Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Şeytanın Hile Metotları (Nehcü'l Belağa'dan)

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Şeytanın Hile Metotları (Nehcü'l Belağa'dan)



    Düşmanın hile, düzen ve entrikaları ne kadar dakik tanınır ve ayrıntılarıyla bilinirse onun karşısında başarı oranı bir o kadar yüksek olur. İnsanın şeytan gibi yeminli bir düşmanı vardır, o insanı rabbinden uzaklaştırmak için her yola başvurmakta ve her vesileyi mubah saymaktadır.
    İnsan, şeytanın hile ve düzen yöntemini tanımakla onun şerri karşısında tedbirler alır ve tehlikesinden de o ölçüde güvende kalır.
    Şeytanın insanı kandırırken genelde şu metotlardan yararlanır:

    1-Kötülükleri/Günahları Güzel Göstermek

    Genel olarak insan duçar olduğu günah ve kötülüklerin ne kadar zararlı ve çirkin olduğunun bilincinde değildir. Bozulmuş bir yemeği süsleyip başkasına yedirmek veya acı bir ilacı balla karıştırıp içirmek gibidir ki zararı sonradan hissedilir. Şeytanda kötülükleri insana güzel göstererek insanı harama düşürmektedir. İnsan da işin görünüşüne ve süsüne aldanarak rahatlıkla o işe bulaşıyor. İmam Ali (Aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“O, gönüllere gizlice giren, kulaklara işitilmeden, nefes almadan fısıldayan düş¬mandan çekinmenizi emretti. O düşman ki kendisine uyanları saptırdı, helak etti, vaat etti ve isteklere kaptırdı. Kö¬tü suçları süslü; büyük günahları da kolay gösterdi. Yavaş yavaş dostlarını aldattı, rehin aldıklarına (saadet kapısını) kapattı. Sonra da süslediğini inkâr etti. Kolay gösterdiğini büyüttü. Güven verdiklerinden sakındırmaya çalıştı.”
    İmam Ali (Aleyhisselam) bir başka hutbede de şöyle buyurmuştur:“Şeytan onunla birliktedir. Üstüne binip sürmek için günahları süsler, güzel gösterir.”

    2-Tesvif (İşleri Erteletme)

    Tesvif, Arapçadaki “Savfe” kökünden olup sonra anlamına gelir. Şeytanın sinsi metotlarından biri de insana hayır işleri bugün yarın söyleterek geciktirmesidir. Şeytan, bu yolla insandan fırsatı almaktadır. Söz konusu vesvese tövbe için de geçerlidir, nice insanlar “bugün yarın tövbe edeceğim” diyerek apansız gelen ölümlerle tövbe etmeden ölüp gitmişlerdir. İmam Ali (Aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“Günah bir işle uğraşıp tövbe ederim ümidinde iken ölümün tövbe ile arana girmesinden ve kendini böylece helak etmekten sakın!”
    Ey insan! Seni tövbeden alıkoyan nedir? Niçin bugün yarın edip tövbeyi geciktiriyorsun? Hiç bakmaz mısın etrafındakilere? Nasıl da gittiler teker teker! Yoksa hiç ölmeyeceğine dair Allah ile bir antlaşman mı var?!
    İmam Ali (Aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“Şeytan onu tövbe için ümitlendirir ki tövbesini ertelesin. Derken, ölümden gafil bir haldeyken eceli gelip çatar.”

    3-Gurur Ve Kibir

    Şeytanın en büyük silahlarından biri de gurur ve kibir tuzağıdır. İnsan iblisin vesvesesiyle kendisini büyük görmeye başlar. Zaten iblisin de ilahi dergâhtan kovulmasının asıl sebebi Allah’ın “Âdeme secde edin” emrine karşı çıkarak kendisini Âdem’den büyük görmesi olmadı mı?
    Kibir ve gurur insanı Allah’a tapmaktan uzaklaştırır şeytana tapmaya götürür. İmam Ali (Aleyhisselam) bu konu hakkında şöyle buyuruyor:“Allah için, Allah için, bu dünyada azgınlıktan, ahirette zulmün korkunç cezasından ve kibrin kötü akıbetinden sakının! Çünkü bu (kibir), iblisin büyük av usulü, büyük tuzak şeklidir. Bu, insanların gönüllerine öldürücü zehirler gibi girerek onları zehirler; asla başarısız olmaz, hiç kimseyi vuruşunda da hata etmez. Ne âlim bilgisiyle, ne de fakir yoksulluğuyla (ondan kurtulup bir yol bulabilir.)
    Herkes bir şekilde şeytanın zehirli okunun hedefidir. İblisin bu zehirli okunu etkisiz kılan davranış kulun tevazu ve güzel ahlakıdır.
    İmam Ali (Aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“Allah için, Allah için büyüklenme kibrinden ve cahiliye övüncünden vazgeçin. Her ikisi de kinin aşısı, şeytanın üfürüğü, onlarla geçmiş zamanlardaki ümmetleri aldattığı şeydir. Sonunda kolayca istediği yere sürülerek ve ona teslim olarak cehalet karanlıklarına ve sapıklık çukurlarına daldılar.”
    Belirtildiği gibi tevazu iblise karşı en etkili silahtır. İnsan, namaz, oruç ve diğer farizalardan da yardım alarak tevazu elbisesine bürünebilir.
    İmam Ali (Aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“Tevazuu kendiniz ile düşmanınız olan İblis ve askerleri arasında bir sığınak edinin!”
    Yani tevazu kalesine giren şeytanın zehirli oklarından güvende kalır.

    4-Böbürlenmek

    İnsanın kendisini beğenmesi, ibadet ve amellerinden razı olması ve kendisini tüm eksiklik ve noksanlıktan uzak görmesi onu böbürlenmeye sevk eder. Bu sıfatlar iblisin fırsat gözettiği andır. İmam Ali (Aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“Kendini beğenmekten, seni nefsinle böbürlenmeye sevk eden şeylere güvenmekten, aşırı övgüyü sevmekten sakın. Çünkü bunlar, ihsan sahiplerinin ihsanlarını helak etmek için şeytanın aradığı uygun fırsatlardır.”
    Şeytan insanlardan amel fırsatını veya ibadet gücünü almaya çalışır, eğer bunlarda başarılı olamazsa onu minnet ve böbürlenmeye iterek, kendi amelleriyle böbürlendirerek amellerini yok eder. Böbürlenmek ve kendinden (yaptıklarından) razı olmak kulun en büyük düşmanıdır. Çünkü bu sıfat kulu kemale ulaşmaktan alıkoyar. Şeytan insanın salih ve kabul olmuş amellerini böbürlenme tohumlarıyla yok etmektedir.

