Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Hulus aleminden önceki alemlerin şerhi

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Hulus aleminden önceki alemlerin şerhi

    Anlatıldıgı gibi hulus aleminden önce Allah yolcusu on iki alemi gecmelidir. bunlar kücük, büyük ve en büyük islam; kücük, büyük ve en büyük iman; kücük, büyük ve en büyük hicret; kücük, büyük ve en büyük cihattır.

    salik bu alemlerin hususiyetlerini, eser ve alametlerini, engellerini de bilmeliddir.biz burada bunları özet olarak acıkladik. genis olarak fakihlerin ve velilerin iftihari merhum Seyyid Mehdi Bahru'l-ulum (r.a)'a ait kitapta yer almaktadir. genis serhi talep edenler bu kitaba müracaat etsinler. lakin konunun acikliga kavusmasi icin burada bir beyanda bulunulacaktir.

    ISLAM-I EKBER (BÜYÜK ISLAM)

    Büyük islam, tam teslimiyet ve boyun egistir. yani Allah azze ve celleye her suretteki her türlü itirazi terk etmek, tahakkuk bulan her seyin salah oldugu, tahakkuk bulmayan seylern ise salah olmadigina inanmak, Rabbul izzete karsi her türlü neden, nicin sorusunu sormaktan, O'na küskünlükten tamamen el cekmektir. marfu'ah barkinin mahasin adli eserinde rivayet ettigi, muvahhitlerin mevlasi hz.Alinin merfu hadisindeki su sözü buna nazirdir: "islam teslimiyettir, teslimiyet ise yakindir" itirazin terk edilmesinin yaninda kalbinda Allahin tesrii ve tekvini hükümlerine karsi en kücük bir tutukluk veya bir bulaniklik olmamalidir.

    Allahu teala buyurdugu gibi: "Rabbine andolsun ki aralarinda cikan anlasmazlik hususunda seni hakem kilip sonra da verdigin hükme iclerinde hicbir SIKINTI DUYMAKSIZIN tam manasiyla teslim olmadikca iman etmis olmazlar" (nisa 65)

    bu merhale büyük iman merhalesidir ki büyük islam ruha sirayet etmistir ve gönül ve cani kaplamistir.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    #2
    Ynt: Hulus aleminden önceki alemlerin serhi

    iman-i Ekber (büyük iman)

    Salikin kalbi büyük islam nuruyla münevver olduktan sonra ara sira suuri idrak ile müsahade edecegi bir hal kendisinde ortaya cikar.

    bu hal üzereyken varolan herseyin yaraticiya dayandigini, baska bir ifadeyle Allahin bütün ahval ve durumlarda hazir ve nazir oldugunu müsahade eder.

    iste bu, sühud ve büyük islam merhalesidir. henüz kemal haddina ulasmadigi icin bedenin bütün erkanina sirayaet etmis, uzuvlar üzerinde mutasarrif olamamistir.

    Bu yüzden maddi engeller ve tabii mesuliyetler onu bu halden cikarir. bir isle ugrastiklarinda bu sühudu kaybeder ve gaflete düser. bundan dolayi salik derin bir azimle mukavemet etmeli, bu hali meleke makamina cikariip kemale ulastirmalidir. böylece harici mesguliyetler salikin sühudi seyrini degistiremeyecekleridir.

    bu islami kalp makamindan ruh makamina sirayet ettirmelidir ki böylece o icmal tafsile dönüssün. ruhun emriyle bu hal bütün zahiri ve batini kuvveleri sarar ve halden melekeye dönüsür. bu makam ariflerin "ihsan" diye tabir ettikleri makamdir. cünkü kerim Allah kurani mecidde söyle buyuruyor: "biim icin caba österenleri biz mutlaka yollarimiza hidayet ederiz" (ankebut 69). fakat bununla yetinmeyerek devaminda söyle buyuruyor: "Allah iyilik edenlerle beraberdir" (ankebut 69)

    buna göre Allah yolunun mücahidi ihsan/iyilik mertebesine ulasmadan Allahin hidayet yollarina varamaz. hazret-i resul-i ekreme ihsanin (iyilik etmenin) manasi soruldu. o söyle buyurdu: "Allaha O'nu görüyormus gibi ibadet etmendir. sen O'nu görmesen de O seni görüyor".

