Arapların en zeki ve akıllılarından Şin isminde bir adam vardı.
Bir gün şöyle dedi: “Allah’a andolsun ki, kendim gibi zeki ve akıllı bir kadın bulup onunla evlene dek durmadan dünyayı gezip dolaşacağım.”
Şin bu düşünceyle seyahate çıktı. Seferlerinin birinde bir adama: “Nere gidiyorsun?” diye sordu.
O adam da cevabında: “Falan köye” dedi.
Şin, o adamın da kendisinin gideceği köye gitmek istediğini öğrenince onunla yol arkadaşı oldu. Şin, yolda giderlerken yol arkadaşına şöyle dedi: “Sen mi beni taşıyacaksın yoksa ben mi seni taşıyacağım?”
Yol arkadaşı: “Ey cahil! Her ikimizin de bineği vardır, nasıl birbirimizi taşıyalım?”
Şin susup bir şey söylemedi. Kendi yollarına devam edip o köye yaklaştıklarında, Şin, biçilmek üzere olan bir ziraat görünce şöyle dedi: “Bu tarlanın sahibi o ziraatı yemiş mi yoksa yememiş mi?”
Yol arkadaşı: “Ey cahil! Görüyorsun ki bu ziraatın biçilme zamanı yeni yetişmiştir, bununla birlikte tarla sahibinin onu yiyip yemediğini mi soruyorsun?”
Şin yine susup bir şey söylemedi. Nihayet köye vardılar. Köye girince bir cenazeyle karşılaştılar.
Şin: “Bu cenaze diri midir yoksa ölü müdür?”
Yol arkadaşı: “Ben şimdiye kadar senin gibi cahil ve aptal bir kimse görmedim. Zira cenazeyi gördüğün halde yine onun ölüp ölmediğini soruyorsun!”
Şin bu defa da susup bir şey söylemedi. Yol arkadaşından ayrılmak istediğinde, yol arkadaşı onun ayrılmasına mani olarak onu ısrarla kendisiyle birlikte evine görürdü.
Bu adamın Tabaka isminde bir kızı vardı. Bu kız, babasından misafirin kim olduğunu sordu.
Babası cevabında şöyle dedi:
“Onunla yolda tanışıp arkadaş oldum, çok cahil ve bilgisiz birisidir.”
Daha sonra onunla kendi arasında geçen sözleri kızına anlattı.
Kızı şöyle dedi: “Onun; “Sen mi beni taşıyacaksın yoksa ben mi seni taşıyacağım” sözünden maksadı şudur ki, acaba sen mi bana öykü söyleyeceksin, yoksa ben mi sana öykü söyleyeyim?
Onun; “Tarla sahibi bu ziraatı yemiş mi yoksa yememiş mi?” sözünden maksadı da şudur ki; acaba tarla sahibi o ziraatı satıp parasını yemiş mi yoksa satmamış mı?
Onun cenaze hakkındaki sözünden maksadı da şudur ki; acaba o ölen şahısın çocuğu var mı ki onun hatırına onun ismi anılsın, yoksa böyle bir evladı yok mu?
Babası kızının yanından ayrılıp yol arkadaşı olan Şin’in yanına geldiğinde, onunla biraz konuştuktan sonra şöyle dedi: “Aziz konuk! Yolda bana sorduğun şeyleri sana açıklayayım mı?”
Şin: “Evet” dedi.
Yol arkadaşı, onun sorduğu soruları güzel bir şekilde izah etti.
Şin onun bu izahını görünce şöyle dedi: “Bu sözler senin sözün ve senin düşüncenin ürünü değildir. Söyle bakalım, bu sözleri kim sana öğretti?”
Yol arkadaşı: “Doğrusu, kızım bunları bana öğretti” dedi.
Şin, onun akıllı ve zeki bir kızı olduğunu anlayınca, onu babasından istedi. Kızın babası da muvafakat ederek kızı Tabaka’yı ona nikahladı. Şin, kendi eşiyle birlikte akrabalarının yanına döndüğünde, akrabaları onu eşiyle birlikte görünce; “Vafaka Şin Tabaka” (Şin Tabaka’ya rast geldi) dediler. Bu cümle Araplar arasında yaygın bir misal oldu. Kim biriyle denk ve uyum içerisinde olsaydı, bu söz söylenirdi.
Nükte:
Evlilik çok hassas ve önemli bir meseledir. Eş seçiminde gerçekten çok dikkatli olmak gerekir. Eğer uygun ve imanlı bir eş seçilmezse, insan, hayatı boyunca çeşitli zorluk ve sıkıntılarla karşılaşabilir, ömür sermayesi tamamıyla yanıp kül olabilir...
-----------------------------------------------------------------------------------------
Bihar, c. 23, s. 227
Yorum