Peygamber efendimiz(S)’da “Kişi, dostunun dini, onun maksad ve gayesi üzere hareket eder ve o şekilde tanınır. O halde kimlerle dost olduğunuza dikkat ediniz” buyurmuştur.
İnsanın, kaynağı dünyevi ve uhrevi menfaatlere dayanan ve özel şartlara hain kimselerle dostluk kurması takdire şayandır. Ancak zenginlik, makam, başarı elde etmek gibi dünyevi menfaatlere veya yalnızca dostluğa dayalı ilişkiler kurmak şimdilik bahis konumuz olmayıp, daha çok dini ve uhrevi menfaatlere dayalı dostluk üzerinde duracağız. Örneğin; onun sahip olduğu ilim ve amelinden faydalanmak, ibadet konusunda kalbin huzurunun sağlanması ve insanların eziyetinden korunmak gibi sebeplerle yardımınızı istemek ve konumundan istifade etmek, ahirette ondan şefaat beklemek ve duasından bereket ummak gibi.
Büyüklerin çoğunun inancına göre kıyamette her mümine şefaat etme izni verileceğinden, mümin dostlarımız ne kadar çok olursa şefaatten de o kadar çok hissemizi alacağız demektir.
“İnsan ve iyi işlerde bulunanların dileklerine icabet eder ve onlar hakkındaki ihsan ve keremini, lütfuyla arttırır.”Şura süresinin 26. Ayetinden de anlaşılacağı gibi dostlarının şefaatine dahil olanlar onlarla birlikte cennete gireceklerdir.
Hz.Emirel Müminin (A)’ın; “Akıllı kimse ile dostluk kur. Eğer güzel ahlaklı ise onun ilminden bir fayda sağlayamazsan da güzel ahlak ve kereminden faydalanırsın. Yok eğer kerem ve güzel ahlaktan yoksunsa aklından faydalanırsın. Fakat asla değersiz (alçak), ahmak kimseyle arkadaşlık kurma” buyurmuştur.
Kısacası iyi dost, seçkin sıfatlarla donanmış olup, beraberliği insana dini ve uhrevi menfaatler sağlayan kimselerdir. İnsanın dostunda bulunması gerekli en önemli sıfat ve özellikler şunlardan ibarettir:
1 Akıllı olmalı.
2 Güzel ahlaklı olmalı.
3 Fasık ve günahkar olmamalı.
4 Bid’at ehli olmamalı.
5 Dünyaya karşı hırslı (gözü doymaz) olmamalıdır.
Şimdi yukarıdaki durumlardan her birine açıklık getirmeye çalışalım.
1 Akıl: Akıl, insan vücudunun bir sermayesidir. Ahmak kimseyle arkadaşlık kurmada hiçbir hayır yoktur. Zira ahmak kimse, her ne kadar yardım etme niyeti taşırsa da, ahmaklığı ve cahilliği yüzünden insana yararından çok zararı dokunur. Bu nedenle cahil dost, akıllı düşmandan daha kötü olarak görülmüş ve ahmaktan uzak durmayı, Allah’a yakınlaşma vesilesi saymışlardır. Elbette akıllı kimseden muradın, ya var olan yetenekler yardımıyla, ya da sonradan öğrenme ve bilgilenme yoluyla işin hakikatlerini derk eden kimse olduğu anlaşılmalıdır.
Hz. Emirel Müminin(A): “Müslüman kimse; facir, ahmak ve yalanncı kimselerle arkadaşlık kurmamalıdır.” Buyurmuştur.
Yine Hz.Ali(A): “Ahmakla dost olma zira ondan sana bir hayır gelmez. O kendisinin menfaati için fayda sağlayamayacağı gibi sana da yarar gelmesine sebep olur. Ahmağın ölümü yaşamasından, susması konuşmasından, uzaklığı yakınlığından daha iyidir.” Buyurmuştur.
