Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


    Önsöz

    İnsanlık tarihi, güç sahipleriyle zorbaların mahrumlarla mazlumlara reva gördüğü sayısız zulümlerle doludur. İşte bu mazlumlar ve mahrumlar, tarihin kimi dilimlerinde zorbalığa tahammül zilletini çiğnemiş ve bir peygamber, bir evliya veya diğer salih kullardan bir kulun ilâhî hürriyet çağrısına lebbeyk diyerek galeyana gelip zalimlere karşı ayaklanmış, uğruna kanını verip olmadık zorluk, sıkıntı, felâket ve müşkülatlara göğüs germek suretiyle insaf ve adalet esintisini kısa bir süre için de olsa elvan elvan hemcinslerine ulaştırmış, ama ne yazık ki çok geçmeden para, kuvvet ve hilenin de yardım ve desteğiyle gittikçe kabaran kibir, büyüklenme ve istikbar batağından yükselen leş kokusu adaletin elvan elvan kokan ıtrini bastırarak hak taraftarlarını yine rahatsız etmekte gecikmemiş ve bu arada insanlık ailesinin yarısını oluşturan "kadın", bu zulümden payını almakla kalmayıp çok daha fazla zulümlere de uğramaktan kurtulamamıştır. Kadının uğradığı bu zulümlerin yazılması halinde, beşeriyet tarihinin zulüm kitabından daha hacimli bir eser çıkar ortaya. Çünkü kadın, "erkeğin eşi" olduğundan onun çektiği bütün sıkıntılara ortak olmuş, kendisini ona siper etmiş ve zalimlerin zulmü veya devranın mihneti netecesinde kocasını kaybettiği zaman da bir aile çekirdeğinin bütün yükünü tek başına omuzlamak zorunda kalmıştır. Netice itibariyle ister baba evindeki kız, ister kocasının evindeki kadın, ister erkek kardeşinin bacısı konumunda olsun, kadın genellikle erkeğe oranla layık olduğu konumda bulunamamış, zayıf, hor, kimi zaman uğursuz veya en azından acınacak bir yaratık şeklinde telakki edilmekten kurtulamamıştır.


    Bu farklılık ve tezyif her ne kadar tarihin çeşitli dilimlerinde ve farklı toplumlarla kültürlerde inişli çıkışlı bir seyir takip etmişse de, gerçekte kadının aleyhine olacak şekilde yaygınlığını sürdüregelmiş, ancak, zamanın farklı dilimlerinde şartlardan doğan farklı renkler ve şekillere bürünmüştür. Cahiliyet dönemi araplarmm "kız çocuktan kurtulabilmek* için onu diri diri gömdüklerini hepimiz biliyoruz. Hz. Resulullah'la -sav-mutahhar Ehl-i Beyt'inin -s- ilâhi eğitim ve terbiyesi neticesinde sadr-ı islam döneminde kadın layık olduğu konuma yaklaştıysa da, islamî hilafet adı altında cehalet döneminin yeniden hortlatılmasıyla birlikte bu dönem çok kısa sürdü ve kadın yine eski konumuna itildi. Zaman geçtikçe bu durum daha da vahimleşti; zira islamm yobaz ve gerici zihniyetlerle yorumlanmaya çalışılması ve dinde var olmayan çeşitli sınır ve kuralların kadına zorla dayatılması bu sonucu kaçınılmaz kılmış ve daha çeyrek asır öncesine kadar da çoğu dindar geçinen yobaz çevrelerde kadın hor, zayıf ve aşağılık bir mahluk gibi görülmüştür.

    İşte durum bu minval üzereyken, ülkemizde çıkarlar arayan ve bu çıkarlar doğrultusunda toplum yapımıza siyasi ve kültürel açıdan sızmanın yollarını arayan emperyalizmle yerli yardakçıları, kadının bu konumunu bahane ederek "özgürlük ve eşitlik" sloganlarının çekici cazibesinin ardına gizlenip çıplaklık ve sorumsuzluk kültürünü yaymaya ve insanlarımızın zihinlerini zehirlemeye başladılar, bu yolda, diktatör Rıza Han yöntemiyle^ kadınların hicap ve tesettürlerine müdahele edecek kadar ileri gitmekten, zora ve şiddete başvurmaktan çekinmediler^).


    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    #2
    Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


    Rıza Han'ın bu sert yöntemi, onun yerine geçen oğlu Muhammed Rıza'nm(2) modern yönteminde sinsi bir renge büründü, sömürü bu kez daha ince bir hesapla olaya yaklaşacak ve şahın edebiyatında kadının konumu "cazibesine dayanılmayan, yürekler yakan alımlı güzel" olarak belirlenip "baştan çıkarıcıhğıyla iftihar eden kadın modeli, örnek kadın olarak sunulacaktı. Şahın mantığında hür ve dini kayıtlardan kurtulmuş kadının - ki bu modern kadındı - sosyal rolü ve konumu "erkeği baştan çıkarabilmek" ten ibaretti ve onun, bu yolda önüne çıkan bütün engelleri aşarak kadınlığını ispatlaması gerikiyordu !! Bu ahlâksız zihniyet kadını mahvetmekle kalmadı, toplumun diğer yarısını teşkil eden erkek nüfusun da kendi konumunu yadırgayarak "kadının çekiciliği" ne kapılmasına da neden oldu. Bu ihanet politikası neticesinde çok geçmeden islam ülkelerinin şehirleri gazinolar, gece kulüpleri ve diskoteklerle doldu; resmi ve gayri resmi mahfiller, caddeler, sokaklar, parklar, eğlence ve spor merkezleri, yüzme havuzlan ve sahiller, sömürü düzeninin bu alçakça politikasının tezahür merkezlerinedönüşerek iffetsizlik, ahlaksızlık ve fesad yuvaları haline geldi, genç nesil bu mekanlarda uyuşturularak zihinler dumura uğratılır oldu.

