesi varliklar hakkinda ilmi seviyedeki arastirmalar bugünkü buudlariyla henüz gerceklestirilmemisti. bununla beraber ilmi bir kariyer ifade etmese de, insanoglu madde ötesi alemlerle yakindan alakadar oluyordu. bu da bize, her seyin maddeye bagli ve bagimli olmadigini gösterme bakimindan önemli bir referansti.

          önceleri bir kisim insanlar, o günlerde izahi yapilamayan birtakim gizli kabiliyetler ve maharetler göstermislerdir. ne var ki bunlar sadece maden ve su arayiciliginda, bir kisim hastaliklarin teshisinde, cinayet suclularin tespit edilisinde, calinan esyalarin saklandigi yerlerinin tayininde, hirsizlarin izlerinin takibinde ve kaybolmus insanlarin ortaya cikarilmasi gibi hususlarda kullaniliyordu. bugünkü yaklasim tamamen farkli ve fizik ötesi hadiselerin hayatimizla ne kadar icli disli olmasiyla alakalidir.

          hemen herkesin, farkinda olsun veya olmasin, basindan gecmis bir hayli esrarengiz hadise vardir. mesela, herhangi bir hadiseyi önceden hissetme veya zikredilen bir sahsin, üc bes dakika sonra ickip gelmesi, ilk defa karsilastigi sahsi veya manzarayi önceden görmüs olma hissi, birinin icinden gecenleri okuma, bir düsüncenin birkac insan tarafindan birden ifade edilmesi, oldugu gibi zuhur eden ilhamlar... gibi hepimizin basindan gecen dünya kadar hadise vardir ki, bunlarin hicbiri üzerinde ne düsünmüs ne konusmus ne de i'mal-i fikretmisizdir.

          Buna ragmen bu sirli hususlar ve bu esrarengiz alaka bizlere daima birtakim gizli mesajlar sunmakta, hayati ve kainati daha suurlu bir sekilde duyup yasamaya davet etmektedir.


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #20
            Ynt: Ruh

            Hayati duyarak yasayan ve bir kisim garip hadiselere maruz kalan insanin, belki de en cok karsilastigi ve telestezinin bir buudu olan hiss-i kable'l-vuku (önsezi, hadiseleri önceden hissetme) mevzuu da yine ruhi duyularla ilgili ve madde ötesi varliklarin mevcudiyetine ayri bir delil teskil eder.

            önsezi ile ilgili yüzlerce, binlerce hatta yüz binlerce misal bulmak mümkündür. biz burada sadece kendi dünyamiza ait birkac misal ile yetinecegiz:

            incelerden ince büyük bir kadin Hz. Fatima anamiz, efendimizin vefaatindan sonra, her günü bin ölümden daha agir bir hicran ve ayriliga ancak alti ay kadar dayanabildi. babasini kaybedince, adetta semasinin bütün yildizlari sönmüs ve onun icin dünya, zindandan farksiz bir hale gelmisti. son bir iki ayi da hep yatakta gecmisti. ayaga kalkamayacak, hatta dogrulamayacak derecede hasta "!" idi.

            efendimizin zevcelerinden ümmü seleme validemiz ise basucundan ayrilmiyor, Allah resulünden geri kalan bu tek ve biricik emaneti gözü gibi koruyordu. saclarini oksuyor, yüzünü, gözünü öpüyor ve her türlü hizmetinde bulunuyordu. belki o da bu yaptiklariyla Allah resulünün ruhaniyatini hosnut ve memnun etmeye calisiyordu. simdi hadiseyi, nurlu validemiz ümmü selemeden dinleyelim:

            "son günüydü. gözleri eskisi gibi piril piril yaniyor, her tarafindan neseli oldugu belli oluyordu. bir ara 'artik ben kalkmayacagim, bana bir gusül abdesti aldirin!' dedi. denileni yaptim. bana tekrar bakti ve nese dolu bir eda ile 'ben biraz sonra vefat edecegim ve sevgili babama kavusacagim. artik beni ikinci bir defa daha yikamayin' dedi. aradan birkac dakika ya gecmis ya gecmemisti ki nur kadin vefat etti"

            iste hz. Fatima vefat edecegi haberini verirken henüz ölümün manyetik alanina girmis degildi. hatta sekerata bile maruz kalmaisti; acaba ölüm nasil bir tebessüm ile kendisine görünmüstü ki, biraz sonra vefat edecegini söylemisti.


