Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İNSANLIĞA DÖNÜŞ

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    İNSANLIĞA DÖNÜŞ

    -"Asra andolsun;Gerçekten insan,kesin olarak bir kayıp içindendir.Ancak iman edip Salih amellerde bulunanlar,birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka."(Asr suresi)

    Beşerin üzerinde sürekli çelişkili görüşler belirttiği şeylerden biri, insan ve insanlığın anlamı konusudur. Gerçekte bu iki söz farklı kavramlardır. Kimi insandır ama insanlıktan yoksundur, kimi de Ademdir ama adamlıktan yoksundur!

    Konunun izahı ile ilgili, yani insanın anlamını ve onun hakikatı olan ‘insanlığı’ tarif etmek için düşüncelerce, birbirleriyle çelişki arz eden görüş ve yorumlar öne sürülmüştür.

    İNSAN GERÇEĞİ

    Şayet insan kendini tanıyabilir, konumunu, sorumluluğunu ve teklifini idrak eder, kendisi ile Allah ve evren arasındaki irtibatı bulabilme noktasına gelirse, ancak o takdirde rüşdüne varır ve mükemmel olabilir.

    İnsan, tek başına akla dayanarak kendini tanıma ve tanımlama gücüne sahip olamaz! Ancak vahyin, sünnetin ve masum imamların mantığına müracaat ederek bu imkanı kazanır.

    BEŞERİ EKOLLERDE İNSAN GERÇEĞİ

    Kuşkusuz insanı tanımayan ve tanımlamayan ekollerin, ona yol göstericilik imkanı olamaz! Neyin onun hayrına neyin de onun zararına olduğu hususlarında onu bilinçlendiremez. Her ne kadar tarihin materyalist (maddeci) ekolleri insan tanımlama iddiasında bulunup ,neyin onum lehine ve nelerin aleyhine olduğu hususunda ona yol haritası çizdiklerini söylemişlerse de, zaman akışı içerisinde bu sözlerinin kof ve gösterdikleri yolun da beşeri zarar ve hasardan başka bir şey kazandırmadığına hep beraber şahit olmuşuzdur.

    Bu tür görüş sahipleri; beşeri tanıma ve tanımlamada cahil olduklarından ve onun gerçek konumunu anlamadıklarından,onun dertlerine ve ruhi marazlarına derman olsun diye öylesine yollar önerdi ve öylesine yol haritaları çizdiler ki, o yola giren her kes garg olup gitti ve sonu hüsranla sonuçlandı.

    Şu noktaya hiçbir zaman unutmamak lazım ki, arza ait ekoller (yani dünyevi görüşler) insanın manevi boyutuna, ya asla dikkat etmemişler veyahut etmişlerse de çok az ilgilenmişlerdir. İnsan maddi boyutuyla ilgili belirttikleri görüşlerde hiçbir zaman doğru görüşler olmamıştır. Zira binlerce yıl bu kadar uğraşmalarına rağmen, insanın dünyevi (maddi) boyutuyla ilgili sorunlarını hala çözümlemiş değillerdir.

    BATIL METODLAR

    1.İran, Eski Yunan ve Hindistan’ın ruhi (manevi) mektepleri, insan onun manevi boyutunu geliştirmek hayaliyle, bu çok değerli yaratığın (insan)tabii fıtratıyla uyum sağlamayan bir takım amel ve metafizik davranışlara davet ettiler. Onların inançlarına göre; evliliği terk etmek, kadına düşman olmak, et yememek, halktan kopuk yaşamak, yaşam esbabını terk etmek, dünyevi faaliyetleri bırakmak, inzivaya çekilmek, çile çekmek, uzun uzun oruçlar tutmak, perhizler yapmak ve insanın manevi boyutlarının tekamülüne sebep olacaklardır. Onların davet ettikleri bu yol, müsbet sonuç vermedikleri gibi, doğru tatbik ediliği taktirde insanın yüceliklere ulaşmasına vesile olacak ilahi nimetlerden de mahrum bıraktılar.

    Bu tür mektepler, irfani bir dille tarif edersek insana doğru ve mantıklı bir şekilde (görünüm) kazandırmadığı gibi, onu insanlığın aydın hatlarında koparıp, felçli, işe yaramaz ve sergerdan (başıboş) yaratık durumuna getirdi.

    Bu tür mekteplerin düsturlarına bakıldığında, bunların insan tabiatının fıtratıyla irtibatı olmadığı anlaşılır. İnsanın tamamına yakını, o tür mekteplerin davetine icabet etmediler ama bilmeyi başardılar ve o insanlarda bir müddet tabi oldukları o yola yürüdükten sonra kof olduğunu anlayıp, başka mekteplere teslim olma mecburiyetinde kalmaktdırlar.

