ONURLU ANNE VE BABALARA ÇAĞRI
Bir zamanlar çocuklarımıza Zeynep ismini, Fatıma ismini koyardık. Belki de her Zeynep dediğimizde kızımız, Hz. Zeyneb’i hatırlasın ve bize Zeyneb’i hatırlatsın diye. Rugeyye koyardık çocuklarımızın isimlerini, Rugeyye gibi üç yaşında olmasına rağmen babasına aşk duysun, ama Yezid askerleri başörtüsüne saldırdıklarında “babamı alın ama başörtümü” almayın diye örtüsüne sahip çıksın diye.
Çocuklarımızı öyle bir giydirirdik ki elbiseleri Hüseyin kokardı, Zeynep kokardı. Zeyneb’i, Hüseyin’i hatırlatırdı bizlere. Çocuklarımıza sadece Zeynep, Hüseyin, Fatıma ismini koymakla yetinmezdik, Zeyneb gibi, Fatıma yetiştirmeye çalışırdık onları.
Bir zamanlar bizim iffet gibi, namus gibi, doğruluk gibi, değerlerimiz vardı, bunlar için yaşardık. Bunlarsız hayatımızın bir değeri olmazdı çünkü hayat bunlarsız olmazdı. İmam Hüseyin’den öğrenmiştik onurluca yaşamayı ki, “zillet/onursuzca yaşam bizden uzaktır” diye haykıran oydu.
Ben ki Ali’nin kucağında büyümüşüm, Fatıma’nın göğsünde süt emmişim, ben mi onursuzca yaşayacağım? Rabbim benden bunu kabul eder mi? Ceddim peygamber, babam Ali, anam Fatıma bunu benden kabul eder mi? Dünyanın şerefli, onurlu ve özgür insanları Hüseyinlere onursuzca yaşamı yakıştırabilir mi?
İmam Hüseyinler, Hz Zeynepler onursuzca yaşamayı kabul etmiyorlar ama bugünün Hüseyinlerini, Zeyneplerini onursuzca yaşamaya davet ediyorlar.
Anneler, babalar Zeyneplerimizi, Fatımalarımızı ellerimizden alıyorlar. Dün Muaviye’nin çocuklara oynadığı oyunu, bugün çocuklarımıza oynuyorlar. O Emeviler ki çocuklarının isimlerini Ali koyanların başını kesiyorlardı ki, çocuklar Ali’yi tanımasın, Ali’yi hatırlamasın, Ali gibi yaşamasın. Ama İmam Hüseyin “yüz tane oğlum olsa ismini Ali, yüz tane kızım olsa ismini Fatıma koyardım” diye haykırıyordu. Siz çocuklarımıza Ali ve Fatıma’yı unutturmaya çalıştıkça, ben çocuklara Ali ve Fatıma’yı hatırlatacağım. Babam Ali gibi onurlu, anam Fatıma gibi namuslu olmayı öğreteceğim onlara. Başımı mı keseceksiniz, bana su mu vermeyeceksiniz, Ali Asgarımı mı oklayacaksınız eğer onursuzca yaşayıp isteklerinizi kabul edeceğime, sizler gibi namussuz ve onursuzca yaşayacağıma “ey kılıçlar doğrayın beni”.
Anneler, babalar kuzularınız elinizden gidiyor. Dershanelere gönderdiğiniz kızlar pastaneye, okula gönderdiğiniz kızlar parklara gidiyor. Erkeklerin iğrenç arzularına karşılık verdikleri oranda bir değere sahip olan, sokakta gezen birer et parçasına dönmüşler. Kimisi yüz elli kontöre, kimisi adi bir yüzüğe, kimisi “seni seviyorum” gibi ucuz bir yalana kullanılıyorlar. Allah için, Allah için kuzularınıza sahip çıkın, Zeynebi hatırlatın, Fatımayı anlatın onlara.