            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #21
              Ynt: Ruh

              10. psikokinezi

              Ruhun varlik delilleri arasinda psikokineziyi de sayabiliriz. psikokinezi cok genis bir konudur. kisaca zihnin, dogrudan dogruya maddeyi etkileme gücü demektir.

              insan vücudundan cikan ve insan, hayvan, bitki ve esyaya tesir eden güc (biyoplazmik enerji), maddeler üzerindeki vibrasyonlara tesir eden güc (psikometri), manyetizma, hipnotizma ve bu usullerle yapilan tedaviler, nazar, sihir ve büyü gibi vakalar, yogizm, fakirizm gibi kavramlar hep psikokineziye dahildir. ayrica ruh, cin veya seytanlarin yaptiklari veya yaptirdiklari fiziki hareketleri de ayni konu icinde incelemek mümkündür.

              elbette biz burada psikokineziyi bütün teferruatiyla inceleyecek degiliz. zira teferruata girmemiz, konuyla ilgili temel esprimizin disina cikmak olur. bu yüzden bütün bölümleri ana hatlariyla ve bir tasnife tabi tutmadan, bazi misaller vererek konuyu takdime gayret edecegiz. ve neticede görecegiz ki, psikokinezi de bütün dallariyla madde ve fizik ötesi varliklarin mevcudiyetinden haber vermekte ve israrla iddia ettigimiz düsünceye kuvvetli bir delil olmaktadir


              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum


                #22
                Ynt: Ruh

                a. Bükülen catal bicaklar

                konuyla alakali su vaka cok manidardir:

                "bir pazar günü saat 13'te binlerce danimarkali evlerinde masa basina oturmuslar, önlerine "Billed Bladet" adli haftalik dergiyi acmislar ve yanina bulabildikleri catal, bicak gibi madeni esyalari koymuslardu. hepsi de derginin yapmayi telif ettigi bir denemeye katilmayi arzuluyor ve o anda Londra'da bulunan 28 yasindaki israilli Uri Galler'in düsünce ve irade kuvveti ile önlerine koyduklari catal ve bicaklarin bükülmesini veya kirmasini bekliyorlardi.

                az bir zaman sonra "Billed Bladet" gazetesinin telefonlari bloke olmus, binlerce okuyucu 13'te Uri Galler'i düsündükleri sirada catal ve bicaklarin bükülmeye basladigini söylemek icin kuyruga girmislerdi.

                Bu danimarka da ilk defa olagelen bir sey degildi. bundan bir hafta önce Uri Galler, danimarka televizyonunda gözüktügü zaman yine ayni olaylar cereyan etmis; üstelik Galler, milyonlarca televizyon seyircisinin gözü önünde, bir bicak kirmis ve bir de anahtari bükmüstü. onu ilmi gözlem altinda tutan ve kendisi ile deneyler yapan amerikadaki Stanford Research institute'a mensup bilginler, söylenenleri dogruluyor ve hatta onunla birlikte yaptiklari bir seanst Gallerin irade kudreti ile Brezilya'da bir sehirde gezindigini ve uyandiginda avucunun icinde bir Brezilya parasinin bulundugunu söylüyorlardi"



                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #23
                  Ynt: Ruh

                  b. hareket eden masa

                  "Rusya'da biyolog E. Naumov'un huzurunda, medyum Nelya Mihailova tarafindan gerceklestirilen bu neviden bir tecrübe filme alinmis bulunmaktadir.

                  bu deneyde, N. mikailova parmaklarini pusulanin üzerinde dairevi sekilde hareket ettirirken bir taraftan da gözlerini, pusulanin ibresi üzerine dikmistir. bu sirada nabzi 250'ye yükselmistir. pusulanin ibresi bir müddet sonra titremeye baslamis, saat yönünün tersine dogru hareket etmis, daha sonra da plastik kutudaki bakir kaidesi dönmeye baslamistir.