2 Güzel ahlak: güzel ahlak da dost seçiminde dikkate alınması gereken sıfatlardan biridir. Zira akıllı insanların çoğu öfke, şehvet, cimrilik ve korkunun galebe gelmesi halinde hevai nefislerine uyarak, aklın apaçık hükmünü ayaklar altına almışlardır. Böyle kişilerin dostluk ve arkadaşlığa layık olmadıkları hiçbir delile ihtiyaç duyurmayacak kadar açıktır.
3 Fısk: İnsan, kendi dostluğuna seçmek istediği bu kimsenin fasık (günahta ısrar eden) olmamasına özen göstermelidir. Çünkü Allah’ın emirlerine başkaldıran, itaatsizlik gösteren ve günahları kendine reva gören kimse, şüphesiz kendi dostu içinde aynı şeyleri caiz göreceğinden onun sadakatine ve dürüstlüğüne itibar edilmez.
Kur’anı Kerim’in bir çok ayetlerinde peygamber (S)’e şöyle tavsiyede bulunmuşlardır: “Sen de sabah akşam o’nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz kendi istek ve tutkularına (hevasına) uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme.” (Kehf/28)
“Şu halde sen, bizim zikrimize sırt çeviren ve dünya hayatından başkasını istemeyenden yüz çevir.” (Necm/29)
“O Rahman olan Allah’ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman “Selam” derler.” (furkan/63)
Ayette açıkca cahillerden ve fasıklardan uzak durulması gerektiği emredilmiş.
Said bin Museyyib’in tefsirine göre bu ayetten maksat şudur: “Onlara vardığınız zaman gerçekte şöyle demelisiniz: Biz, sizin işlediğiniz günahlarınızdan amandayız ve siz de bizim şerrimizden ve cezalandırmalarımızdan emanda ve selamette olunuz. Bizim sizlerle bir işiniz yoktur.”
Bu, onlarla olan söz konusu dostluğu bırakın anlamındadır. Lokman Hekim de vasiyetinde oğlunu fasık, facir, günahkar kimselerle dostluk kıymaktan men etmiş ve böyle bir ilişkiyi büyük bir zararın vuku bulduğu kurt ve koyunun dostluğuna benzetmiştir.
4 Bidat: Din de bidat ortaya çıkaran bir kimse de dostluk ve arkadaşlığa layık değildir. Zira onunla olan dostluk insanın hak yoldan sapmasına ve onun yoldan çıkma düşüncesinin insana sirayet etmesine sebep olacaktır. Şeri açıdan uzaklaştırılması gereken bid’at ehli şehirden sürgün edilmeli ve Müslümanların ilgisizliğine ve şefkatsizliğine terk edilmelidir. Böyle bir kimsenin, müminlerle dostluğa layık görülmesi nasıl mümkün olabilir ki?
Cafer adında bir şahıs diyor ki: Bir gün, imam Musa bin Cafer(A) bana dediler: Seni Abdurrahman bin Yakup’un yanında görmemin sebebi ne olabilir acaba?
Ben: O, benim dayımdır, dedim.
Hayret: O, Allah’ın hakkında büyük sözler sarfetmiştir. (Bidat koymuş ve Allah’ın tarif edilemeyecek vasıflara sokmuştur.) Ya onu terk edip benimle birlikte olursun ya da bizimle ilişkilerini keser, onunla olursun!
Ben: Sözlerine inanmamama rağmen onunla olan beraberliğimi sürdürmem caiz değil midir? Diye sorunca .
Hazret şöyle buyurdu: Onun üzerine bir azabın inmesinden ve onun yanında bulunduğun bir sırada onunla beraber azaba uğramaktan korkmuyor musun? Yoksa Hz.Musa’nın ashabından olan bir kimsenin, Firavun’un askerlerini görünce onların peşinden gittiğini ve onların azaba uğrama ihtimallerinin bulunmasına rağmen, Musa’nın ordusundan ayrılıp Firavun’un askerlerine katıldığını işitmedin mi? Niyeti, Firavun’un askerlerinden olan babasının hidayete kavuşması ve başına gelecek azaptan kurtulması için, onunla tatlı dille konuşarak çekmeye çalışmak olmasına rağmen, Firavun’un askerleri Nil nehrine varıp boğuldukları sırada o mümin adam da onlarla birlikte boğuldu! Cereyan eden bu olayı Musa(A)’a haber verdiklerinde Musa(A) şöyle der: O, Allah’ın rahmetinde bulunmaktadır. Fakat, azap geleceği zaman günahkarların yanında bulunanların hepside yok olurlar.
