29/12/2007
Bismillahirrahmanirrahim,
Mübarek Gadir bayramı münasebetiyle tüm müminleri, İslam dünyasının her yerindeki müslümanları ve Emirül Müminin’in taşıdığı özellikler ve sıfatlara kalplerinin derinliklerinden vurulmuş tüm özgür insanları tebrik etmekteyim. Bu arada, bu kutlu bayram münasebetiyle, tüm İran halkını, bu samimi toplantıya katılan sizleri ve özellikle de aziz ve mümin Kaşan halkını ve bu şehre mensup yüksek ulemayı ve Dini İlimler Havzası mensuplarını tebrik etmekteyim.
Değerli kardeşlerim ! Gadir meselesi bir kaç açıdan önemsenmeye ve incelenmeye değer bir konudur. Gadir bayramının, diğer bayramların benzeri olduğunu sanmamak gerekir. Her ne kadar İslami bayramların hepsinde çeşitli sembolik unsurlar ve anlamlar bulunsa da, Gadir bayramının taşıdığı anlamın çok daha farklı olduğunu unutmamalıyız.
Meselenin bir boyutu, İslam’ın ve İslami hareketin istikametiyle ilgili olup, bizim itikadlarımız içerisindedir. Bu, velayet boyutudur; İmamet’e ve İmam’ın peygamber tarafından, daha doğrusu Allahu teala tarafından nasbolunduğuna inanmak. Bu, konunun yalnızca tek bir boyutu... Eğer müslümanlar bu hadiseye tahkiki bir bakış açısıyla baksalar, şu manayı tasdik edeceklerdir ki, peygamberimizin ömrünün son yılında haccdan dönüşü sırasında, hacc yolundaki çölün ortasında, konuşmasının başı ve sonundaki o ifadelerle Emirül Müminin’in ismini anması, onu ‘ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır’ şeklinde tanıtması, Resul-ü Ekrem’in rıhletinden sonra İslam’da velayet ve devlet çizigisini tayinden başka hiç bir anlam taşımamaktadır. Yalnızca bu anlam... İslam dünyasındaki araştırmacılar, tarih boyunca bu anlamı hissetti ve peygamberimizin ifadelerinden bu anlamı çıkarttılar. Anlaşılıyor ki, İslam açısından devlet meselesi, yalnızca bir gücün İslam toplumunun başına geçerek devletin ve insanların hayatının düzen içerisinde idare edilmesi için çalışması demek değildir. İslam açısından mesele bundan ibaret değildir ve İslam’a göre devlet, İmamet’le anlam kazanmaktadır.
Bismillahirrahmanirrahim,
Mübarek Gadir bayramı münasebetiyle tüm müminleri, İslam dünyasının her yerindeki müslümanları ve Emirül Müminin’in taşıdığı özellikler ve sıfatlara kalplerinin derinliklerinden vurulmuş tüm özgür insanları tebrik etmekteyim. Bu arada, bu kutlu bayram münasebetiyle, tüm İran halkını, bu samimi toplantıya katılan sizleri ve özellikle de aziz ve mümin Kaşan halkını ve bu şehre mensup yüksek ulemayı ve Dini İlimler Havzası mensuplarını tebrik etmekteyim.
Değerli kardeşlerim ! Gadir meselesi bir kaç açıdan önemsenmeye ve incelenmeye değer bir konudur. Gadir bayramının, diğer bayramların benzeri olduğunu sanmamak gerekir. Her ne kadar İslami bayramların hepsinde çeşitli sembolik unsurlar ve anlamlar bulunsa da, Gadir bayramının taşıdığı anlamın çok daha farklı olduğunu unutmamalıyız.
Meselenin bir boyutu, İslam’ın ve İslami hareketin istikametiyle ilgili olup, bizim itikadlarımız içerisindedir. Bu, velayet boyutudur; İmamet’e ve İmam’ın peygamber tarafından, daha doğrusu Allahu teala tarafından nasbolunduğuna inanmak. Bu, konunun yalnızca tek bir boyutu... Eğer müslümanlar bu hadiseye tahkiki bir bakış açısıyla baksalar, şu manayı tasdik edeceklerdir ki, peygamberimizin ömrünün son yılında haccdan dönüşü sırasında, hacc yolundaki çölün ortasında, konuşmasının başı ve sonundaki o ifadelerle Emirül Müminin’in ismini anması, onu ‘ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır’ şeklinde tanıtması, Resul-ü Ekrem’in rıhletinden sonra İslam’da velayet ve devlet çizigisini tayinden başka hiç bir anlam taşımamaktadır. Yalnızca bu anlam... İslam dünyasındaki araştırmacılar, tarih boyunca bu anlamı hissetti ve peygamberimizin ifadelerinden bu anlamı çıkarttılar. Anlaşılıyor ki, İslam açısından devlet meselesi, yalnızca bir gücün İslam toplumunun başına geçerek devletin ve insanların hayatının düzen içerisinde idare edilmesi için çalışması demek değildir. İslam açısından mesele bundan ibaret değildir ve İslam’a göre devlet, İmamet’le anlam kazanmaktadır.
Yorum