    5- Nefsi Arzular

    Nefsi arzular, din ve akıl sınırlarını aştı mı insanı günah ve isyana sürükler ve insanı bitmek tükenmeyen arzu ve isteklere boğar. Şeytan bu yolla insana musallat olarak onu günah ve fesat bataklığına gömer.
    İmam Ali’nin (Aleyhisselam) kadılarından olan Şureyh b. Haris kadılığından elde ettiği gelirle seksen dinara bir ev satın aldı. Bu haberi duyan hazret, nasihat ve ibret dolu bir mektup yazarak Şureyh’i uyardı:“Ey Şureyh! Pek yakında, yazdığına bakmadan, delilini sormadan oturduğun evden çıkarıp seni malsız mülksüz kabrine teslim edecek biri gelecek. Bak Şureyh, bu evi sakın kendi malından başka bir mal ile ya da helalinden kazandığından başka bir şeyle almış olmayasın! Eğer böyleyse, dünyada da ahirette de hüsrana uğramış olursun. Evi aldığında senedini yazdırmak için bana gelseydin, ben sana öyle bir senet yazardım ki onu almak için bir dirhem dahi vermeye rağbet etmezdin. Bu senet şöyledir:
    Aldatıcı, fanilerle komşu olan ve helak mahallesinde bulunan bu evi; zelil bir kul, ölüm yolculuğuna koyulmuş olan bir kimseden almıştır. Bu ev, dört duvarla sınırlanmış; birinci sınır afetlere, ikincisi musibetlere, üçüncüsü, insanı helake götüren arzulara, dördüncüsü de insanı azdıran şeytana dayanır. Bu evin kapısı da buradan (dördüncü duvardan) açılır. Bu evi arzusuna kapılıp aldanan biri, eceli gelip çatan birinden, kanaatkârlık izzetinden çıkıp, helak ve istek batağına düşme pahasına satın almıştır ve bu muamelede müşterinin başına geleceklerin sorumlusu padişahların bedenine hastalık veren, zalimlerin canını alan, Kisra, Kayser, Tubb'a (Yemen sultanlarının lakabı), Himyer (Seba kavminin melikleri) firavunlarının saltanatını yıkan, malı kat kat yığıp, yapılar bina eden, sağlamlaşman, yüceltip süsleyen, malı toplayarak stok eden, zannınca evladına miras bırakanların hepsini hesap gününde, sevap ve azapları için toplayacak olan kimsedir. O günde iş bitip kesin hüküm verilecektir:"İşte orada batılla amel edenler hüsrana uğrayanlar olacaktır." Heva ve hevesinin esaretinden ve dünya bağlarından kurtulmuş akıl, buna şahadet eder.”
    Aziz okuyucular! Nefsi istek ve arzuların bir sınırı ve sonu yoktur. İnsan bu arzular ve istekler peşinde ruhi ve fiziki hastalıklara yakalanmaktadır.
    Nefsi arzular bazen, göz ve kulak, bazen şehvet türünden istekler, bazen makam ve riyaset ve bazen de para ve dünya olarak insan karşısında belirir ve iblis bu yolla insana musallat olur. Bu nedenle hadisler Nefs-i Emmare’yle savaş ve mücadeleyi “Cihad-ı Ekber “En büyük cihad“ olarak saymıştır.

    6-Öfke/Gazap

    Şeytanın insana musallat olma araçlarından biri de insanın öfke ve gazap anıdır. Öfkelenen insan kendisini (iradesini) kaybeder, dolayısıyla ne sağlıklı düşüne bilir ne de geleceği görebilir. Öfke aklın önüne geçerek onu devre dışı bırakır ve işlevini durdurur. İmam Ali (Aleyhisselam) Haris Hamedani’ye yazdığı mektupta şöyle buyuruyor:“Öfkeden kork! Çünkü o, iblisin ordusunun büyük bir bölüğüdür.”
    Yine İmam Ali (Aleyhisselam) Abdullah b. Abbas’ı Basra valiliğine atadığında ona şöyle bir mektup yazdı:“İnsanlara karşı, meclisine geldiklerinde ve hüküm verdiğinde açık (güler) yüzlü ol! Öfkeden sakın. Çünkü o, şeytanın sebep olduğu düşük akıllılıktır. Seni Allah’a yaklaştıran şeyin, ateşten uzaklaştırdığını, Allah'tan uzaklaştıranın da ateşe yaklaştırdığını bil!
    Mektupların muhatabına baktığımızda her ikisinin de valilere hitaben yazıldığını görmekteyiz. İmam Ali (Aleyhisselam) valilerin sağlam düşünüp ve işin sonunu görürcesine karar verebilmeleri için öfke ve gazaptan kaçınmalarını öğütlemektedir.
    İmam Ali (Aleyisselam) hikmetli buyruğunda öfkeyi deliliğin bir şubesi saymış ve şöyle buyurmuştur:“Öfke, delilik hallerinden biridir; çünkü öfkeli (sonra) pişman olur, pişman olmazsa, o halde deliliği sabittir.”
    İmam Ali (Aleyhisselam) bir başka buyruğunda öfke ve gazap zararına dikkat çekmiş ve buyurmuştur ki:“Öfkeni yen, kendine sahip ol, kimseye el kaldırma, kötü söz söyleme. Bu hallerde sakinleşip iradeni kullanabilmen için acele etmekten kaçın ve öfkeni dindir!

    7-Haset, Kin Ve Taassup

    İnsanda bu sıfatların var olması şeytanın iştahını kabartmaktadır. İblis kin, cahiliye taassubu ve haset yoluyla insanı ateşler, insanı tuğyan ve isyana götürür. Büyüklerin kin ve taassuptan uzak durmaya nasihat etmelerinin hikmeti de işte budur; insan şeytanın tuzağına düşmesin.
    İmam Ali (Aleyhisselam) şeytanı kin, taassup ve hasedin başı olarak tanıtmaktadır. Nitekim Kurân’ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:“Şeytan aranıza düşmanlık ve kin sokmak istiyor.”
    İmam Ali’de (Aleyhisselam) Nehcü’l-Belaga’da kin, haset ve taassubu şeytanın insanları kötülük, fesat, ilahi rahmetten uzaklaşmak, af ve bağıştan kaçınmak gibi günahlara sürükleyen vesileleri olarak tanımlamıştır. İmam Ali (aleyhisselam) Kasidiye Hutbesi’nde şöyle buyuruyor:“Gönlünüzde gizlediğiniz şu asabiyet ateşini, cahiliye kinini söndürün. Çünkü Müslüman’daki bu yersiz kıskançlık, şeytanın tehlike, tekebbür, bozgunculuk ve üflemesindendir. Tevazuu başlarınıza, büyüklenme duygusunu ayaklarınız altına alın, boyunlarınızdaki kibri atın. Tevazuu kendiniz ile düşmanınız olan İblis ve askerleri arasında bir sığınak edinin. Çünkü onun her ümmetten orduları, yardımcıları, yayaları ve atlıları vardır. Allah kendisine hiçbir üstünlük vermediği halde, şeytanın burnuna üflediği kibirle, kalbindeki öfkeyle tutuşan büyüklük ateşine düşüp nefsindeki haset düşmanlığı yüzünden, kardeşine (Habil’e) kibirlenen kişi (Kabil) gibi olma! Allah kibri yüzünden onu cezalandırdı, pişmanlığa düşürdü, kıyamete kadar adam öldürenlerin günahından onu da sorumlu tuttu.”

    8-Şeytanın Adımları

    Alkol, eroin vb. madde bağımlılarının tedavisinde olumlu bir netice elde etmek için yavaş ve zamana yayılan uzun ancak etkili bir tedavi metodu seçilmektedir. Bir binanın çatısına çıkmak istendiğinde merdivenlerin basamakları yavaş ve sırasıyla kullanılır. Şeytan esareti de yavaş yavaş ve zaman sürecinde gerçekleşmektedir. İblis vesveseleriyle yavaş yavaş insanı kendisine kul, köle ediyor. İblis insanı ilk başta küçük günahlara itip, günahı insan için normal bir iş gibi gösterdikten sonra onu büyük günahlara düşürmektedir. İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“Şeytanın basamaklarından ve düş¬manlık yerlerinden sakının. Karnınıza haram lokma sokmayın. Çünkü isyanı size haram edip, itaat yollarını kolaylaştıran, mutlaka sizi görür.”
    Haram lokma, insanı saadetten uzaklaştırıp şeytanın tuzağına düşürmek için bir ideal zemindir. Nitekim tarih sayfaları haram kazançla bedbahtlığa düşen insanların ibretli kıssalarıyla doludur.
    İma Hüseyin (a.s) Kerbela’ya gelen Yezid ordusuna o kadar nasihatten sonra şöyle buyurdu:“Sizin karınlarınız haram lokmalarla dolmuştur.”
    Kuran’ı Kerim şeytanın adım adım insanı dalalete sürüklediğini “Hutuvatu Şeytan” (şeytanın adımları) olarak zikretmiştir:“Ey iman edenler! Sakın şeytanın adımlarını takip etmeyiniz!
    Şeytanın peşi sıra bir adım atan kısa bir zamanda kendini şeytanın bataklığında bulacaktır.

    9-Kendini Unutmak


    İnsanın kendisini unutması, Allah’ı unutma ve gaflete düşmek ile eş değerdir. İnsanlık ve yaratılış hedefinden gafil olan ve asıl vazifesini unutanlar Allah’tan gafil olmuşlardır. Kuran’ın tabiriyle de Allah’ı unutan kimseye Allah’ta kendisini unutturur:“Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın!

