İnsan; eşya ve hâdiselerin mahiyetini kavrayacak akıl ile mücehhez kılınmış, kendisine ilim ihsan edilmiş yegâne canlıdır. Hz. Âdem’in (as) diğer mahlûkâttan farkı, kendisine ilimlere anahtar olacak Esmâ-i İlâhiye’nin öğretilmiş olmasıdır. Zaten insana ‘eşref-i mahlûkât’ pâyesinin verilmiş olması da bundandır.
İlim, bir şeyi olduğu gibi kavrama ve anlama (hakikatin bilgisi) mânâsındadır ki, Yüce Yaratıcı’nın sınırsız ve mutlak sıfatlarından biridir. İnsanın öğrenmelerinin çoğu, tecrübelere dayanır. Bilgilerini genelde gayret ve istekle (kesbî) elde eden insanoğlunun bilgisi sınırlıdır. Onun bazı öğrenmeleri de kalbine akan bir ilhamın vesilesiyle olup, vehbîdir.
İlim, Hz. Âdem’e (as) verildiğinde, o bezmde bulunan diğer varlıklar karşısında O’na (as) bir üstünlük kattığı gibi, günümüzde de bir kuvvet ve üstünlük vesilesidir. İlmî gelişmelerin seyri gösteriyor ki, gelecekte çok şey gücünü, ilimden alacaktır. İlim ve teknolojiye sahip devlet ve milletler, diğer milletler üzerinde hâkimiyet kurmuşlardır. Bu sebeple, ilme sahip olma meselesi devletler için stratejik önemi hâizdir. Dünyada söz sahibi olmak isteyen devletler, ilmî araştırmalarda diğer ülkelerin önüne geçmeyi kendi toplumlarına hedef göstermektedir.
İnsan nesli var edildiğinden beri, ihtiyaçlarının temini için çalışmış ve varlıkla alâkalı sürekli yeni bilgiler öğrenmiştir. İhtiyaçlarının yanında, merak hissi, âlemi keşfetme ve ondan faydalanma arzusu da insanı araştırmaya iten diğer mühim sâiklerdir.
İlim, bir şeyi olduğu gibi kavrama ve anlama (hakikatin bilgisi) mânâsındadır ki, Yüce Yaratıcı’nın sınırsız ve mutlak sıfatlarından biridir. İnsanın öğrenmelerinin çoğu, tecrübelere dayanır. Bilgilerini genelde gayret ve istekle (kesbî) elde eden insanoğlunun bilgisi sınırlıdır. Onun bazı öğrenmeleri de kalbine akan bir ilhamın vesilesiyle olup, vehbîdir.
İlim, Hz. Âdem’e (as) verildiğinde, o bezmde bulunan diğer varlıklar karşısında O’na (as) bir üstünlük kattığı gibi, günümüzde de bir kuvvet ve üstünlük vesilesidir. İlmî gelişmelerin seyri gösteriyor ki, gelecekte çok şey gücünü, ilimden alacaktır. İlim ve teknolojiye sahip devlet ve milletler, diğer milletler üzerinde hâkimiyet kurmuşlardır. Bu sebeple, ilme sahip olma meselesi devletler için stratejik önemi hâizdir. Dünyada söz sahibi olmak isteyen devletler, ilmî araştırmalarda diğer ülkelerin önüne geçmeyi kendi toplumlarına hedef göstermektedir.
İnsan nesli var edildiğinden beri, ihtiyaçlarının temini için çalışmış ve varlıkla alâkalı sürekli yeni bilgiler öğrenmiştir. İhtiyaçlarının yanında, merak hissi, âlemi keşfetme ve ondan faydalanma arzusu da insanı araştırmaya iten diğer mühim sâiklerdir.
Yorum