    "Erkeği baştan çıkaran kadın" modeli, gerçekte orjinali batıda olan ve oradan kopya edilen bir modeldir, ki batıda da, o diyarın insanının vazgeçemediği iki ilahı ve putu olan "ekonomik refah" la "alabildiğine haz ve zevk" uğruna kadın gerçek kimliğinden soyutlanarak batının maddeci felsefesinin mezbahanesinde kurban edilmiştir. Bu nedenledir ki batı medeniyetinde de kadın ya tüketim mallarının reklam ve satışına hizmet etmekte, ya da kendi kendisini reklam edip pazarlamaktadır. Her hal-ü kârda o, ne yazık ki egemen düzenin hizmetinde ve güdümündedir ve "egemen" in istediği doğrultuda ve onun ısmarlama yörüngesinde hareket etmektedir.

    Bütün bunlar dikkatle hatırlanıp gözönüne alındığında müslüman kadının gerçek kimliğine kavuşmasında İmam Humeyni'nin fiilen ve fikren ne kadar büyük bir payı olduğu ve çağın bu istisna dehâsının inanç, fikir ve eylem boyutlarında ne kadar yüce ufuklarda seyrettiği daha iyi anlaşılmaktadır. Kadına "zayıf yaratılmış eli hamurlu "ve" eve hapsolunması gereken yaratık" gibi tabirlerle yobaz açılardan bakıldığına yakından şahid olan ve diğer taraftan sömürü odaklarının hizmet ve güdümündeki "âfet kadın" ve "baştan çıkaran dilber" modelinin islam toplumlarını nasıl içten içe fesad ve ahlâksızlığa boğup onları gerçek hüviyet ve kimliklerinden uzaklaştırdığım gören İmam Humeyni -ks-Muhammedi öz islamın parlak maarifinin duru kevserinden faydalanarak ve paha biçilmez nebevî mirasla masum imamlar aleyhimusselamın eşsiz eğitim ve düsturları doğrultusunda tam islâmî ve müçtehidçe bir bakış açısıyla tefekkür ederek mücadeleci ve aydın bir taklid mercii ve mücahid konumuyla; kadının gerçek kimlik ve sorumluluğunu keşfedip onun asıl konumunu tanımlamayı başardı. İslam inkılâbıyla birlikte müslüman kadının gerçek öz kimliğine kavuşması bunun en bariz delilidir ki bugün bütün dünya bu muazzam gerçeğe gıptayla şahittir. Bu yandan sömürü odaklarının hizmetindeki medyanın aralıksız propagandaları ve diğer taraftan "samimi ve sofu müslüman" tiplemesi kalıplarında toplumun geleneksel yapısını ruhsuz, gerici ve yobaz kalıplara sokanların donuk düşünce ve mevcudiyetlerine rağmen İranlı müslüman kadınları sosyal ve siyasi sahnelerin bilfiil ve en etkin müdahillerine dönüştüren ve islam inkılâbının tahakkukuna bizzat şahid olan yabancı haber ajanslarıyla siyasi yorumculara çoğu zaman "İran inkılâbı yerine "çarşafların inkılâbı" dedirten gerçek, işte İmam'm -ks- bufevkalâde çarpıcı inanç ve aydın düşüncesiydi. Nitekim İran'da kadınlar sadece tağuti şehinşahlık rejimin devrilmesinde değil, aynı zamanda bu ülkede İslam Cumhuriyeti nizamının kurulması, onaylanması ve işlerlik kazanmasında da etkin bir rol oynadı ve eski rejimin siyasi yapı ve iğrenç politikası gereğince layık olduğu konum, beceri ve işlerden uzak düşürülüp kasten geride bırakılmış olmasına rağmen islam inkılabıyla birlikte süratle ivme kazanarak geçmişi telafi etmeye ve hakettiği konum, beceri ve geleceğe doğru güçlü adımlarla ilerlemeye başladı.




    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    Yorum


      #3
      Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


      İmam Humeyni'nin -ks- "islam toplumunda kadının rolü" ne nasıl baktığını en güzel açıklayan tablo, eski Sovyetler Birliği devlet başkanı Gorbaçof a yazdığı târihi mektubu*3) götüren İranlı üst düzey heyettekiyetkililerin ilginç terkibidir. Rahmetli İmam -ks- sembolik bir şekilde "dinadamı,üniversiteli ve kadın" dan oluşan bu heyetle "komünizmin artık öldüğü!" haberini bütün dünyaya ilan ediyor ve kapitalist batının da çöküşünün yakın olduğunu hatırlatarak Gorbaçofu İslama yönelmeye davet ediyordu. O bilge insanın, doğu blokunun çökmekte olduğu ve "artık komünizmin işinin bittiği" yolundaki teşhisinin isabet ve doğruluğu kadar; Gorbaçofa gönderdiği bu ilginç heyetin terkibinin de özel bir anlam ve mesaj taşıdığını kestirebilmek elbette ki zor değildi. İmam -ks-bu ilginç terkibi sunarken şöyle demekteydi Sovyetler'e: İslamın dirilişi ve gelecekte dünyanın egemenliği bu üç kesimin - müsluman dinadamı, müslüman üniversiteli ve müsluman kadın - güçlü ve becerili ellerine geçecek ve bunların doğru algılayış sıhhatli yorumlama ve vazifelerini gereğince yerine getirmeleri neticesinde komünizmle batı kapitalizminin harabeleri üzerinde cihanşümul islâmi inkılabın muazzam cenneti olanca haşmet ve çarpıcılığıyla yeşermeye başlayacaktır.