    Biraz kendine bak, kimsin, nereden geldin, şimdi neredesin ve nereye gitmektesin? Bu soruların üzerinde uzun uzun düşün! Şeytan insanı kendisinden gafil etmektedir ve bunun içinde yoğun bir çaba sarf etmektedir. Bu gafletin sonu da helak ile sonuçlanmaktadır. İmam Ali (Aleyhisselam) nasihatlerinin birisinde şöyle buyuruyor:“Allah'ın kulları! Zaman geçenlerle akıp gittiği gibi kalanlarla da akıp gidiyor. Giden zaman geri dönmez. Onun içindekiler de ebedi ve sonsuz kalmaz, işinin sonu başlangıcındaki gibidir. İşleri birbirine benzer, nişaneleri açıktır. Sanki sizi develerini süren kimse gibi sürüp kıyamete götürmektedir. Bu yüzden, kim kendisini başkalarıyla oyalarsa karanlıklarda şaşkın şaşkın dolaşır, belalar içerisinde kaybolur gider. Şeytanları, onu azgınlıkları içerisinde azdırmaya devam ederler, kötü eylemlerini kendisine süslerler.”

    10-Tefrika Ve Bencillik

    Şeytanın asıl amacı tefrika ve nifak üzerine inşa edilmiştir. Şeytan insanlar arasına nifak tohumları ekip, onları ihtilafa düşürerek yaşamlarına hüküm sürmektir. Tefrika, insanları küçük lokmalar haline getirdikten sonra rahatlıkla yutulmalarını sağlıyor ve teklik oldu mu devreye bencillik duygularını girer. Bencillik duygusuna kapılan kısa bir zaman sonra kendi âleminde kendisine “ben” diyerek benlik putu yapar.
    İmam Ali (Aleyhisselam) toplumdan beraber olmak ve bencillikten kaçınmak konusunda şöyle buyuruyor:“Çoğunlukla (hakla) beraber olun! Çünkü Allah’ın eli (teveccühü) cemaatin üzerindedir. Ayrılıktan sakının! İnsanlardan ayrılan, sürüden ayrılan koyunun kurda yem olması gibi şeytana yem olur.”

    11-Dünya Sevgisi Ve Tamahkârlık

    Birçok insanın zaaf noktası dünya sevgisi ve dünya süslerine düşkün olmaktır. Bazen zenginlik hissi ve sevdası insanı helal ve haramdan gafil etmektedir. Şeytan mal ve parayı insanın gözünde o kadar güzel süslüyor ki artık insan para ve mal peşine koşmaktan kendisini alamıyor. Şeytana esir olmayıp, dünya ve lezzetlerinden kendilerini koruyanları Allah Kuran’da şöyle övmüştür:“Onlar, ne ticaret ne de alış verişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır.”
    Mukaddes İslam dini alış veriş ve ticarete önem verdiği gibi insanları ticarette şeytanın tuzağına düşmekten uyarmış, böylece de Allah ve dinden gafil olmaktan onu sakındırmıştır. Yüce İslam dininde, aslında kınanan şey dünya malı değildir. Bilakis dünya ve ahiretten gafil olan ve kendisini sürekli dünya malı ve ticaretiyle meşgul eden insanlar kınanmıştır. Hadislerde dünya malı kınanıyorsa bunun anlamı aslında kendisini dünya malından koparamayan ve adeta onunla özleşen insanlardır ve Allah insanı bu sıfatından dolayı kınarken onları sevdikleri dünya mallarını da kınıyor ve şöyle hitap ediyor: ne sizde bir hayır vardır ne de sevdiğiniz dünya mallarında! Ancak insanı Allah ve dinden gafil etmeyen aksine saadet yolunda amaç değil de araç olarak kullanılan dünya malı övülmüştür.
    İmam Ali (aleyhisselam) Haris Hamedani’ye yazdığı mektupta ona şöyle nasihat ediyor:“Çarşılarda oturmaktan sakın, oralar şeytanın hazır olduğu, fitnelerin ortaya çıktığı yerlerdir.”
    Pazar ve çarşılar, karaborsacılık, yalan yere yemin, müşteriyi aldatma, malı kalitesinden fazla övmek vb. birçok günahın vuku bulduğu yerdir. Allah’tan gafil olan birinin rahatlıkla bu günahlara bulaşması kaçınılmazdır. Dolayısıyla İmam Ali (aleyhisselam) devamlı pazarlara giderek esnaflara şöyle öğütler veriyordu:“Ey esnaflar! Takvalı ve insaflı olun. Müşteriyi aldatmayın, muameleleri zor tutmayın, yemin etmeyin ki şeytanın tuzağına düşmeyesiniz!”



    #2
    Ynt: Şeytanın Hile Metotları (Nehcü'l Belağa'dan)

    Allah razi olsun kardesim
    Rabbim , bu yeminli düsmana karsi, varligin üzerine halife kildigi ve Rabbim Allahtir yolunda mücadele eden kullarini, katindan bir rahmet ile korusun...


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #3
      Ynt: Şeytanın Hile Metotları (Nehcü'l Belağa'dan)

      [quote author=gulistan_2 link=topic=6831.msg45272#msg45272 date=1248960596]
      Allah razi olsun kardesim
      Rabbim , bu yeminli düsmana karsi, varligin üzerine halife kildigi ve Rabbim Allahtir yolunda mücadele eden kullarini, katindan bir rahmet ile korusun...

      [/quote]
      Amin...


      Allah razı olsun.İbretle ve dikkatle okudum.

      Yorum


        #4
        Ynt: Şeytanın Hile Metotları (Nehcü'l Belağa'dan)

        Amin, Allah cümlemizden razı olsun ve bizi bu yeminli düşmanın hilelerinden korusun

        Yorum


          #5
          Ynt: Şeytanın Hile Metotları (Nehcü'l Belağa'dan)

          İnsanlardan ve Cinlerden Olan Şeytanlar

          Cin, insanlara gözükmeyen saydam yaratıklardır. Cinlerinde insanlar gibi iyileri ve kötüler vardır. Onlardan insanlar gibi ilahi tekliflerle yükümlüdür. Kuran’ın tabiriyle Allah’a itaat etmeyen asi ibliste cinlerdendi:“Hani biz meleklere; Âdem’e secde edin, demiştik; İblis hariç onlar hemen secde ettiler. İblis cinlerdendi; Rabbinin emrinden dışarı çıktı.”
          Kuran’ı Kerim insanlardan ve cinlerden olan şeytanlardan bahsetmiştir: “Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık.”
          Kuran’ı Kerim insana vesvese verenler konusunda şöyle buyuruyor:“De ki: İnsanların kalplerine vesvese sokan, pusuya çekilen cin ve insan şeytanın şerrinden insanların Rabbine, insanların Melikine ve insanların ilahına sığınırım.”
          Bu ayetlerden anlaşıldığı gibi şeytanı sadece gözle görülmeyen, insanı günah ve isyana davet eden varlıklar görmemeliyiz. Bilakis insan sıfatlı şeytanların veya şeytan sıfatlı insanların olduğunu da bilmeliyiz. İmam Ali (Aleyhisselam) Nechü’l-Belaga’da muhaliflerine Şeytanın hizbi (şeytan ordusu) lakabını vermiş, Münafıklara şeytanın cemaati ve İbni Ziyad’a yazdığı mektupta Muaviye’yi şeytan olarak tanıtmıştır.
          Buna göre, zalimler, tağutlar, asiler vb. gruplar şeytanın ta kendileridirler. Bu sebepten olsa gerek ki İmam Humeyni (r.a) Amerika’yı büyük şeytan olarak nitelendirmiştir. Çünkü Amerika’nın tutumu ve yaptıkları şeytanın tutum ve fiilinin benzeridir. İnsanlığın huzurunu ve dinini elleriyle, dilleriyle, kalemleriyle ve konuşmalarıyla saadetten dalalete sürükleyenler şeytan sıfatlı insanlardır.

