Asıl ismi "Bereket" olan Ümm-ü Eymen, Sa'lebe b. Amr'ın kızıdır. Zenci ve Habeşistanlı olan bu mübarek kadın, Resulullah'ın dadısı ve hizmetçisiydi. Bir rivayete göre ise Resulullah'ın babası Hz. Abdullah'ın hizmetçisiydi; babası vefat ettiğinde ise Resulullah'ın dadılık ve hizmetçiliğini üstlendi. Hatta Resulullah küçük yaşta annesi Hz. Amine ile Medine'ye gittiğinde, Medine yakınlarında annesi vefat edince, Ümm-ü Eymen de yanındaydı ve Mekke'ye onunla birlikte geri döndü.[1]
Daha sonraları Allah Resulü peygamberliğe erişince Ümm-ü Eymen de Resulullah'a ilk iman edenlerden olma şerefine nail oldu. Sonra Allah Resulü Hz. Hatice ile evlendiğinde onu azâd etti ve Übeyd. b. Zeyd ile evlendirdi. Bu evlilikten "Eymen" ismini verdikleri bir çocuk dünyaya geldi. Ümm-ü Eymen'in bu kocası "Hüneyn" savaşında, bir nakle göre de "Hayber" savaşında şehid olunca, Allah Resulü onu bu sefer evlatlığı olan meşhur sahabi "Zeyd b. Hârise" ile evlendirdi. Bu evlilikten ise "Üsâme" isminde bir çocuğu oldu. Allah Resulü, vefatına az bir zaman kala bir ordu hazırlayıp Hz. Ali (a.s) hariç bütün sahabeyi içinde yer verdiği orduya işte bu Üsâme'yi daha on sekiz yaşında iken komutan olarak tayin etmiş ve sahabeden bir çoklarının itirazlarıyla karşılaşmıştı. Allah Resulü ise ordudan ayrılanları lanetlemişti. Bu ordu hadisesi tarihte "Üsâme ordusu" olarak anılmaktadır.
Her halükarda Ümm-ü Eymen Allah Resulü'ne büyük bir muhabbet besliyordu, Resululah da onu çok seviyordu ve evlendikten sonra da sürekli evinde onun ziyaretinegidiyordu. Dolayısıyla iman ettikten sonra da hiçbir zaman Resulullah'ın ve nübüvvet hanedanının yanından ayrılmamış ve onlara hizmet etmekte kusur göstermemiştir. Bundan dolayı da defalarca Resulullah'ın (s.a.a) sevgi ve övgülerine mazhar olmuştur. İlk eşi şehid olduktan sonra "Kim cennetlik bir kadınla evlenmek istiyorsa, Ümm-ü Eymen'le evlensin"[2] buyurmuş, bunun üzerine Zeyd b.Hârise onunla evlenmeğe talip olmuştur. İmam Muhammed Bâkır (a.s) da bir hadisinde Ümm-ü Eymen'in cennetlik olduğuna şehadet etmiştir.
Yine defalarca "Annem Âmine'den sonra, annem benim Ümm-ü Eymen'dir; Ümm-ü Eymen benim ailemden kalan yâdigârdır"[3] buyurmuştur.
Daha sonraları Allah Resulü peygamberliğe erişince Ümm-ü Eymen de Resulullah'a ilk iman edenlerden olma şerefine nail oldu. Sonra Allah Resulü Hz. Hatice ile evlendiğinde onu azâd etti ve Übeyd. b. Zeyd ile evlendirdi. Bu evlilikten "Eymen" ismini verdikleri bir çocuk dünyaya geldi. Ümm-ü Eymen'in bu kocası "Hüneyn" savaşında, bir nakle göre de "Hayber" savaşında şehid olunca, Allah Resulü onu bu sefer evlatlığı olan meşhur sahabi "Zeyd b. Hârise" ile evlendirdi. Bu evlilikten ise "Üsâme" isminde bir çocuğu oldu. Allah Resulü, vefatına az bir zaman kala bir ordu hazırlayıp Hz. Ali (a.s) hariç bütün sahabeyi içinde yer verdiği orduya işte bu Üsâme'yi daha on sekiz yaşında iken komutan olarak tayin etmiş ve sahabeden bir çoklarının itirazlarıyla karşılaşmıştı. Allah Resulü ise ordudan ayrılanları lanetlemişti. Bu ordu hadisesi tarihte "Üsâme ordusu" olarak anılmaktadır.
Her halükarda Ümm-ü Eymen Allah Resulü'ne büyük bir muhabbet besliyordu, Resululah da onu çok seviyordu ve evlendikten sonra da sürekli evinde onun ziyaretinegidiyordu. Dolayısıyla iman ettikten sonra da hiçbir zaman Resulullah'ın ve nübüvvet hanedanının yanından ayrılmamış ve onlara hizmet etmekte kusur göstermemiştir. Bundan dolayı da defalarca Resulullah'ın (s.a.a) sevgi ve övgülerine mazhar olmuştur. İlk eşi şehid olduktan sonra "Kim cennetlik bir kadınla evlenmek istiyorsa, Ümm-ü Eymen'le evlensin"[2] buyurmuş, bunun üzerine Zeyd b.Hârise onunla evlenmeğe talip olmuştur. İmam Muhammed Bâkır (a.s) da bir hadisinde Ümm-ü Eymen'in cennetlik olduğuna şehadet etmiştir.
Yine defalarca "Annem Âmine'den sonra, annem benim Ümm-ü Eymen'dir; Ümm-ü Eymen benim ailemden kalan yâdigârdır"[3] buyurmuştur.
Yorum