Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Eşimi nasıl mum gibi yaparım!

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Eşimi nasıl mum gibi yaparım!


    Kadın, arkadaşına "Kocamı şöyle bir mum gibi yapamadım." diye dert yanıyordu. Arkadaşı derin bir 'ah' çekerek mırıldandı: "Kim kocasını mum gibi yapabilmiş ki?"



    Kocalar veya hanımlar şekilden şekile sokulan bir mum gibi olursa evlilikler kurtulur mu, dersiniz? Eşler mutlu olur, ailelerdeki problemler biter mi? 'Bitmez' cevaplarını duyar gibiyim. Öyleyse eşleri muma çevirmeyi bir kenara bırakıp "evliliğimde nasıl mutlu olabilirim?" diye düşünelim. "Ben zaten mutluyum." diyorsanız bu mutluluğu öğleye kadar değil ölene kadar sürdürmenin yollarını arayalım.



    Eşinizi muma çevirmekten vazgeçin



    Şayet eşinizi mum gibi eritip istediğiniz şekle sokmayı düşünürseniz baştan kaybedersiniz. Çünkü eşinizin çocukluktan beri alışıp geldiği alışkanlıkları bir anda değiştirmek kolay olmadığı gibi; böyle bir şeye kalkışmak da doğru değildir. "Eşimi nasıl değiştirip istediğim şekle sokarım?" diye düşünen eşler, "Eşimle frekanslarımızı nasıl tutturabilirim? Onunla nasıl uyum sağlayabilirim?" diye düşünürlerse mutlu olmak için ilk adımı atmış olurlar. Diğer adımlar, arkadan kendiliğinden gelir.



    Evliliğinizi güç savaşına çevirmeyin


    Eşlerden birinin ötekine "istediğim gibi olacaksın. Her dediğime evet diyeceksin. Bu evde ben ne dersem o olacak" şeklindeki dayatmaları, eşini bir robot gibi görüp onu uzaktan kumandayla idare etmeye kalkışmasıdır. Hiçbir eş idare edilmekten hoşlanmaz. O zaman evlilik bir güç savaşına döner. Oysa evlilik güç savaşı değil ki, "ben güçlüyüm, idareyi elime geçireceğim" diye düşünülsün. Evlilikte, yan yana, el ele ve omuz omuza olunmalıdır.


    Eşinizi boğmayın

    Kimi eşler, "eşimin ipini sıkı sıkıya tutayım ki, bir yere kaçmasın" düşüncesine kapılıyor. Ne var ki, evlilik Hacivat-Karagöz oyunu olmadığından ipleri sıkı tutmak bir işe yaramaz. Eşler kendi dünyalarında ne kadar hür olur, eşlerinin olur olmaz soruları, yersiz kıskançlık ve evhamlarıyla boğulmazsa o kadar huzurlu yaşarlar. Yersiz evhamlar bir insanın başından naylon torba geçirmek gibidir. Havasızlıktan bunalan kişi ölüm tehlikesi geçirip can havliyle o torbayı paramparça edebilir.



    Eşiniz, yenmeniz gereken düşman değildir

    Evliliğinizi, savaşa çıkmak için kılıçların kuşanıldığı, silahlara mermilerin yerleştirildiği, makineli tüfeklerin hazır edildiği bir meydan olarak görmeyin. Hangi savaş insanı mutlu etmiş ki? Zaferi kazansanız bile kaybedenin can düşmanınız değil hayat arkadaşınız olduğunu unutmayın. Evliliğinizi saadet ülkesine yelken açılan bir huzur limanı olarak görün. Evlilik masasına savaş sonrası barış anlaşması imzalamak için değil, mutluluk yemeğini yemek için oturun. İşte o zaman eşinizi mum gibi yapabilirsiniz. Ama eritilip şekilden şekile sokulan değil, evlilik yolunun karanlığını aydınlatan bir mumdur o artık


    alıntı
    "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
    "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

    #2
    kadın ve erkek hakları

    Kadının Erkek Üzerindeki Hakları

    1- Hayat İçin Gerekli Şeyleri Temin Etmek

    Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kadınların belli bir şekilde rızkı ve giysileri sizin üzerinizedir.”

    İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: “Pazara gidip de yanımda bulunan bir dirhemle ailem için canları çektiği bir et alırsam, bu benim için köle azat etmekten daha sevimlidir.”

    Altıncı İmam (a.s) şöyle buyurmuştur: “Erkeğin saadetinden biri de ailesinin işlerine bakmasıdır.”