    2. O tür mekteplerin karşısında, bir de maddi (seküler) mektepler vücuda gelmiştir. Bunlar beşer için iktisadi (ekonomik) konularda mutlak mubahlık felsefesini önermiş, böylece insan için helal ve haram diye bir sınır öngörmemişlerdir. Bu tür düşünceye sahip insanlar, tüketim, yaşam, kazanç, alışveriş, siyaset ve makam taleplikte, her türlü fesatlara karışmış, geçmişten günümüze insanlık tarih sayfalarında kara leke olarak kalmışlardır.

    BU EKOLÜN KÖTÜ SONUÇLARI

    Kandökmeler, tecavüzler, zulümler, cinayetler, intiharlar, hırsızlıklar, gasbetmeler, kapkaçlar,hortumlamalar, ahlaksızlıklar, aileleri yok eden savaşlar, özellikle de birinci ve ikinci cihan harpleri, bunlarda daha kötüsü olan emperyalizm ve sömürücüler, (eski ve yeni maddi mekteplerin)materyalist felsefenin mahsülüdürler. Öyleki şayet dünyadaki tüm hesap makinalarını bir araya getirip maddeci mektep şakirdlerinin o korkunç zulüm ve cinayetleri hesaplamak istesek, yine de sonuna varamayız.

    Hangi babayiğit akli, ilmi, hayali, siyasi, ailevi, toplumsal ve ahlaki bozukluğun hesabını tutubilir?

    Hangi şahıs üçyüz yıldan bu yana Belçika, İspanya, Hollanda ve Fransa’nın bu maddeci kurtların çıkarlarına düşen o mazlum milletlere yapmış oldukları cinayet ve zulümlerin hesabını yapabilir?

    Siz, geçmiş beş asır içerisinde sömürünün yaşlı kurdu, hain, hırsız ve talancı ingilizin yaptığı zulüm, işkence ve fesatlıklarını saymakla bitirebilirsiniz?

    Siz büyük şeytan, kan içici ve cinayetkar Amerika’nın Müslüman milletlere, orta doğu ülkelerine, Latin Amerika’ya ve mazlum Afrika halklarına yaptığı darbeleri, verdiği zararları ve soktuğu fesatları sayıp dökmekle tamamlayabilir misiniz?

    Siz Siyonist İsrail’in mazlum Filistin ve Lübnan halkına karşı giriştiği katliamları teker teker muhasebe edebilirsiniz?

    Siz önceki Sovyetler birliği (Rusların) altmış yıllık komünistliklerini döneminde materyalist mektebinde aldıkları huy ve vahşetle, genelde dünya milletlerine ve özelde de sömürüsü altına aldığı ülkelere karşı işlediği cinayet ve yaptığı zulümlerin hesabını yapabilir misiz?

    Ruslar (Sovyetler) materyalist felsefeye dayanarak, işçinin, çiftçinin, aç insanların, sömürülenlerin koruyucusu oldukları iddiasıyla ortaya çıktılar, feodollerin ve sermaye olanların kan düşmanı olduklarını haykırdılar.

    CEVABI VERİLMEYEN BİR SORU

    Siz şu çirkin suretli Dev’den (Sovyetlerden) sorun bakalım; uzun bir yıl Afganistan’da kaldınız. Bizim kardeşlerimizden yüzlerce insanın kanını döktünüz. Milyonlarca kardeşimizi evsiz, barksız, aç, çıplak ve ayak yalın bıraktınız. Kanını döktüğünüz bu insanlıların içerisinde hiçbir feodal, hiçbir sermayedar, hiçbir zengin var mıydı? Ezilenlerden, çiftçiden ve işçiden yana olan kahrolası mektebiniz bu mudur?!

    Bizler beş asırdan beridir Doğu’da ve Batı’da bu maddi ve beşeri mekteplerin öğrencileriyle irtibat içerisindeyiz. İnsanlık ve insanlık için bu hainlerden örnek olsun diye göstereceğimiz bir doğru söz, bir doğru taahhüd ve bir tek doğru antlaşma görememekteyiz.

    Gerek beşerin kurmuş olduğu sahte manevi mektepleri ve gerekse de eski ve yeni ‘komünizm’ ve ‘emperyalizm’ gibi maddi mektepleri, insanın konumunu anlamada cahil oldukları için, insandan, kendi başına buyruk, gerçeklerde düşman, hakikatlarazıt, tehlikeli, yırtıcı ve insan görünümlü şerir bir hayvan vücuda getirdiler.

    Ruhi mektepler tefrit ile, maddi mektepler ise ifrat ile insanları, insanlığı yok edecek ve kökünü kazıyıp atacak bir konuma getirdiler.