    yani insan Allaha öyle ibadet etmelidir ki sanki O'nu görmektedir. fakat eger bu keyfiyette bir ibadeti yapamiyorsa gerideki merhale geregince ibadet etmelidir. yani Allahin kendisini görüyor oldugunun bilincinde olarak Allaha ibadet etmelidir.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #3
      Ynt: Hulus aleminden önceki alemlerin serhi

      islam-i ekber, iman-i ekbere varmadigi süre salikte sadece arada sirada ihsan hali aciga cikar. ibadetleri sevk, ragbet ve büyük bir istek ile yapar. ama iman-i ekbere ulastiginda ihsan halinden muhsinlerin melekesine ulasir. bu durumda salikin fiileri sevk, ragbet ve istek pinarindan su icmistir; artik salik ibadetlerin hepsini teiz bir zihinle yeirne getirir. zira artik iman ruha sirayet etmistir.

      ruh ise bütün uzuvlarin ve kuvvelerin padisahi oldugu icin hepsini kendi isine yöneltir. böylece yaptiklari isler hepsine kolay gelir. hepsi ruha itaat eder, bir an olsun onun emrinden cikmazlar. allahu tebareke ve teala bu taife icin söyle buyuruyor: "müminler kurtulusa ermislerdir. onlar namazlarinda husu icindedirler. onlar bos ve yraarsiz isten yüz cevirenlerdir" (müminun 1-3).

      cünkü bos islerle mesgul olmak onlara meylin ve ragbetin bir göstergesidir. büyük iman ile mümin olup iyilik mertebesine ulasmis ve kendisinde iyilik meleke olmus olan salik ise asla bos ve faydasiz islere meyletmez. diger taraftan iki sevginin bir kalpte olmayacagini bilir. "Allah bir kisinin icinde iki kalp yaratmamistir" (ahzab 4)

      eger salikin kalbinde bos islere bir egilim varsa burhan-i inni (eser yoluyla neden bulma) ile onda Allaha ragbet ve egilimin olmadigini, böyle bir kalbin münafik oldugunu anliyoruz. Allahu tealayla ilgili islere egilim gösterdigi halde bos ve faydasiz islere de egilimi varsa bu nifaktir.

      büyük nifak büyük imanin karsisindadir. teslimiyeti ve itaati, icsel istiyak ve ragbeten mütevellit degildir. akildan, korkudan ve insandaki mülahazalardan kaynaklanmaktadir. bu nifaga su ayet isaret etmekteir: "namaza kalktiklarinda üsenerek kalkarlar" (nisa 142)

      salik büyk imana vardiginda bu nifagin en kücük derecesi dahi onda kalmaz. fiilleri hicbir surette akli idraktan, maslahat gözetmekten, muhafazakarliktan, korkudan kaynaklanmaz. bilakis sirf istiyak, sevgi, ask, meyil ve ragbettendir.


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #4
        Ynt: Hulus aleminden önceki alemlerin serhi

        Hicret-i Kübra (büyük hicret)

        salik büyük iman mertebesine vardiktan sonra büyük hicrete hazirlanmalidir. bu hicret, isyan ehlinin icinden, günah ve azginlik icindeki isnanlarla oturup kalkmaktan, hüsran icindeki dünya cocuklariyla birliktelikten ve saliki Allah yolundan alikoyan, seferine set ceken adetlerden, örflerden, kurallardan beden ve kalbin birlikte hicretidir.

        adet ve örfler küfür memleketlerinin belirgin özelliklerindendir. maddi toplumlarda insan vehmi ve hayali adetlere mahkumdur. bu adetleri dünya ehli benimseyip fayda zarar iliskilerini bu esaslara göre bina etmislerdir.

        örnegin ilmi konularin konusuldugu meclislerde konusmayan birisinin bilgisiz oldugu kanisina varilmasi bu türden bir adettir. onlarin nazarinda birinin meclisin bas kösesinde oturmasi büyüklügün alametidir.

        giris cikislarda önde yürümesi büyüklügün bir göstergesi sayarlar. yagciligi iyi ahlak telakki ederler. bunlarin ziddini degersizlik, sahsiyetsizlik ve gecinmezlik olarak nitelendirirler.