                  Nelya Mihailova'nin yaptigi diger bir tecrübede ise, biyolog E. Naumov'un kutusundan cikararak 30 santim uzakliga serpistirdigi kibrit cöpleri,s abit bir sekilde üzerlerine diktigi gözleri ve uzattigi eli altinda kaynasmaya ve masa üzerinde hareket ederek birer birer masanin kenarindan yer eüsmeye baslamislardir.

                  Nelya Mihailova, kendisinin anlattigina göre, gencliginde öfkeli oldugu bir zaman bu kudretinin farkina varmis ve bundan sonra istedigi esyayi, gitmeden kendi yanina getirmek tecrübelerine baslamistir.

                  1904'de binbasi A. H. Davis, medyum Eusapia Palladino'yi Napolideki villasina davet etmisti. aydinlikta ve 6 kisinin önünde yapilan seansta binbasi arkasini bir mese dolaba vererek oturmustu. odanin orta yeirnde üstü mermer bir masaya Eusapia ellerini uzatinca, masa büyük ve agir olmasina ragmen herkesin gözü önünde kimildamaya basladi ve yavas yavas hareket ederek binbasinin yanina kadar gitti. bu esnada Eusapia, bir heykel gibi, elleri masa istikametinde uzanmis gözleri sabit ve bos bir halde hareketsiz ve kaskati duruyordu.

                  böyle seylere pek inanmayan binbasi, bu sirada bir sigara yakti, fakat derhal mobilyalarin hücumuna ugrayarak kendi kendine hareket eden masa ile arkasindaki dolap arasinda kaldi. kurtarmak icin dört hizmetcinin yardimi ile yapilan bütün gayretler hicbir netice vermedi. ancak medyum masayi aksi istikamete hareket edecek duruma getirmek suretiyle binbasiyi bu zor durumdan kurtarabildi"


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #24
                    Ynt: Ruh

                    c. Ellerdeki esrar

                    Amerikali Jeoloji profesörü Danton, "Esyanin ruhu" adli kitabinda kendi yaptigi psikometri tecrübelerini anlatmaktadir. Dantona göre, kiz kardesi Anna Danton Cridge, elinde tuttugu mektubun sahibinin icinde bulundugu durumu, seklini, gözlerinin rengini, karakterini bildirdigi gibi kendisinin eline verilen bir maden veya tasin devrini, o devirde yasayan hayvan türlerini, panoramik bilgiler halinde verebilmistir.

                    psişik melekelerden biri olan psikometri deneyleri, esya üzerindeki hicbir hatira ve intibain kaybolmadigini ve bütün olaylarin tarih sirasiyla tabiatta bir fotograf gibi kayit ve tespit edilmis bulundugunu bize göstermektedir


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #25
                      Ynt: Ruh

                      d. ölmüs annenin sesi

                      "isvicreli sifaci Ernest Kapp, akil hastaliklarini da tedavi etmekte idi. bir doktor onu hususi bir hastaneye cagirdi. cok tehlikeli bir kadin hasta hakkinda fikrini almak istiyordu. kadin, bir devlet akil hastanesine sevk edilmek üzere idi. Kapp, hastanin odasina girdigi zaman hemsire elinde bir igne tutuyor, kadinda atilmaya hazirlanan bir kaplan gibi iki büklüm duruyordu. hemsire, onun elini yakaladi, igneyi koluna batirmak üzere idi ki, sifaci, enjeksiyon yapmamasini rica etti. cünkü eger igne yapilirsa kendisi hicbir sey yapamayacakti. kendisini hasta ile yalniz birakmalarini istedi. hemsire, zilin yerini gösterdi ve cikti.

