Allah’ın aslanı, Esedullahil galip (Allah’ın yenilmez aslanı), hayber kalesini tek elli yerinden kaldıran yiğit Hz. Ali (a.s), nasıl olurda eşini gözlerinin önünde dövecekler ve o ses çıkarmadan öylece sessice kalacak?!
Vahabi – selefilerin ikinci halife Ömer İbn Hattap ve adamlarının Hz. Fatıma’nın (s.a) evine saldırılarak dövülmesini inkar etmek için halkın duygularını tahrik etmek amacıyla söyledikleri en önemli şüphelerden bir diğeri de ‘Neden Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) o sırada eşini savunmadı?’ Hz. Ali zamanının en cesur insanı ve Allah’ın aslanı değil miydi? Diye sorular üreterek insanların kafalarını karıştırmaktadırlar.
Şia alimleri, tarih boyunca bu şüpheye çeşitli cevaplar vermişlerdir. Burada o cevaplardan bazılarına yer vereceğiz:
Hz. Ali (a.s) olay karşısında Ömer İbn Hattab’a çok sert tepki göstermiştir
Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s), ilk aşamada bunların eşi Hz. Fatıma’ya saldırma niyetleri olduklarını görünce onlara oldukça sert tepki göstermiştir. O sırada Ömer’in yüz ve suratına yumrukla vurarak onu yere indirmiştir… ancak Peygamber efendimizin (s.a.a) emirleri doğrultusunda daha ileri gitmeyerek sabır göstermiş ve olayı uzatmamıştır. Burada saldıranlara bunu açıklamak istemiştir ki eğer ben sabır ve tahammül etmeye emir olunmamış olsaydım ve Allah’ın isteği bu yönde olmuş olmasaydı, hiç kimse böyle bir düşünceyi zihninden bile geçiremezdi. Ama Hz. Ali her zaman olduğu gibi orada da Allah’ın emirleri doğrultusunda hareket etmiştir.
Hz. Ali’nin (a.s) halis yaranlarından olan “Suleym İbn Kays” bu konu hakkında kendi kitabında şöyle yazmaktadır:
وَدَعَا عُمَرُ بِالنَّارِ فَأَضْرَمَهَا فِی الْبَابِ ثُمَّ دَفَعَهُ فَدَخَلَ فَاسْتَقْبَلَتْهُ فَاطِمَةُ علیه السلام وَصَاحَتْ یَا أَبَتَاهْ یَا رَسُولَ اللَّهِ فَرَفَعَ عُمَرُ السَّیْفَ وَهُوَ فِی غِمْدِهِ فَوَجَأَ بِهِ جَنْبَهَا فَصَرَخَتْ یَا أَبَتَاهْ فَرَفَعَ السَّوْطَ فَضَرَبَ بِهِ ذِرَاعَهَا فَنَادَتْ یَا رَسُولَ اللَّهِ لَبِئْسَ مَا خَلَّفَكَ أَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ.
فَوَثَبَ عَلِیٌّ (علیه السلام) فَأَخَذَ بِتَلابِیبِهِ ثُمَّ نَتَرَهُ فَصَرَعَهُ وَوَجَأَ أَنْفَهُ وَرَقَبَتَهُ وَهَمَّ بِقَتْلِهِ فَذَكَرَ قَوْلَ رَسُولِ اللَّهِ (صلی الله علیه وآله) وَمَا أَوْصَاهُ بِهِ فَقَالَ وَالَّذِی كَرَّمَ مُحَمَّداً بِالنُّبُوَّةِ یَا ابْنَ صُهَاكَ لَوْ لا كِتابٌ مِنَ اللَّهِ سَبَقَ وَعَهْدٌ عَهِدَهُ إِلَیَّ رَسُولُ اللَّهِ (صلی الله علیه وآله) لَعَلِمْتَ أَنَّكَ لا تَدْخُلُ بَیْتِی.
Ömer, ateş isteyerek onunla evi tutuşturdu. Sonra kapıya yüklenerek onu açtı ve içeri girdi! Hz. Fatıma (s.a) Ömer’in tarafına gelerek “Ey Babacığım! Ey Resulallah! Diye feryat etti. Ömer kılıcını kınında olduğu bir şekilde kaldırarak Hz. Fatıma’nın yanına (kaburgasına) vurdu. Hz. Fatıma feryat ederek “Ey babacığım!” diye bağırdı. Bu sırada Ömer kamçısını çıkararak Hz. Fatıma’nın koluna vurdu. Hz. Fatıma ‘Ey Resulallah! Ömer ve Ebu Bekir senin geride bıraktığına ne kadar da kötü davranıyor’ diye feryat etti.