        salik Allahin yardimiyla, Rahmanin imdadiyla bunlarin tümünden sarf-i nazar etmelidir. bu hayal aleminden hicret etmeli, bu acuzeyi üc talak ile bosamalidir. salik bu mütarekede hicbir gücten korkmamali, insanlarin kinamasindan cekinmemelidir. kendini üstün gören, bilgili göstermeye calisan insanlarin serzenisinden korkmamalidir.

        kuleyninin, el-sukuni (ismail ibni zeyd)'nin otoritesi hakkinda yazdigi cami kitabinda hz. sadik kanaliyla Resul-i ekrem (s.a.a)den söyle nakledilmistir: "küfrün rükünleri dörttür. ragbet, korku hosnutsuzluk ve sinir" buradaki korku insanlarin adetlerine muhalefetten korku olarak tefsir edilmistir.

        sözün özeti ise sudur: salik Allah yolunun önündeki tüm adet ve örfleri terk etmelidir. arifler bunu cünun olarak tabir etmektedirler. zira mecnun kimse insanarin adetlerini bilmez. bu adetlere göre davranmaz. onlarin övüp yermesi umurunda degildir. adetlerin hilafina davranmak hususunda korkusu yoktur.

        ey kalbim gül sarabiyla harap olasin
        hazinesiz, altinsiz karun'unkinin yüz kati sana sahip olasin
        yoksullara kral tahtini bahsedenlerin makaminda
        herkesten üstün bir görkeme kavusasin, umarim.
        sen kral tacini istiyorsan öündeki cevheri göster,
        eger özündeki cevher
        feridun ve cemsidinkiyla ayniysa
        kervan gitti ve sen hala uykudasin
        önünde uzaniyor cöl, ne zaman davranacaksin?
        kime soracaksin yolu? ne yapacaksin? nasil yapacaksin?
        sana gösterdim ya askin merkezini, haydi durma
        farkinda olmazsan halkanin disinda kalan biri olacaksin
        bir kadeh al, bir yudum sac göklere
        dünyanin kederlerine daha ne kadar tasalanacaksin


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #5
          Ynt: Hulus aleminden önceki alemlerin serhi

          cihad-i ekber (büyük cihat)

          salik hazret-i Rabbin yardimiyla hicrete muvaffak olduktan, adet ve gelenekleri terk ettikten sonra büyük cihat meydanina adim atar. büyük cihat seytanin ordulariyla savasmaktan ibaretir. bu mevkide salik tabiat aleminde hapsollmus; vehm, gazap ve sehvetin esiridir. zit arzularin malubudur.

          emel ve uzun arzular onu sarmistir. üzüntüler ve kaygilar onu kaplamistir. tabiatin zitliklariyla ve zihninin karmasikligiyla elemdedir.

          korkutucu bicok olayi beklemektedir. her taraftan sinesine bir ates yaklasmaktadir. her türlü muhtaclik, her türl dert ve intikam duygusu icindeki deryada kulac atmaktadir. bazen ailesinin derdinde, bazen malinin telef olmsindan korku icindedir. bazen makam ister, elde edemez. haset,sinir,kibir, arzu dikenleri her tarafina saplanmis, tabiat ve maddiyat aleminin yilanlari,akrepleri ve vahsi hayvanlarinin pencesinde perisan olmus durumdadir.

          gönül evi, vehmin karanligindan simsiyah olmustur. ne tarafa yüzünü dönse dünyanin tokadini yemektedir. nereye adimini atsa ayagina bir diken batmaktadir.

          bu elemler ve acilar salikin gögsünde birikmistir. tefekkür ve tedebbürden sora onlarin coklugunun farkina varmistir. salik Allahin tevfikiyle vehm, gazap ve sehvet ordularina karsi fatih olmali, bu büyük savasta zafere ulasmali ve alakalarin ve korkularin penesinden kendisini kurtararak tabiat alemine elveda demelidir.


