Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

HER ZAMAN BİR İMAM VARDIR

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    HER ZAMAN BİR İMAM VARDIR

    HER ZAMAN BİR İMAM VARDIR


    Allah Teâla'nın hikmeti, insanların hidayeti için nasıl peygamberler gönderilmesini gerektiriyorsa, aynı şekilde peygamberlerden sonra da her asır ve zamanda insanların hidayetini sağlayacak bir imam ve liderin Allah Teâla tarafından belirlenip, vazifelendirilmesini de gerekli kılmaktadır. Böylece bu imam ve liderler, peygamberlerin getirmiş olduğu şeriat ve ilahi hükümlerin tahrif olup, zamanla büsbütün ortadan kaldırılmasını önleyecek, her çağın kendine has gereklerini belirleyip gösterecek, insanları Allah'a yönelmeye ve peygamberlerin yolunda yürümeye davet edecektir. Aksi takdirde insanoğlunun tekamül ve saadete kavuşması olan yaradılışın gayesi peygamberlerden sonra kesintiye uğrayıp akîm olacak, insanoğlu hidayet yolunu bulamayacak, enbiyanın şeriati zâyi olacak ve insanlar ne yapacaklarını bilemez bir halde kalakalacaklardır.

    Bu nedenle inanıyoruz ki, her peygamber gibi yüce İslam peygamberi Hz. Resulullah efendimizden sonra da her çağ ve zamanda bir imam varolmuştur: Ey iman edenler! Allah'tan sakının ve sâdık (doğru) olanlarla birlikte olun. [1]

    Arapça dil kurallarının da apaçık ortaya koyduğu gibi bu ayet, belli bir zamanla sınırlı değildir; ayetteki hükmün sürekli olması ve kayıtsız şartsız sadıklarla birlikte olunmasının emredilmesi; her zaman ve her çağda kendisine kayıtsız şartsız uyulması ve itaat edilmesi gereken masum imamlar ve ilâhî liderlerin varolduğunu göstermektedir. Nitekim Ehl-i Sünnet ve Şia müfessirlerinin pek çoğu kendi tefsir kitaplarında bu konuya değinmişlerdir. [2]

    İmametin Hakikati

    İmamet sadece zahirî bir iktidar ve yönetim makamından ibaret değildir, bilakis, pek ulvî bir manevî ve ruhânî bir makamdır da. Binaenaleyh İmam İslam devletini yönetmenin yanısıra, insanların din ve dünya işlerinin de tamamını yönetmek ve idare etmek durumundadır. O, insanların düşünce, fikir ve ruhlarını hidayet eder ve İslam peygamberinin (s.a.a) şeriat ve sünnetini her türlü sapma ve bozulmadan koruyarak Hz. Resulullah'ın (s.a.a) peygamberlikle görevlendiriliş nedeni olan ilahi gaye ve ülküleri gerçekleştirir.

    Hz. İbrahim Halil (a.s) nübuvvet ve peygamberlik yolunu katedip, çeşitli özel sınavları başarıyla geride bıraktıktan sonra Allah Teâla kendisine yüce İmamet makamını bağışlamakta, Hz. İbrahim (a.s) bu büyük makamın kendi soyundan gelen evlatlarına da lütfedilmesini dilediğinde, bu büyük makama zalimlerle günahkârların erişemeyeceği kendisine hatırlatılmıştır.

    Hani Rabbi, İbrahim'i birtakım türlü sınavlardan geçirmişti, o da bunları tam olarak yerine getirmişti. ( O zaman Allah, İbrahim'e Seni, şüphesiz, insanlara imam kılacağım! demişti. İbrahim ya soyumdan olanlar? deyince (Allah Benim ahdim (bu imamet makamı) zalimlere erişmez. (Senin soyundan, ancak masum olanlar erişebilecektir bu makama.) [3]

    Böyle bir makam ve derecenin zahiri hükumetle (bilinen anlamda siyasi bir devlet kurup, iktidarın başına geçmekle) hülasâ edilemeyeceği ve sadece bundan ibaret olmayacağı apaçık ortadadır. İmametin, daha önce de açıkladığımız şekliyle tefsir edilip, anlaşılmaması halinde yukarıdaki ayet net bir anlam ifade etmeyecektir.