Bu sırada Hz. Ali (a.s) yerinden sıçrayarak Ömer’in yakasından tutarak onu hızlı bir şekilde çekerek kaldırıp yere vurdu. Burnuna ve boynuna vurdu. Onu öldürmeyi istedi, ancak Allah Resulünün (s.a.a) sözünü hatırladı ve ona buyurmuş olduğu vasiyet aklına geldi ve şöyle buyurdu: “Ey Suhak’ın oğlu! (Ömer’in babası Hattab’ın annesinin adı) Muhammed’i peygamberlikle şereflendirdiği Allah’a yemin olsun ki eğer ilahi mukadderat ve peygamberin benimle olan ahitleşmesi olmasaydı, evime giremeyeceğini çok iyi biliyordun.” (Süleym İbn Kays Hilali’nin, ‘ölüm tarihi, 80 hicri’ kitabı, s. 568)
Aynı şekilde ehli sünnetin meşhur müfessiri Alusi, şöyle yazmakta:
أنه لما یجب على غضب عمر وأضرم النار بباب على وأحرقه ودخل فاستقبلته فاطمة وصاحت یا أبتاه ویا رسول الله فرفع عمر السیف وهو فى غمده فوجأ به جنبها المبارك ورفع السوط فضرب به ضرعها فصاحت یا أبتاه فأخذ على بتلابیب عمر وهزه ووجأ أنفه ورقبته
Ömer öfkelenerek Ali’nin evininin kapısını yakarak içeri girdi. Fatıma (s.a) Ömer’in tarafına gelerek “Ey Babacığım! Ey Resulallah! Diye feryat etti. Ömer kılıcını kınında olduğu bir şekilde kaldırarak Hz. Fatıma’nın mübarek yanına (kaburgasına) vurdu. Sonra kamçısını çıkararak Hz. Fatıma’nın koluna vurdu. Hz. Fatıma “Ey Babacığım!” diye feryat etti. Hz. Ali (a.s) yerinden sıçrayarak Ömer’in yakasından tutarak onu hızlı bir şekilde çekerek kaldırıp yere vurdu. Burnuna ve boynuna vurdu. (Alusi Bağdadi, Allame Ebu’l Fadl Şahabuddin es- Seyyid Mahmut ‘Ölümü 1270 hicri’ “Ruhu’l Meani fi Tefsiri’l Kur’an el- Azim ves’ sebu’l Mesani, c. 4, s. 124, Daru ihya’u turas el- Arabi, Beyrut)
Alusi, bu rivayeti hiçbir eleştiri ve haşiyeye inmeden nakletmiştir. Bunu bu şekilde açıklaması rivayeti kabul ettiği anlamına gelmektedir.
Vahabi – selefilerin ikinci halife Ömer İbn Hattap ve adamlarının Hz. Fatıma’nın (s.a) evine saldırılarak dövülmesini inkar etmek için halkın duygularını tahrik etmek amacıyla söyledikleri en önemli şüphelerden bir diğeri de ‘Neden Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s) o sırada eşini savunmadı?’ Hz. Ali zamanının en cesur insanı ve Allah’ın aslanı değil miydi? Diye sorular üreterek insanların kafalarını karıştırmaktadırlar.
Şia alimleri, tarih boyunca bu şüpheye çeşitli cevaplar vermişlerdir. Burada o cevaplardan bazılarına yer vereceğiz:
Hz. Ali (a.s) olay karşısında Ömer İbn Hattab’a çok sert tepki göstermiştir
Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s), ilk aşamada bunların eşi Hz. Fatıma’ya saldırma niyetleri olduklarını görünce onlara oldukça sert tepki göstermiştir. O sırada Ömer’in yüz ve suratına yumrukla vurarak onu yere indirmiştir… ancak Peygamber efendimizin (s.a.a) emirleri doğrultusunda daha ileri gitmeyerek sabır göstermiş ve olayı uzatmamıştır. Burada saldıranlara bunu açıklamak istemiştir ki eğer ben sabır ve tahammül etmeye emir olunmamış olsaydım ve Allah’ın isteği bu yönde olmuş olmasaydı, hiç kimse böyle bir düşünceyi zihninden bile geçiremezdi. Ama Hz. Ali her zaman olduğu gibi orada da Allah’ın emirleri doğrultusunda hareket etmiştir.
Hz. Ali’nin (a.s) halis yaranlarından olan “Suleym İbn Kays” bu konu hakkında kendi kitabında şöyle yazmaktadır:
وَدَعَا عُمَرُ بِالنَّارِ فَأَضْرَمَهَا فِی الْبَابِ ثُمَّ دَفَعَهُ فَدَخَلَ فَاسْتَقْبَلَتْهُ فَاطِمَةُ علیه السلام وَصَاحَتْ یَا أَبَتَاهْ یَا رَسُولَ اللَّهِ فَرَفَعَ عُمَرُ السَّیْفَ وَهُوَ فِی غِمْدِهِ فَوَجَأَ بِهِ جَنْبَهَا فَصَرَخَتْ یَا أَبَتَاهْ فَرَفَعَ السَّوْطَ فَضَرَبَ بِهِ ذِرَاعَهَا فَنَادَتْ یَا رَسُولَ اللَّهِ لَبِئْسَ مَا خَلَّفَكَ أَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ.