                      Kapp, kadinla yüz yüze kaldi. o anda gözlerini kapayan rahip, yapmasi icap eden seyin, kendisine bildirilmesi icin dua etmeye basladi. sol kulaginda ölmüs annesinin teganni eden sesini isitti: bir alman ninnisi söylüyordu. "Ama burasi Amerika, Almanya degil!" diyecek oldu. ses, teganniye devam ediyordu. kendisi de ninniyi almanca olarak söylemeye basladi. dördüncü kelimeye gelmisti ki, kadin tepeden tirnaga titremeye basladi. Kapp, "simdi üstüme saldiracak!" diye düsündü. fakat niniye devam etti. ikinci misra bittigi zaman kadin hickirarak aglamaya baslamisti. ve almanca olarak, "siz, Allahin bana gönderdigi bir melek olmalisiniz!" dedi.

                      fevkalade bir klervayan (Clairvoyance) hassasina sahip olan Kapp, kadinin üstüne cökmüs olan agir absesyon bulutunun dagilip gitmekte oldugunu görebiliyordu. ayaga kalkti, elleirni hastanin üzerine koydu ve sükretti. kadinin sonradan Kapp'a anlattigina göre, kocasi girtlak kanserine yakalanmisti. kadin, ona gece gündüz bakiyordu. bir gün, hastanin odasina girdigi zaman onu yerde kanlar icinde buldu, adam girtlagini keserek intihar etmisti. o zamandan beri de kadin kocasinin tasallutuna ugramisti. birkac dakika sonra Kapp, doktorla hasta bakiciya, yukari cikip hastayi görmelerini söyledi. kadin iyilesmisti. derhal taburcu edildi"


                      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                      Yorum


                        #26
                        Ynt: Ruh

                        e. Trans eylemi ve etkisi

                        Dr. Bedri Ruhselman 1931 senesinde Adana'da iken oturdugu evin karsisindaki M...efendinin evi taslanmaya baslanmis, evin etrafina ve tas atilabilmesi mümkün olan istikametlere polis memurlari yerlestirildigi halde, evin taslanmasina mani olunamadigi gibi, dakikada muntazaman 15-20 adet olarak atilan taslarin intizami dahi bozulmamistir. doktorun müsahedesine göre bu taslar M...efendinin bahce duvari üzerinden geliyordu. hafif bir sekilde hareket ederek cinko dam pzerine yavasca düsüyor, kücük olduklari halde cok siddetli bir ses cikariyor ve ele alidiklari zaman firindan cikmis gibi sicak bulunuyorlardi.

                        bu hal 40 gün kadar devam ettikten sonra bir gün M... efendinin büyük bir korku ve heyecan icinde feryat ederek evinden firladigi görülmüstür.

                        Dr. Bedri Ruhselman, olayi söyle hikaye etmektedir:

                        "Bahceye ilk giren ben oldum. evvela genc kizin hali nazar-i dikkatimi cekti. (bu kiz M...efendinin ölen eski karisindan olan kizidir) kiz, yari trans halinde idi. bahcede bulunan yemek masasinin önündeki iskemleye cökmüs, basini masanin üzerine koymus, gözleri dalgin ve etrafta olup bitenlerle sanki hic ilgili degilmis gibi bir halde bulunuyordu. daha dogrusu kendisini kaybetmisti. hadiseler söyle cereyan ediyordu:

                        M...efendi -taslanma hadisesi üzerine- evi terk ettikten sonra, evin dört odasindan üc tanesinin disardan kepenklerini kapayarak kilitlemis, yalniz terkettigi odayi bakkaliye levazimati icin depo olarak kullanmak maksadiyla acik birakmisti. iste, o sirada kapisi arali bulunan bu odanin icinde zeytinyagi ficilari, yag tenekeleri, icinde öteberi bulunan bir sürü camdan veya topraktan mamul kavanozlar vesaire bulunuyordu. simdi, iceride bu tenekeler birbirine carpiyor, kavanozlar devriliyordu.

                        yukarida arka sokaga bakan, kapilari ve pencereleri kapali odanin camlarinin kirilmakta oldugu da yere düsen cam seslerinden anlasiliyordu.