    Bu mekteplerde insan, ilim, sanat, temeddün, okul, üniversite, kitap, kütüphane, insan hakları mahkemesi ve uluslar arası af örgütü gibi uygun ve çok geniş kurumların görkemli binaları ve kurumların kendileri ve tümü, bu tür mektep kurucusu ve şakirdlerinin şeytani hedeflerini gerçekleştirmek ve ilerletmek için birer vesiledirler.

    MISIRLI BİR BİLGİNİN GÖRÜŞÜ

    Mısırlı bir şehit bilgin ‘Temeddün’ün getirdiği facialar’ ünvanı altında tercüme edilen ‘el-İslam ve Müşkülatil-Hızara’ kitabında şöyle der; -‘Beşerin insani özelliklerinin bozulmasının ve çeşitli zorluklarla karşılaşmasının en önemli ve esaslı nedenlerini,aşağıdaki belirtilen hususlarda aramak gerekir:

    1-CEHALET VE GAFLET

    Maddi ilimlerin gelişmesi ve teknik teknik esasları üzerine kurulan sanayinin ilerlemesi, bizim, fevkalade kendimize (insana) karşı cahil kalmamıza neden olmuştur. Bundan dolayıdır ki hala dahi insanın tüm yönlü yaşamını kapsayacak ve onun fıtrat ve tabiatına münasib olacak bir nizam getirebilmiş değilizdir.
    Tabi ki böyle bir nizamı (yasa) tesis etmeye ihtiyaç yoktur. Zira insanın Yaratıcısı ‘İslam dini’ adı altında, insanın tüm yönlü hidayeti adı altında gerçekleştirecek hakimane bir düzen vazetmiştir.

    -(Bütün peygamberlerin tebliğ ettiklerini)gerçek din,Allah katında İslam’dır.
    Hz.Peygamber(s.a.a) şöyle buyurmuştur:
    -‘İslam,üstün(bir din)dür ve(hiçbir) din ona üstün olamaz.’

    2-HATALAR

    İnsanın yaşamındaki hataları, sınırlı bir bilgisi ve fevkalade cehaleti göz önüne alındığında, onun fıtrat ve yaratılışına alim ve hakim yaratıcının ona göstermiş oluğu istikametten yolunu değiştirdiği zamanda itibaren başlamıştır. Öyle bir yol ki, insanın fıtri ve gerçek tüm ihtiyaçlarına cevap vermektedir. Öyle bir yol ki, ona has tüm özelliklerini eğitir ve sonuca ulaştırır. Sonuçta öyle bir yol ki, insanı, Allah’ın halifesi (temsilcisi) olma makamına hazırlar. Dahili kabiliyetlerini verimli hale getirir.

    3-MADDİ TEMEDDÜNÜN İNSAN İLE UYUMSUZLUĞU

    Maddi temeddün (gelişme) yapısı, insanın gerçek ihtiyaçlarını giderecek esaslar üzere kurulmamıştır. Bunu içindir ki insani özelliklere değer vermez. İnsanı ve ona ait her şeyi mekanik ve hayvani ölçülerle ölçer.
    Kalkınmada son aşamaya gelmiş milletler içerisinde maddi temeddünün nahoş sonuçları, insanın insanlığına aldırış etmemekle başlamış. İnsan topluluklarının yok olma uçurumlarının kenarına getirmekle beraber, sorunlarına birini daha eklemiştir.
    Evet, bunların tümü, maddi mekteplerin insana hükmetmesi sonucu ortaya çıkan şeylerdir. Kuşkusuz insan, her yönden fıtrat ve ihtiyaçlarıyla uyum içerisinde olan o yola (ilahi yola) dönmedikçe, sorunları halledemeyecek, dünya ve ahiret hayırlarından mahrum kalacaktır.

    ALEX KARL’IN GÖRÜŞÜ

    -Asrımızın büyük düşünürlerinden olsun Alex Karl ‘İnsan bu mechul’ kitabında şöyle der:

    -‘İnsanın kendisi hakkındaki bilgisi sıfır denecek kadar azdır.’

    Bu az bilgi ve sınırlı aklı ile beşeri kendinin maddi ve ruhi boyutlarını,kendine akışır bir tarzda halledecek,rüşdünü sağlayacak,tüm cismi ve ruhi ihtiyaçlarını giderecek öyle bir mektebi tesis edebilir mi hiç?