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #6
            Ynt: Hulus aleminden önceki alemlerin serhi

            ISLAM-I AZAM (EN BÜYÜK ISLAM)

            bu haldeyken islam-i azam alemine dahil olur. burada kendini yekta bir cevher, essiz bir mücevher olarak; tabiat alemine muhit, ölümünden ve yok olmaktan masun, zitliklarin kesmekesinden farig görür. kendinde tabiat aleminin fevkinde bir safa, bir baha, bir ziya, bir ISIK müsahade eder. salik tabiat aleminden ölüp yeni bir hayat bulmustur. fakat zahirde tabiat aleminde olmasina ragmen, bu alemdeki varliklari melekuti suretleriyle görecektir. maddeden kendisine görünenher seyi melekuti suretiyle müsahade edecektir. bu müsahade onun haline bir zarar vermez. orta enfusi kiyamete vardigindan dolayi, perde kalkmis bircok gizli konu kendisine asikar olmustur. ahval-i acayipten bircogunu ona görünmüstür. iste bu mertebe "islam-i azam" makamidir ki kuran ayetlerinde acikca zikredilmistir:

            "ölü iken dirilttigimiz ve kendisine insanlar arasinda yürüyebilecegi bir ISIK verdigimiz kimse, kraanliklar icinde kalip ondan hic cikamayacak durumdaki kimse gibi olurmu? iste kafirlere yaptiklari böyle süslüü gösterilmistir" (enam 122)

            "erkek veya kadin mümin olarak kim iyi amel ederse ona mutlaka pak ve güzel bir hayat bahsederiz. ve mükafatlarini, yapmakta olduklarinin en güzeli ile veririz" ( nahl 97)

            bu mevkide salik kendinde müsahade ettigi sey vasitasiyla ucb ve benlik belasina dücar olabilir. bu durumda en büyük düsani olan, en büyük katil olan kendi benligiyle karsi karsiya gelmistir. tipki hadiste buyuruldugu gibi: "düsmanlarinin en kötüsü kendi nefsindir ki iki kaburganin arasindadir"

            eger bu haldeyken Rabbani inayet onun haline samil olmayip uyandirmazsa en büyük küfre müptela olacaktir. bu küfre isaretle, "nefis en büyük puttur" buyurulmustur.

            hazret--i ibrahimin Allaha sigindigi putperestlik buydu: "beni ve ogullarimi putlara tapmaktan uzak tut!" (ibrahim 35)

            cok aciktir ki hz.halilurrahman hakkinda zahiri putlara tapmasi tasavvur edilemez. bu hazreti resuli ekremin Allaha sigindigi sirktir: "Allahim gizli sirkten sana siginirim!" öyleyse salik Allahin yardimiyla kendi yoklugunu tasdik etmeli, kendi aczine, zilletine, kulluguna ve sahip olunmusluguna inanip benlige (enaniyete) elveda demelidir.

            böylece küfr-ü azam onun yakasini biraki ve islam-i azama girmeye muvaffak olur.

            bazi büyük arifler ömürleri boyunca "bend" ve "biz" kelimesini telaffuz etmemislerdir. her zaman "kul geldi gitti" diye kendilerinden bahsederlerdi. bazilarida ayirirlardi. güzellikten, Hakkin zatina müstenet olan konularda O'na nispet ettirirler; kendileriyle ilgili olan, allahin kudsi hazretinin beri oldugu konularda ise kendilerine nispet ettirirlerdi. kendilerine ve Allaha istinadi mümküün olan konulari cogul ifadeyle yani "biz" olarak dillendirirlerdi. bu yöntemi hz.hizir ve musanin kissasindan istifade etmislerdir.


            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #7
              Ynt: Hulus aleminden önceki alemlerin serhi

              Hızır söyle buyurdu:

              "gemiye gelince; o, denizde calisan yoksul kimselerindi. onu kkusurlu kilmak istedim. onlarin arkasinda her gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardi" (kehf 79)

              Allahın zatına kusur isnat edilemeyecegi icin tekil sahis ile kendine nispet ettirmistir.

              "erkek cocuga gelince, onun ana babasi mümin kimselerdi. bunun icin cocugun onlari azginlik ve nankörlüge bogmasindan korktuk. böylece istedik ki Rableri onun yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin" (kehf 80-81)

              öldürmek Hazret-i Hızır ve Allaha isnat edilebileceginden cogul sahis kullanilmistir.

              "duvara gelince; sehirde iki yetim cocugun idi. altinda da onlara ait bir hazine vardi. babalari ise iyi bir kimse idi. Rabbin istedi ki o iki cocuk güclü caglarina erissinler ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini cikarsinlar" (kehf 82)

              hayri ve faydayi irade etmek Allahın zatına isnat edilebilecegi icin Rabbe nispet ettirmistir.

              ayrica Hazret-i ibrahimin sözlerinde de bu tarik görülmektedir: "beni yaratan ve hidayet eden O'dur. beni ediren iciren O'dur. hastalandigim zaman bana sifa veren O'dur." (suara 78-80) burada hastaligi kendine, sifayi ise Allaha nispet ettirmistir.

              islam-ı azam makamina ulasmak ve seytanın ortaya ciktigi yer olan nefsin benligini ortadan kaldirmak, Allahın yardimiyla ve tevfikiyle olacak bir istir.