    2- Mübaşeret

    Altıncı İmam’a (a.s) şöyle sordular: “Bir şahsın genç bir karısı vardır. Erkek gördüğü musibetler sebebiyle birkaç aydır ve hatta bir yıldır onunla ilişkiye girmemiştir. Elbette niyeti kadına eziyet etmek değildir, özrü musibet görmesidir. Acaba bu adam günahkâr mıdır? ” İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Evet dört aydan sonra günahkârdır.”

    Ebu Zer Allah Resulü’ne (s.a.a) şöyle sordu: “İnsanın eşiyle ilişkiye girmesinin lezzeti olduğu halde sevabı da var mıdır? ” Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Evet! Meşru olmayan yoldan lezzet alması haram değil midir? ” Ebu Zer, “evet” diye arz edince Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: “O halde helalinin de sevabı vardır.”

    İlâhi öğretilerde de yer aldığına göre erkeğin, her dört gecede bir ilişkiye girmek için eşinin yanında olması müstahaptır.

    3- Geçimde Refah ve Genişlik

    Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Pazara gidip ailesi için hediye alan bir kimse, fakirlerin evinin kapısına sadaka götüren kimse gibidir. O aldığı hediyeyi evine götürünce önce kızlarına vermelidir. Zira her kim kızını sevindirirse İsmail’in soyundan bir köle azat etmiş gibidir. Her kim hediye alarak erkek çocuğunun gözünü aydın kılarsa, adeta Allah korkusundan gözyaşı dökmüş kimse gibidir. Allah korkusundan gözyaşı döken kimseyi ise Allah-u Teâlâ şüphesiz nimet dolu cennetlere koyacaktır.”

    Musa b. Cafer (a.s) şöyle buyurmuştur: “Erkeğin ailesi onun esirleridir. Her kime Allah bir nimet vermişse, o da esirlerini genişlik içinde tutmalıdır. Eğer bunu yapmazsa o nimetin elinden alınması mümkündür.”

    Hakeza: “Resulullah (s.a.a) erkeği kendisi doyup da ailesini aç bırakmasından sakındırmıştır.”

    Altıncı İmam (a.s) şöyle buyurmuştur: “Erkek evinde ve ailesinde her ne kadar istemese de üç şeyle mükelleftir: “Güzel bir muaşeret, israfa kaçmaksızın geçiminde genişlik ve namusu hususunda gayretli olması.”

    Dördüncü İmam (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Allah nezdinde en hoşnut olanınız ailesine en çok genişlik sağlayanınızdır.”

    Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Müslüman ailesine nafaka verince bu kendisi için bir sadaka sayılır.”

    4- Kadına Saygı

    Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Her kim bir eş edinirse ona saygı ve ikramda bulunsun.”

    Hakeza şöyle buyurmuştur: “Her kim eşine üç darbeden fazla vurursa Allah kıyamet günü onu yaratıkların başları üzerinde gözleri önünde ayağa dikerek rezil eder, öyle bir rezalet ki ilk ve son yaratıkların tümü ona bakarlar.”

    Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Sizden biri eşine vurur, sonra da boynuna mı sarılır? ”

    Hakeza şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz kadın bir oynaşma vesilesidir; onu edinen kimse zayi etmemelidir.”

    Hakeza şöyle buyurmuştur: “Kendisi dayak yemeye daha evla olduğu halde, eşine vuran kimseye şaşarım. Eşinizi sopayla dövmeyiniz şüphesiz bu kısası gerektirir.”

    Müminlerin Emiri Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz kadınlar size bir emanettir, onlara zarar vermeyin ve onlara zorluk çıkarmayın.”

    Havle Allah Resulü’ne şöyle sordu: “Kadının erkek üzerindeki hakkı nedir? ” Peygamber (s.a.a) cevap olarak şöyle buyurdu: “Kardeşim Cebrail bana, kadın hakkında öyle tavsiyede bulundu ki, ben erkeğin kadına, “of” deme hakkının bile olmadığını sandım. Cebrail şöyle dedi: “Ey Muhammed! Kadınlar hakkında Allah’tan korkunuz, bunlar hayatın sıkıntılarına ve zorluklarına katlanmaktadırlar.”