          Hizbu'ş-Şeytan/Şeytanın Partisi

          İnsanlar hedeflerine ulaşmak için etrafına birilerini toplayıp partiler kurarlar. Güç toplayıp kendilerine kırmızı bir çizgi tayin ederler. Kendi maksat ve hedefleri doğrultusunda insanların yeteneklerinden istifade ederler.
          Şeytanda insanları saadet ve ilahi yoldan saptırmak ve dalalete düşürmek için birtakım şeytani sıfatlardan istifade ederek hedefine ulaşmaya çalışır. Şeytan kurduğu partiyle (Hizbi Şeytan) fitne, fesat ve tefrika tohumlarını toplum içine eker.
          İmam Ali (aleyhisselam) hak hükümet karşıtlarını ve ilahi kanunlara tabi olmayan herkesi şeytanın hizbi ve askeri olarak nitelendirmiştir.
          İmam Ali (aleyhisselam) Ayşe etrafına toplanıp Cemel Savaşı’nı çıkaranlar hakkında şöyle buyuruyor:“Duyun ve bilin ki şeytan zulmü yurtlarına döndürmek ve batılı aslına geri çevirmek için taraftarlarını harekete geçirdi, topladı.”
          Yine İmam Ali (aleyhisselam) Nehcü’l Belaga’nın 194. hutbesinde münafıkların sıfatlarını sıralarken onları şöyle vasfediyor:“Onlar her hakka karşı batıl, her doğruya karşı eğri, her canlıya karşı bir katil, her kapıya bir anahtar, her geceye karşı bir lamba hazırlamışlardır. Ümitsizliklerini açığa vurarak arzularına ulaşmak, pazarlarını canlı tutmak ve eşyalarını böylece pahalı satmak isterler. Konuştuklarında hak ve batılı birbirine karıştırırlar, bir şeyi nitelendirince kandırırlar, yolu önce kolay gösterirler, dar geçitlerinde çıkmaza sürüklerler. Onlar şeytanın cemaati ve ateşin alevleridir."İşte onlar şeytanın hizbidir; en çok hüsrana uğrayanların işte o şeytanın hizbi olduğunu bilin."
          İmam Ali (aleyhisselam), körü körüne bazı fasık, mütekebbir ve gururlu liderlere itaat edip haktan yüz çeviren insanları şöyle tanıtıyor:“İblis onları sapıklık binekleri ve insanların üzerine saldığı ordu edinmiştir.
          Bu özellikteki insanların şeytanın askerleri olmalarından daha kötüsü onların şeytanla aynı düşünce ve hedefte olmalarıdır:
          “Gaflet ve uykuyla, iman yolunu gitme,
          Müstakim hak yolu girişine baş koyma.
          Ta ki dünya köprüsünden salim geçesin.
          Kalbin emrini şeytana verme!”
          İmam Ali (aleyhisselam) şeytanla bir olup onun ideolojisini savunanlar hakkında şöyle buyuruyor:“İşlerinde şeytanı ölçü aldılar, şeytan da onları ortaklar edindi. Şeytan gönüllerinde yuva yaptı, yumurtladı, civciv çıkardı, onları kendi eteğinde terbiye etti, büyüttü. Böylece onların gözleriyle baktı, dilleriyle söyledi. Onları hatalar merkebine bindirdi, onlara kötülükleri süsleyip güzel gösterdi. Sonunda işleri, güç ve saltanatında şeytanla ortak olanın ve onun diliyle batıl söz söyleyenin işine benzedi.”
          Şeytana tabi olanlar hakikatte şeytanın konuşan dili olurlar ve şeytan onların eliyle insanları sıratı müstakimden saptırır.

          Şeytan ve İtikadi Düşünceler

          Hz. Âdem’den (a.s) bu yana şeytan ilahi emirler ve peygamberler karşısında inat ve kibirle dikilmiştir. Dünyada ilk putperestliği icat eden şeytandır. Ümmetin ihtilafa düşmesi ve Musa’nın (a.s) kavminin buzağıya tapması da şeytanın oyunlarındandı. Peygamber karşısında duran müşriklerde şeytanın hilesiyle oyuna gelmişlerdi. Şeytan, bazen hak ve batılı birbirine karıştırarak müminleri de şüphe ve tereddüde düşürebiliyor. Çünkü o Âdemoğullarını aldatmaya yemin etmiştir:“(İblis) Rabbim! Bani azdırmana karşılık olarak ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım.”
          Şeytan, fikri ve ahlaki ve itikadi konularla da insanı günah ve kötülüğe sürüklemektedir. Nitekim İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“Kim (inancı konusunda) şüphede, tereddüt (şaşkınlık) içinde olursa, şeytanların tırnakları arasında kalır.”
          Şaşkınlık ve şüphe şeytan için büyük bir fırsattır. İblis insanı şüphe ve şaşkınlığa düşürdükten sonra onu inkâra kadar sürükleyebilir. Şeytanın hile ve düzenlerinden bir diğeri de fikri fitnelerdir. O, itikat ve inanç yoluyla insanlara musallat olarak onları Sıratı Müstakim olan hak çizgisinden saptırabilir. İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“Fitnelerin asıl meydana geliş nedeni, nefsin heveslerine uymak ve Allah'ın kitabına muhalif olan uydurulmuş hükümlerdir. Bazı insanlar da dinin tasvip etmediği bir yolla başkalarına hükmetmektedir. Eğer batıl haktan ona karışmaksızın arınmış olsaydı, şekte olanlar (hakikat peşinde koşanlar) için gizli kalmazdı. Eğer hak da batıl örtüsünden arınmış olsaydı, inatçı düşmanların dili ondan kesilmiş olurdu. Ama biraz bundan (haktan) biraz da ondan (batıldan) alınmış, sonra birbirine karıştırılmıştır. İşte o zaman şeytan dostlarına musallat olur. Sadece Allah'ın lütfüne mazhar olanlar kurtulur.”
          Hakla batıl karıştırıldığında insanların onu ayırt etmesi zorlaşır ve bu an da şeytanın kolladığı fırsattır. Batılı hak göstermek, yanlışlıkları süslemek iblisin görevlerindendir. İblisin hedef seçtiği birçok kurbanı da bu yolla hak ve hakikatten sapmıştır. Şeytanın insanlara musallat olduğu yerlerden biri de itikadi meselelerdir. İnsanın men edildiği ve yasaklandığı konularda insana bilgelik hissi vererek onu dalalete sürüklüyor.
          Adamın biri şöyle dedi: “Ey Emirülmüminin! Şu maddi gözlerimizle göreceğimiz gibi bize Rabbimizi anlat ki ona karşı olan sevgimiz daha da artsın ve onu daha iyi tanıyalım! Bunun üzerine Emirülmüminin (a.s) kızarak "Cemaat namazına" diye seslendi. Halk öylesine geldi ki cami dolup taştı, sinirinden yüz ifadesi değişmişti, öfkeli bir halde minbere çıktı, Allah’a hamd edip, Resulü’ne salât ve selamdan sonra şu hutbeyi okudu:“… Ey soru soran! Bir bak; Kur'an sana O'nun sıfatlarından neyi anlatıyorsa ona uy! Hidayeti gösteren nuru ile ışıklan, şeytanın bilmeni mükellef kıldığı, ama Kitap'ta sana farz kılınmayan, Resulullah'ın (s.a.a) sünnetinde ve hidayet önderlerinde de eseri olmayan şeylerin ilmini şanı yüce olan Allah'a bırak. Allah'ın, üzerindeki nihai hakkı budur.”
          İnsanoğlu sınırlıdır, kapasite olarak zat-i ilahiyi derk etmekten acizdir. Ancak aklı ve kapasitesi ölçüsünde Allah’ın sıfatlarını Kuran’dan ve hadislerden öğrenmeli ve sınırının dışına çıkmamalıdır. Fakat şeytan insana musallat olarak Kuran’ın tarifinden fazlasını istemeyi ona telkin eder. İşte itikatta şeytanın teşviki ve musallatı böyle gerçekleşir.
          İmam Ali’ye (Aleyhisselam) göre Allah enbiyayı şeytanlar insanın aklını çelip ona musallat olmasın diye göndermiştir, hazret şöyle buyuruyor:“İnsanların çoğu Allah’ın kendilerine şart koştuğu sözünü değiştirince, hakkını inkâr edince, Allah’a eşler koşunca, şeytanlar onları Allah’ı tanımaktan alıkoyunca ve Allah'a ibadetten ayırınca Allah da onlara elçiler gönderdi.”
          Şeytan insanları Allah’a kulluktan alıkoyup kendi kulluğuna davet etmektedir. Yüce Allah Hz. Muhammed’i (s.a.a), insanları şeytandan koruyup Allah kulluğunda sabit kalmalarını sağlasın diye göndermiştir.
          İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“Allah Muhammed'i (s.a.a), kullarını putlara kulluktan kurtarıp kendine kulluğa, şeytana itaatten ayırıp kendine itaate çağırması için hak ile gönderdi.”
          İnsanlar Allah’a verdiği söz ve ahdi gereği şeytanı düşman edinmelidirler:“Ey Âdemoğulları! Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır demedim mi?
          İmam Ali (Aleyhisselam) bir başka hutbede Peygamberden (s.a.a) önceki dünyayı şöyle vasf ediyor:“O zaman insanlar din ipini koparan fitnelere düşmüş, yakin (kesin inançlar) direkleri şiddetle sarsılmış, esasta/temelde ihtilaf çıkmış, işler darmadağın olmuş, çıkış yeri (kurtuluş) daraldıkça daralmış ve giriş köreldikçe körelmiş, hidayet gizli kalmış, körlük her yanı kaplamış, Rahman’a isyan edilmiş, Şeytan’a yardım edilmiş, iman yardımsız kalmış, sütunları yıkılmış, işaretleri belirsizleşmiş, yolları viran olmuş, geçitleri silinip gitmişti, insanlar şeytana itaat etmiş, onun yollarını tutturmuş, onun yataklarına akmıştı.”
          Aziz okuyucular! İblis ve ordusu insanı bu vb. batıl ve yanlış düşüncelerle doğru yoldan saptırıp dalalet yoluna sürüklemektedir. Akıllı insan, tarihten ve geçmiş ümmetlerden ders ve ibret alan kimsedir. Hz. Âdem (a.s) zamanından bu güne kadar iyiyi kötüyle, hakkı batılla, salihi fasıkla birbirine karıştırmış insanlar ve ümmetler saptırılmıştır. Bu yolda düşmanı tanımayanlar mağlup olmuş, iblisin tuzağına düşmüştür.
          Şeytan yaranlarını her tarafa seferber etmiş gizli ve aşikâr tuzaklar kurmuş, tam teşekküllü bir şekilde tüm vesilelerle insana saldırmaktadır.
          Eline, gözüne, diline, kulağına sahip ve hâkim olamayanlar şeytanın kucağındadırlar. Günde yüz defa şeytanı lanetleyip de gün boyu ameli olarak şeytana itaat edenler Allah kulluğundan çıkmış şeytan kulluğuna girmişlerdir. İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“O, gönüllere gizlice giren, kulaklara işitilmeden, nefes almadan fısıldayan düşmandan çekinmenizi emretti. O düşman ki, kendisine uyanlan saptırdı, helak etti, vaat etti ve isteklere kaptırdı. Kötü suçları süslü; büyük günahları da kolay gösterdi. Yavaş yavaş dostlarını aldattı, rehin aldıklarına (saadet kapısını) kapattı. Sonra da süslediğini inkâr etti. Kolay gösterdiğini büyüttü. Güven verdiklerinden sakındırmaya çalıştı.
          Allah’a kul olan şeytana köle olmaz.
          Şeytanın hile ve düzenbazlıklarını tanıyan ve bilen kimseler onun oyun ve tuzağına düşmezler.