              Merhum mirza Ali kazi'nin babasi merhum hasan kazinin maarif üstadi olan ve merhum seyyid kureys-i kazvinin ahlakta ve ilahi maarifte ögrencisi olan hac imam guli nahcevani (Allah hepsinden razi olsun) söyle diyor: "ihtiyalik yaslarima vardiktan sonra şeytanı gördüm. her ikimiz bir dagin tepesinde durmusuz. ben elimi sakalima koyup ona, ben yaslanmisim artik; mümmkünse benden el cek! dedim. seytan, su tarafa bak, dedi. baktim. öyle derin bir ucurum gördüm ki insanin korkudan aklini durdurmakta! şeytan, benim kalbimde sefkat ve merhamet yoktur, dedi, eger pencemi sana gecirirsem senin yerin su gördügün ucurumun dibi olacaktir"


              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum


                #8
                Ynt: Hulus aleminden önceki alemlerin şerhi

                İMAN-I AZAM (EN BÜYÜK iMAN)

                islam-ı azamdan daha yukaridaki merhale iman-ı azam merhalesidir. o ise islam-ı azamın zuhurunun ve asikar olmasinin siddetlenmesinden ibarettir. öyle ki salikin bilmek ve itikat etmekten gecip müşahade ve ayan mertebesine ulasmasidir. bu anda salik melekut aleminden göc eder. enfusi büyük kiyamet ona kaim olur. ceberut alemine dahil olur. melekuti müşahedelerden ceberuti müayeneye feyz bulur.


                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #9
                  Ynt: Hulus aleminden önceki alemlerin şerhi

                  Hicret-i uzma (en büyük hicret)

                  Bundan sonra salik kendi varligindan hicret ederek mutlak varlik alemine göc etmelidir. bazi büyüklerin "nefsine veda et ve yüksel" sözü bu merhaleye isarettir. ayrica Allahu tealanin sözü bu merhaleye isaret etmektedir: "gir kullarımın arasına ve gir cennetime" (fecr 29-30).

                  burada cennetime gir ifadesi kullarimin arasina gir ifadesinden sonra gelmistir. ve "ey mutmain olmus nefis" hitabi büyük cihattan cikmis ve itminan yeri olan fetih ve zafer alemine dahil olmus nefse yöneliktir. henüz en büyük cihattan farig olmamis, varligindan eserler kalmistir. tam yok olus, en büyük cihadin tahakkukuna baglidir.

                  Bu yüzden henüz tasallut ve kahrin altindan disari cikmamis, Allahin iki ismi olan "melik" ve "muktedir"in gölgesi altindadir: "güclü ve yücenin huzurunda hak meclisindedirler" (kamer 55)

                  bu merhaleden sonra salik kendi varliginin zayif eserleriyle mücadele etmeli ve sakli kalan kalintilarinin kökünü tamamen kaziyip yok etmelidir ki mutlak tevhide adim atabilsin. bu alem fetih ve zafer alemidir.

                  böylece on iki alem katedilmis olacaktir. hicret-i uzma ve cihad-ı azamdan gecip fatih ve muzaffer olan kimse hulus alemine girerek, "inna lillah ve inna ileyhi raciun" (biz Allaha aitiz ve O'na dönecegiz)in hükmü altina girer ve enfusi büyük kiyamet kendisi icin kaim olur. cisimlerden, ruhlardan ve tüm taayyünattan gecerek hepsinden fani olup lahut aleminde adim atar ve "her nefis ölümü tadicidir" (Al-i imran 185)in hükmünden disari cikar. böyle bir kimse iradi ölümle ölü olacaktir. bundan dolayi hazreti resulullah (s.a.a) söyle buyurmustur: "yürüyen bir ölüye bakmak isteyen Ali ibni ebu Talibe baksın"


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: Hulus aleminden önceki alemlerin şerhi