فَوَثَبَ عَلِیٌّ (علیه السلام) فَأَخَذَ بِتَلابِیبِهِ ثُمَّ نَتَرَهُ فَصَرَعَهُ وَوَجَأَ أَنْفَهُ وَرَقَبَتَهُ وَهَمَّ بِقَتْلِهِ فَذَكَرَ قَوْلَ رَسُولِ اللَّهِ (صلی الله علیه وآله) وَمَا أَوْصَاهُ بِهِ فَقَالَ وَالَّذِی كَرَّمَ مُحَمَّداً بِالنُّبُوَّةِ یَا ابْنَ صُهَاكَ لَوْ لا كِتابٌ مِنَ اللَّهِ سَبَقَ وَعَهْدٌ عَهِدَهُ إِلَیَّ رَسُولُ اللَّهِ (صلی الله علیه وآله) لَعَلِمْتَ أَنَّكَ لا تَدْخُلُ بَیْتِی.
Ömer, ateş isteyerek onunla evi tutuşturdu. Sonra kapıya yüklenerek onu açtı ve içeri girdi! Hz. Fatıma (s.a) Ömer’in tarafına gelerek “Ey Babacığım! Ey Resulallah! Diye feryat etti. Ömer kılıcını kınında olduğu bir şekilde kaldırarak Hz. Fatıma’nın yanına (kaburgasına) vurdu. Hz. Fatıma feryat ederek “Ey babacığım!” diye bağırdı. Bu sırada Ömer kamçısını çıkararak Hz. Fatıma’nın koluna vurdu. Hz. Fatıma ‘Ey Resulallah! Ömer ve Ebu Bekir senin geride bıraktığına ne kadar da kötü davranıyor’ diye feryat etti.
Bu sırada Hz. Ali (a.s) yerinden sıçrayarak Ömer’in yakasından tutarak onu hızlı bir şekilde çekerek kaldırıp yere vurdu. Burnuna ve boynuna vurdu. Onu öldürmeyi istedi, ancak Allah Resulünün (s.a.a) sözünü hatırladı ve ona buyurmuş olduğu vasiyet aklına geldi ve şöyle buyurdu: “Ey Suhak’ın oğlu! (Ömer’in babası Hattab’ın annesinin adı) Muhammed’i peygamberlikle şereflendirdiği Allah’a yemin olsun ki eğer ilahi mukadderat ve peygamberin benimle olan ahitleşmesi olmasaydı, evime giremeyeceğini çok iyi biliyordun.” (Süleym İbn Kays Hilali’nin, ‘ölüm tarihi, 80 hicri’ kitabı, s. 568)
Aynı şekilde ehli sünnetin meşhur müfessiri Alusi, şöyle yazmakta:
أنه لما یجب على غضب عمر وأضرم النار بباب على وأحرقه ودخل فاستقبلته فاطمة وصاحت یا أبتاه ویا رسول الله فرفع عمر السیف وهو فى غمده فوجأ به جنبها المبارك ورفع السوط فضرب به ضرعها فصاحت یا أبتاه فأخذ على بتلابیب عمر وهزه ووجأ أنفه ورقبته
Ömer öfkelenerek Ali’nin evininin kapısını yakarak içeri girdi. Fatıma (s.a) Ömer’in tarafına gelerek “Ey Babacığım! Ey Resulallah! Diye feryat etti. Ömer kılıcını kınında olduğu bir şekilde kaldırarak Hz. Fatıma’nın mübarek yanına (kaburgasına) vurdu. Sonra kamçısını çıkararak Hz. Fatıma’nın koluna vurdu. Hz. Fatıma “Ey Babacığım!” diye feryat etti. Hz. Ali (a.s) yerinden sıçrayarak Ömer’in yakasından tutarak onu hızlı bir şekilde çekerek kaldırıp yere vurdu. Burnuna ve boynuna vurdu. (Alusi Bağdadi, Allame Ebu’l Fadl Şahabuddin es- Seyyid Mahmut ‘Ölümü 1270 hicri’ “Ruhu’l Meani fi Tefsiri’l Kur’an el- Azim ves’ sebu’l Mesani, c. 4, s. 124, Daru ihya’u turas el- Arabi, Beyrut)
Alusi, bu rivayeti hiçbir eleştiri ve haşiyeye inmeden nakletmiştir. Bunu bu şekilde açıklaması rivayeti kabul ettiği anlamına gelmektedir.
Yorum