Ynt: SERÇELERİN ŞARKISI
Karim, ailesine bakmaya, onları korumaya çalışan bir babadır. İki kızı, bir oğlu ve karısıyla, köyünde yaşamaktadır. İş olarak Deve Kuşu Çiftliğinde çalışmaktadır. Maaşı azdır, işi zordur, hayat borçlarla yürümektedir ama mutludur.

Akşam evine geldiğinde karısı ve çocuklarıyla mutlu anlat geçirir ta ki her şey, Karim’in sorumluluğundaki deve kuşlarından birinin başka birinin hatası yüzünden kaçmasıyla değişmeye başlar.










Gösteriş günahtır Karim, sen sadesin, onun içinde mutlusun, huzurlusun, bırak kapın kahverengi kalsın, Haniyeh, Hussein ve karın Nergis mutlu olsun ama Karim dinlemez, artık duyamaz, çünkü şehrin içinden getirdikleri onu ezmeye başlar. Yırtıcı olur, motor sırası dinlemez, sahte taşıma belgesi çıkartır anlayacağınız bu gün” yırtmak için” her şeyi yapan insanlar gibi olur, öyle ki artık Karim’in şehirde yaşayan birinden farkı bile olmaz, unutmuştur da kızının işitme cihazını, varsa yoksa biriktirmektir, daha çok şey taşımaktadır bahçeye ve bir gün olan olur, o “bahçedeki” çöpler, başına yıkılır Karim’in..



Karim, ailesine bakmaya, onları korumaya çalışan bir babadır. İki kızı, bir oğlu ve karısıyla, köyünde yaşamaktadır. İş olarak Deve Kuşu Çiftliğinde çalışmaktadır. Maaşı azdır, işi zordur, hayat borçlarla yürümektedir ama mutludur.

Akşam evine geldiğinde karısı ve çocuklarıyla mutlu anlat geçirir ta ki her şey, Karim’in sorumluluğundaki deve kuşlarından birinin başka birinin hatası yüzünden kaçmasıyla değişmeye başlar.

Karim işten kovulur, çaresiz eve gelir. İşten kovulduğunda, orada onların sorumlusu olan adam ona kendi hakkı olan deve kuşu yumurtasını hediye eder. Karim eve geldiğinde yumurtayı kırar ve pişirir. O yumurta tanıdık olanlara dağıtılır. İşsizdir, zordur hayat artık ama o yumurta yine de paylaşılır, düstur budur, hayatta kalmak değildir salt mesele, üleştirmektir sevgiyi, nimeti.

Haniyeh, Karim’in kızıdır ve işitme cihazı kullanmaktadır, tam da Karim kovulmadan önce cihaz bozulmuştur ve değişmesi gerekmektedir. Karim her şeye rağmen Tahran’a gider, işitme cihazını gösterir ama artık tamir edilecek durumda değildir, yenisi alınmalıdır.

Karim perişan bir halde çıkar, motoruna biner, düşüncelere gark olur tam o anda bir adam, elinde telefonla Karim’in motoruna biner, “yürü” der, Karim anlamaz durumu, “neler oluyor” gibisinden mırıldanır ama adam sürmesini ister, Karim sürer, adamı bir yere bırakır ve para kazanır. Tuhaf, elindeki paraya bakar, mutlu olur, cebine koyar, artık yapacağı işi bulmuştur.