      İmam'ın -ks- bilfiil amelleri, direktifleri ve dinin muhkematı çerçevesinde ve tartışılmaz şer'i haklar dahilinde vermiş olduğu fetvalar ve takındığı tavırlar, kadının gerçek konumunun arayışı içinde bulunan bir nesil için mükemmel bir kılavuz olabilecek niteliktedir. Bugün sözde müslüman geçinen birçok ülkede islam adına kadına dayatılan ve gerçekte mukaddes şeriate aykırı olan kural ve mahdudiyetlerden gına gelmiş olan; diğer taraftan kadın haklan gibi cafcaflı laflarla "eşit haklar" vehmini fısıldayıp bizzat insanoğlunun doğasında taşıdığı fıtrî ayrıcalık ve farklılıkları görmezden gelmeye çalışan ve netice itibariyle aile yuvalarının temelini dinamitleyip toplumu manevî çöküntüye itenlerin bu tutumlarını "hakıkatçi" ruhlarıyla bağdaştıramayanlar, elinizdeki kitapla birlikte, Zehra-yı Merziyye'nin pâk soyundan(4) gelen bir muttakinin ileri ve aydın düşünceleriyle tanışma fırsatı bulacaklardır. Onun kitabında kadın, erkeğin eğitimcisi ve mürebbisi olup insanî ülkülerin tahakkukunun tezahür ettiği makamdır ki erkek, onun bağrından miraca yükselmektedir. Ona göre milletlerin bağrında yaşayan cesur ve "insanyetiştirici" kadınların ellerinden alınması halinde milletler izmihlalin dipsiz uçurumuna yuvarlanacaktır. Kendine has aydın bakış açısıyla ve seleflerinin sünneti ve geleneksel fıkıhtan ayrılmaksızın; garazkârların maksatlı propaganda vesilesine dönüştürdükleri "kadının boşanma hakkı" gibi sosyal bir çıbana dönüşmüş olan yüzlerce asırlık bir meseleyi "vekilin vekaletiyle boşanma" yoluyla^5) halleden de yine odur.

      Şimdi o değerli insanın bu husustaki görüş ve mesajlarını, Islami Irşad ve Kültür Bakanlığı Kültürel İlişkiler Genel Müdürlüğü - Bacılar Kültür İşleri Bölümü'nün de yardımlarıyla hazırlanmış olan elinizdeki eserde siz muhterem okuyuculara sunuyoruz. Her yazının başlığında seçilmiş olan paragrafın metni, İmam'ın -ks- konuşma veya mesaj tarihinin sıralamasına göre tanzim edildi ki bu arada tabiatıyle, İmam'ın telif ettiği eserlerinden aktardığımız bölümlerde bu tarih yerine eserin adı geçmektedir. Mesajlar ve konuşmalar için de sadece tarihi belirtmekle yetindik, ancak araştırmacı okuyucunun kaynağa müracaat etmek istemesi halinde bunu kolaylaştırabilmek için kaynağı da tam olarak kitabın sonunda aktarmayı ihmal etmedik.


      İmam Humeyni'nin -ks- Eserlerini Tanzim Ve Yayınlama Müessesesi



      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

      Yorum


        #4
        Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...

        Biz hanımların günümüzde en çok ihtiyaç duyduğumuz bir konu seçmizsiniz.Rabbim razı olsun kardeşim

        okuyup anlayıp pratıkte uygulayan kullarından eylesin.

        Yorum


          #5
          Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...

          [quote author=bintülhüda link=topic=14828.msg92176#msg92176 date=1277406059]
          Biz hanımların günümüzde en çok ihtiyaç duyduğumuz bir konu seçmizsiniz.Rabbim razı olsun kardeşim

          okuyup anlayıp pratıkte uygulayan kullarından eylesin.
          [/quote]
          Rabbim sizden razı olsun..
          Yüce mevlam bizleri hak ve hakikatten ayırmasın..
          İnşallah tamamını yayınlamaya muvaffak olurum...
          duanızı eksik etmeyin..


          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

          Yorum


            #6
            Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


            I- Fasıl

            BÜYÜK KADINLAR


            Hz. Sıddıkâ-i Tâhire Fâtımâ-i Zehra SelamuUah Aleyhâ (X) Doğumu (X) Melekutî Kişiliği (X) Evi ve Evinin bereketi (X) Karakter Yapısı
            (X) Dünya Kadın Günü Münasebetiyle Imam'ın -ks- Bazı Beyanatları Ve Mesajlarının Tam Metni
            Hz. Hatice SelamuUah Aleyhâ
            Hz. Zeyneb SelamuUah Aleyhâ
            Hz. Meryem SelamuUah Aleyhâ




            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

            Yorum


              #7
              Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


              Hz. Sıdıkâ-i Tâhire Fâtımâ-i Zehra Selamullah Aleyhâ Hz. Fâtıma'nın -s- Doğum Günü, Dünya Kadın Günü

              Yarın Dünya Kadın Günü<6>; bütün Kâinatın medar-ı iftiharı olan bir kadının günü ... Kızı zorba hükmederin karşısına dikilerek - herkesçe bilinen o meşhur - hutbeyi okudu, (7) o sözleri söyledi, neler söylediğini hepiniz bilirsiniz ... (1)