    İSLAM İNSANI TANIYOR

    İnsan yaşamının tüm boyutlarını bilen ve onu tanıyan tek medtep mukaddes İslam mektebidir.
    İslam, manevi boyutta, zararlı, zor ve mantık dışı metafizik amel ve davranışları insanın yüklenmesine izin vermiyor.
    İslam, insanın manevi boyutunun gelişmesi için, ibadet olarak bir takım konuları, güzel ahlak olarak bir takım programları ve nefsi tezkiyeleri ön görmüş, maddi boyutunun gelişmesi için menfaat getiren meşru işlere teşvik etmiştir.
    İslam, bireysel ve toplumsal açıdan insanın tekamül ve rüşdünü temin etmeyle irtibatlı her husus üzerinde görüş beyan etmiştir. Örneğin iktisadi konularda ‘Zanaat babı’ , ’Ticaret babı’ ve ‘Alış-veriş babı’ olarak bölümler sunar.
    İslam, birinci derecede ziraatçılığa sonra da sanayi ve ticarete önem verir. İslam’ın yüce Peygamberi, iş ve işçiliğe derin saygısının göstergesi olsun diye, seferlerinin dönüşünün birinde, bir çiftçinin elini öpmüştür.
    İslam, insanın maddi ve manevi boyutunu geliştirmek ilmi tahsil etmenin farz olduğunu ilan eder.
    İslam, toprakları canlandırma, tabiat güçleri ve hazinelerinden yararlanmada insanın elini serbest bırakır. Diğer yandan, nasıl insani bir yaşamı tercih edeceği hususunda özgür bırakmamış ancak bu hususta onu muayyen bir yoldan yürümekle mukayyet kılmıştır. Öyle bir yol ki insan onda kendisine, başkalarının hakkına tecavüz etmek için hiçbir hak tanımaz.
    İslam, vahyin yol göstericiliği esaslarına bağlı maneviyat yolunda yürümeyi, rızkı elde etmek için mücadeleyi, nesli huzuru elde tutmak için aile kurmayı ve evlenmeyi, yaşamdan yaralanmayı, insana vacib kılmıştır.
    Evlilikten kaçmayı, nübüvvetin hedeflerinden yüz çevirmek olarak görmüştür.

    -‘Evlilik benim sünnetimdir.Sünnetimden yüz çeviren benden değildir.’

    İslam, eşe ve çocuklara muhabbet göstermeyi, ibadetlerin en iyilerinden görmüştür.
    Ziraat, sanat ve ticaret ile uğraşmayı, Fi Sebillah (Allah Yolunda) cihad olarak bilmiş, iş ve işçi için çok büyük değer vermiştir.
    İslam, ahlaksızlığı ve kötü ahlak maraziyatına yakalananları kendinden görmemiş, rezil sıfatlara sahip kimselerle irtibat kurmayı, insanlık sınırlarını koruma kastıyla yasak kılmıştır.
    İslam, insanın tefekkür ve taakkul (düşünme ve akletme) boyutlarıyla ilgili öylesine yüce değerler biçmiş ki Kur’an da konuyla ilgili bin ayete yakın bir bildiri nazil etmiştir. Ve yine hadis kitaplarında ‘Akıl ve cehalet babı’ başlığı altında bağımsız bölümler sunmuş, konuyla ilgili binlerce hadis tanzim etmiştir.

    İslam Peygamberi(s.a.a) şöyle buyurmuştur:

    -‘(Bir şey veya iş uya hikmet hakkında) bir saat düşünmek, altmış yıl ibadete bedeldir.’

    İslam, ahlaki boyutta da affa, din kardeşlerini bağışlamaya, yetimlerin haklarına özen göstermeye, düşkünlerin elinden tutmaya, sorunu olanların sorunlarını halle, müslümanların haysiyetlerini korumaya, baba, ana ve komşuların haklarını korumaya, azami dikkat göstermiş. Böylece de aile ve toplumun huzuruna hayli katkıda bulunmuştur.

    İnsanın düşünce, cisim ve ruhi gelişkinliğini sağlamak, insanı yalnız bırakmamış ve yol göstermiştir. İslam’ın tüm yönleri, insan için saadet temin etmekle doludur.

    İslam, halkın dünya ve ahiret hayrını temin etmek için gelmiştir.

    Hz.Peygamber(s.a.a) sürekli olarak risaletinden hedefinin ne olduğunu açıkladığında şöyle buyurmuştur:

    -‘Ben sizin dünya ve ahiret hayrınızı temin etmek için gönderildim.’

    Hasılı İslam, gerek maddi ve gerekse manevi boyutlarda insanın insanın ihtiyaçlarını temin etmek için, çok önemli vazife ve mesuliyetler tayin etmiştir. Şayet bu vazifeler ifa edilirse, insanın bireysel ve toplumsal sorunları, o sorumlulukların gölgesi altında halledilir, böylece dünya ve ahiret saadeti insana nasib olur.

    Vesselamun aleykum ve rahmetullah ve berakatuhu
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X