İmam Sadık(A): Bidat ehli ve yoldan çıkmış kimselerle dostluk kurmayınız. Zira insanlar sizi, tıpkı onlardan biriymiş gibi düşünür ve değerlendirir. Allah Resulü(S) de: İnsan, başkalarının gözünde dostunun dini üzere bulunur.
5 DÜNYAYA KARŞI AŞIRI BAĞLILIK: Dünyaya karşı aşırı bir hırs ve istekle bağlı kimselerle dostluk kurmak tıpkı öldürücü zehire benzer.
Zira, insanın tabiatı, taklide meyillidir. Hakikaten de kendinden bihaber, bilgisiz insanın tabiatı, başkalarının kişiliğinden ve tabiatından çabuk etkilenir. Neticede kötü bir sıfat sayılan hırsa sahip kimseyle kurulan dostluk, insanın kendisinin de hırs müptelasına yakalanmasına sebep olacaktır. Tıpkı zahid insanlarla kurulan dostluğun insanı dünyada zühde zorladığı gibi.
Hz.Ali(A): Dostluk vesilesi ile kendinizi zinde tutunuz. Dostlarınızla birlikte olup onlarla oturup kalkmak insana hayat ve zindelik verir.
Lokman Hekim oğluna: “Alimle arkadaş ol. Ölü toprağın yağmur vesilesi ile canlandığı gibi kalp de hikmetle (ilim, güzel öğüt) hayat bulur.” Tavsiyesinde bulunmuştur.
İmam Sadık(A), Allah Resulünden(S) şöyle naklediyor: “Dünyaya haris, servet sahibi kimselerle kurulan arkadaşlık kalbi öldürür.”
İslami rivayetlerde yer aldığı üzere daha önce sıralanan beş şarta ilaveten (akıllı, güzel ahlaklı olmak, bidat ehli, dünyaya haris, fasık olmamak) dost seçiminde dikkate alınması gereken diğer şartlara da işaret edecek olursak:
1 Sır tutmasını bilmeli.
2 İnsanın ayıbını ifşa etmemeli.
3 Zor sıkıntılı onlarda yalnız bırakmamalı.
4 İnsnın iyiliklerini aşikar etmeli.
5 Yalancı olmamalı.
6 Cimri olmamalı.
7 Korkak olmamalı.
8 Akrabalarıyla ilişkilerini kesmemeli.
9 Münafık olmamalı (Batını ve zahiri bir olmalı.)
10 Dostunun iyilik ve kötülüğünü, kendi iyilik ve kötülüğü bilmeli.
11 Para, makam onu aldatmamalı ve dostluğuna feda etmemeli.
12 Dostu için elinden gelen yardımı esirgememeli.
13 Rezil, zelil, alçak olmamalı.
14 İyilik sever olmalı.
15 “Muttakiler hariç olmak üzere, o gün dostların kimine düşmandır.” Ayeti kerimesi mucibince Muttaki ve takvalı kimselerden olmalıdır.
16 Dünya, mal, servet gibi nedenlerden dolayı dostluk kurmuş olmamalı.
17 Emin olunan, doğru kimse olmalı.
18 Dostunun hayrını istemeli (Her ne kadar dostunun hoşuna gitmese de, hakkı söylemeli.)
19 Dünya ve ahiret hayatında insana yardımcı olmalı.
20 Zalim ve kibirli olmamalıdır.
Elbette yukarıdaki şartların her birinin kendine has özellikleri vardır. Zira önceden de denildiği gibi dostluk ya ahiret veya dünya, veyahudta ünsiyet içindir. Bütün bu hususiyetlerin bir şahısta toplandığı, sözü edilen sıfatların tamamına sahip olan şahıs çok az görülür.
Dostluk çeşitleri hakkında güzel sözler söylenmiş olup onlardan bir kısmını hatırlayarak yazımızı noktalayalım.