              Hicri Şemsi: 26. 2. 1358
              * * *
              (6) Kadln Günü: Hicri kameri Cemadi'ul Sâni'sinin 20'si, yani yüce islam peygamberi hz. Resulullah'm - sav - biricik klzl hz. Fatltnâ Zehra'nın -s- mübarek doğum günü, Iran İslam Cumhuriyeti'nde kadln günü olarak ilan edilmiş ve bu yerinde karar dünya müslümanlarl tarafından da büyük bir ilgi ve coşkuyla desteklenerek kabul edilmiştir,
              (7) Zalim yönetimlere karşı sözkonusu kahramanca hutbeyi okuyan - Hz. Zeyneb aleyhâselam - : Hz.'imam Ali'yle -s- Ümmül Müminin hz. FâtVna aleyhâselam'ln 3. çocukları ve ilk kızlarıdır. Hz. Resulullah'm - sav - evlatları Kerbelâ'da dönemin halifesi Yezid tarafından alçakça kılıçtan geçirildikten sonra Şühedadan geriye kalan kadınlarla çocuklar AŞura günü Yezid orduları tarafından zincirlere vundup esir edildi. Hz. Zeynep -s- bu esirler kafilesinin başinl çekmekte ve onlara teselli ve moral vermekteydi. Kerbelâ'dan Şam'a - dönemin halifesi Yezid'in başkenti - kadar yolu üzerinde rastladığı herkese Kerbelâ Şehidlerinin niçin canları pahasına Yezid iktidarının karşısına dikildiğini anlatmış ve bu muazzam Hüseynî klyamln tarihi mesajını insanlık dünyasına duyurmuştur.

              Eğer bir günün "Kadın Günü" olması gerekiyorsa hz. Fâtımâ-i Zehra selamullah aleyha'nm saadetli doğum gününden daha kıvançlı ve daha üstün hangi gün var? Vahy hanedanının medar-ı iftiharı olan ve aziz islam yoluna güneş gibi vuran kadın ...(2)
              hş: 15. 2. 59

              Büyük bir gün ... Öyle bir kadın geldi ki dünyaya, bütün erkeklere bedel. "Insan"ın örnek modeli olan bir kadın geldi, öyle bir kadın ki, insan olmanın kimliği bütünüyle onda tecelli etmiş. O halde -bu- gün, çok büyük bir gündür, siz kadınların günüdür.(3)
              27. 2. 59



              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

              Yorum


                #8
                Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


                Kadın Günü seçilme açısından en üstün - ve münasip - gün olan hz. Sıdıkâ-i Tahire'nin baştanbaşa saadet olan doğum günü münasebetiyle değerli İran milletine, bilhassa muhterem hanımlara tebriklerimi arzederim. Bu kutlu doğum günü, kadının insan sayılmadığı ve cahiliyet dönemindeki akrabaları ve yakınları nazarında varlığının "ailenin utancı ve yüzkarası" olarak telakki edildiği bir zaman ve mekanda vuku buldu. Böylesine bozulmuş ve dehşetengiz bir ortamda yüce islam peygamberi kadının elinden tutup cahiliyet geleneklerinin iğrenç batağından kurtardı. İslam tarihi hz. Resulullah sallallahu aleyhi ve âlih efendimizin bu yeni doğan yavrucağa - hz. Fâtıma'ya - fevkalâde saygı gösterdiğine şahittir, böylece - hz. Resulullah - kadının erkekten üstün olmasa bile, ondan geri de kalmayan özel bir büyüklüğe sahip olduğunu göstermek istemişlerdir. Binaenaleyh bugün, kadının hayat bulduğu ve onun toplumdaki büyük rol ve kıvancının temelinin atıldığı gündür.(4)
                4. 2. 60

                Şanlı İran Milletine, bilhassa değerli ve muhterem kadınlara kutlu olsun -bu- mübarek "Kadın Günü" !.. Allah'ın yeryüzündeki halifesinin yüce değerleri ve insanî faziletlerin temel taşı olan -bu- parlak unsurun şeref dolu kutlu günü!
                Bundan daha mübarek ve değerli olanı 20 Cemadi'ussani'nin - Dünya Kadın Günü olarak - seçilmesindeki pek yüce tercihtir; tarihin mucizelerinden ve varlık aleminin iftiharlarından olan bir kadının kıvanç dolu günü!(5)

                25. 1.61

                Mevlüd-ü A'zam hz. Fâtıma-i Zehra selamullah aleyhâ'nın mübarek doğum günü münasebetiyle siz bayanlar ve islam ülkelerinin bütün kadınlarına tebriklerimi bildirir ve Allah Tealâ'dan bütün muhterem kadınların, O'nun takdir buyurmuş olduğu yolda yürümesini ve - böylece - islâmî gayelere ulaşmalarını temenni ederim. Hz. Sıdıkâ'nın -s- doğum gününün "Kadın Günü" olarak seçilmesi kadınlar için büyük bir iftihardır; iftihar ve sorumluluk tabii!.(6)

                11. 12. 64


                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                Yorum


                  #9
                  Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...

                  Gerçekdende Çok Güzel Bir Konu
                  Eline ve Yüreğine Sağlık Kardeşim

                  Allah Razı Olsun

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


                    Mevcut rivayetlerin de ortaya koyduğu üzere hz. Resul-ü Ekrem efendimizle -sav- Ehl-i Beyt'in masum imamları -s- Arş' in gölgesinde nur idiler <?c\ nutfelerinin bağlanması ve tıynet açısından diğer insanlardan ayrıcalıklıydılar ve fevkalâde yüksek makamları vardır, nitekim Miraç Rivayeti'nde Cebrail -s- "Biraz daha yaklaşsaydım yanardım!" demektedir.^ veya kendileri şöyle buyuruyor: "Bizim Allah Teâlâ'yla öyle hallerimiz vardır ki ne mukarreb melekler bu hâle sahib olabilir, ne peygamberler,lpa:v) iktidar meselesi gibi birşeyden çok daha önce, masum imamların böyle bir makama sahib oluşları sözkonusudur, bizim mezhebimizin esaslarındandır bu. Ne devlet başkanı, ne kadı, ne de halife olmadığı halde, mevcut rivayetlerde de belirtildiği üzere hz. Zehra selamullah aleyhâ da bu makamlara sahiptir. Bu makamlar,yönetim ve iktidar vazifelerinden başkadır-ve çok daha ileridir -binaenaleyh "hz. Zehra selamullah aleyhâ ne devlet başkanı, ne kadı, ne de halife değildir" derken bizler gibi alelade oldukları ve manevi açıdan bizlerden üstün olmadıkları gibi - yanlış - bir mana çıkarılmamalıdır.
                    Velayet-i Fakih s: 43

