evrendeki her seyi bir defada aciklayacak, eksiksiz birlesik kurami olusturmak cok zor. Bunun yerine, olaylari sinirli kapsamlarda tanimlayan kismi kuramlar bularak, diger etkenleri yok sayarak ya da bu etkenlere belirli sayilarla yaklasarak gelisme kaydettik. bugün bildigimiz kadariyla fizigin yasalari pek cok sayi icerir. -örnegin, bir elektronun elektrik yükünün büyüklügü, proton ve elektronun kütlelerinin orani gibi- ve bütün bu sayilari en aindan simdilik kuramdan umamayiz. bunun yerine, gözlem yaparak bu sayilari bulmali ve sonra onlari denklemlere koymaliyiz. bazilari bu sayilara temel sabitler diyor; bazilariysa uydurulmus unsur.
bakis aciniz ne olursa olsun dikkate deger gercek, bu sayilarin degerlerinin, hayatin gelismesini mümkün kilmak üzere titizlikle ayarlanmis olmasidir. örnegin, bir elektronun elektrik yükü sadece birazcik farkli olsaydi, yildizlarin elektromanyetik ve kütlecekimi kuvvetleri bozulur, ne hidrojeni ve helyumu yakabilir ne de patlayabilirlerdi. her iki durumda da hayat olmazdi. bütün bu kismi kuramlari yaklasimsal olarak birlestiren kuramdaki elektronun elektrik yükünün gücü gibi, öznel sayilarin degerlerini secerek gerceklere uyarlanmayi gerektirmeyen, eksiksiz, tutarli bir kuramin eninde sonunda bulunacagini umuyoruz.
böyle bir kuram arayisi fizigin birlestirilmesi olarak biliniyor. Einstein son yilarinin büyük bir bölümünü basariya ulasamadan birlesik kurami aramakla gecirdi, ama zaman, henüz olgunlasmamisti: kütlecekimi kuvveti ve elektromanyetik kuvvetler icin kismi kuramlar vardi, ancak nükleer kuvvet hakkinda cok az sey biliniyordu. dahasi, Einstein kuvantum kuraminin gercekligine inanmayi reddediyordu. ancak, görünen o ki bu, belirsizlik ilkesi cercevesinde yasadigimiz evrenin temel özelligi. bu nedenle basariya ulasilmis bir birlesik kuram bu ilkeyi icermek zorunda.
Böyle bir kurami bulma olasiligi simdi daha fazla, cünkü evrenle ilgili cok daha fazla sey biliyoruz. fakat kendimize fazla güvenme konusunda dikkatli olmaliyiz. daha önce aldanmistik! örnegin XX. yüzyilin basinda her seyin, süreklilik tasiyan maddenin esnekligi ve isi iletimi gibi özellikleriyle aciklanabilecegi düsünülüyordu. atom yapisinn ve belirsizlik ilkesinin kesfedilmesi, bu inanci kesin olarak sonlandirdi. sonra yine 1928'de, nobel ödüllü Max Born, Göttingen üniversitesinde bir grup ziyaretciye, "Bildigimiz fizik alti ay icinde bitecek" dedi. onun bu güveni, elektronu tanimlayan denklemin Dirac tarafindan henüz bulunmus olmasindan kaynaklaniyordu. o sirada bilinen ikinci parcacik olan protonun da benzeri bir denkleme göre tanimlandigi düsünüldügünden, bu durum kuramsal fizigin sonu olacakti. ancak, nötronun ve nükleer kuvvetin bulunusu, bu düsünceyi de yerle bir etti. bunlari söylerken, doganin nihai yasalarini arayisimizin artik sonunda yaklasmakta olabilecegimize dair tasidigimiz sakingan iyimserligin nedenleri var.
bakis aciniz ne olursa olsun dikkate deger gercek, bu sayilarin degerlerinin, hayatin gelismesini mümkün kilmak üzere titizlikle ayarlanmis olmasidir. örnegin, bir elektronun elektrik yükü sadece birazcik farkli olsaydi, yildizlarin elektromanyetik ve kütlecekimi kuvvetleri bozulur, ne hidrojeni ve helyumu yakabilir ne de patlayabilirlerdi. her iki durumda da hayat olmazdi. bütün bu kismi kuramlari yaklasimsal olarak birlestiren kuramdaki elektronun elektrik yükünün gücü gibi, öznel sayilarin degerlerini secerek gerceklere uyarlanmayi gerektirmeyen, eksiksiz, tutarli bir kuramin eninde sonunda bulunacagini umuyoruz.
böyle bir kuram arayisi fizigin birlestirilmesi olarak biliniyor. Einstein son yilarinin büyük bir bölümünü basariya ulasamadan birlesik kurami aramakla gecirdi, ama zaman, henüz olgunlasmamisti: kütlecekimi kuvveti ve elektromanyetik kuvvetler icin kismi kuramlar vardi, ancak nükleer kuvvet hakkinda cok az sey biliniyordu. dahasi, Einstein kuvantum kuraminin gercekligine inanmayi reddediyordu. ancak, görünen o ki bu, belirsizlik ilkesi cercevesinde yasadigimiz evrenin temel özelligi. bu nedenle basariya ulasilmis bir birlesik kuram bu ilkeyi icermek zorunda.
Böyle bir kurami bulma olasiligi simdi daha fazla, cünkü evrenle ilgili cok daha fazla sey biliyoruz. fakat kendimize fazla güvenme konusunda dikkatli olmaliyiz. daha önce aldanmistik! örnegin XX. yüzyilin basinda her seyin, süreklilik tasiyan maddenin esnekligi ve isi iletimi gibi özellikleriyle aciklanabilecegi düsünülüyordu. atom yapisinn ve belirsizlik ilkesinin kesfedilmesi, bu inanci kesin olarak sonlandirdi. sonra yine 1928'de, nobel ödüllü Max Born, Göttingen üniversitesinde bir grup ziyaretciye, "Bildigimiz fizik alti ay icinde bitecek" dedi. onun bu güveni, elektronu tanimlayan denklemin Dirac tarafindan henüz bulunmus olmasindan kaynaklaniyordu. o sirada bilinen ikinci parcacik olan protonun da benzeri bir denkleme göre tanimlandigi düsünüldügünden, bu durum kuramsal fizigin sonu olacakti. ancak, nötronun ve nükleer kuvvetin bulunusu, bu düsünceyi de yerle bir etti. bunlari söylerken, doganin nihai yasalarini arayisimizin artik sonunda yaklasmakta olabilecegimize dair tasidigimiz sakingan iyimserligin nedenleri var.
Yorum