insanligi bunaltan, celiskiden celiskiye sürükleyen korkunc gölgeleri hep görmemezlikten geliyoruz. Marksist sosyoloji ve dünya tarihine konan yanlis yorum ambargosu, öylesine icimize sindirilmistir ki, medeniyet kavramina bile tarif bulamamisiz.
Dünya tarihinde Roma vahsetini medeniyetin baslangici görmek, buna karsilik tarihin en büyük medeniyetini temsil eden Selcuklu ve daha sonra osmanli devrini yasanmamis farzetmek, gercek ilim adina sadece cirkin bir gaflet degil, ayni zamanda büyük bir utanc vesikasidir.
Yine Afrikanin insanlik tarihindeki önemli yerini görmemezlikten gelerel, evrim safsatasi üzerine kurulu Marksist sosyolojiyi vazgecilmez ilim gibi göstermek de, tam manasiyla cirkin bir piskinliktir.
Evrim balonu söndügüne göre, iptidai insan kavramiyla kurulmus olan Marksist sosyolojiyi nerede saklayacagiz? bunun icin yapilmasi gereken sey, medeniyet tarihinde gaflet devri diye bir raf hazirlamak ve Marksist sosyolojiyi, 19. yüzyilda baslayan ateist kavramlarla yan yana koyup, iptal edilmis bir seri halinde unutmaya terketmektir.
Simdi, insalik tarihi adina, bu cirkin gölgeleri gercegin üzerinden kaldiracagiz.
Önce tarihi hadiseleri akilalmaz bir tezad icinde yargilama aliskanligindaki putu yikmak istiyorum.
Tarihi seyrederken, önce medeniyet kavrami acisindan cok ciddi ve tarafsiz bir kronoloji yapmak gerekir. cünkü medeniyet, kesinlikle teknolojik gelisme demek degildir. onun temel yapisi:
a- insan ve cinsiyet esitligi
b- insanlik sevgisi ve insana saygi
c- ilmin cihansümul ve bagimsiz olusu
d- bütün bu prensiplerin dünyaya yayginlastirilmasi gibi,
gercek manevi esaslara dayanir.
Tarihi incelerken, bu prensiplerin hangi caglarda var oldugunu tespit etmek esasdir. yoksa, yalanci magara adami masallariyla tarih tasnif edilmez.
yine tarihi tetkik ettigimiz zaman, bu prensiplerin zaman zaman gelistigini, zaman zaman söndügünü görürüz. yoksa marksist bir kafa ile tarihi Eski, Orta ve Yenicag diye tasnif etmek, gelismis maymun masalina canak tutmaktan farksizdir.
Dünya tarihinde Roma vahsetini medeniyetin baslangici görmek, buna karsilik tarihin en büyük medeniyetini temsil eden Selcuklu ve daha sonra osmanli devrini yasanmamis farzetmek, gercek ilim adina sadece cirkin bir gaflet degil, ayni zamanda büyük bir utanc vesikasidir.
Yine Afrikanin insanlik tarihindeki önemli yerini görmemezlikten gelerel, evrim safsatasi üzerine kurulu Marksist sosyolojiyi vazgecilmez ilim gibi göstermek de, tam manasiyla cirkin bir piskinliktir.
Evrim balonu söndügüne göre, iptidai insan kavramiyla kurulmus olan Marksist sosyolojiyi nerede saklayacagiz? bunun icin yapilmasi gereken sey, medeniyet tarihinde gaflet devri diye bir raf hazirlamak ve Marksist sosyolojiyi, 19. yüzyilda baslayan ateist kavramlarla yan yana koyup, iptal edilmis bir seri halinde unutmaya terketmektir.
Simdi, insalik tarihi adina, bu cirkin gölgeleri gercegin üzerinden kaldiracagiz.
Önce tarihi hadiseleri akilalmaz bir tezad icinde yargilama aliskanligindaki putu yikmak istiyorum.
Tarihi seyrederken, önce medeniyet kavrami acisindan cok ciddi ve tarafsiz bir kronoloji yapmak gerekir. cünkü medeniyet, kesinlikle teknolojik gelisme demek degildir. onun temel yapisi:
a- insan ve cinsiyet esitligi
b- insanlik sevgisi ve insana saygi
c- ilmin cihansümul ve bagimsiz olusu
d- bütün bu prensiplerin dünyaya yayginlastirilmasi gibi,
gercek manevi esaslara dayanir.
Tarihi incelerken, bu prensiplerin hangi caglarda var oldugunu tespit etmek esasdir. yoksa, yalanci magara adami masallariyla tarih tasnif edilmez.
yine tarihi tetkik ettigimiz zaman, bu prensiplerin zaman zaman gelistigini, zaman zaman söndügünü görürüz. yoksa marksist bir kafa ile tarihi Eski, Orta ve Yenicag diye tasnif etmek, gelismis maymun masalina canak tutmaktan farksizdir.
Yorum