                        hemen, evvela yukaridaki odaya cikip kapiyi actik. disaridan kepenkleri kapali olan pencerenin iceriden camlari kirilmisti. tedbirli hareketlerle ve adimlarla asagidaki depoya indik. icerisi karmakarisik bir halde idi. fakat disaridan duyulan türültülerle orantili tahribat yoktu. bir iki sise kirilmis ve bazi mayiler dökülmüstü. bununla beraber ficilarin ve diger esyalarin yerleri degismiti. odaya benimle M..efendiden baska kimse girmeye cesaret edemedi. bahcede kimse kalmadi. kiz hala ayni halde bulunuyordu. kizi hemen disari cikarmasini M...efendiye söyledim. M..efendi, kizi kollarindan tutarak kaldirdi. disarida bir ahbabina, evine götürmesi icin teslim etti. kizin bahceden cikmasi ile hadiselerin durmasi bir oldu"


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #27
                          Ynt: Ruh

                          f. bir elin becerileri

                          Fransa da Arl vilayetinin Pontde-Cran kasabasinda oturan Madam Manson da, el kudretine haiz bulunmaktadir. kendisi hayvan ve insanlara ait hastaliklari, elini bunlarin üzerine tatbik etmek suretiyle iyilesmesine vesile olmanin yaninda hayvan, balik ve sebzeleri de ellerinin altinda mumyalastirmaktadir. iyilesen hastaliklar arasinda astim, sinüzit, israca, kist, idrar darligi, malta hummasi, otite, ekzama, romatizma, rahim hastaliklari, siyatik ve verem bulunmaktadir.

                          anlatildigina göre, hekimleri dolastiktan sonra tedavi edilemez teshisi ile kendine gelen hastalarin % 80'i tamamen iyi olmakta, diger % 20'si ise, hastaliklari digerlerinden hafif bulundugu halde hicbir ilacin, doktorun ve ruhi kudretin tesiri altinda kalmayacak müstesna yaradilista olduklarindan iyi olamamaktadirlar.

                          Madam Manson'un tedavi ettigi hastalardan madam Alerme'in kizi Odette, görme hassesini kaybetmis ve doktorlar ümidi keserek tedaviden vazgecmislerdi. Madam Manson'a götürülen kiz, birkac seanstan sonra görme hassesini tekrar tamamiyla kazanmistir.

                          yine doktorlarin tedaviden aciz kaldiklari bir bagirsak hastaligina tutulmus olan Madam Pinet, kendisi ile konusan muhabire sunlari anlatmistir:

                          "Madam Manson, ellerini karnimin ve bos bögürlerimin üstüne koydu, birden müthis terlemeye basladim. siddetli bri sicaklik duydum; bacaklarim kesildi, ayaklarim karincalandi ve bütün vücudumda asabi bir titreme basladi. bu tek seanstan sonra hicbir seyim kalmadi"

                          Madam Manson'un tedavi ettigi hastalardan en sayan-i dikkati asagidaki vak'adir:

                          Nimes sehrinden bir kadin madam mansona müracaat ederek, kiz kardesinin birkac saatten beri komada oldugunu ve gelecek halde bulunmadigi icin fotografini getirdigini söylüyor. madam manson, fotografi alip bir müddet gözlerinin bütün kuvveti ile baktiktan sonra kadina iade ediyor ve "eve döndügünüzde kardesinizi sihhatte ve gözleri acilmis bulacaksiniz" diyor. hakikaten kadin kiz kardesinin yanina döndügü zaman onu sihhatte buluyor.


                          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                          Yorum


                            #28
                            Ynt: Ruh

                            11. RÜYALAR

                            Rüyalar da ruha ait bir hassa olmalari itibariyla telesteziye dahildirler. bu cihetle de madde ve fizik ötesi alemlerin ve o alemlere ait varliklarin mevcudiyetine delil teskil ederler.