    Hak Teâlâ’nın emirleri, Kur’ân nasları, sünnet ve Muhammedi şeriatı esasınca kadınlar sizlere helal kılınmışlardır. Sizin lezzetlerinize teslim oldukları, karınlarında çocuklarınızı taşıdıkları ve doğum anında birçok tehlikeli ağrılara duçar oldukları sebebiyle de sizlerin üzerinde farz hakları vardır. Onlara merhametli davranınız, onları hoşnut kılınız ki sizinle uyum içinde olsunlar. Onlara karşı hoşnutsuzluk ve bıkkınlık içinde olmayınız. Onlara verdiğiniz mehriye ye göz dikmeyiniz ve ondan zorla bir şeyi geri almayınız.

    5- Süslenmek ve Temiz Olmak

    Erkek eşinin şık giyimli ve güzel kokular kullanmasını istediği gibi kadın da erkeğinden aynı beklenti içindedir. Temizlik, banyo, dişlerini fırçalamak, yıkanmak, taramak, tırnağını kesmek, güzel kokular sürmek, düzenli ve temiz elbiseler giymek ve diğer helal süsleri takınmak, kadını sevindirmekte ve hoşnut etmektedir. Kadının iffet ve temizliğini artırmakta ve eşinden başkasını hayal etmekten korumaktadır.

    Hasan b. Cehm şöyle diyor: “Yedinci İmam’ın (a.s) kına sürdüğünü gördüm, ona şöyle arz ettim: “Kurbanın olayım, kına mı sürdün? ” İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Evet! Erkeğin süslenmesi ve hazırlık içinde olması kadının iffetini artırmaktadır. İffetten ayrılan kadınlar eşlerini süslü görmedikleri için bu yola düşmüşlerdir.” İmam (a.s) daha sonra bana şunu sordu: “Sen eşini bozgun ve perişan bir halde görmek ister misin? ”

    İmam Rıza (a.s) değerli babalarından şöyle rivayet etmişlerdir: “Şüphesiz İsrail oğullarının kadınları iffetten kötülüğe sürüklendiler. Onların kötülüğe sürüklenmesinin sebebi ise eşlerinin süslenmemesi ve kendilerine çeki düzen vermemeleri idi.”

    İmam (a.s) daha sonra da şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz kadın da erkeğin kendisinden beklediği beklentiler içindedir.”

    Bazı erkekler gerçekten de çok insafsızdırlar. Kendilerine bakmamakta, çok geç tıraş olmakta, sigara içmekte, diş ve ağızları pis ve kötü kokmaktadırlar. Güzel elbiseler giyinmemekte ve üst başlarına bakmamaktadırlar. Bundan da kötüsü eşlerinin her şekliyle emirlerine amade olmalarını istemektedirler. Bunlar zalim erkeklerdir. Ceza ve kınanmaya müstahaktırlar.

    6- Güzel Dilli Olmak ve İdare Etmek

    Kabalık, ağzı bozukluk, sertlik ve karşı tarafa sıkı davranmak insanı, kim olursa olsun tepki göstermeye itmektedir. Hal ve söz, sınırı aştığı takdirde kadın incinecek ruhu gevşeyecek ve neticede de hayat atmosferi acılık ve soğukluğa yönelecektir.

    Müminlerin Emiri Ali (a.s) bu hususta erkeklere şöyle emretmektedir: “Onlarla her halükarda iyi geçininiz ve onlara iyilikte bulununuz.”

    7- Kendi İrade ve Yetkinize Riayet Ediniz

    Bazı erkekler bu Allah vergisi özgürlüğünden ve iradesinden yüz çevirmekte ve tümüyle kadınların emri altına girmektedirler. Bazı kadınlar da eşlerinin irade gücünü eline geçirerek hayatın hâkimiyetini elde etmede ve hayat merkebini istedikleri yöne doğru sürmektedirler.

    Bu tür hayat da genellikle şeytani bir hayata dönüşmektedir. Hayatı günah, masiyet, israf, savurganlık ve meşru olmayan istekler dalgası kaplamakta, maneviyatı kaçırmakta ev ve aileyi ilâhi ve insani ilkelerden saptırmaktadır. Birçok aileler bu konuda ocakları söndüren belalara maruzdur. Hayatın kıvamı erkeğe bağlı olmak yerine kadına bağlıdır. Erkek, karısının erkeği olması gerekirken kadın eşi için erkek olmaktadır. Allah korusun eğer erkek her ne kadar meşru olmayan ve Allah’ın emrine aykırı istekler de olsa kadına itaat etmediği durumda kadın kavga ve gürültü koparmaktadır. Böylece kadının eliyle, ocakları söndüren bir ateş yanmaktadır. Erkek teslim olmadıkça veya onu boşamadıkça o cehennem ateşi asla sönmeyecektir.