                    Leyle't-il Kadr (Kadir Gecesi)' in^8) hakikatine delalette bulunduğuna ihtimal verdiğimiz şey, Burhan Tefsiri'nde(9> değerli Kâfi'den*10) naklolunan uzun bir hadis-i şeriftir, bu hadiste bir hırıstiyanın Musa bin Cafer hazretlerinden^11) "Hâ mîm. Apaçık olan kitaba andolsun. Gerçekten biz onu mübarek bir gecede indirdik, gerçekten biz uyarıp korkutanlarız. Ki onda - o gecede - her hikmetli iş ayrılır" w ayetinin tefsirini sorduğunda o hazretin şöyle cevap verdiği geçer: "Hâ mîm, hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve âlihi'dir; Apaçık Kitap müminlerin emirihz. Ali'dir, Mübarek Gece ise hz. Fâtımâ âleyhâselam'dır ^ Âdab'ussâlât s: 329

                    Çok değerli takibatlardan biri de, hz. Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi efendimizin hz. Sıdıkâ-i Tahire selamullah aleyhâ'ya öğretmiş olduğu hz. Fâtımâ tesbihatıdır(12) . Takibatların - namazdan sonra okunan dua ve zikirlerin - en efdalidir bu (w). Hadiste, 'bundan daha efdal bir takibat olmuş olsaydı hz. Resulullah efendimiz sallallahu aleyhi ve âlih, onu hz. Fâtımâ aleyhâ selam'a öğretirdi" buyrulmaktadır.
                    Adab'us Sâlat s: 377


                    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


                      Hazret-i Zehra'nın -s- Melekutî Kişiliği

                      Bir kadın için düşünülebilecek bütün boyutlar ve bir insan için tasavvur edilecek bütün - insani - boyutlar hz. Fâtıma-ı Zehra selamullah aleyhâ'da tezahür ve tecelli etmiş bulunmaktadır. Alelade bir kadın değildir o; ruhani bir kadın, melekuti bir kadın, kelimenin tam anlamıyla "insan" olan bir insan, insanlık denilen şeyin tıpatıp kendisi, kadın denilen gerçeğin bütünü, insan gerçeğinin tamamıdır o! Alelade bir kadın değildir o; kainatta insan şeklinde ortaya çıkmış melekutî bir varlıktır o; dahası, ilahi ceberuti bir varlığın "kadın" şeklinde tecellisidir o. Binaenaleyh, yarın "Kadın Günü" dür <?xx). insanda tasavvuru mümkün olan, kadında tasavvur edilebilecek bütün kemal kimlikleri -mükemmellikler - bu kadında toplanmış bulunmaktadır. Yarın, böyle bir kadının doğum günüdür işte. Nebilerin bütün vasıflarını kendisinde toplamış bir kadın ... Erkek olarak dünyaya gelmiş olsaydı, peygamber olurdu; eğer erkek olsaydı, hz. Resulullah'ın -sav- yerinde olacaktı ... O halde yarın "Kadın Günü" dür. Kadının bütün haysiyeti, kadının bütün şahsiyeti yarın yaratılmış oldu. Maneviyat, melekuti tecelliler, ilâhi tecelliler, ceberuti tecelliler melekî ve nâsutî - maddi - tecelliler hep bubüyük - kadında toplanmış durumdadır. Kelimenin tam anlamıyla "insan" dır o; kelimenin tam anlamıyla "kadın" olan bir kadın ... Kadının çeşitli boyutları vardır, tıpkı erkekte veya her insanda olduğu gibi ... Madalyonun tabiatla ilgili maddi yüzünde görülen bu - boyutu - insanın en aşağı ve en alt konumu ve mertebesidir, -kadın ve erkek için en aşağı mertebedir bu - maddi - hali. Ne var ki, işte bu en aşağı mertebeden "kemal" e doğru başlayan bir hareket sözkonusudur. İnsan, hareketli bir varlıktır; doğa mertebesinden gayb mertebesine, uluhiyette eriyip kaybolma derecesine kadar ... Hz. Sıdıkâ-i Tahire -s- için bu mâna ve bu gerçek mevcuttur işte. Tabiat ve doğa mertebesinden başlamış, bu mertebeden harekete geçmiştir ilk olarak ... Manevi bir hareket ... İlahi bir güçle, gaybî bir elle, hz. Resulullah'ın -sav- terbiye ve eğitimiyle merhale ve menzilleri katetmiş ve kimsenin ulaşamayacağı bir dereceye ulaşmıştır. O halde kadının bütün tecellileri - zamanın - yarın - ki diliminde - tahakkuk bulmuştur. Tam anlamıyla bir "kadın" varolmuştur yani. Yarın "Kadın Günü" dür. (7)
                      26 .2. 1358

                      Öylesine bir kadın geldi ki dünyaya; bütün erkeklere bedel!.. insanlığa örnek bir kadm geldi dünyaya; insanî hüviyet ve melekelerin tamamını kendi bünyesinde taşıyan bir kadın geldi dünyaya ...(8-)
                      27. 2. 1358