Dost, arkadaş ve kardeş üç kısımdır: Bazıları tıpkı gıda maddeleri gibidir ki insan onlardan müstağni değildir. Kendini o ihtiyaçlardan uzak tutamaz. Bazıları ilaç gibidir. İnsan bazen onlara ihtiyaç duyar. Bazıları da tıpkı maraz, dert gibidir. İnsan her ne kadar bazen onlara müptela olsa da asla onlara ihtiyaç duymaz. Hastalık ve uyuşukluğa istemese de tutulduğu gibi onlara tutulur.
İnsanlar tıpkı ağaca benzerler. Ağaçlardan bazılarının hem meyvesi vardır, hem de gölgesi. Bazılarının yalnızca meyvesi, bazılarınınsa yalnızca gölgesi vardır. Bazılarının ise ne gölgesi, ne de meyvesi vardır; insanlar da böyledirler. Onlardan kimisi, dostu için yalnızca dünyevi menfaatlere sahiptir. (Tıpkı çabuk giden gölge gibi.) Kimisi de sadece uhrevi menfaatler sağlar. (Mahsul zamanındaki meyve gibi faydalıdır.)
Üçüncü gruptakiler insan için hem uhrevi hem de dünyevi faydalar temin ederler. (Tıpkı hem meyve hem de gölgesi olan ağaç gibi.)
Dördüncü gruptakiler ise ne dünya için insana yarar getirirler ne de ahiret için. (Tıpkı ne meyve ne de meyvesi olan boşyararsız ağaçlar gibi.)
Kur’anı Kerim son gruptakiler hakkında şöyle buyuruyor: <<Zararı, yararından daha yakın olana tapar; ne kötü yardımcı ve ne kötü yoldaştır.>>(Hac/13)
Her halükarda Ebuzer Giffari(A)’ın buyurmuş olduğu gibi, eğer bir kimse dostluk kurmayı beceremiyorsa ya bu sıfatların tamamına yada bazılarına sahip olması, dostsuz kalması ve tenhalarda yaşamasından daha iyidir.
alinti
İnsanın, kaynağı dünyevi ve uhrevi menfaatlere dayanan ve özel şartlara hain kimselerle dostluk kurması takdire şayandır. Ancak zenginlik, makam, başarı elde etmek gibi dünyevi menfaatlere veya yalnızca dostluğa dayalı ilişkiler kurmak şimdilik bahis konumuz olmayıp, daha çok dini ve uhrevi menfaatlere dayalı dostluk üzerinde duracağız. Örneğin; onun sahip olduğu ilim ve amelinden faydalanmak, ibadet konusunda kalbin huzurunun sağlanması ve insanların eziyetinden korunmak gibi sebeplerle yardımınızı istemek ve konumundan istifade etmek, ahirette ondan şefaat beklemek ve duasından bereket ummak gibi.
Büyüklerin çoğunun inancına göre kıyamette her mümine şefaat etme izni verileceğinden, mümin dostlarımız ne kadar çok olursa şefaatten de o kadar çok hissemizi alacağız demektir.
“İnsan ve iyi işlerde bulunanların dileklerine icabet eder ve onlar hakkındaki ihsan ve keremini, lütfuyla arttırır.”Şura süresinin 26. Ayetinden de anlaşılacağı gibi dostlarının şefaatine dahil olanlar onlarla birlikte cennete gireceklerdir.
Hz.Emirel Müminin (A)’ın; “Akıllı kimse ile dostluk kur. Eğer güzel ahlaklı ise onun ilminden bir fayda sağlayamazsan da güzel ahlak ve kereminden faydalanırsın. Yok eğer kerem ve güzel ahlaktan yoksunsa aklından faydalanırsın. Fakat asla değersiz (alçak), ahmak kimseyle arkadaşlık kurma” buyurmuştur.