    Ali (a.s) iradesini kaybeden, zayıf ve zelil hale düşen erkekler hakkında şöyle buyurmuştur: “Kadının, kendisini yönlendirdiği her erkek mel’undur.”

    Hakeza şöyle buyurmuştur: “Kim hanımına itaat ederse, Allah onu yüzüstü ateşe atar.” Kendisine, “Bu itaat nedir? ” soruluca da şöyle buyurdu: “Erkekten ince elbise giymesini istemesi ve onun da kabul etmesidir.” Bir erkek eşini şikâyette bulununca insanların huzurunda bu tür kadınlar hakkında şöyle bir hutbe irat etti: “Ey insanlar! Hiç bir şekilde kadınlara itaat etmeyiniz. Onun eline hiçbir mal vermeyiniz. Hayatınızın işlerini ona bırakmayınız. Eğer bu kadınlar kendi istekleriyle hareket ederlerse herkesi helak ederler ve eşinin emrine itaat etmezler. Bizim de gördüğümüz gibi bu kadınlar ihtiyaç anında takvaya riayet etmezler. Şehvet karşısında hemen teslim olurlar. Yaşlılık zamanına kadar altın ve süsü düşünürler. Zayıflık zamanında da bencil, mağrur ve kendini beğenmiş olurlar. Eğer onların istekleri yerine gelmezse bütün lütuf ve muhabbetleri görmezlikten gelirler. Eğer bir kötülüğü hatırlarında tutacak olurlarsa hemen korkusuzca iftirada bulunurlar, isyandan ve tuğyandan el çekmezler, sürekli şeytanın yolunun üzerine otururlar.”[1]


    Erkeğin Kadın Üzerindeki Hakları

    Hayatın temellerinin büyük bir bölümünün güçlü kılınması erkeğin haklarına kadının saygı göstermesi ipoteğindedir.

    Bu hususta kadın sadece Hak Teâlâ’ya ve kıyameti göz önünde bulundurmalı, eşi hakkında başkalarının emriyle hareket etmemeli ve başkalarının kendi hayatına müdahalesine izin vermemelidir. Zira başkaları kendi emirlerinde hata ve yanlışlık içinde olabilir veya hayatın cemal ve celali olan kadın ve erkeğin güvenliği hususunda kötü bir amaç taşıyabilir. Nice defa yeni evlenmiş kadın ve erkeğin hayatına müdahale etmeleri hasetten kaynaklanmaktadır.

    Etkilenmek ve hislerine kapılmak, kadınlarda daha çoktur. O halde bu doğal halete ve başkalarının yanlışlık ve haset etme imkânına dikkatlice teveccüh ediniz. İnsani, İslâmi ve imani hakka riayet olan kocanın haklarına riayet hususunda Allah’ı göz önünde bulundurun ve kıyamete teveccüh edin.

    Erkek, kadının kendi kadını olmasını ve kadınlık haletlerini korumasını istemektedir. Kadının, kadın kalmasını gerektiğini ve kadın olarak yaratıldığını unutmamasını istemektedir. Kadının naz ve işvesini kocası için korumasını, başkalarını taklit etmemesini, yakın ve uzak akrabalarının, komşuların ve arkadaşlarının, hayatlarına müdahalesini kabul etmemesini istemektedir.

    Velhasıl, kadın eşinin hanımı, eşinin meşru istekleri çerçevesinde yaşamalı, ev işlerini eşinin istediği gibi idare etmeli ve çocukları için bir anne olmalıdır.

    Bazı kadınlar, kadın olduklarını unutmaktadırlar. Kaba, sert ve kahramanca bir edaya bürünmektedirler. Oysa bu haletleri erkekleri üzmekte, evlenmekten ve yaşamaktan pişman hale getirmekte ve bazen de hayattan bıktırmaktadırlar.

    Kadının, eşi ihtiyaç duyduğunda teslim olması, şer’i ve ahlâki işlerde kocasına itaat etmesi ve farz hac yolculuğu dışında evinden dışarı çıkmaması erkeğin kadın üzerindeki farz haklarındandır. Bir takım hakları da müstahaptır.

    1- İtaat

    İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir kadın Peygamber’e gelerek şöyle dedi: “Ey Allah’ın Resulü! Erkeğin kadın üzerindeki hakkı nedir? ” Peygamber ona şöyle buyurdu: “Kocasına itaat etmesi ve isyanda bulunmamasıdır.”