                            Rüya, hakikat alemine acilan pencerelerden, olmus ve olacak hadislerin aynen veya bir kisim sembollerle müsahede edilmesinden ibarettir. insan zihni, degisik baski ve sartlanmalardn uzak kaldigi ölcüde her bir rüya, ötelerden birer isik, birer isaret gibi insanin önündeki karanliklari aydinlatip ona yol gösterebilir. rüyalarda, göze, maddeye ve isiga ihtiyac duyulmadigi, görülen seyler basiret ve ruhun idrakiyle sezildigi icindir ki, rüyalar cok defa insana tasavvur edemeyecegi kadar güzel ve genis seyler de anlatabilirler. bir tek rüya ile dün, bugün ve yarina dair, kitaplara sigmayacak kadar genis malumatin verildigi hic de az degildir.

                            rüya görmeyen insan yok gibidir. bu itibarla da ona, ruhun tabii müsahedesi diyebiliriz. bu müsahedeyle insan, cimaniyet ceperinin disinda ve tamamen ayri bir buudda yasayabilecegi gibi, ayni kusakta kadere ait cok sirlari sezebilir...

                            ayniyla ortaya cikan rüyalar o kadar coktur ki, eger her sahis gördügü rüyalardan sadece tabiri cikanlari tespit edebilseydi, bundan kocaman kitaplar meydana gelirdi.

                            öteki alemden insanin müsahede ufkuna sarkmis ve her temiz ruhun istidadina göre gördügü nice rüyalar vardir ki, gönül o rüyalara girip tenezzüh eder...her biri birer gül bahcesi sayilan o bahcelerdeki kevser cesmelerine varip kana kana icer ve sonsuzluga acilan o gizli menfezlerden, gözlerin görmedigi, kulaklarin isitmedigi ve ruhlarin tasavvurundan aciz bulundugu manzaralarin müsahedesiyle kendinden gecer.

                            Rüyalar sayesindedir ki, kalb ve basiret gibi iki ayni hassemizin oldugunu idrak eder ve cismin üc buudlu mahbesinden kurtuluruz. vakia, hakikatle bütünlesmis yüksek ruhlar icin, öteleri müsahedede rüyalara ihtiyac yoktur. onlar her zaman, orayi ve burayi bir arada görür ve sonsuza ait güzelliklerle mestu mahmur olarak yasarlar. ne var ki bu kapi, herkese acik degildir; acilanlara da cok ciddi mücahede ve ruhi tecrübelerden sonra acilabilmektedir.

                            insan zihnini, en pes seylerin ic ice bulundugu bir mezbelelik görenler veya bu mevzudaki tespitlerini hayvani duygularin bulanik dünyalarinda takip edenler, bin bir ilham esintisinin üfül üfül esip durdugu rüyalari, suuralti hortlaklarinin karnavali görüp göstermelerine karsilik, ilk ilhamlarini onlardan alan binlerce mucit ve binlerce hak dostu, misal aleminin bu feyyaz ve bereketli iklimine hep minnet duymaya devam edeceklerdir.

                            dünyayi aydinliga boan en yüksek ruh, rüyalarla yelken actigi marifet denizlerinde seyrederken bile, yer yer bu ilk mutlu basamaga dönmüs ve peygamberligin kirk su kadar subesinden bir parca sayilan bu mübarek mescerelige dikkati cekmistir.

                            gerceklesen rüyalara dair arastiranlar kayitlari bulacaklardir. bu hususta daha fazlasini belirtmeksizin bu kadari ile yetiniyoruz


                            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                            Yorum


                              #29
                              Ynt: Ruh

                              Rüyalar ve bazi kesifler

                              Mühendis Elias Howe, uzun calismalar sonunda dikis makinesi yapmayi basardi. ilk yaptigi ignelerde delik, ignenin ortasinda idi. fakat igne üzerindeki deligin uygun yere acilmayisi istenilen neticeyi vermiyor, tabii olarak dikis dikmek mümkün olmuyordu. bu ise Howe'u derin derin düsündürüyordu. beyni gece gündüz, hatta uykuda bile bununla mesguldü.