                      - Hz. Fâtıma Zehra seiamullah aleyha - vahy hanedanının medarı iftiharı bir kadın; aziz islamın yoluna güneş misali ışıyan bir kadın... Faziletleri, hz. Peygamber-i Ekrem -sav- ve onun masum ve mutahhar Ehl-i Beyt'inin -s- sınırsız faziletlerine denk bir kadın... Herkesin kendi açısından onun hakkında konuşmuş olduğu ve söyleyecekleri olan ve kimsenin hakkıyla övemediği, yeterince tanıyamadığı kadın... Vahy hanedanından ulaşan hadislerse muhatapların kapasitesi ölçüsünde olmuştur; denizi testiye sığdırabilmek elbette ki mümkün değildir. Hakkında başkalarının söylediği şeyler, onların idrak ve kavrayış kapasitesince olup, onun makamını tam anlamıyla tanıtmaya yetecek ölçüde değildir. O halde idraki pek güç bu şaşırtıcı - derecede büyük -mevzuyu kısa geçmek en iyisi.(9)
                      15 - 2. 1359

                      Umarım siz de kabul eder, uhdenizde bulunan vazifelerinizi yerine getirirsiniz. Önemli işlerden biri olan tahsil ve okuma sahasında da mücahede edin, islamı müdafaa ve savunma sahasında da. Bu her kadına, her erkeğe, büyüklü küçüklü herkese farz olan çok önemli işîerdendir(1O)
                      11. 12. 1364


                      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


                        Ben, hazreti Sıdıka selamullah aleyha hakkında hakkıyla konuşabilecek - onu gereğince tanıtacak kadar künhüne vakıf biri olarak görmüyorum kendimi, sadece, değerli Kâfi'de w Muteber senetle nakledilmiş bulunan bir rivayeti aktarmakla yetineceğim, bu rivayette hz. Sâdık selamullah aleyh*13' şöyle buyuruyor: "Hz. Fâtıma selamullah aleyhâ, sevgili babalarından sonra ancak 75 gün yaşayabildiler. Bu dünyada bulunmakta; hüzün ve dayanılmaz acılara tahammül etmekteydiler. Hazreti Cebrail-i Emin -s- o hazretin huzuruna gelir, başsağlığı dileyip tesellide bulunur ve gelecekte vuku bulacak bazı şeyleri anlatırdı ona. Rivayetten anlaşıldığı kadarıyla bu 75 gün zarfında hep böyle görüşme olmuş ve hz. Cebrail gidip gelmiştir, yani hz. Cebrail -s-pek sık uğramıştır o hazrete ... İlk sıradaki büyük peygamberler dışında Emin Cebrail'in -s- böylesine - sıkça - 75 gün gidip geldiği, gelecekte vuku bulacak onca olayı kendisine haber verdiği, gelecekte soyunun ve evlatlarının başına neler geleceğini bildirdiği bir başka şahıs olabileceğini sanmıyorum. Cebrail'in -s- o hazrete anlattığı şeyleri hz. Emir*14) yazıyordu, - yani - hz. Emîr -s- hz. Resulullah'ın -sav- vahy kâtipliğini yaptığı gibi hz. Fâtıma'nın da vahy kâtipliğini yapmıştır - bu arada şunu da hemen belirtelim ki - ahkâmın getirilmesi anlamında hz. Resulullah'a -sav- nazil olan o vahy hz. Resulullah'ın -sav- bu dünyadan göçüşüyle birlikte tamamlanıp son bulmuştur. - Hz. Ali -s- bu 75 gün zarfında hz. Sıdıkâ'nın kâtibi olmuştur. Cebrail'in -s- bir insana gelmesi basit bir hadise değildir; Cebrail 'in -s- herkese gelebileceği ve bunun normal birşey olduğu zannedilmesin ... Kendisine Cebrail'in -s- geleceği insanla, bizzat "Ruh-u A'zam", yani "en büyük ruh" olan hz. Cebrail -s- in makam ve mertebesi arasında bir tenasüp ve uyum olmalıdır - ki böyle bir hadise mümkün olabilsin - . İster bu inmenin, yani hz. Cebrail'in -s- inişinin, o veli veya peygamberin büyük ruhu vasıtasıyla olduğunu ve onun Cebrail'i aşağı mertebeye getirdiğini söyleyelim, ister bunun bizzat Allah'ın emriyle olduğunu ve Allah Teala'nın Cebrail'e -s- "git bu meseleleri ona söyle "buyurduğunu farzedelim, durum değişmeyecektir ... İster ehl-i nazarın - görüş ve bilgi sahibi olanların / çev / - söylediği birinci şekilde olduğu gibi, ister ehl-i zahirin - meselelerin ancak dış görünüşünü bilenlerin / çev / - söylediği 2. şekildeki gibi olsun; kendisine Cebrail'in geldiği kimsenin ruhuyla, bizzat en büyük ruh olan Cebrail -s- arasında bir tenasüp ve uyum olmadıkça mümkün değildir bu! Hz. Resul-ü Ekrem -sav-, hz. Musa, hz. İsa ve hz. İbrahim aleyhisselamlar gibi birinci sırada yer alan büyük peygamberler ve benzerleriyle, en büyük ruh olan hz. Cebrail -s- arasındaki bu uyum ve tenasüp, herkeste bulunabilecek bir tenasüp değildir; bundan sonra da başkası arasında olmamıştır bu. Hatta ben, masum imamlar arasında da, hiçbirinde böyle bir olay olduğuna ve hz. Cebrail'in -s- onlara indiğine rastlamış değilim. Sadece hz. Zehra selamullah aleyha'da görülmektedir bu; hz. Cebrail -s- bu 75 gün zarfında defalarca o hazrete gelmiş ve gelecekte soyunun, evlatlarının başına neler geleceğini anlatmış ve hz. Emir-el müminin hz. Ali -s- de bunları yazıp not etmiştir. Cebrail'in -s- söyleyip anlattığı meselelerden biri de, o hazretin soyundan gelen değerli ve şanlı evlâdı hazret-i Sahib selamullah aleyh'in^15) devriyle ilgilidir belki de ... İran hadiseleri - islam inkılabı / çev / - de bu devrin olaylarındandır belki, kimbilir ... Biz bilmiyoruz bunu, ama mümkün olabilir diyoruz. Hz. Zehra -s- hakkında daha birçok büyük faziletler de zikredilmiştir, ama bence bu, hepsinden daha büyük bir fazilettir. Peygamberlerden, üstelik her peygamber de değil, sadece birinci derecedeki büyük peygamberlerden -s- ve onlarla aynı manevî mertebede bulunan bazı evliyalardan başka kimseye hâsıl olmamıştır bu fazilet ... Bu yetmiş küsur gün boyunca hz. Cebrail'in -s-"müravede" de bulunmuş olması - sıkça ve teklifsizce gelip gitmesi bugüne kadar hiçkimse için tahakkuk etmiş değildir ve bu, sadece hazret-i Sıdıka selamullah aleyha'ya mahsus faziletlerdendir(ll).