    Biz inanıyoruz ki: Ulu'l Azm olan peygamberlerin tamamı, imamet makamına sahipti; tebliğle görevlendirilmiş oldukları şeyleri sadece tebliğ edip, bildirmekle kalmamış, aynı zamanda bunları fiili sahada da uygulamaya koyarak uygulamış ve fiilen tahakkukunu da sağlamış, insanların hem maddi, hem manevi önderi olmuşlardır. Bilhassa Hz. Resul-i Ekrem efendimiz (s.a.a) peygamberliğinin başlangıcından itibaren yüce imamet makamı ve ilâhî liderlik mevkiini de taşımaktaydı; yani onun yaptığı şey Allah'ın emirlerini sadece iblağ edip gerisine karışmamak değildi.

    İmamet çizgisi Hz. Resulullah efendimizden (s.a.a) sonra da onun soyundan masum olanlar vasıtasıyla sürmüş ve ilahî hidayet asla kesintiye uğramamıştır.

    Daha önce de imamet meselesinde verdiğimiz tarif ve tanımdan da anlaşılacağı üzere bu makama ulaşabilmenin oldukça ağır şartları vardır. Hem takva açısından (ki bu takva hiçbir günaha bulaşmayacak ve asla günah işlemeyecek, yani masumluğunu tamamen koruyacak ölçüde olmalıdır) hem ilim ve bilgi açısından, dinin bütün emir ve bütün hükümlerine eksiksiz şekilde vakıf olacak, bütün zaman, mekan ve şartlarda insanların mesele ve sorunlarına vakıf olup, bu sorunlara Allah'ın hükümleri çerçevesinde en mükemmel çözümleri getirebilecek birisi olmalı ve bu şartları taşıyabilmelidir. (Bu noktaya bilhassa dikkat edilmesi gerektiğini hatırlatırız.)




    ------------------------------------------

    [1]- Tevbe / 119.

    [2]- Fahr-i Râzî bu ayetin tefsiriyle ilgili detaylı açıklamalardan sonra şöyle demektedir: Bu ayet, masum olmayan ve hata edebilir olanların, masum olan hatasızlara uymalarının farz olduğunu göstermektedir ki, bu masumlar sâdık ve doğrular olarak tanımlanıyor. Binaenaleyh bu ayetteki hüküm gereğince, hata edebilir olanlar hata işlemez olan masumlara uymalı ve onlarla olmalıdırlar ki, masumlar onları hata işlemekten korusun. Bu hükmün belli bir zamana mahsus olmayıp, bütün zaman ve çağları kapsaması, her çağ ve zamanda bir masum ve hata işlemez bir velînin varolduğunu göstermektedir. Tefsir-i Kebîr, c:16, s:221.

    [3]- Bakara / 124.



    #2
    Ynt: HER ZAMAN BİR İMAM VARDIR

    İMAMET

    Şiâ açısından usul-u din ve İslam’ın temel ilkelerinden dördüncüsü İmamet’dir. İmam kelimesi arapça bir kelime olup, sözlükte de önder ve öncü anlamına gelmektedir. Ama istilah da ve İslam’a öz genel bir deyimle müslümanların liderine söylenmektedir. Şiâ ya göre İslam ümmetine peygamberlerden sonra imamlık yapacak, olan kişi masum olmalıdır ve masum, İmamdan maksad, günahdan uzak uzak ve peygamberin yerinde her hususda oturmağa layık olan bir şahsiyetdir. Ve aralarında olan farkı, peygamberle vahyin gelmesi, İmama ise, vahyin gelmesi, ve peygamber olmayışıdır. Oysa İmam peygamberin dininin koruyucusudur. Ümmete hak yolu göstermek için bir ışık ve, zamanın insanlarına tüm faziletlerce en üstün olanıdır.
    İmametin önemi ve Usul-u dinden olması İmamet görevi ve konusunun önemi aşağıda zikr olunan ayeti kerimiyle açıklığa kavuşmaktadır. Allah’u teala şöyle buyuruyor:

    “ Peygamber, Rabbinden sana indirilen mesajı ( Hz. Ali (a.s)ın hilafetini) ilet eğer bunu yapmazsan, onun elçisi olma görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur."