Kısacası iyi dost, seçkin sıfatlarla donanmış olup, beraberliği insana dini ve uhrevi menfaatler sağlayan kimselerdir. İnsanın dostunda bulunması gerekli en önemli sıfat ve özellikler şunlardan ibarettir:
1 Akıllı olmalı.
2 Güzel ahlaklı olmalı.
3 Fasık ve günahkar olmamalı.
4 Bid’at ehli olmamalı.
5 Dünyaya karşı hırslı (gözü doymaz) olmamalıdır.
Şimdi yukarıdaki durumlardan her birine açıklık getirmeye çalışalım.
1 Akıl: Akıl, insan vücudunun bir sermayesidir. Ahmak kimseyle arkadaşlık kurmada hiçbir hayır yoktur. Zira ahmak kimse, her ne kadar yardım etme niyeti taşırsa da, ahmaklığı ve cahilliği yüzünden insana yararından çok zararı dokunur. Bu nedenle cahil dost, akıllı düşmandan daha kötü olarak görülmüş ve ahmaktan uzak durmayı, Allah’a yakınlaşma vesilesi saymışlardır. Elbette akıllı kimseden muradın, ya var olan yetenekler yardımıyla, ya da sonradan öğrenme ve bilgilenme yoluyla işin hakikatlerini derk eden kimse olduğu anlaşılmalıdır.
Hz. Emirel Müminin(A): “Müslüman kimse; facir, ahmak ve yalanncı kimselerle arkadaşlık kurmamalıdır.” Buyurmuştur.
Yine Hz.Ali(A): “Ahmakla dost olma zira ondan sana bir hayır gelmez. O kendisinin menfaati için fayda sağlayamayacağı gibi sana da yarar gelmesine sebep olur. Ahmağın ölümü yaşamasından, susması konuşmasından, uzaklığı yakınlığından daha iyidir.” Buyurmuştur.
2 Güzel ahlak: güzel ahlak da dost seçiminde dikkate alınması gereken sıfatlardan biridir. Zira akıllı insanların çoğu öfke, şehvet, cimrilik ve korkunun galebe gelmesi halinde hevai nefislerine uyarak, aklın apaçık hükmünü ayaklar altına almışlardır. Böyle kişilerin dostluk ve arkadaşlığa layık olmadıkları hiçbir delile ihtiyaç duyurmayacak kadar açıktır.
3 Fısk: İnsan, kendi dostluğuna seçmek istediği bu kimsenin fasık (günahta ısrar eden) olmamasına özen göstermelidir. Çünkü Allah’ın emirlerine başkaldıran, itaatsizlik gösteren ve günahları kendine reva gören kimse, şüphesiz kendi dostu içinde aynı şeyleri caiz göreceğinden onun sadakatine ve dürüstlüğüne itibar edilmez.
Kur’anı Kerim’in bir çok ayetlerinde peygamber (S)’e şöyle tavsiyede bulunmuşlardır: “Sen de sabah akşam o’nun rızasını isteyerek Rablerine dua edenlerle birlikte sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma. Kalbini bizi zikretmekten gaflete düşürdüğümüz kendi istek ve tutkularına (hevasına) uyan ve işinde aşırılığa gidene itaat etme.” (Kehf/28)
“Şu halde sen, bizim zikrimize sırt çeviren ve dünya hayatından başkasını istemeyenden yüz çevir.” (Necm/29)
“O Rahman olan Allah’ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman “Selam” derler.” (furkan/63)
Ayette açıkca cahillerden ve fasıklardan uzak durulması gerektiği emredilmiş.
Said bin Museyyib’in tefsirine göre bu ayetten maksat şudur: “Onlara vardığınız zaman gerçekte şöyle demelisiniz: Biz, sizin işlediğiniz günahlarınızdan amandayız ve siz de bizim şerrimizden ve cezalandırmalarımızdan emanda ve selamette olunuz. Bizim sizlerle bir işiniz yoktur.”
Bu, onlarla olan söz konusu dostluğu bırakın anlamındadır. Lokman Hekim de vasiyetinde oğlunu fasık, facir, günahkar kimselerle dostluk kıymaktan men etmiş ve böyle bir ilişkiyi büyük bir zararın vuku bulduğu kurt ve koyunun dostluğuna benzetmiştir.