Tahran büyük bir şehir, büyük bir yaşam Karim’in köyü gibi değil, orada hayat başka. İnsanlar sürekli telefonlarda konuşuyorlar, sürekli sağa sola koşuyorlar, Karim’in köyü öyle bir yer değil. O dinginliğe alışmış, o paylaşmaya, o hayatı izlemeye, dinlemeye, onun kendisine fısıldadıklarını içinde öğütüp anlamlandırmaya. Ama görkemlidir hayat, binaları, zenginliği hatta çöpleri bile görkemlidir Tahran’ın..
Karim bu işe çok sevinir, amacı Hanyeh’e işitme cihazı almaktır ve bu performansla çalışırsa borçlarını kapatmaktır. Lakin hayat hiçbir zaman bize istediklerimizi vermez, bizi ele geçirir, tıpkı Karim’e yaptığı gibi.
Karim, Allah’ın sevdiği kulu, namazı niyazı bir, çocuklarını ve karısını seven biriyken, kentin çarkları arasına daldıkça değişmeye başlar, dedik ya, şehrin çöpü bile görkemli diye. Otobanın ortasında bir anda bir araba durur, hızla biri iner ve Karim’in motoruna biner, “yürü” der, Karim sürer, adam bir inşaata gelir, “dur” der, hızla iner ve inşaatta kaybolur, Karim o anda inşaatın yanına atılmış eşyaları görür. Televizyon anteni, eski pencereler, kapılar.

Karim uzunca bakar. Onun için bu eski, atılan şeyler çok değerlidir, ihtiyacıdır. Osırada geri gelir adam, Karim’e para verir, hızla gider. Karim paraya bakar, fazladır bu, adamın arkasından seslenir ama duymaz adam gider. Karim durur, paraya bakar, cebine koyar.
Erik alır o parayla Karim, önce bir kilo der ama fazla para almıştır, iki olsun der, motorunun arkasına bağlar lakin o para haramdır ya, torba delinir ve eriklerin yarısı akar gider. Suya gider, Tıpkı Allah’ın Rengi’ndeki gibi, suya. Biri onu korumaktadır ama nereye kadar günahtan kaçabilir ki insan? O inşaattaki atık eşyaları yavaş yavaş evine taşır Karim, kapı, pencere, soba, şu bu derken Şehrin artıkları Karim’in evinin bahçesine dolmaya başlar, öyle ki eskiden ağa olan yer şimdi gri bir yığındır ve Karim bazen içinde bile kaybolur.
Erik alır o parayla Karim, önce bir kilo der ama fazla para almıştır, iki olsun der, motorunun arkasına bağlar lakin o para haramdır ya, torba delinir ve eriklerin yarısı akar gider. Suya gider, Tıpkı Allah’ın Rengi’ndeki gibi, suya. Biri onu korumaktadır ama nereye kadar günahtan kaçabilir ki insan? O inşaattaki atık eşyaları yavaş yavaş evine taşır Karim, kapı, pencere, soba, şu bu derken Şehrin artıkları Karim’in evinin bahçesine dolmaya başlar, öyle ki eskiden ağa olan yer şimdi gri bir yığındır ve Karim bazen içinde bile kaybolur.

Biriktirmek nedir paylaşmanın yanında ey insan, der yönetmen o sahnede, çünkü insan biriktirdikçe, ihtiyacı olmayan şeyleri yanında tuttukça yaşamının daha kolay olacağını sanır ama aslında daha da zorlaşır. O birikenler yüzünden insan ne önünü görebilir, ne de yaşadığı, sevdiği, nefret ettiği insanları. Karim içinde durum bundan farklı değildir, başta da dedik ya, insanlığın sıkıntıları gibi başına gelen şeylerde aynıdır, aynı tepkileri verir. Karim damıtılmış, en saf halidir insanın belki de Adem’dir..


O işten kovulduğunda deve kuşu yumurtasını paylaşan Karim, Şehirden getirdiği, mavi bir kapıyı paylaşmaz komşusuyla. “Lazım, başkasına söz verdim” der, alır geri getirir karısının komşularına verdiği kapıyı. Karısı onun değiştiğini görür, çocukları görür, eskiden onlar için çatıya çıkıp anteni saatlerce tutan Karim yoktur, babaları bahçedeki hurdalıkta kaybolur.