          Yorum


            #6
            Ynt: Şeytanın Hile Metotları (Nehcü'l Belağa'dan)

            [quote author=Ondortmasum link=topic=6831.msg45278#msg45278 date=1248964490]
            Amin, Allah cümlemizden razı olsun ve bizi bu yeminli düşmanın hilelerinden korusun
            [/quote]

            Amin...

            Yorum


              #7
              Ynt: Şeytanın Hile Metotları (Nehcü'l Belağa'dan)

              Allah razı olsun..

              Yorum


                #8
                Ynt: Şeytanın Hile Metotları (Nehcü'l Belağa'dan)

                [quote author=14Masum link=topic=6831.msg45283#msg45283 date=1248966289]
                İnsanlardan ve Cinlerden Olan Şeytanlar

                Cin, insanlara gözükmeyen saydam yaratıklardır. Cinlerinde insanlar gibi iyileri ve kötüler vardır. Onlardan insanlar gibi ilahi tekliflerle yükümlüdür. Kuran’ın tabiriyle Allah’a itaat etmeyen asi ibliste cinlerdendi:“Hani biz meleklere; Âdem’e secde edin, demiştik; İblis hariç onlar hemen secde ettiler. İblis cinlerdendi; Rabbinin emrinden dışarı çıktı.”
                Kuran’ı Kerim insanlardan ve cinlerden olan şeytanlardan bahsetmiştir: “Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık.”
                Kuran’ı Kerim insana vesvese verenler konusunda şöyle buyuruyor:“De ki: İnsanların kalplerine vesvese sokan, pusuya çekilen cin ve insan şeytanın şerrinden insanların Rabbine, insanların Melikine ve insanların ilahına sığınırım.”
                Bu ayetlerden anlaşıldığı gibi şeytanı sadece gözle görülmeyen, insanı günah ve isyana davet eden varlıklar görmemeliyiz. Bilakis insan sıfatlı şeytanların veya şeytan sıfatlı insanların olduğunu da bilmeliyiz. İmam Ali (Aleyhisselam) Nechü’l-Belaga’da muhaliflerine Şeytanın hizbi (şeytan ordusu) lakabını vermiş, Münafıklara şeytanın cemaati ve İbni Ziyad’a yazdığı mektupta Muaviye’yi şeytan olarak tanıtmıştır.
                Buna göre, zalimler, tağutlar, asiler vb. gruplar şeytanın ta kendileridirler. Bu sebepten olsa gerek ki İmam Humeyni (r.a) Amerika’yı büyük şeytan olarak nitelendirmiştir. Çünkü Amerika’nın tutumu ve yaptıkları şeytanın tutum ve fiilinin benzeridir. İnsanlığın huzurunu ve dinini elleriyle, dilleriyle, kalemleriyle ve konuşmalarıyla saadetten dalalete sürükleyenler şeytan sıfatlı insanlardır.