    Ehli sünnet alimlerininde tadik ettiği gibi bu ayet, Gadir-i Humda Hz. Ali (a.s)’ın hilafeti hakkında inmiştir. Örnek olarak ehli sünnetin büyük mufesir ve tarihcisi hafız Ebu Cafer Muhammed b. Ceriri Taberinin sözünü nakl ediyoruz.
    Bu ayet Gadiri Humda indikten sonra Peygamberi ekrem(s.a.a) şöyle buyurdu: Cebrail, burada durup bütün hacılara Ebu Talip oğlu Ali (a.s)ın benim, kardeşim vasim, Halifem ve benden sonra imam olduğunu duyurmam için Allah tarafından emir getirdi. O ana kadar İslamın hemen hemen tüm hükümleri beyan olunmuştu. Zikr edilen ayeti kelime diğer hükümlerin tamamlayıcısı olmaktadır. Yani peygamber tarafıdan Hz. Ali nin hilafeti beyanı, İslam nimetinin kemali ve tamamlanması anlamını taşımaktadır. Aynen Hazret tarafından hilafet konusu üretilmediği takdirde “Nübüvvet ve Risalet görevi yerine gelmemiştir.” Anlamı sözkonusu olmuştur. İşte bu özellikler imamet konusunun önemini ve islamın temel ilkelertinden biri olduğunu ortaya koymaktadır ehli beyt imamlarınca bize ulaşan bir çok sahih hadislerde imamet konusunun dini esas meselelerinden olduğu beyan olunmuştur. İmam Rıza (a.s) zamanının halifesi Memun tarafından Medine’den horasan’a hicret etmeğe mecbur edildiğinde, imam horasana girmeden, nişabur isminde bir şehre varıyorlar, İmamı karşılayan Ehli (beyt dostları Hazret’den hadis beyan etmelerini istiyorlar. Orada İmam beyan edeceği hadisin senedini atalarına sırasıyla nisbet vererek Resulullah (s.a.a) istinad ediyor ve şöyle buyuruyor: Allah’ın Resulü (s.a.a) şöyle buyurdular: Cebrail’den işittim ki Allah-u Teala şöyle buyuruyor:

    “Lailahe illellah (tevhid) benim kalemdir, kim o kaleye girerse (ihlasla birliğime şehadet getirirse) azabımdan kurtulmuştur."

    İmam bu hadisi beyan ettikten sonra bir az yürüdüler, tekrar halka dönüp şöyle buyurdular: Tevhid’in şartları vardır, ve ben de tevhid’in şartlarındanım.
    İmam Rıza (a.s) Tevhitle İmamet arasında olan önemli bir bağlantıyı, ve imametsiz tevhidin hiçbir zaman, bir tevhit toplumuna dönüşemeyeceğini açık bir dille beyan etmektedir. Dolayısıyla şialar, ümmetin maddi ve manevi alanda önderliğini yürütebilecek makamın ancak günahlardan ayrı olma sıfatıyla süslenmiş olan bir makam olabileceğini vurgulayarak o makamı (imameti) İslam’ın esas meselelerinden saymaktadırlar. Ve peygamberimizden sonra onun yerine geçebilecek makama (imamete) ancak Allah’ın irade ettikleri kişiler gelebilir görüşünü savunmaktadırlar. Nitekim Hz. İbrahim, İmamet makamına eriştikten sonra, Allah’tan kendi soyu için imamet makamını istediğinde Allah-u Teala cevaben şöyle buyuruyor:

    Senin soyundan olan zalimler benim ahdime (imametime) erişemez."

    Şia mezhebine mansub olanlar şuna inanıyor: Nas üzerine (Allah ve Resulü’nün emri icabı) Peygamber efendimizden sora ümmetin zahiri ve batini hidayetini üstlenen ve nübüvvetin özü olan imamet makamına ancak, Kur’an-ı Kerimin Ahzab suresi 33. Ayeti kerimesinde Allah’ın
    “Ey Ehli Beyt Allah sizden her türlü günah ve kusuru gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor” hitabına muhatab olan, Ehli Bey layıktır. Ve yine diğer bir hadiste İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur.

    “İmamet dinin yularıdır, Müslümanların düzeni, dünyanın islahı ve muminlerin izzetidir. İmamet İslam’ın gelişen kökü, yücelen dalıdır. İmam ile namaz, zekat, oruç, hac tamamlanır İmam ile zekat ve sadakalar çoğalır, İmam ile hadlar ve hükümler uygulanır ve sınırlar korunur."


    Peygamber-i Ekrem (s.a.a)’in kızı ve imamlar annesi Hz. Fatime (s.a) imametin önemiyle ilgili şöyle buyurmaktadır:

    “Allah bize itaati, halkın düzene girmesi için farz kıldı. İmametimizi tefrikadan korumak için koydu."
    ALLAH'ım Bütün Güzel Sözler Sana Söylemekle Güzeldir,Kırık Dökük de Olsa Kabul Eyle Sözlerimi.

    Yorum

    YUKARI ÇIK
    Çalışıyor...
    X