                    Aciklama

                    simdiye kadar zikredilen ve az cok eser e alametleri beyan edilen feyizler Rabbu'l-izzet tarafindan peygamberlerin sonuncusu Hatemü'l-Enbiya ve'l-MÜrselin Hazret-i Muhammed (s.a.a)in ümmetine mahsustur. önceki ümmetlerin saliklerinin kemalleri sinirliydi. kendi fenalarinin (yokluklarinin) hasil olmasindan sonra sadece Allahın isim ve sifatlarini müşahade edebilirlerdi. bundan daha yukarida bir merhale tasavvur edemezlerdi. bunun sebebi onlarin en nihayetindeki marifetleri "la ilahe illallah" kelimesi oluyordu. bunun sonucu bütün kemali ve cemali sifatlari kendinde toplayan zatin sühud edilmesi idi. fakat resul-i Ekrem (s.a.a)in ümmetinin salikleri bu merhaleden daha yukari cikmislar, sonraki merhalelerden haberdar olmuslardir ki o merhaleleri aciklamak mümkün degildir. bunun sebebi bütün islami desturlar "Allahu ekber min en yusef" (Allah vasfedilmekten daha büyüktür" kelimesiyle ilgilidir.

                    bu esasa göre müslüman salikin ketettigi merhaleler öyle bir yere varir ki serhi, beyani ve vasfedilmesi gayr-i mümkündür. bu, sülukun "Allahu ekber min en yusef" mübarek kelimesiyle irtibati münasebetiyledir.

                    Bu yüzden gecmis peygamberlerin kendileri dahi Allahin isim ve sifatlarinin müşahedesinin üzerinde bir makam tasavvur etmiyorlari ki himmet kusuyla oraya ucsunlar. bu sebepten dolayi dünyada bircok belalara dücar olduklarinda Resulullah, emir'ul Müminin, Sıddıkay-i Kübra Fatımatu'z-Zehra ve pak evlatlarınin manevi ve ruhi velayetlerine mütevessil olarak kurtuluyorlardi. iste bu onlarin büyük manevi velayet makamlarıydi ki enbiyanin dert ve gamlarini bertaraf ediyorlardi.

                    bu makamin icmali onlar icin derk edilebilir idi ve bu esas üzerine paklarin ulvi makamlarina tevessül ediyorlardi, fakat keyfiyeti onlara malum degildi ve ömürlerinin sonuna kadar mechul kaliyordu.

                    kuran ayetlerinden anlasildigina göre Hz.ibrahim bir iki defa hal seklinde yüce hakikatleri ve kamil füyuzati sühud etmis fakat devam etmemis; makami ahirette kendisi icin tahakkuk bulacaktir.


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: Hulus aleminden önceki alemlerin şerhi

                      Bu konunun istidlali icin kuran ayetlerine basvurmadan önce sunu vurgulamak gerekiyor ki ihlas makamı teskiki mertebelere sahiptir. yüce kuranin nassina göre peygamberlerden bir kismi ihlas makamına sahip idiler. fakat bununla birlikte ihlas makamından daha yüce ve daha degerli bir makam vardir ki onlar bu makama varamamislardi ve ahirette o makama ulasmak icin dua ediyorlardi.

                      Hazret-i yusuf kuranın nassıyla ihlasa erdirilmislerden olmasina ragmen, "O ihlasa erdirilmis kullarımızdandır" (yusuf 24), Allahtan salihlere katilmayi talep ederek söyle dua ediyor: "sen dünyada da ahirette de benim velimsin. beni müslüman olarak öldür ve beni salihlerin arasina kat!" (yusuf 101).

                      Demek ki Hazret-i yusuf dünyada bu salihlik makamina ulasmamisti bundan dolayi ölümünden sonra onlara katilmayi niyaz ediyor. fakat duasinin kabul edilip edilmedigi ve ahirette bu makama varip varamayacagi kuran ayetlerinden anlasilmiyor.

                      Hazret-i ibrahim ihlas makamından cok yüce bir makama sahip olmasina ragmen söyle arz ediyor: "Rabbim bana hüküm bahset ve beni salihlere kat!" (şuara 83). buna göre salihlik makamı ihlas makamından daha yücedir ki Hazret-i halil-i Hak kendisini bu makama sahip olanlarin arasina katmasini Allahtan istiyor.