                Hizbu'ş-Şeytan/Şeytanın Partisi

                İnsanlar hedeflerine ulaşmak için etrafına birilerini toplayıp partiler kurarlar. Güç toplayıp kendilerine kırmızı bir çizgi tayin ederler. Kendi maksat ve hedefleri doğrultusunda insanların yeteneklerinden istifade ederler.
                Şeytanda insanları saadet ve ilahi yoldan saptırmak ve dalalete düşürmek için birtakım şeytani sıfatlardan istifade ederek hedefine ulaşmaya çalışır. Şeytan kurduğu partiyle (Hizbi Şeytan) fitne, fesat ve tefrika tohumlarını toplum içine eker.
                İmam Ali (aleyhisselam) hak hükümet karşıtlarını ve ilahi kanunlara tabi olmayan herkesi şeytanın hizbi ve askeri olarak nitelendirmiştir.
                İmam Ali (aleyhisselam) Ayşe etrafına toplanıp Cemel Savaşı’nı çıkaranlar hakkında şöyle buyuruyor:“Duyun ve bilin ki şeytan zulmü yurtlarına döndürmek ve batılı aslına geri çevirmek için taraftarlarını harekete geçirdi, topladı.”
                Yine İmam Ali (aleyhisselam) Nehcü’l Belaga’nın 194. hutbesinde münafıkların sıfatlarını sıralarken onları şöyle vasfediyor:“Onlar her hakka karşı batıl, her doğruya karşı eğri, her canlıya karşı bir katil, her kapıya bir anahtar, her geceye karşı bir lamba hazırlamışlardır. Ümitsizliklerini açığa vurarak arzularına ulaşmak, pazarlarını canlı tutmak ve eşyalarını böylece pahalı satmak isterler. Konuştuklarında hak ve batılı birbirine karıştırırlar, bir şeyi nitelendirince kandırırlar, yolu önce kolay gösterirler, dar geçitlerinde çıkmaza sürüklerler. Onlar şeytanın cemaati ve ateşin alevleridir."İşte onlar şeytanın hizbidir; en çok hüsrana uğrayanların işte o şeytanın hizbi olduğunu bilin."
                İmam Ali (aleyhisselam), körü körüne bazı fasık, mütekebbir ve gururlu liderlere itaat edip haktan yüz çeviren insanları şöyle tanıtıyor:“İblis onları sapıklık binekleri ve insanların üzerine saldığı ordu edinmiştir.
                Bu özellikteki insanların şeytanın askerleri olmalarından daha kötüsü onların şeytanla aynı düşünce ve hedefte olmalarıdır:
                “Gaflet ve uykuyla, iman yolunu gitme,
                Müstakim hak yolu girişine baş koyma.
                Ta ki dünya köprüsünden salim geçesin.
                Kalbin emrini şeytana verme!”
                İmam Ali (aleyhisselam) şeytanla bir olup onun ideolojisini savunanlar hakkında şöyle buyuruyor:“İşlerinde şeytanı ölçü aldılar, şeytan da onları ortaklar edindi. Şeytan gönüllerinde yuva yaptı, yumurtladı, civciv çıkardı, onları kendi eteğinde terbiye etti, büyüttü. Böylece onların gözleriyle baktı, dilleriyle söyledi. Onları hatalar merkebine bindirdi, onlara kötülükleri süsleyip güzel gösterdi. Sonunda işleri, güç ve saltanatında şeytanla ortak olanın ve onun diliyle batıl söz söyleyenin işine benzedi.”
                Şeytana tabi olanlar hakikatte şeytanın konuşan dili olurlar ve şeytan onların eliyle insanları sıratı müstakimden saptırır.

                Şeytan ve İtikadi Düşünceler

                Hz. Âdem’den (a.s) bu yana şeytan ilahi emirler ve peygamberler karşısında inat ve kibirle dikilmiştir. Dünyada ilk putperestliği icat eden şeytandır. Ümmetin ihtilafa düşmesi ve Musa’nın (a.s) kavminin buzağıya tapması da şeytanın oyunlarındandı. Peygamber karşısında duran müşriklerde şeytanın hilesiyle oyuna gelmişlerdi. Şeytan, bazen hak ve batılı birbirine karıştırarak müminleri de şüphe ve tereddüde düşürebiliyor. Çünkü o Âdemoğullarını aldatmaya yemin etmiştir:“(İblis) Rabbim! Bani azdırmana karşılık olarak ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım.”
                Şeytan, fikri ve ahlaki ve itikadi konularla da insanı günah ve kötülüğe sürüklemektedir. Nitekim İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“Kim (inancı konusunda) şüphede, tereddüt (şaşkınlık) içinde olursa, şeytanların tırnakları arasında kalır.”
                Şaşkınlık ve şüphe şeytan için büyük bir fırsattır. İblis insanı şüphe ve şaşkınlığa düşürdükten sonra onu inkâra kadar sürükleyebilir. Şeytanın hile ve düzenlerinden bir diğeri de fikri fitnelerdir. O, itikat ve inanç yoluyla insanlara musallat olarak onları Sıratı Müstakim olan hak çizgisinden saptırabilir. İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“Fitnelerin asıl meydana geliş nedeni, nefsin heveslerine uymak ve Allah'ın kitabına muhalif olan uydurulmuş hükümlerdir. Bazı insanlar da dinin tasvip etmediği bir yolla başkalarına hükmetmektedir. Eğer batıl haktan ona karışmaksızın arınmış olsaydı, şekte olanlar (hakikat peşinde koşanlar) için gizli kalmazdı. Eğer hak da batıl örtüsünden arınmış olsaydı, inatçı düşmanların dili ondan kesilmiş olurdu. Ama biraz bundan (haktan) biraz da ondan (batıldan) alınmış, sonra birbirine karıştırılmıştır. İşte o zaman şeytan dostlarına musallat olur. Sadece Allah'ın lütfüne mazhar olanlar kurtulur.”
                Hakla batıl karıştırıldığında insanların onu ayırt etmesi zorlaşır ve bu an da şeytanın kolladığı fırsattır. Batılı hak göstermek, yanlışlıkları süslemek iblisin görevlerindendir. İblisin hedef seçtiği birçok kurbanı da bu yolla hak ve hakikatten sapmıştır. Şeytanın insanlara musallat olduğu yerlerden biri de itikadi meselelerdir. İnsanın men edildiği ve yasaklandığı konularda insana bilgelik hissi vererek onu dalalete sürüklüyor.
                Adamın biri şöyle dedi: “Ey Emirülmüminin! Şu maddi gözlerimizle göreceğimiz gibi bize Rabbimizi anlat ki ona karşı olan sevgimiz daha da artsın ve onu daha iyi tanıyalım! Bunun üzerine Emirülmüminin (a.s) kızarak "Cemaat namazına" diye seslendi. Halk öylesine geldi ki cami dolup taştı, sinirinden yüz ifadesi değişmişti, öfkeli bir halde minbere çıktı, Allah’a hamd edip, Resulü’ne salât ve selamdan sonra şu hutbeyi okudu:“… Ey soru soran! Bir bak; Kur'an sana O'nun sıfatlarından neyi anlatıyorsa ona uy! Hidayeti gösteren nuru ile ışıklan, şeytanın bilmeni mükellef kıldığı, ama Kitap'ta sana farz kılınmayan, Resulullah'ın (s.a.a) sünnetinde ve hidayet önderlerinde de eseri olmayan şeylerin ilmini şanı yüce olan Allah'a bırak. Allah'ın, üzerindeki nihai hakkı budur.”
                İnsanoğlu sınırlıdır, kapasite olarak zat-i ilahiyi derk etmekten acizdir. Ancak aklı ve kapasitesi ölçüsünde Allah’ın sıfatlarını Kuran’dan ve hadislerden öğrenmeli ve sınırının dışına çıkmamalıdır. Fakat şeytan insana musallat olarak Kuran’ın tarifinden fazlasını istemeyi ona telkin eder. İşte itikatta şeytanın teşviki ve musallatı böyle gerçekleşir.
                İmam Ali’ye (Aleyhisselam) göre Allah enbiyayı şeytanlar insanın aklını çelip ona musallat olmasın diye göndermiştir, hazret şöyle buyuruyor:“İnsanların çoğu Allah’ın kendilerine şart koştuğu sözünü değiştirince, hakkını inkâr edince, Allah’a eşler koşunca, şeytanlar onları Allah’ı tanımaktan alıkoyunca ve Allah'a ibadetten ayırınca Allah da onlara elçiler gönderdi.”
                Şeytan insanları Allah’a kulluktan alıkoyup kendi kulluğuna davet etmektedir. Yüce Allah Hz. Muhammed’i (s.a.a), insanları şeytandan koruyup Allah kulluğunda sabit kalmalarını sağlasın diye göndermiştir.
                İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“Allah Muhammed'i (s.a.a), kullarını putlara kulluktan kurtarıp kendine kulluğa, şeytana itaatten ayırıp kendine itaate çağırması için hak ile gönderdi.”
                İnsanlar Allah’a verdiği söz ve ahdi gereği şeytanı düşman edinmelidirler:“Ey Âdemoğulları! Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır demedim mi?
                İmam Ali (Aleyhisselam) bir başka hutbede Peygamberden (s.a.a) önceki dünyayı şöyle vasf ediyor:“O zaman insanlar din ipini koparan fitnelere düşmüş, yakin (kesin inançlar) direkleri şiddetle sarsılmış, esasta/temelde ihtilaf çıkmış, işler darmadağın olmuş, çıkış yeri (kurtuluş) daraldıkça daralmış ve giriş köreldikçe körelmiş, hidayet gizli kalmış, körlük her yanı kaplamış, Rahman’a isyan edilmiş, Şeytan’a yardım edilmiş, iman yardımsız kalmış, sütunları yıkılmış, işaretleri belirsizleşmiş, yolları viran olmuş, geçitleri silinip gitmişti, insanlar şeytana itaat etmiş, onun yollarını tutturmuş, onun yataklarına akmıştı.”
                Aziz okuyucular! İblis ve ordusu insanı bu vb. batıl ve yanlış düşüncelerle doğru yoldan saptırıp dalalet yoluna sürüklemektedir. Akıllı insan, tarihten ve geçmiş ümmetlerden ders ve ibret alan kimsedir. Hz. Âdem (a.s) zamanından bu güne kadar iyiyi kötüyle, hakkı batılla, salihi fasıkla birbirine karıştırmış insanlar ve ümmetler saptırılmıştır. Bu yolda düşmanı tanımayanlar mağlup olmuş, iblisin tuzağına düşmüştür.
                Şeytan yaranlarını her tarafa seferber etmiş gizli ve aşikâr tuzaklar kurmuş, tam teşekküllü bir şekilde tüm vesilelerle insana saldırmaktadır.
                Eline, gözüne, diline, kulağına sahip ve hâkim olamayanlar şeytanın kucağındadırlar. Günde yüz defa şeytanı lanetleyip de gün boyu ameli olarak şeytana itaat edenler Allah kulluğundan çıkmış şeytan kulluğuna girmişlerdir. İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“O, gönüllere gizlice giren, kulaklara işitilmeden, nefes almadan fısıldayan düşmandan çekinmenizi emretti. O düşman ki, kendisine uyanlan saptırdı, helak etti, vaat etti ve isteklere kaptırdı. Kötü suçları süslü; büyük günahları da kolay gösterdi. Yavaş yavaş dostlarını aldattı, rehin aldıklarına (saadet kapısını) kapattı. Sonra da süslediğini inkâr etti. Kolay gösterdiğini büyüttü. Güven verdiklerinden sakındırmaya çalıştı.
                Allah’a kul olan şeytana köle olmaz.
                Şeytanın hile ve düzenbazlıklarını tanıyan ve bilen kimseler onun oyun ve tuzağına düşmezler.





