[center]
Murtaza Mutahhari-Hicab

Hicab Sorununun Gerçek Yüzü
Tesettür, veya son asırda, kullanıldığı gibi hicab konusunda söz konusu edilen asıl şey; kadının toplum içine örtülü olarak mı, yoksa açık saçık olarak mı çıkması değildir
Söz konusu edilen şeyin özü, acaba erkeğin yararlanması ve kadının bedava mı olmasıdır? Acaba erkeğin, her yerde gördüğü her kadından —zina istisna olmak üzere— istediği şekilde zevk almaya hakkı var mıdır, yoksa yok mu?
Sorunların özüne bakan İslam cevap veriyor: Hayır, erkekler sadece; aile çevresinde evlenme kanunu çerçevesinde ve bir takım ağır sözleşmelerle birlikte, kadınlardan meşru kocaları olarak zevk alabilirler. Ama toplum, içinde yabancı kadınlardan istifade etmek kesinlikle, yasaktır. Aynı zamanda kadınlarında, aile kanunu dairesi dışında, erkeklere, kendilerinden faydalanma fırsatı vermeleri, her ne şekil ve suretle olursa olsun kesinlikle yasaktır1.
Sorun kadının ne yapması gerektiği seklindedir. Şöyle ki, kadın kapalı olarak mı dışarı çıkmalı yoksa çıplak olarak mı? Bu soruda söz konusu edilen şahıs kadındır. Hatta bazı çevrelerde sorun acıklı bir edayla-, kadının serbest mi olması daha iyidir, yoksa mahkum esir ve.hicab içinde mi olması? gibi ele alınıp sözkonusu edilmektedir. Fakat sorunun aslı ve özü bunlardan ayrı bir şeydir. Şöyle ki; acaba erkek, kadından cinsel zevk almak gibi bir hürriyete sahip midir?
Böylece .sorunun özü iki noktada merkezileşmektedir.- Zevk alma, tatmin olma isteği, ya meşru evlilik ve aile hayatı dairesinde karşılanmalıdır veya serbest bir şekilde toplum içerisinde de bu istek karşılanabilmelidir. İslam birinci şıkkın taraftarıdır.
İslam'a göre, cinsel zevk alma arzusunun, meşru eşler arasında ve aile dairesi içinde sınırlandırılması ruhi açıdan toplumun sıhhatinin korunmasına, ailevi açıdan,aile fertleri arasındaki ilişkilerin kuvvetlenmesine ve eşler arasında tam bir samimiyetin kurulmasına, sosyal açıdan ise toplumdaki aktif işgücünün en iyi şekilde kullanılması ve korunmasına sebebiyet verir. Kadının erkek karşısındaki konumu açısından ise bu sınırlama, kadının erkek karşısındaki değerinin yükselmesine neden olur.
İslam'daki hicab, ilhamını daha külli ve daha esaslı bir kaynaktan almaktadır. İslam gözle olsun, dokunma yoluyla
veya başka şekillerde olsun alınan cinsel zevklerin aile içinde ve meşru evlilik dairesi içerisinde sınırlandırılmasını, toplum içinde ise iş ve faaliyetle meşgul olunmasını ister. İçinde bulunduğumuz asırda, iş ve faaliyetleri cinsel zevklerle karıştıran batıdaki sistemin tam aksine olarak İslam, bu iki şeyi birbirinden tamamen ayırmak ister.
1 — Ruhsal Rahatlık
Kadınla erkek arasında bir sınır, perde olmaması hali ve serbest ilişki, cinsel heyecanları artırdığı gibi
seks isteğini, bir ruhi susamışlık ve doymak bilmeyen bir arzu haline getirir. Cinsel içgüdü, güçlü, derin ve
engin bir melekedir. Buna ne kadar itaat edilse, o kadar başıboş, kontrolü güç olmaktadır. Aynen fazla
yanıcı madde verildiğinde daha da alevlenen ateş gibi.Bu konuyu iyice kavramak için iki soruna dikkat et
memiz gerekir: /
Tarih, servet ve mal ihtirasından bahsettiği gibi cinsi sahadaki hırstanda bahseder. Buna göre insanoğlu para, servet toplama da, nasıl ki topladıkça daha çok ihtirasa kapılmışsa, cinsi konularda da, güzellere sahip olmada da bir sınır tanımamıştır. Haremlere sahip olanlar, gerçekte güçlerinden, makamlarından istifade edenler devamlı böyle ola gelmişlerdir.