    Allah Resulü şöyle buyurmuştur: “Eğer kadın beş vakit namaz kılar, ramazan boyunca oruç tutar, rabbinin evini hacceder, eşine itaatte bulunur ve Ali’nin (a.s) hakkını tanıyacak olursa, istediği kapıdan cennete girer.”

    Şimdi de yüce İslâm Peygamberi’nden nakledilen şu önemli rivayetlere dikkat edin: “Her salihe kadın, rabbine itaat eder, farzlarını yerine getirir ve eşine itaat ederse, cennete girer.”

    Hakeza: “Bir kadın namazını kılar, evinde oturur, eşine itaat ederse, mutlaka Allah, önceki ve sonraki tüm günahlarını affeder.”

    Havle adındaki bir kadına ise şöyle buyurmuştur: “Bana nübüvvet makamını veren Allah’a andolsun ki erkeğin kadın üzerinde hakkı vardır. Erkek onu istediğinde icap et etmelidir. Emrettiğinde isyan etmemelidir ve asla onunla çatışmamalı ve muhalefet göstermemelidir.”

    Peygamber (s.a.a) çok önemli bir sözünde ise şöyle buyurmuştur: “Kadın eşinin haklarını ödemedikçe, aziz ve celil olan Allah’ın haklarını ödeyemez.”

    Bu rivayetlerde de gördüğünüz gibi sadece eşine itaat etmek, kurtuluş ölçüsü değildir. Aksine kadının imanı, ibadeti, farzları eda etmesi, haramları terk etmesi de onun kurtuluşu hususunda büyük bir etkiye sahiptir. Öyle ki bütün bu gerçekler, kadının varlığında toplanacak olursa, onun dünya ve ahirette kurtuluşuna sebep olacaktır.

    2- İmkân sağlaması

    Şer’i açıdan sınırlılık olan hususlar dışında kadın, erkeğin isteğine ve kendisinden lezzet almasına teslim olmalıdır. Hatta bu konuda önce davranması ve hazırlığını ilan etmesi müstahaptır.

    Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kadının güzel kokular kullanması, güzel elbiseler giymesi, en güzel takılar takması, sabah akşam kendisini eşine sunması gerekir ve erkeğin hakları bundan daha çoktur.”

    Eğer kadın bu şekilde Allah Resulü’nün (s.a.a) emirleriyle amel edecek olursa, eşini kendisi için korumuş, onu harama bakmaktan, başkalarına heveslenmekten veya hatta meşru bile olsa onun bunun peşine düşmekten alıkoyar.

    Birçok ihtilaflar, işte buradan kaynaklanmaktadır. Kadın, sadece misafirliğe ve düğüne gittiği zaman güzel kokular, elbiseler ve süsler takmaktadır. Eşine karşı ise normal bir şekilde davranmaktadır. Misafirlikten döndüğü zaman da, eşinin kendisini o halde görmesine izin vermemektedir. Hemen güzel elbiselerini çıkarmakta, ev elbiselerini giymekte, süs ve ziynetlerini toplamakta, normal bir hale gelmektedir. Böylece eşini üzen, inciten, rahatsız eden, ilişkilerin soğumasına sebep olan ve diğer birçok kötülüklere neden olan bir iştir bu.

    Genç ve orta yaşlı erkeklerden birçoğu yanıma gelerek, eşlerinin normal olmasından, lakayt davranmasından, isteklerine cevap hususunda meyilsiz olmasından, eşleri için süslenmemesinden, güzel elbiseler giymemesinden şikâyetçi olmuşlardır. Bu yüzden de muta etmek veya yeniden evlenmek istediklerini bildirmiş ve sorunlarının çözülmesini istemişlerdir. Ben, kadınlara sadece şunu tavsiye ediyorum ki kadınlar bu aşamada bütün vücutlarıyla yüce Peygamber’in (s.a.a) ve Masum imamların (a.s) emrine itaat etmeleri gerekir. Bu durumda hiçbir sorun kalmayacak, erkek evin dışında hiçbir şeye heves etmeyecektir. Aksi takdirde hayatın binası viran olacak, ev ve ailenin, bağışlanması mümkün olmayan yıkılış günahı ise kıyamet günü sizin boynunuzda olacaktır.

    Erkeğin kadına meyli ve kadının eşinin isteklerine teslimiyeti hususunda Allah Resulü’nden çok ilginç bir emir nakledilmiştir. Bu emir, Allah Resulü’ne, kadının haklarını soran bir kadına cevap olarak söylenmiş bir emirdir:

    “Her ne kadar devenin üstünde de bile olsa, nefsini ondan esirgememelidir.”