                              bir gece rüyasinda vahsi kabilelere esir düstügünü gördü. kabile reisinin önünde ignesiz bir dikis makinesi durmaktaydi.
                              "Elias Howe!" diye kükredi kabile reisi. "sana makineyi derhal tamamlamani emrediyorum. aksi halde öleceksin!"

                              Zavalli Elias'in dizlerinn bagi cözüldü, elleri titremeye basladi ve yüzünden soguk bir ter bosandi. düsünüyor, tasiniyor, makinenin bu parcasindaki eksikligi bir türlü gideremiyordu. bütün bunlar, ona o kadar gercek gibi gözüküyorduki, uykusunda avazi ciktigi kadar bagirdi.

                              boyalar sürünmüs, esmer tenli cengaverler etrafini sardilar ve onu ölüm meydanina dogru götürmeye basladilar.

                              cevresinde ateslerin yandigi daire seklindeki meydanliga geldiklerinde kan ter icinde kalan Howe, dikis makinesini unutmus can derdine düsmüstü.

                              yere cakili, insan boyunu asan ve kalin gövdeli bir kaziga baglanan howe, her seyin bittigini anladi. ölme hazirlanmaktan baska yapilacak bir sey yoktu. titreyen dudaklariyla kendisinin de anlayamadigi birtakim dualar mirildanmaya basladi.

                              sonra, gök gürültüsünü andiran kabile reisinin emri, kulaklarinda yankilandi
                              -"öldürün!"

                              yerli muhafizlarin mizraklari gövdesine saplanmak üzere havaya kalkmisti ki, Howe birden bir sey farketti. mizraklarin ucunda bulunan göz seklindeki delikler, düsünüp de bir türlü kesfine muvaffak olamadigi dikis ignesinin ta kendisiydi. mizraklar tam gögsüne saplanirken sicrayarak uyandi.

                              kalbinin heyecanli carpisina ve sirtindan süzülen tere aldirmadan yataktan firladigi gibi laboratuvarina kostu. Rüyadaki mizragin ucundaki deligin benzerini igne üzerinde acarak eserini tamamladi.


                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum


                                #30
                                Ynt: Ruh

                                19. asrin ortalarinda ilim adamlarini hayrete düsüren bir olayin hikayesi, bilim tarihinin sayfalarinda yerini aldi. bu olay, kimya ilminde büyük bir adimin atilmasina yol acan, alman kimyaci Friedrich August Kekule'un rüyasiydi.

                                1850 yillarinda ingilterenin, sisi eksik olmayan sehri Londrada calismalarini sürdüren Kekule, yorgun argin laboratuvardan oteline dönerken otobüste uyuyakaldi. tabii biraz sonra da rüya görmeye basladi. rüyasinda atomlar ziplayip oynayarak karsisinda dans ediyorlar, bazilari da el ele verip zincir seklinde bir halka meydana getiriyorlardi.

                                arabanin fren yapmasiyla kekule uyandi. fakat rüyasi ona cok seyler ögretmisti. gördüklerini formül haline getirip defterine kaydetti. rüyadan istifade ederek ortaya attigi teori ile meshur oldu ve kimya ilminde de büyük bir hamlenin öncülügünü yapti.

                                Aradan 15 sene gecti. bir kis günü Kekule, calisma odasinin söminesinde yanan odunlarin citirtisini dinlerken uyuyakaldi. pek tabii rüya görmeye basladi. yine rüyasinda atomlarin hoplayip ziplayarak raks etmekte oldugunu ve onlari birbirine kenetleyen zincirlerin de birer yilana benzedigini gördü. sonra yilanlardan biri aniden dönerek kendi kuyrugunu isirdi. bu esnada kekule uyaniverdi.

                                böylece karbon atomlarinin zincirler seklinde halkalar meydana getirebilecegini rüya sayesinde fark edebilmisti. bunun neticesi olarak ic yapisi cözümlenemeyen "benzen"in mahiyeti anlasildi


                                -varligin metafizik boyutu, M. Fethullah Gülen-


                                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X