«Sasaniler Devrinde İran» adlı kitabın yazarı Christine Sen kitabının dokuzuncu bölümünde şöyle yazmaktadır: «Husrev Pervizin av sahnelerini canlandıran Tagbostan taş kabartmasında Husrev Perviz' in hareminde bulundurduğu üç bin kadından yalnız bir kaçını görüyoruz. Bu padişah hiçbir zaman bu isteğinde tatmin olmuyordu. Nerede bekar kızları, dul ve evli kadınları haber verseler haremine getirtirdi. Ve
haremini değiştirmeye meylettiği zaman, taşradaki komutanlarına mektup yazar, bu mektuplarda istediği
kadınların vasıflarını belirtirdi. Komutanları ise mektupla belirtilen vasıflara uygun bir kadını nerede gör
seler, ona götürürlerdi.» Böyle olaylara eski tarihte sık sık rastlanır. Günümüzde bu akımlar harem şek.
linde değil de; ayrı şekilde yapılmaktadır. Şu farkla ki,günümüzde birinin Husrev Perviz veya Harun Reşid
gibi imkanlara sahip olması gerekmez. Bu zamanda,Husrev Perviz ve Harun Reşid'in sahip olduğu imkan-
ların binde birine sahip olan her erkek, batılılaşmanın sonucunda, onlar gibi cinsel arzularını yerine getire
bilir. , ;
Hiç düşündünüz mü, aşık olmanın insanlarda nasıl bir hiss olduğunu? Dünya edebiyatının önemli bir bölümü aşktan sözeder, edebiyatın bu bölümünde erkek, sevgilisini över; onun huzurunda yalvarır, ihtiyacını iletir; onu yüceltir, kendisini küçümser;.kendisini o sevgilinin en küçük iyiliğine muhtaç bilir. Hatta o derecede ki maşukunu (sevgilisini) şöyle över. «Yüz can mülkünü yarım bakışta satın alabilir, öyleyse bu işe niye girişmez durur.»
Bu nedir? Niçin insan diğer ihtiyaçları konusunda böyle düşün müyor? Şimdiye kadar paraya düşkün birinin para için, makama' düşkün birinin makam için şiir söylediğini gördünüz mü? Acaba şimdiye kadar birinin ekmek için şiir yazıp okuduğuna rastladınız mı. Niçin herkes şiir ve gazelden ayrı bir zevk alır? Niçin herkes Hafız'm divanından bu.kadar hoşlanır?
• Beşeri faaliyetlerde asıl temeli ekonominin oluşturduğunu söyleyenler ne kadarda yanlışlık yapıyorlar!
İnsan oğlu, maneviyatı için özel bir müziğe sahip olduğu gibi, kendi cinsel zevkleri için de özel bir müzik yapmıştır. Halbuki su ve ekmek gibi sadece maddi gereksinimleri için müzik yaptığı görülmemiştir. Bütün aşkların cinsel kökenli olduğunu iddia etmiyoruz. Hiç bir zaman Hafız, Sadi ve diğer şairlerin sadece cinsi içgüdülerin diliyle konuştuklarını söyleyemeyiz. Ancak şurası açıktır ki yazılan, söylenen şiir ve gazellerin büyük bir çoğunluğu erkek tarafından kadın için dile getirilmiştir. Erkeğin kadına olan yönelişinin ekmek ve suya olan ihtiyaç gibi karnı doyunca tatmin olacak türden olmadığını bilmemiz gerekir. Her durumda İslam bu ateşli içgüdünün ilginç gücüne dikkat çekmiştir. Kadına bakmanin ve kadınla yalnız kalmanın tehlikeleri hususunda ve zamanla kadın ve erkeği birbirine yaklaştıran içgüdülerin tehlikeleri konusunda birçok rivayet (hadis) vardır.
İslam, bu içgüdüye gem vurmak ve hayırlı yola yöneltmek için tedbirler düşünmüş, bu konuda hem kadınlar hem de erkekler için belli görevler koymuştur. Hem kadının hem de erkeğin uymakla görevli oldukları bu görevler karşı cinsten olana bakmakla ilgilidirler,
«Ey Muhammedi Mümin erkeklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini korusunlar...» Nur 30.