                        11. 12. 1364



                        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


                          Benim kalem ve beyanım; uğruna ruhlar feda olası hazret-i Sahibuzzaman - hz. Mehdi - selamullah aleyha ülkesi olan bu ülkede hizmet, fedakarlık ve şehadet aşığı milyonlarca müslümanın görkemli ve geniş çaplı direnişini dile getirip Kevser'in, hazret-i Fâtıma selamullah aleyhâ'nın -bu- manevi evlatlarının sergilediği kahramanlıklar, yiğitlikler, hayırlar ve bereketleri ifade etmekten acizdir; bunlar hep islam ve Ehl-i Beyt'in hüneridir, "Âşura İmamı' nin*16) izinde yürümenin bereketlerinden kaynaklanan şeylerdir. (12)
                          16. 11. 1365

                          Kur'an-ı Said adıyla anılan hayat verici duaların bizim masum imamlarımıza ait oluşuyla övünürüz biz. İmamların Şâbaniye Münacaatı(17), hz. İmam Hüseyin bin Ali aleyhisselamın Arafat Duası*18),Muhammed soyunun Zebur'u olan Sahife-i Seccadiye*19) ve Allah Tealâ tarafından hz. Zehra-ı Merziyye'ye -s- ilham edilmiş olan Sahife-i Fâümiyye^20) ile de iftihar ederiz biz ... (13)
                          15. 3. 1368


                          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


                            Hazret-i Zehra'nın -s- Evi ve Bu Evin Bereketleri

                            Bugünkü İran'ın belki de on katı olan; Hicaz'dan Mısır'a, Afrika'ya ve daha nerelere, hatta kısmen de Avrupa'ya kadar uzanan o geniş ülkeyi idare eden ve müslümanların halifesi olan hz. Emir - el mü'minin Ali -selamullah aleyh toplumun içinde - öylesine sadeydi ki - tıpkı şurada oturan bizlerden biri gibiydi; hatta şu - kilim - bile w yoktu ayağının altında!.. Rivayette de geçtiği üzere, evlerinde sadece bir koyun postu seriliydi yere; gece hz. Fâtıma'yla -s- kendisi bu postun üzerinde yatardı, gündüzleri de aynı postun üzerinde devesine yem verir, devesinin yemini dökerdi. Hz. Peygamber efendimiz de -sav- böyleydi. İslam, budur.(14)
                            13. 4. 1358

                            Cahiliyet döneminin artıkları ve bunlar tarafından inceden inceye hesaplanmış "milliyetçiliği hortlatma" ve "ne haber geldi ne vahiy indi, hepsi de yalandı" w sloganıyla arap kavmiyetçiliği güdenlerin sapık ve maksatlı programlarıyla^21) islam giderek yok olmaya ve islâmî sistemi şehinşahlık sistemine dönüştürüp islamı ve vahyi yalnızlığa itmeye başlamışlardı ki ansızın, ilâhi vahyin usaresinden beslenmiş ve Resuller efendisi hz. Muhammed Mustafa'yla -sav- evliyalar efendisi hz. Ali'nin -s- elinde yetişmiş ve kadınların en yücesi olan Sıddıkâ-i Tahire -s-tarafmdan terbiye edilmiş fevkalâde büyük bir şahsiyet meydana çıkıp(22> kıyam etti ve eşi görülmemiş bir fedakârlık ve ilahi bir hareketle büyük bir hadise yaratıp zalimlerin sarayını başlarına yıkarak islam okulunu kurtardı(15)
                            26. 3. 1359

                            Hz. Fâtıma selamullah aleyha ve onun evinde yetişip terbiye almış sayıca 4-5 kişiden ibaret olup^23) hakikatte Allah Tealâ'nın bütünkudretini tecelli ettiren aile fertleri; bizi, sizi ve bütün insanlık alemini hayrette bırakan hizmetlerde bulunmuşlardır.(16)

                            18. 12. 1360

                            Tek odadan ibaret sade evinde, nurları şu basit topraktan göklerin tâ ötesine değin ve mülk âleminden melekut-i alâ âleminin ötesine varıncaya kadar bütün varlık âleminde ışıyan insanlar yetiştiren bir kadın... Allah Tealâ'nın selam ve salavatı, ilahi nurun azametinin tecelligâhı ve insan türünün en seçkinlerinin terbiye ve eğitim ocağı olan bu sâde fakirhaneye olsun!(17)
                            25. 1. 1361