4 Bidat: Din de bidat ortaya çıkaran bir kimse de dostluk ve arkadaşlığa layık değildir. Zira onunla olan dostluk insanın hak yoldan sapmasına ve onun yoldan çıkma düşüncesinin insana sirayet etmesine sebep olacaktır. Şeri açıdan uzaklaştırılması gereken bid’at ehli şehirden sürgün edilmeli ve Müslümanların ilgisizliğine ve şefkatsizliğine terk edilmelidir. Böyle bir kimsenin, müminlerle dostluğa layık görülmesi nasıl mümkün olabilir ki?
Cafer adında bir şahıs diyor ki: Bir gün, imam Musa bin Cafer(A) bana dediler: Seni Abdurrahman bin Yakup’un yanında görmemin sebebi ne olabilir acaba?
Ben: O, benim dayımdır, dedim.
Hayret: O, Allah’ın hakkında büyük sözler sarfetmiştir. (Bidat koymuş ve Allah’ın tarif edilemeyecek vasıflara sokmuştur.) Ya onu terk edip benimle birlikte olursun ya da bizimle ilişkilerini keser, onunla olursun!
Ben: Sözlerine inanmamama rağmen onunla olan beraberliğimi sürdürmem caiz değil midir? Diye sorunca .
Hazret şöyle buyurdu: Onun üzerine bir azabın inmesinden ve onun yanında bulunduğun bir sırada onunla beraber azaba uğramaktan korkmuyor musun? Yoksa Hz.Musa’nın ashabından olan bir kimsenin, Firavun’un askerlerini görünce onların peşinden gittiğini ve onların azaba uğrama ihtimallerinin bulunmasına rağmen, Musa’nın ordusundan ayrılıp Firavun’un askerlerine katıldığını işitmedin mi? Niyeti, Firavun’un askerlerinden olan babasının hidayete kavuşması ve başına gelecek azaptan kurtulması için, onunla tatlı dille konuşarak çekmeye çalışmak olmasına rağmen, Firavun’un askerleri Nil nehrine varıp boğuldukları sırada o mümin adam da onlarla birlikte boğuldu! Cereyan eden bu olayı Musa(A)’a haber verdiklerinde Musa(A) şöyle der: O, Allah’ın rahmetinde bulunmaktadır. Fakat, azap geleceği zaman günahkarların yanında bulunanların hepside yok olurlar.
İmam Sadık(A): Bidat ehli ve yoldan çıkmış kimselerle dostluk kurmayınız. Zira insanlar sizi, tıpkı onlardan biriymiş gibi düşünür ve değerlendirir. Allah Resulü(S) de: İnsan, başkalarının gözünde dostunun dini üzere bulunur.
5 DÜNYAYA KARŞI AŞIRI BAĞLILIK: Dünyaya karşı aşırı bir hırs ve istekle bağlı kimselerle dostluk kurmak tıpkı öldürücü zehire benzer.
Zira, insanın tabiatı, taklide meyillidir. Hakikaten de kendinden bihaber, bilgisiz insanın tabiatı, başkalarının kişiliğinden ve tabiatından çabuk etkilenir. Neticede kötü bir sıfat sayılan hırsa sahip kimseyle kurulan dostluk, insanın kendisinin de hırs müptelasına yakalanmasına sebep olacaktır. Tıpkı zahid insanlarla kurulan dostluğun insanı dünyada zühde zorladığı gibi.
Hz.Ali(A): Dostluk vesilesi ile kendinizi zinde tutunuz. Dostlarınızla birlikte olup onlarla oturup kalkmak insana hayat ve zindelik verir.
Lokman Hekim oğluna: “Alimle arkadaş ol. Ölü toprağın yağmur vesilesi ile canlandığı gibi kalp de hikmetle (ilim, güzel öğüt) hayat bulur.” Tavsiyesinde bulunmuştur.
İmam Sadık(A), Allah Resulünden(S) şöyle naklediyor: “Dünyaya haris, servet sahibi kimselerle kurulan arkadaşlık kalbi öldürür.”