«Mümin kadınlara da, söyle.- Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini kendiliğinden görünen kısmı müstesna açmasınlar. Baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar...» Nur 33
Tesettür, veya son asırda, kullanıldığı gibi hicab konusunda söz konusu edilen asıl şey; kadının toplum içine örtülü olarak mı, yoksa açık saçık olarak mı çıkması değildir
Söz konusu edilen şeyin özü, acaba erkeğin yararlanması ve kadının bedava mı olmasıdır? Acaba erkeğin, her yerde gördüğü her kadından —zina istisna olmak üzere— istediği şekilde zevk almaya hakkı var mıdır, yoksa yok mu?
Sorunların özüne bakan İslam cevap veriyor: Hayır, erkekler sadece; aile çevresinde evlenme kanunu çerçevesinde ve bir takım ağır sözleşmelerle birlikte, kadınlardan meşru kocaları olarak zevk alabilirler. Ama toplum, içinde yabancı kadınlardan istifade etmek kesinlikle, yasaktır. Aynı zamanda kadınlarında, aile kanunu dairesi dışında, erkeklere, kendilerinden faydalanma fırsatı vermeleri, her ne şekil ve suretle olursa olsun kesinlikle yasaktır1.
Sorun kadının ne yapması gerektiği seklindedir. Şöyle ki, kadın kapalı olarak mı dışarı çıkmalı yoksa çıplak olarak mı? Bu soruda söz konusu edilen şahıs kadındır. Hatta bazı çevrelerde sorun acıklı bir edayla-, kadının serbest mi olması daha iyidir, yoksa mahkum esir ve.hicab içinde mi olması? gibi ele alınıp sözkonusu edilmektedir. Fakat sorunun aslı ve özü bunlardan ayrı bir şeydir. Şöyle ki; acaba erkek, kadından cinsel zevk almak gibi bir hürriyete sahip midir?
Böylece .sorunun özü iki noktada merkezileşmektedir.- Zevk alma, tatmin olma isteği, ya meşru evlilik ve aile hayatı dairesinde karşılanmalıdır veya serbest bir şekilde toplum içerisinde de bu istek karşılanabilmelidir. İslam birinci şıkkın taraftarıdır.
İslam'a göre, cinsel zevk alma arzusunun, meşru eşler arasında ve aile dairesi içinde sınırlandırılması ruhi açıdan toplumun sıhhatinin korunmasına, ailevi açıdan,aile fertleri arasındaki ilişkilerin kuvvetlenmesine ve eşler arasında tam bir samimiyetin kurulmasına, sosyal açıdan ise toplumdaki aktif işgücünün en iyi şekilde kullanılması ve korunmasına sebebiyet verir. Kadının erkek karşısındaki konumu açısından ise bu sınırlama, kadının erkek karşısındaki değerinin yükselmesine neden olur.
İslam'daki hicab, ilhamını daha külli ve daha esaslı bir kaynaktan almaktadır. İslam gözle olsun, dokunma yoluyla
veya başka şekillerde olsun alınan cinsel zevklerin aile içinde ve meşru evlilik dairesi içerisinde sınırlandırılmasını, toplum içinde ise iş ve faaliyetle meşgul olunmasını ister. İçinde bulunduğumuz asırda, iş ve faaliyetleri cinsel zevklerle karıştıran batıdaki sistemin tam aksine olarak İslam, bu iki şeyi birbirinden tamamen ayırmak ister.
1 — Ruhsal Rahatlık
Kadınla erkek arasında bir sınır, perde olmaması hali ve serbest ilişki, cinsel heyecanları artırdığı gibi
seks isteğini, bir ruhi susamışlık ve doymak bilmeyen bir arzu haline getirir. Cinsel içgüdü, güçlü, derin ve
engin bir melekedir. Buna ne kadar itaat edilse, o kadar başıboş, kontrolü güç olmaktadır. Aynen fazla
yanıcı madde verildiğinde daha da alevlenen ateş gibi.Bu konuyu iyice kavramak için iki soruna dikkat et
memiz gerekir: /
Tarih, servet ve mal ihtirasından bahsettiği gibi cinsi sahadaki hırstanda bahseder. Buna göre insanoğlu para, servet toplama da, nasıl ki topladıkça daha çok ihtirasa kapılmışsa, cinsi konularda da, güzellere sahip olmada da bir sınır tanımamıştır. Haremlere sahip olanlar, gerçekte güçlerinden, makamlarından istifade edenler devamlı böyle ola gelmişlerdir.