    Bu söz, bu konunun çok önemli olduğundan ve erkeğin sevgisini kalıcı kıldığından ve onu evin dışındaki şeylerden koruduğundan kinayedir. Hakeza Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Eşlerinizden esirgemek için namazlarınızı uzatmayınız.”

    3- Evden dışarı çıkmak

    Ne yazık ki bu çok faydalı gerçek, yani evinden dışarı çıkma hususunda kadının eşine itaatin farz oluşu, kadın olma ilâhi haysiyetinden el çeken ve eşlerine karşı erkek gibi davranan kadınlar tarafından kenara itilmiş durumdadır.

    Eğer kadının evden istediği zaman ve özgürce dışarı çıkması maslahat olsaydı, şüphesiz merhamet sahibi olan Allah bunu erkeğin iznine bağlı kılmazdı.

    İzinsiz dışarı çıktılar, birçok fesat ve fitneye sebep oldular, toplumun temizlik ve metanetini altüst ettiler. Üstelik normal bir şekilde de dışarı çıkmadılar, en güzel elbiselerini giyindiler, en güzel şekilde süslendiler, saçlarını ve yüzlerini açığa vurdular. Sokak ve pazardaki insanlar karşısında nazlı edalar sergilediler ve işvelendiler. Bazen bu hususta erkeğin kıskançlık ve gayret meşalesini de söndürdüler, böylece onun oynaşmalarına itiraz etmemesini sağladılar, Yahudi ve Hıristiyanların şeytani kültürlerine kendi tabirlerince medeniyet ve yenilikçiliğe tabi oldular ve kıyamete kadar telafi edilmesi mümkün olmayan birçok musibet ve belaları İslâm ve Müslümanların başına getirdiler.

    “Resulullah (s.a.a) kadının eşinin izni olmaksızın evinden dışarı çıkmasını yasaklamıştır. Eğer çıkacak olurlarsa, geri dönünceye kadar göklerdeki bütün meleklerin ve yanından geçtikleri insan ve cinlerin laneti onların üzerine olur.”

    İmam Sadık (a. s) şöyle buyurmuştur: “Ensardan bir şahıs yolculuğa çıkınca eşine geri dönünceye kadar evden dışarı çıkmamsını önemle vurguladı. O kadının babası eşinin yolculuk sırasında hastalandı. Kadın birisini Allah Resulü’nün yanına gönderdi ve babasını ziyaret için izin vermesini istedi. Peygamber şöyle buyurdu: “Eşine itaat et ve evinde otur.” Hastanın durumu kötüleşti ve kadın yine İslâm Peygamberi’ne mesaj gönderdi ama İslâm Peygamberi aynı cevabı verdi. Böylece babası dünyanda göçtü, kadın Peygamber’e yeniden mesaj göndererek babasının cenaze merasimine katılmasını istedi. Peygamber (s.a.a) aynı cevabı verdi. Babasını toprağa gömdüler kadın evinde kaldı. Peygamber ona şöyle mesaj gönderdi: “Ey kadın! Allah kocana böylesine itaat ettiğin için babanı ve seni bağışladı.”

    Müminlerin Emiri Ali (a.s) erkeklere önemle şöyle tavsiyede bulundu: “Kadınları yabancıları görmekten sakındırın. Zira onların örtülü kalması iffetlerini daha çok korur, kadınların dışarı çıkması ve genel yerlerde hazır bulunmasının, güvenilir olmayan kimseleri eve götürmekten fesadı daha fazla değildir. Eğer eşinin senden başkasını tanımamasını sağlamaya gücün yetiyorsa bu işi yap.”

    4- Erkeğe eziyet etmekten, kötü ahlâklı ve kötü dilli olmaktan sakınmak

    İslâm Peygamberi (s.a.a) çok ilginç açıklamalarda bulunmuştur. Peygamber (s.a.a) kadınlar için bir konuşmasında şöyle buyurmuştur: “Ey kadınlar! Kendi süs ve ziynetinizden bile olsa ve hatta bir hurma tanesi kadar bile olsa sadaka veriniz. Zira sizlerin çoğu cehennemin odunlarısınız. Lanet edersiniz, eşlerinizin hizmetlerini takdir etmezsiniz.”