İslami rivayetlerde yer aldığı üzere daha önce sıralanan beş şarta ilaveten (akıllı, güzel ahlaklı olmak, bidat ehli, dünyaya haris, fasık olmamak) dost seçiminde dikkate alınması gereken diğer şartlara da işaret edecek olursak:
1 Sır tutmasını bilmeli.
2 İnsanın ayıbını ifşa etmemeli.
3 Zor sıkıntılı onlarda yalnız bırakmamalı.
4 İnsnın iyiliklerini aşikar etmeli.
5 Yalancı olmamalı.
6 Cimri olmamalı.
7 Korkak olmamalı.
8 Akrabalarıyla ilişkilerini kesmemeli.
9 Münafık olmamalı (Batını ve zahiri bir olmalı.)
10 Dostunun iyilik ve kötülüğünü, kendi iyilik ve kötülüğü bilmeli.
11 Para, makam onu aldatmamalı ve dostluğuna feda etmemeli.
12 Dostu için elinden gelen yardımı esirgememeli.
13 Rezil, zelil, alçak olmamalı.
14 İyilik sever olmalı.
15 “Muttakiler hariç olmak üzere, o gün dostların kimine düşmandır.” Ayeti kerimesi mucibince Muttaki ve takvalı kimselerden olmalıdır.
16 Dünya, mal, servet gibi nedenlerden dolayı dostluk kurmuş olmamalı.
17 Emin olunan, doğru kimse olmalı.
18 Dostunun hayrını istemeli (Her ne kadar dostunun hoşuna gitmese de, hakkı söylemeli.)
19 Dünya ve ahiret hayatında insana yardımcı olmalı.
20 Zalim ve kibirli olmamalıdır.
Elbette yukarıdaki şartların her birinin kendine has özellikleri vardır. Zira önceden de denildiği gibi dostluk ya ahiret veya dünya, veyahudta ünsiyet içindir. Bütün bu hususiyetlerin bir şahısta toplandığı, sözü edilen sıfatların tamamına sahip olan şahıs çok az görülür.
Dostluk çeşitleri hakkında güzel sözler söylenmiş olup onlardan bir kısmını hatırlayarak yazımızı noktalayalım.
Dost, arkadaş ve kardeş üç kısımdır: Bazıları tıpkı gıda maddeleri gibidir ki insan onlardan müstağni değildir. Kendini o ihtiyaçlardan uzak tutamaz. Bazıları ilaç gibidir. İnsan bazen onlara ihtiyaç duyar. Bazıları da tıpkı maraz, dert gibidir. İnsan her ne kadar bazen onlara müptela olsa da asla onlara ihtiyaç duymaz. Hastalık ve uyuşukluğa istemese de tutulduğu gibi onlara tutulur.
İnsanlar tıpkı ağaca benzerler. Ağaçlardan bazılarının hem meyvesi vardır, hem de gölgesi. Bazılarının yalnızca meyvesi, bazılarınınsa yalnızca gölgesi vardır. Bazılarının ise ne gölgesi, ne de meyvesi vardır; insanlar da böyledirler. Onlardan kimisi, dostu için yalnızca dünyevi menfaatlere sahiptir. (Tıpkı çabuk giden gölge gibi.) Kimisi de sadece uhrevi menfaatler sağlar. (Mahsul zamanındaki meyve gibi faydalıdır.)
Üçüncü gruptakiler insan için hem uhrevi hem de dünyevi faydalar temin ederler. (Tıpkı hem meyve hem de gölgesi olan ağaç gibi.)
Dördüncü gruptakiler ise ne dünya için insana yarar getirirler ne de ahiret için. (Tıpkı ne meyve ne de meyvesi olan boşyararsız ağaçlar gibi.)
Kur’anı Kerim son gruptakiler hakkında şöyle buyuruyor: <<Zararı, yararından daha yakın olana tapar; ne kötü yardımcı ve ne kötü yoldaştır.>>(Hac/13)
Her halükarda Ebuzer Giffari(A)’ın buyurmuş olduğu gibi, eğer bir kimse dostluk kurmayı beceremiyorsa ya bu sıfatların tamamına yada bazılarına sahip olması, dostsuz kalması ve tenhalarda yaşamasından daha iyidir.
alinti