«Sasaniler Devrinde İran» adlı kitabın yazarı Christine Sen kitabının dokuzuncu bölümünde şöyle yazmaktadır: «Husrev Pervizin av sahnelerini canlandıran Tagbostan taş kabartmasında Husrev Perviz' in hareminde bulundurduğu üç bin kadından yalnız bir kaçını görüyoruz. Bu padişah hiçbir zaman bu isteğinde tatmin olmuyordu. Nerede bekar kızları, dul ve evli kadınları haber verseler haremine getirtirdi. Ve
haremini değiştirmeye meylettiği zaman, taşradaki komutanlarına mektup yazar, bu mektuplarda istediği
kadınların vasıflarını belirtirdi. Komutanları ise mektupla belirtilen vasıflara uygun bir kadını nerede gör
seler, ona götürürlerdi.» Böyle olaylara eski tarihte sık sık rastlanır. Günümüzde bu akımlar harem şek.
linde değil de; ayrı şekilde yapılmaktadır. Şu farkla ki,günümüzde birinin Husrev Perviz veya Harun Reşid
gibi imkanlara sahip olması gerekmez. Bu zamanda,Husrev Perviz ve Harun Reşid'in sahip olduğu imkan-
ların binde birine sahip olan her erkek, batılılaşmanın sonucunda, onlar gibi cinsel arzularını yerine getire
bilir. , ;
Hiç düşündünüz mü, aşık olmanın insanlarda nasıl bir hiss olduğunu? Dünya edebiyatının önemli bir bölümü aşktan sözeder, edebiyatın bu bölümünde erkek, sevgilisini över; onun huzurunda yalvarır, ihtiyacını iletir; onu yüceltir, kendisini küçümser;.kendisini o sevgilinin en küçük iyiliğine muhtaç bilir. Hatta o derecede ki maşukunu (sevgilisini) şöyle över. «Yüz can mülkünü yarım bakışta satın alabilir, öyleyse bu işe niye girişmez durur.»
Bu nedir? Niçin insan diğer ihtiyaçları konusunda böyle düşün müyor? Şimdiye kadar paraya düşkün birinin para için, makama' düşkün birinin makam için şiir söylediğini gördünüz mü? Acaba şimdiye kadar birinin ekmek için şiir yazıp okuduğuna rastladınız mı. Niçin herkes şiir ve gazelden ayrı bir zevk alır? Niçin herkes Hafız'm divanından bu.kadar hoşlanır?
• Beşeri faaliyetlerde asıl temeli ekonominin oluşturduğunu söyleyenler ne kadarda yanlışlık yapıyorlar!
İnsan oğlu, maneviyatı için özel bir müziğe sahip olduğu gibi, kendi cinsel zevkleri için de özel bir müzik yapmıştır. Halbuki su ve ekmek gibi sadece maddi gereksinimleri için müzik yaptığı görülmemiştir. Bütün aşkların cinsel kökenli olduğunu iddia etmiyoruz. Hiç bir zaman Hafız, Sadi ve diğer şairlerin sadece cinsi içgüdülerin diliyle konuştuklarını söyleyemeyiz. Ancak şurası açıktır ki yazılan, söylenen şiir ve gazellerin büyük bir çoğunluğu erkek tarafından kadın için dile getirilmiştir. Erkeğin kadına olan yönelişinin ekmek ve suya olan ihtiyaç gibi karnı doyunca tatmin olacak türden olmadığını bilmemiz gerekir. Her durumda İslam bu ateşli içgüdünün ilginç gücüne dikkat çekmiştir. Kadına bakmanin ve kadınla yalnız kalmanın tehlikeleri hususunda ve zamanla kadın ve erkeği birbirine yaklaştıran içgüdülerin tehlikeleri konusunda birçok rivayet (hadis) vardır.
İslam, bu içgüdüye gem vurmak ve hayırlı yola yöneltmek için tedbirler düşünmüş, bu konuda hem kadınlar hem de erkekler için belli görevler koymuştur. Hem kadının hem de erkeğin uymakla görevli oldukları bu görevler karşı cinsten olana bakmakla ilgilidirler,
«Ey Muhammedi Mümin erkeklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini korusunlar...» Nur 30.
«Mümin kadınlara da, söyle.- Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar. Süslerini kendiliğinden görünen kısmı müstesna açmasınlar. Baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar...» Nur 33
Murtaza Mutahhari-Hicab
Yorum