    Bir kadın şöyle arz etti: Biz de annelik ediyoruz, çocuklarımızı aylarca karnımızda taşıyoruz, ona süt veriyoruz, evleri idare eden bu kızlar ve kardeşlere merhametli davranan bu bacılar bizim türümüzden değiller midir? ” Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Elbette, sizler hamile olmakta, çocuk doğurmaktasınız, süt vermektesiniz, merhamet ve duygu sahibisiniz. Eğer eşinizle uyumsuzluk içinde olmasaydınız ve de ona eziyet etmeseydiniz namaz kılan hiçbir kadın kıymet ateşinde yanmazdı.”

    Altıncı İmam (a.s) şöyle buyurmuştur: “Üç kişinin namazı kabul edilmez: Sahibinin yanına geri dönünceye kadar kaçan hizmetçinin, sabaha kadar eşinin kendisinden razı olmadığı kadının ve insanlar istemediği halde onlara önderlik eden önderin.”

    Ali b. Cafer (a.s) kardeşi İmam Kazım’a (a.s) şöyle sordu: “Eşini öfkelendiren kadının namazı olur mu? Bu kadının Allah nezdindeki hali nasıldır? ” İmam Kazım (a.s) şöyle buyurdu: “Kocası razı olmadıkça isyan içindedir.”

    Allah Resulü (s.a.a) Havle’ye şöyle buyurdu: “Beni doğruluk ve dürüstlük üzere risalet makamına seçen Allah’a yemin olsun ki, erkek eşine öfkelenince Allah da o kadına öfkelenir.”

    Allah Resulü (s.a.a) kadınlardan, eşlerinin gücünün yetmediği şeylerle mükellef kılmamasını ve eşinin saygınlığını akraba ve yakınlarının yanında korumasını istemektedir.

    Altıncı İmam (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eşini üzen ve ona eziyet eden bir kadın melundur, melundur. Eşini yücelten, ona eziyet etmeyen ve bütün hallerinde eşine itaat eden kadın ise saadet ehlidir, saadet ehlidir.”

    5- Evde hizmet

    Allah Resulü (s.a.a) Havle’ye şöyle buyurmuştur: “Eşi için güzel yemek yapan bir kadına, Allah da cennette çeşit çeşit yemekler hazırlar ve şöyle der: “Dünyada çektiğin zahmetlere karşılık ye ve iç.”

    Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Güzel görünüm kazanmasını isteyerek evinde bir şeyi başka bir yere intikal ettiren her kadına Allah rahmet gözüyle bakar. Allah kendisine rahmet gözüyle baktığı bir kimseye ise asla azap etmez.”

    İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz Hz. Fatıma (a.s) evin içinde çalışmayı, hamur yoğurmayı, ekmek pişirmeyi ve evi süpürmeyi üstlenmişti. Müminlerin Emiri Ali (a.s) ise odun taşıma ve eve yiyecek getirme gibi evin dışındaki işleri üstlenmişti.

    6- Kocaya ihtiram etmek ve o’na karşı güzel davranmak

    Yedinci İmam (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kadının cihadı eşine güzel eşlik etmesidir.”

    Erkeğin çektiği zahmetleri takdir etmek, ona karşı sevgi ve muhabbet ile konuşmak, erkeğin fakirlik ve yokluğuna sabretmek, onu candan ağırlamak, eve geldiği zaman karşılamak, gittiği zaman uğurlamak, caiz olan günlerde sorgusuz sualsiz erkeğine teslim olmak, süslenmek, güzel takılar takmak, güzel elbiseler giyinmek, en güzel ve uygun şekilde ve uyumlu şekilde yaşam işlerini idare etmek, giderlerinde kanaat içinde olmak, eşine gücünün yetmediği şeyleri yüklememek ve benzeri şeyler İslâm Peygamberi ve Masum İmamların (a.s) kadının eşinin kocası karşısındaki görevleri olarak belirledikleri şeylerdir ve bütün bunlar kadının cihadı ve eşine güzel eşlik etmesidir.

    İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kadın için Rabbi nezdinde, eşini razı etmekten daha güçlü ve kurtarıcı bir şefaatçi yoktur.”

    Altıncı İmam (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir grup kimse İslâm Peygamberi’nin (s.a.a) huzuruna vardı ve şöyle arz etti: “Büyükleri için secdeye kapanan bir topluluk gördük, siz de bize buna izin veriyor musunuz? ” Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Hayır, eğer böyle bir şeyi emredecek olmuş olsaydım, kadının erkeğe secde etmesini emrederdim.”

    Allah Resulü (s.a.a) Havle’ye şöyle buyurdu: “Zorluk ve refah durumunda eşiyle uyuşan, ona itaat eden her kadını Allah Eyyub’un eşiyle haşreder, kocasının kötü ve acı sözlerine tahammül eden her kadına ise Allah-u Teâlâ her kelimesi için oruç tutan mücahidin sevabını inayet buyurur.”

    Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Erkeğin kadın üzerindeki hakkı evin ışığını yakması, yemek yapması, kapıya geldiğinde onu karşılayıp kendisine “hoş geldin” demesi, kendisi için bir leğen ve havlu hazırlaması eline su dökmesi ve bir özrü olmaksızın kendini ondan esirgememesidir.”

    Müminlerin Emiri Ali (a.s), Hz. Fatıma’nın (a.s) vefatından sonra cenazesinin yanında durdu ve şöyle arz etti: “Alladım! Ben Peygamberi’nin kızından razıyım. Alladım! O şu anda panik içindedir, sen onun munisi ol.”

    7- Kocanızdan başkası için süslenmeyiniz

    Allah Resulü (s.a.a) Havle’ye şöyle buyurdu: “Süs ve ziynetini kocandan başkalarına göstermemeli; kocanın gıyabında güzel koku sürme; dikkat çeken başörtüsünü ve kol bileğini başkasına gösterme. Böyle yapacak olursanız dininizi helak etmiş olur ve Allah’ı gazaplandırırsınız.”

    “Peygamber (s.a.a) kadının evin dışında başkalarının dikkatini çekecek göz alıcı elbiseler giymesini ve ses çıkaran takılar takınmasını yasaklamıştır.

    Allah Resulü’nden (s.a.a) çok önemli bir hadis rivayet edilmiştir. Müslüman kimseler bu hadise çok ilgi ve dikkat göstermelidirler. “Bir erkeğin eşi süslenir ve de evinin kapısından dışarı çıkarsa, o erkek deyyustur. Onu deyyus olarak adlandıran kimse günah işlemiş sayılmaz. Bir kadın süslenerek evinden çıkar ve erkeği de buna razı olursa erkeği için kadının attığı her adıma karşılık ateşte bir ev bina edilir. O halde eşlerinizin kanatlarını kırpınız ve kanatlanmasına izin vermeyiniz. Şüphesiz kanatlarını kırpmakta hoşnutluk ve mutluluk vardır.”[2]

    8- Kocanızın izni olmadan malında tasarrufta bulunmayınız

    Altıncı İmam (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kadının kocasının izni olmaksızın köle azat etmesi, sadaka vermesi, bir tedbirde bulunması, bağışta bulunması veya adakta bulunması caiz değildir. Ama farz olan zekât, iyilik ve sıla-i rahimde bulunmak izne bağlı değildir.”

    Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kadın kocasının izni olmaksızın bir bağışta bulunamaz, bunu yapacak olursa kadına günah, erkeğe ise mükâfat vardır.”

    Son olarak şu nükteyi hatırlatmayı gerekli görüyorum ki kadın ve erkeğin hakları ile ilgili rivayetler değerli Vesail kitabının 20 ila 22. ciltleri (Alu’l-Beyt baskısı) ile birkaç rivayet de Bihar’ul-Envar’ın, 103. cildinden istifade edilmiştir. Bütün bunlar bu bölümdeki sayısız rivayetlerden bir kaçıdır. Daha detaylı bilgi almak isteyenler o değerli kitaplara müracaat etmelidirler.



    “Annesi onu, güçsüzlükten güçsüzlüğe uğrayarak karnında taşımıştır. Çocuğun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur.” (Lokman/14)



    [1]- Vesail, c. 20, s. 80 Alu’l-Beyt baskısı

    [2]- Bihar, c. 103, s. 249


    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    Yorum


      #3
      Ynt: Eşimi nasıl mum gibi yaparım!

      Bilgilendirdiğiniz için teşekkürler

      Rabbim birbirlerine karşı vefakar olan eşlerden eylesin bizi öyleki evimiz cennetimiz olsun
      "İmam"ın hattı” belli bir mezhebe mensup olanların değil,
      "Muhammedi İslam kimliğ"ini kuşanan bütün Müslümanların hattıdır."

      Yorum


        #4
        Ynt: Eşimi nasıl mum gibi yaparım!



        Rabbim cümlemize dünya ve ahiret saadeti versin..

        Hakları ; hakkıyla eda eden kullarından eylesin..


        ilahi amin




        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

        Yorum


          #5
          Ynt: Eşimi nasıl mum gibi yaparım!

          Allah razi olsun .Faydali bir paylasim..

          Yorum

          YUKARI ÇIK
          Çalışıyor...
          X