                            Sadr-ı islamda, içinde 4-5 kişinin yaşadığı gecekondumsu küçük bir kulübe vardı, hz. Fatıma Zehra selamullah aleyha'mn balçıktan yapılma gecekondumsu küçük kulübesiydi bu! Şu fakirin kulübesinden w daha fakir ve daha basit hem de! Ama ne kadar bereketliydi... Birkaç kişilik o fakirhanin bereketleri o kadar fazlaydı ki, bütün bir insanlık âlemini nuraniyete garketmiş durumdadır ve insanın bu bereketlere ulaşabilmesi için çok yol alması gerekir daha ... Gecekondumsu fakirhanelerinde yaşayan bu basit kulübenin sakinleri, maneviyat açısından melekutilerin bile ulaşamayacağı yüksek bir derece ve mertebedeydiler. Eğitim ve yetiştirme sahasında ise, işte, islam beldelerinin neresine bakarsanız onların bereketleriyle dolu; bilhassa bizim ülkelerde ... Bunlar hep onların bereketleri sayesindedir.(18)
                            1. 1. 1362



                            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: KADININ KONUMU...İmam Humeyni’nin – Ks - Düşüncesinde...


                              Burhan Tefsiri'nde hz. İmam Bâkır'dan^24) -s- rivayet olunan bir hadis var, bazı maarif ve önemli sırlara değinmiş olması cihetiyle bu pekdeğerli hadisi teberrüken, olduğu gibi aktarıyoruz:
                              Burhan Tefsiri'nin yazarı rahmetullah aleyh, kendi ricali olan Şeyh Ebu Cafer Tusi'den - o da - Abdullah bin Iclan Sukunî'den şöyle rivayet edildiğini yazar: İmam Bakır aleyhisselam'm şöyle buyurduğunu duydum: Ali'yle Fâtıma'nın evi, Resulullah sallallahu aleyhi ve âîih'in evidir, evlerinin damı Rabb'ul âlemin'in arşıdır; evlerinin uç köşesinde bir çatlak vardır ki oradan Arş'a kadar vahyin miracından perde kaldırılmıştır, melekler sabah akşam, her zaman ve her saatte vahyle inerler onlara, oraya meleklerin inişinde kesinti olmaz, aralıksız inerler, bir grup inerken bir grup kalkar. Nitekim Allah Tebarek ve Tealâ ibrahim için göklerin perdesini nasıl kaldırıp ona, Arşı gösterdiyse ve Allah Tealâ onun görme gücünü nasıl artırdıysa; Muhammed, Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin aleyhimusselam'ında görme gücünü artırdı, öyle ki, onlar Arş'ı görmede ve başlarının üzerinde Arştan başka bir dam müşahede etmemekteydiler. Evlerinin damı, Rahman'm Arş'ından ibarettir onların; melekler ve Ruh'un miraçları onların evindedir, Yüce Yaratıcı'larmm izniyle. Her hal-ü kârda selam olsun onlara!" Ravi "her hal-ü kârda mı?" diye sorduğunu, hazretin de "her hal-ü kârda!" buyurduğunu, "böyle mi nazil oldu?" sorusunu da "evet" diye cevapladığını söyler. Bk: Burhan Tefsiri c: 4 s: 487

                              Âdab-ussalât s: 330

                              Hz. Fâtıma'nın -s- Ahlâkı

                              Bizler, bu aileyi örnek almalıyız; erkeklerimiz onların erkeklerini, kadınlarımız onların kadınlarını örnek almalı ... Hepimiz onların hepsini örnek olmalıyız. Onlar hayatlarını mazlumlardan yana olmaya ve ilâhi sünneti ihyaya adadılar. Biz de buna uymalı ve hayatımızı onlara adamalıyız. İslam tarihini bilenler bu ailenin her ferdinin mükemmel bir insan, hatta daha da öte, ilahi ve ruhanî bir insan gibi; mustaz'afları ortadan kaldırmak isteyenlere karşı milletler ve mustaz'aflar için kıyam ettiğini bilirler. (19)
                              22. 1. 1358

                              Örnek alınması gereken, hz. Zehra selamullah aleyhâ'dır, örnek, islam peygamberidir. Biz, ancak islamdaki bütün bu manaların - bizde -gerçekleşmesi halinde bir islam cumhuriyetine sahip olduğumuzu söyleyebilir, memleketimizin islâmi olduğunu iddia edebiliriz.(20)
                              8. 3. 1358

                              Hz. Fâtıma Zehra seîamullah aleyha'nın hükümete kar§ı hutbesi^25) ve hz. Emir'el mü'minin'in kıyamı ve o hazretin yirmi küsur yıllık sabrı(26) ve- bu sabrın yanısıra - mevcut hükümete - icabettikçe - yardımda bulunması ve sonra da islam uğruna fedakarlıkta bulunması ... Sonra da iki aziz oğlunun fedakarlığı ... İmam Müçteba - hz. İmam Hasan -s- ' nın(27> o çok büyük hizmeti; o hizmetle, zorba Emevî hükümetini^28)rüsva etti ... Ve değerli kardeşi hz. Seyyiduşşüheda'nın^29) hizmeti ... Hepimizin çok iyi bildiği şeyler bunlar ... Savaş teçhizatları az olduğu halde iman ruhu ve ilahi ruh onları öyle bir hale getirdi ki kendi çağlarının bütün zalimlerine galebe çaldılar, islamı dirilttiler; teçhizat ve sayıca azlığımıza rağmen, bizimle savaşa girişen bütün güçlere karşı direnmemiz için biz ve siz aziz kardeşler için örnek oldular; evliyalarımız aleyhimusseîam, müstekbirlere kimi zaman tebligat, kimi zaman da silahla karşı koymamız ve onları yerlerine oturtmamız gerektiğini gösterdiler bize; biz de onları örnek almakta ve, onlara uymaktayız.(21)
                              18. 12. 1360





                              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X