Maddiyat içinde boğulur Karim, eşyalar, para vardır ama yüzü daha fazla asılmaktadır, neler olmaktadır, acaba nedir “bu” içindeki tatminsizlik, nedir bu beğenmiyor oluş? Kırmızı kutulu çay ile yeşil kutulu çay arasında eskiden bir tercih yapmazken şimdi neden durup ısrarla yeşil kutulu çay istemektedir? Akşam eve geldiğinde neden mutsuzdur, nereden gelmektedir bu tatminsizlik? Daha fazla çalışsa, evet, daha fazla şey getirse eve belki her şey yoluna girer değil mi?
Gösteriş günahtır Karim, sen sadesin, onun içinde mutlusun, huzurlusun, bırak kapın kahverengi kalsın, Haniyeh, Hussein ve karın Nergis mutlu olsun ama Karim dinlemez, artık duyamaz, çünkü şehrin içinden getirdikleri onu ezmeye başlar. Yırtıcı olur, motor sırası dinlemez, sahte taşıma belgesi çıkartır anlayacağınız bu gün” yırtmak için” her şeyi yapan insanlar gibi olur, öyle ki artık Karim’in şehirde yaşayan birinden farkı bile olmaz, unutmuştur da kızının işitme cihazını, varsa yoksa biriktirmektir, daha çok şey taşımaktadır bahçeye ve bir gün olan olur, o “bahçedeki” çöpler, başına yıkılır Karim’in..

Ayağı kırılır, ciddi biçimde yaralanır, öyle ki ölecek denir ama Karim yaşamaya devam eder, peki şimdi ne olacaktır Karim? Sen de yoksun, nasıl doyacak çocuklar, nasıl ödenecek borçlar, nasıl gülecek ailen?
Hayat, tıpkı bir derenin akışı gibidir, neden, nereye, nasıl aktığını düşünürsen, akışını değiştirip kendine çevirmeye çalışırsan seni boğar Karim ama bırakırsan kendini o dereye, bir saman parçası bile olsan yaşarsın, akar gider can, mutluluk, sıkıntı..
Ve komşular el uzatırlar Karim’e. Dayılar, akrabalar herkes yetişirler, aç kalacak değillerdir ya, o onlarla yumurtasını paylaşmıştır, ekmeğini bölüşmüştür, onu bu halde bırakacak değillerdir ya. Olsun varsın bir zamanlar mavi kapıyı vermemiş olsun, olsun bir zaman ihtiyacı olmayan şeyleri paylaşmamış olsun.
Hayat, tıpkı bir derenin akışı gibidir, neden, nereye, nasıl aktığını düşünürsen, akışını değiştirip kendine çevirmeye çalışırsan seni boğar Karim ama bırakırsan kendini o dereye, bir saman parçası bile olsan yaşarsın, akar gider can, mutluluk, sıkıntı..
Ve komşular el uzatırlar Karim’e. Dayılar, akrabalar herkes yetişirler, aç kalacak değillerdir ya, o onlarla yumurtasını paylaşmıştır, ekmeğini bölüşmüştür, onu bu halde bırakacak değillerdir ya. Olsun varsın bir zamanlar mavi kapıyı vermemiş olsun, olsun bir zaman ihtiyacı olmayan şeyleri paylaşmamış olsun.

Bahçedeki o döküntüler herkes tarafından alınıp götürülür, Karim bunları en başta acıyla izler ama her giden parçadan sonra hafifler, yaraları iyileşmeye başlar. Çocuğunun, karısının ve eşin dostun onu ne kadar sevdiğini görür, utanır kendisinden, o bunları ne zaman görmeyi unutmuştur?

Karim iyileşir, kayıp deve geri gelir, hayat eski haline geri döner. Hayatta böyledir, insan bir hastalığa tutulur, iyileşir geri döner. Ama bazen, bazı sebeplerden bizler de saplanırız o “çöplere”, o “nefsimize” yenilip insanlığımızı unuturuz, paylaşmayı, neden geldiğimiz idrak edemeyiz.
Yorum