Bugün annelerle kızların yollarının ayrıldığını görüyoruz. Kültürleri farklı, düşünceleri farklı, bir tek ev adresleri aynı. Babayla oğlun iletişimi kopmuş. Aynı odada oturan aile fertlerinin gözleri televizyonda, birbirleriyle iletişim yok, diyalog yok, sohbet yok. Eşler arasında tamamıyla bağlar kopmuş. Annenin görevi yalnızca mutfakla yatak odası arasındaki boşluğu doldurmak. Yön yok, ideal yok, hedef yok.
Oysa kadınlarımız, çocuklarımız böyle bir yaşamı hak etmiyor. Kahvehanelere, televizyonlara ayırdığınız vaktinizi çocuklarınıza, eşlerinize ayrın. Tutun çocuğunuzun elinden parka götürün, tiyatroya götürün. Alın kuruyemişinizi, kapatın televizyonunuzu ailece birbirinizin yüzüne bakın, gülümseyin birbirinize, sorunlarınızı tartışın, geleceğinizi konuşun. Namazı öğretin çocuklarınıza, dürüstlüğü, doğruluğu, insana haksızlık yapmanın ne kadar kötü olduğunu öğretin onlara.
Nasıl yaşanması gerektiğini siz öğretin çocuklarınıza, diziler, tele voleler, paparazziler öğretmesin. Bugün kadınlarımızı arka kapak sayfalarında soyup onların çırılçıplak fotoğraflarını yayınlayıp kadını bir meta haline getirip onların vücutlarından para kazananlar, genelevlerde kadınları hayvanlar gibi pazarlayıp onların özgürlüklerini satın alanlara seyirci kalıp göz yumanlar bizim kızlarımıza kadınlığı anlatamazlar. Gazetelerinde iddia yarışlarıyla, at yarışlarıyla halkımızı sömürenlerin bizlere insanlık konusunda öğretecekleri bir şey olamaz. Çocuklarınız kadınlığı Zeynep’den öğrensin, direnişi Hüseyin’den, anneliği Fatıma’dan, insanlığı Ali’den öğrensin.
zeynebin_ogrencileri@mynet.com
Bir zamanlar çocuklarımıza Zeynep ismini, Fatıma ismini koyardık. Belki de her Zeynep dediğimizde kızımız, Hz. Zeyneb’i hatırlasın ve bize Zeyneb’i hatırlatsın diye. Rugeyye koyardık çocuklarımızın isimlerini, Rugeyye gibi üç yaşında olmasına rağmen babasına aşk duysun, ama Yezid askerleri başörtüsüne saldırdıklarında “babamı alın ama başörtümü” almayın diye örtüsüne sahip çıksın diye.
Çocuklarımızı öyle bir giydirirdik ki elbiseleri Hüseyin kokardı, Zeynep kokardı. Zeyneb’i, Hüseyin’i hatırlatırdı bizlere. Çocuklarımıza sadece Zeynep, Hüseyin, Fatıma ismini koymakla yetinmezdik, Zeyneb gibi, Fatıma yetiştirmeye çalışırdık onları.
Bir zamanlar bizim iffet gibi, namus gibi, doğruluk gibi, değerlerimiz vardı, bunlar için yaşardık. Bunlarsız hayatımızın bir değeri olmazdı çünkü hayat bunlarsız olmazdı. İmam Hüseyin’den öğrenmiştik onurluca yaşamayı ki, “zillet/onursuzca yaşam bizden uzaktır” diye haykıran oydu.
Ben ki Ali’nin kucağında büyümüşüm, Fatıma’nın göğsünde süt emmişim, ben mi onursuzca yaşayacağım? Rabbim benden bunu kabul eder mi? Ceddim peygamber, babam Ali, anam Fatıma bunu benden kabul eder mi? Dünyanın şerefli, onurlu ve özgür insanları Hüseyinlere onursuzca yaşamı yakıştırabilir mi?
İmam Hüseyinler, Hz Zeynepler onursuzca yaşamayı kabul etmiyorlar ama bugünün Hüseyinlerini, Zeyneplerini onursuzca yaşamaya davet ediyorlar.