                [/quote][quote author=14Masum link=topic=6831.msg45283#msg45283 date=1248966289]
                İnsanlardan ve Cinlerden Olan Şeytanlar

                Cin, insanlara gözükmeyen saydam yaratıklardır. Cinlerinde insanlar gibi iyileri ve kötüler vardır. Onlardan insanlar gibi ilahi tekliflerle yükümlüdür. Kuran’ın tabiriyle Allah’a itaat etmeyen asi ibliste cinlerdendi:“Hani biz meleklere; Âdem’e secde edin, demiştik; İblis hariç onlar hemen secde ettiler. İblis cinlerdendi; Rabbinin emrinden dışarı çıktı.”
                Kuran’ı Kerim insanlardan ve cinlerden olan şeytanlardan bahsetmiştir: “Böylece biz, her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık.”
                Kuran’ı Kerim insana vesvese verenler konusunda şöyle buyuruyor:“De ki: İnsanların kalplerine vesvese sokan, pusuya çekilen cin ve insan şeytanın şerrinden insanların Rabbine, insanların Melikine ve insanların ilahına sığınırım.”
                Bu ayetlerden anlaşıldığı gibi şeytanı sadece gözle görülmeyen, insanı günah ve isyana davet eden varlıklar görmemeliyiz. Bilakis insan sıfatlı şeytanların veya şeytan sıfatlı insanların olduğunu da bilmeliyiz. İmam Ali (Aleyhisselam) Nechü’l-Belaga’da muhaliflerine Şeytanın hizbi (şeytan ordusu) lakabını vermiş, Münafıklara şeytanın cemaati ve İbni Ziyad’a yazdığı mektupta Muaviye’yi şeytan olarak tanıtmıştır.
                Buna göre, zalimler, tağutlar, asiler vb. gruplar şeytanın ta kendileridirler. Bu sebepten olsa gerek ki İmam Humeyni (r.a) Amerika’yı büyük şeytan olarak nitelendirmiştir. Çünkü Amerika’nın tutumu ve yaptıkları şeytanın tutum ve fiilinin benzeridir. İnsanlığın huzurunu ve dinini elleriyle, dilleriyle, kalemleriyle ve konuşmalarıyla saadetten dalalete sürükleyenler şeytan sıfatlı insanlardır.

                Hizbu'ş-Şeytan/Şeytanın Partisi

                İnsanlar hedeflerine ulaşmak için etrafına birilerini toplayıp partiler kurarlar. Güç toplayıp kendilerine kırmızı bir çizgi tayin ederler. Kendi maksat ve hedefleri doğrultusunda insanların yeteneklerinden istifade ederler.
                Şeytanda insanları saadet ve ilahi yoldan saptırmak ve dalalete düşürmek için birtakım şeytani sıfatlardan istifade ederek hedefine ulaşmaya çalışır. Şeytan kurduğu partiyle (Hizbi Şeytan) fitne, fesat ve tefrika tohumlarını toplum içine eker.
                İmam Ali (aleyhisselam) hak hükümet karşıtlarını ve ilahi kanunlara tabi olmayan herkesi şeytanın hizbi ve askeri olarak nitelendirmiştir.
                İmam Ali (aleyhisselam) Ayşe etrafına toplanıp Cemel Savaşı’nı çıkaranlar hakkında şöyle buyuruyor:“Duyun ve bilin ki şeytan zulmü yurtlarına döndürmek ve batılı aslına geri çevirmek için taraftarlarını harekete geçirdi, topladı.”
                Yine İmam Ali (aleyhisselam) Nehcü’l Belaga’nın 194. hutbesinde münafıkların sıfatlarını sıralarken onları şöyle vasfediyor:“Onlar her hakka karşı batıl, her doğruya karşı eğri, her canlıya karşı bir katil, her kapıya bir anahtar, her geceye karşı bir lamba hazırlamışlardır. Ümitsizliklerini açığa vurarak arzularına ulaşmak, pazarlarını canlı tutmak ve eşyalarını böylece pahalı satmak isterler. Konuştuklarında hak ve batılı birbirine karıştırırlar, bir şeyi nitelendirince kandırırlar, yolu önce kolay gösterirler, dar geçitlerinde çıkmaza sürüklerler. Onlar şeytanın cemaati ve ateşin alevleridir."İşte onlar şeytanın hizbidir; en çok hüsrana uğrayanların işte o şeytanın hizbi olduğunu bilin."
                İmam Ali (aleyhisselam), körü körüne bazı fasık, mütekebbir ve gururlu liderlere itaat edip haktan yüz çeviren insanları şöyle tanıtıyor:“İblis onları sapıklık binekleri ve insanların üzerine saldığı ordu edinmiştir.
                Bu özellikteki insanların şeytanın askerleri olmalarından daha kötüsü onların şeytanla aynı düşünce ve hedefte olmalarıdır:
                “Gaflet ve uykuyla, iman yolunu gitme,
                Müstakim hak yolu girişine baş koyma.
                Ta ki dünya köprüsünden salim geçesin.
                Kalbin emrini şeytana verme!”
                İmam Ali (aleyhisselam) şeytanla bir olup onun ideolojisini savunanlar hakkında şöyle buyuruyor:“İşlerinde şeytanı ölçü aldılar, şeytan da onları ortaklar edindi. Şeytan gönüllerinde yuva yaptı, yumurtladı, civciv çıkardı, onları kendi eteğinde terbiye etti, büyüttü. Böylece onların gözleriyle baktı, dilleriyle söyledi. Onları hatalar merkebine bindirdi, onlara kötülükleri süsleyip güzel gösterdi. Sonunda işleri, güç ve saltanatında şeytanla ortak olanın ve onun diliyle batıl söz söyleyenin işine benzedi.”
                Şeytana tabi olanlar hakikatte şeytanın konuşan dili olurlar ve şeytan onların eliyle insanları sıratı müstakimden saptırır.