                      Allah Hazret-i ibrahimin bu duasini dünyada icabet etmemis fakat onun tahakkukunu ahiret icin vaat etmistir: "andolsun ki biz onu dünyada sectik, süphesiz o ahirette de salihlerdendir" (bakara 130)

                      burada bilinmelidir ki gecmiş peygamberlerin arzu etikleri salah (salihlik) makamı, ayet-i kerimenin nassiyla Hazrete ve evlatlarina verilmis olan salihlikten baska bir makamdir. Allah buyuruyor ki; "Ona ishaki ve fazladan bir bagis olmak üzere Yakub'u lutfettik; her birini salihler yaptik" (enbiya 72)

                      bu salihlige/salaha onlarin hepsi sahiptiler. ezcümle Hazret-i ibrahimin kendisi buna sahip olmasina ragmen salah makamini diliyor. demek ki onun istedigi bu salihlik makami cok daha yücedir.


                      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                      Yorum


                        #12
                        Ynt: Hulus aleminden önceki alemlerin şerhi

                        Hazret-i Resulullah ve onun zamanindaki birtakim insanlarin bu salihlik makamina ulasmis oldugunun delili su ayettir: "süphesiz benim velim kitabi indiren Allahtir. ve O salihleri görüp gözetir" (Araf 196)

                        Evvela Resulullah bu ayette Hazret-i Allahin mutlak velayetini kendisi icin ispat ediyor. sonra buyuruyor ki benim velim salihlerin islerini görüp gözetendir. demek ki o zamanda salihlik makamiyla yasamakta olan birtakim ihlasli kimseler vardi.

                        Allah onlarin islerini koruyup gözeten idi. enbiyanin duasinin sirri ve onlarin al-i abanin bes insanina veya pak imamlara tevessül etmesinin sirri onlardaki salihlik makamiydi. bu makamin yüceligi öyle bir derecededir ki Hazret-i ibrahim gibi bir peygamber onlara katilmayi Allahtan istiyor.

                        Büyük peygamberlerin ihlas makamina vardiklarinin deliline gelince; bu konunun kuran ayetlerinden birkac vechile istifade edilmesi mümkündür:

                        birincisi: onlarin hamd etme tariklerinden. kurani mecidin nassiyla hazreti Ehadiyeti vasfetmek ve övmek, Allahin halis kullarinin disinde kimseye degildir. Allah azze ve celle söyle buyuruyor: "Allah onlarin vasfettiklerinden yücedir, münezzehtir. Allahin ihlasa erdirilmis kullari müstesnadir" (saffat 159-160)

                        Allahu teala peygamberini hamda davet ediyor:
                        "de ki hamd olsun Allaha, selam olsun seckin kildigi kullarina. Allahmi daha hayirli yoksa O'na kostuklari ortaklarmi?" (neml 59)

                        ve hazret-i ibrahimin hamdini anlatirken söyle buyuruyor: "hamd olsun Allaha ki bana ihtiyar halimde ismaili ve ishaki lutfetti.süphesiz Rabbim duayi isitendir." (ibrahim 39)

                        veya hazret-i nuhun hamd etmesi emrediliyor:
                        "de ki biz zalimler toplulugundan kurtaran Allaha hamd olsun" (müminun 28)


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: Hulus aleminden önceki alemlerin şerhi

                          ikincisi: Kuran-i kerim'de bazi büyük peygamberlerin ihlas makamlarina vurgu yapilmistir. Hazreti Yusuf hakkinda buyuruldugu gibi: "o ihlasa erdirilmis kullarimizdandi" (yusuf 24)

                          Hazret-i Musa hakkinda söyle buyuruluyor:
                          "kitapta Musayi da an. gercekten o ihlasa erdirilmis idi ve hem resul hem de nebiydi" (meryem 51)

                          Hazret-i ibrahim, ishak ve yakup hakkinda söyle buyuruluyor:
                          "kuvvetli ve basiretli kullarimiz ibrahim, ishak ve yakubu an. biz onlari özellikle ahiret yurdunu düsünen ihlasli kimseler kildik" (sad 45-46)


                          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: Hulus aleminden önceki alemlerin şerhi

                            ücüncüsü: onlarin Allaha sükredip sena etme tariklerinden. "izzetine andolsunki onlarin hepsini azdiracagim, kaydiracagim; onlardan ihlasa erdirilmisler müstesna!" (sad 82-83). seytanin kullardan az bir bölük olan ihlasa erdirilmislere eli ulasamaz.