Anneler, babalar Zeyneplerimizi, Fatımalarımızı ellerimizden alıyorlar. Dün Muaviye’nin çocuklara oynadığı oyunu, bugün çocuklarımıza oynuyorlar. O Emeviler ki çocuklarının isimlerini Ali koyanların başını kesiyorlardı ki, çocuklar Ali’yi tanımasın, Ali’yi hatırlamasın, Ali gibi yaşamasın. Ama İmam Hüseyin “yüz tane oğlum olsa ismini Ali, yüz tane kızım olsa ismini Fatıma koyardım” diye haykırıyordu. Siz çocuklarımıza Ali ve Fatıma’yı unutturmaya çalıştıkça, ben çocuklara Ali ve Fatıma’yı hatırlatacağım. Babam Ali gibi onurlu, anam Fatıma gibi namuslu olmayı öğreteceğim onlara. Başımı mı keseceksiniz, bana su mu vermeyeceksiniz, Ali Asgarımı mı oklayacaksınız eğer onursuzca yaşayıp isteklerinizi kabul edeceğime, sizler gibi namussuz ve onursuzca yaşayacağıma “ey kılıçlar doğrayın beni”.
Anneler, babalar kuzularınız elinizden gidiyor. Dershanelere gönderdiğiniz kızlar pastaneye, okula gönderdiğiniz kızlar parklara gidiyor. Erkeklerin iğrenç arzularına karşılık verdikleri oranda bir değere sahip olan, sokakta gezen birer et parçasına dönmüşler. Kimisi yüz elli kontöre, kimisi adi bir yüzüğe, kimisi “seni seviyorum” gibi ucuz bir yalana kullanılıyorlar. Allah için, Allah için kuzularınıza sahip çıkın, Zeynebi hatırlatın, Fatımayı anlatın onlara.
Bugün annelerle kızların yollarının ayrıldığını görüyoruz. Kültürleri farklı, düşünceleri farklı, bir tek ev adresleri aynı. Babayla oğlun iletişimi kopmuş. Aynı odada oturan aile fertlerinin gözleri televizyonda, birbirleriyle iletişim yok, diyalog yok, sohbet yok. Eşler arasında tamamıyla bağlar kopmuş. Annenin görevi yalnızca mutfakla yatak odası arasındaki boşluğu doldurmak. Yön yok, ideal yok, hedef yok.
Oysa kadınlarımız, çocuklarımız böyle bir yaşamı hak etmiyor. Kahvehanelere, televizyonlara ayırdığınız vaktinizi çocuklarınıza, eşlerinize ayrın. Tutun çocuğunuzun elinden parka götürün, tiyatroya götürün. Alın kuruyemişinizi, kapatın televizyonunuzu ailece birbirinizin yüzüne bakın, gülümseyin birbirinize, sorunlarınızı tartışın, geleceğinizi konuşun. Namazı öğretin çocuklarınıza, dürüstlüğü, doğruluğu, insana haksızlık yapmanın ne kadar kötü olduğunu öğretin onlara.
Nasıl yaşanması gerektiğini siz öğretin çocuklarınıza, diziler, tele voleler, paparazziler öğretmesin. Bugün kadınlarımızı arka kapak sayfalarında soyup onların çırılçıplak fotoğraflarını yayınlayıp kadını bir meta haline getirip onların vücutlarından para kazananlar, genelevlerde kadınları hayvanlar gibi pazarlayıp onların özgürlüklerini satın alanlara seyirci kalıp göz yumanlar bizim kızlarımıza kadınlığı anlatamazlar. Gazetelerinde iddia yarışlarıyla, at yarışlarıyla halkımızı sömürenlerin bizlere insanlık konusunda öğretecekleri bir şey olamaz. Çocuklarınız kadınlığı Zeynep’den öğrensin, direnişi Hüseyin’den, anneliği Fatıma’dan, insanlığı Ali’den öğrensin.
zeynebin_ogrencileri@mynet.com