                Şeytan ve İtikadi Düşünceler

                Hz. Âdem’den (a.s) bu yana şeytan ilahi emirler ve peygamberler karşısında inat ve kibirle dikilmiştir. Dünyada ilk putperestliği icat eden şeytandır. Ümmetin ihtilafa düşmesi ve Musa’nın (a.s) kavminin buzağıya tapması da şeytanın oyunlarındandı. Peygamber karşısında duran müşriklerde şeytanın hilesiyle oyuna gelmişlerdi. Şeytan, bazen hak ve batılı birbirine karıştırarak müminleri de şüphe ve tereddüde düşürebiliyor. Çünkü o Âdemoğullarını aldatmaya yemin etmiştir:“(İblis) Rabbim! Bani azdırmana karşılık olarak ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım.”
                Şeytan, fikri ve ahlaki ve itikadi konularla da insanı günah ve kötülüğe sürüklemektedir. Nitekim İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“Kim (inancı konusunda) şüphede, tereddüt (şaşkınlık) içinde olursa, şeytanların tırnakları arasında kalır.”
                Şaşkınlık ve şüphe şeytan için büyük bir fırsattır. İblis insanı şüphe ve şaşkınlığa düşürdükten sonra onu inkâra kadar sürükleyebilir. Şeytanın hile ve düzenlerinden bir diğeri de fikri fitnelerdir. O, itikat ve inanç yoluyla insanlara musallat olarak onları Sıratı Müstakim olan hak çizgisinden saptırabilir. İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“Fitnelerin asıl meydana geliş nedeni, nefsin heveslerine uymak ve Allah'ın kitabına muhalif olan uydurulmuş hükümlerdir. Bazı insanlar da dinin tasvip etmediği bir yolla başkalarına hükmetmektedir. Eğer batıl haktan ona karışmaksızın arınmış olsaydı, şekte olanlar (hakikat peşinde koşanlar) için gizli kalmazdı. Eğer hak da batıl örtüsünden arınmış olsaydı, inatçı düşmanların dili ondan kesilmiş olurdu. Ama biraz bundan (haktan) biraz da ondan (batıldan) alınmış, sonra birbirine karıştırılmıştır. İşte o zaman şeytan dostlarına musallat olur. Sadece Allah'ın lütfüne mazhar olanlar kurtulur.”
                Hakla batıl karıştırıldığında insanların onu ayırt etmesi zorlaşır ve bu an da şeytanın kolladığı fırsattır. Batılı hak göstermek, yanlışlıkları süslemek iblisin görevlerindendir. İblisin hedef seçtiği birçok kurbanı da bu yolla hak ve hakikatten sapmıştır. Şeytanın insanlara musallat olduğu yerlerden biri de itikadi meselelerdir. İnsanın men edildiği ve yasaklandığı konularda insana bilgelik hissi vererek onu dalalete sürüklüyor.
                Adamın biri şöyle dedi: “Ey Emirülmüminin! Şu maddi gözlerimizle göreceğimiz gibi bize Rabbimizi anlat ki ona karşı olan sevgimiz daha da artsın ve onu daha iyi tanıyalım! Bunun üzerine Emirülmüminin (a.s) kızarak "Cemaat namazına" diye seslendi. Halk öylesine geldi ki cami dolup taştı, sinirinden yüz ifadesi değişmişti, öfkeli bir halde minbere çıktı, Allah’a hamd edip, Resulü’ne salât ve selamdan sonra şu hutbeyi okudu:“… Ey soru soran! Bir bak; Kur'an sana O'nun sıfatlarından neyi anlatıyorsa ona uy! Hidayeti gösteren nuru ile ışıklan, şeytanın bilmeni mükellef kıldığı, ama Kitap'ta sana farz kılınmayan, Resulullah'ın (s.a.a) sünnetinde ve hidayet önderlerinde de eseri olmayan şeylerin ilmini şanı yüce olan Allah'a bırak. Allah'ın, üzerindeki nihai hakkı budur.”
                İnsanoğlu sınırlıdır, kapasite olarak zat-i ilahiyi derk etmekten acizdir. Ancak aklı ve kapasitesi ölçüsünde Allah’ın sıfatlarını Kuran’dan ve hadislerden öğrenmeli ve sınırının dışına çıkmamalıdır. Fakat şeytan insana musallat olarak Kuran’ın tarifinden fazlasını istemeyi ona telkin eder. İşte itikatta şeytanın teşviki ve musallatı böyle gerçekleşir.
                İmam Ali’ye (Aleyhisselam) göre Allah enbiyayı şeytanlar insanın aklını çelip ona musallat olmasın diye göndermiştir, hazret şöyle buyuruyor:“İnsanların çoğu Allah’ın kendilerine şart koştuğu sözünü değiştirince, hakkını inkâr edince, Allah’a eşler koşunca, şeytanlar onları Allah’ı tanımaktan alıkoyunca ve Allah'a ibadetten ayırınca Allah da onlara elçiler gönderdi.”
                Şeytan insanları Allah’a kulluktan alıkoyup kendi kulluğuna davet etmektedir. Yüce Allah Hz. Muhammed’i (s.a.a), insanları şeytandan koruyup Allah kulluğunda sabit kalmalarını sağlasın diye göndermiştir.
                İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“Allah Muhammed'i (s.a.a), kullarını putlara kulluktan kurtarıp kendine kulluğa, şeytana itaatten ayırıp kendine itaate çağırması için hak ile gönderdi.”
                İnsanlar Allah’a verdiği söz ve ahdi gereği şeytanı düşman edinmelidirler:“Ey Âdemoğulları! Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır demedim mi?
                İmam Ali (Aleyhisselam) bir başka hutbede Peygamberden (s.a.a) önceki dünyayı şöyle vasf ediyor:“O zaman insanlar din ipini koparan fitnelere düşmüş, yakin (kesin inançlar) direkleri şiddetle sarsılmış, esasta/temelde ihtilaf çıkmış, işler darmadağın olmuş, çıkış yeri (kurtuluş) daraldıkça daralmış ve giriş köreldikçe körelmiş, hidayet gizli kalmış, körlük her yanı kaplamış, Rahman’a isyan edilmiş, Şeytan’a yardım edilmiş, iman yardımsız kalmış, sütunları yıkılmış, işaretleri belirsizleşmiş, yolları viran olmuş, geçitleri silinip gitmişti, insanlar şeytana itaat etmiş, onun yollarını tutturmuş, onun yataklarına akmıştı.”
                Aziz okuyucular! İblis ve ordusu insanı bu vb. batıl ve yanlış düşüncelerle doğru yoldan saptırıp dalalet yoluna sürüklemektedir. Akıllı insan, tarihten ve geçmiş ümmetlerden ders ve ibret alan kimsedir. Hz. Âdem (a.s) zamanından bu güne kadar iyiyi kötüyle, hakkı batılla, salihi fasıkla birbirine karıştırmış insanlar ve ümmetler saptırılmıştır. Bu yolda düşmanı tanımayanlar mağlup olmuş, iblisin tuzağına düşmüştür.
                Şeytan yaranlarını her tarafa seferber etmiş gizli ve aşikâr tuzaklar kurmuş, tam teşekküllü bir şekilde tüm vesilelerle insana saldırmaktadır.
                Eline, gözüne, diline, kulağına sahip ve hâkim olamayanlar şeytanın kucağındadırlar. Günde yüz defa şeytanı lanetleyip de gün boyu ameli olarak şeytana itaat edenler Allah kulluğundan çıkmış şeytan kulluğuna girmişlerdir. İmam Ali (aleyhisselam) şöyle buyuruyor:“O, gönüllere gizlice giren, kulaklara işitilmeden, nefes almadan fısıldayan düşmandan çekinmenizi emretti. O düşman ki, kendisine uyanlan saptırdı, helak etti, vaat etti ve isteklere kaptırdı. Kötü suçları süslü; büyük günahları da kolay gösterdi. Yavaş yavaş dostlarını aldattı, rehin aldıklarına (saadet kapısını) kapattı. Sonra da süslediğini inkâr etti. Kolay gösterdiğini büyüttü. Güven verdiklerinden sakındırmaya çalıştı.
                Allah’a kul olan şeytana köle olmaz.
                Şeytanın hile ve düzenbazlıklarını tanıyan ve bilen kimseler onun oyun ve tuzağına düşmezler.





                [/quote]

                Yorum

                YUKARI ÇIK
                Çalışıyor...
                X