                            diger taraftan, "sonra elbette önlerinden, arkalarindan, saglarindan,sollarindan sokulacagim ve sen, onlarin coklarini sükredenlerden bulmayacaksin" (araf 17) ayeti uyarinca seytanin saptirdigi kullar sükredenlerden olmayacaklardir. buradan anlasiliyor ki seytanin kendilerine yaklasamadigi sükredenler ihlasa erdirilmis kullardir. simdi eger kuran-i mecidde Allahin sükreden sifatiyla andigi kullarin Allahin ihlasa erdirilmis kullari oldugunu anliyoruz. ezcümle hazret-i Nuh hakkinda söyle buyuruluyor: "Nuh ile birlikte tasidigimiz kimselerin nesli! sunu bilin o cok sükreden bir kul idi" (isra 3)

                            Hazret-i Lut hakkinda da söyle buyruluyor: "biz de üstlerine tas gönderdik. ancak Lut ailesi müstesna! katimizdan bir nimet olarak onlari seher vakti kurtardik. biz sükredeni iste böyle mükafatlandiririz" (kamer 34-35)

                            hazret-i ibrahim hakkinda söyle buyruluyor: "ibrahim gercekten hakka yönelen, Allaha itaat eden bir ümmet idi. Allaha ortak kosanlardan degildi. Allahin nimetlerine sükrediciydi." (nahl 120-121)

                            genel olarak diger peygamberler de sükür sifatiyla tanitilmislardir ve hepsi ihlasa erdirilmislerdir


                            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: Hulus aleminden önceki alemlerin şerhi

                              Dördüncüsü:
                              secilmislik: Allah azze ve celle Kuran-i kerimde peygamberleri secilmis olarak vasiflandirmistir.
                              Allah söyle buyuruyor:
                              "Biz ona ishak ve Yakub'u da armagan ettik; hepsini de hidayet ettik. daha önce de Nuh'u ve onun soyundan Davud'u, Süleyman'i, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yi ve Harun'u dogru yola iletmistik. biz iyi davrananlari iste böyle mükafatlandiririz. zekeriyya, yahya, isa ve ilyas'i da. hepsi de iyilerdendir. ismail, elyesa, yunus ve lut'u da! hepsini alemlere üstün kildik. onlarin babalarindan, cocuklarindan ve kardeslerinden bazilarini da. onlari seckin kildik ve dogru yola ulastirdik" (enam 84-87)

                              Bu mübarek ayetlerden bütün peygamberlerin ihlas makamlari delillendirilebilir. önceki deliller peygamberlerden bazilarinin halis kilinmis oldugunu ispat ediyordu.

                              Delilimiz su iki hususa baglidir:
                              1. secilmislik (ictiba):
                              ictiba kelimesi lügatte, benzer seylerin arasindan secilme manasindadir. mesela birisi bir sandik elmadan kendisi icin bir tane alirsa yaptigi seye secmek denir.
                              Ayet-i kerimede Allah "onlari sectik" buyuruyor. yani onlari bütün mahlukat arasinda sectik. kendimiz icin bir sandiga veya özel bir yere koyduk. dolayisiyla onlarin hükmü beser afradinin hükmüyle ayni degildir. onlar tam manasiyla Allahin kendisi icin ayirmis oldugu, hususi nazarinin üzerlerinde oldugu kimselerdir. malumdur ki Allah icin; secmek, halis kilmak ile mutabiktir. halis kilinmislar da Allahin kendisi icin var idiler ve bütün mevcudat ile baglarini koparmis O'nun mukaddes zatina baglanmislardir

                              2. secilme muayyen kisilere mahsus degildir

                              bu secilme belirli kimselerle sinirlandirilmamistir. Allah, nuh ve ibrahim ve peygamberlerden on alti ismi zikretikten sonra onlarin babalarini, soylarini, kardeslerini zikrettikten sonra olari sectigini söylüyor. lakin buradaki kardeslerden kasit ruhi ve ahlaki kerdeslerdir ki ilahi maarifte onlarla ayni seviyede ve ayni yolldadirlar. dolayisiyla buradan genel bir mana anlasiliyor ve bütün peygamberlerin ihlas makamina sahip olduguna istidlal edileibliyor.


                              -özün özü, Allame tabatabai-


                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X