Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

ADEMİYET VE ŞEYTANİYET

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    ADEMİYET VE ŞEYTANİYET


    BİSMİLLAH:



    "O zaman biz meleklere Adem’e secde edin dediğimizde hepsi birden secdeye kapandılar,ancak iblis bundan şiddetle kaçınmış büyüklük taslamıştı;o zaten kafirlerdendi."(Bakara)

    Hiç şüphesiz sizi yarattık,sonra şekil verdik ve sonra da meleklere,’Adem’e secde edin,dedik.İblisten başka herkes secde etti.O secde edenlerden olmadı.

    Allah sana emrettiğinde, seni secde etmekten alıkyan neydi?,,dedi.,,Ben ondan üstünüm;beni ateşten onu çamurdan yarattın,,dedi.

    Ona ,,öyleyse in oradan! Orada büyüklük taslaman senin haddin değildir. Hemen çık. Gerçekten sen, aşağılıklardansın..,,dedi.

    (İblis),,,İnsanların tekrar direlecekleri günekadar bana mühlet ver,,dedi.

    Allah sen mühlet verilenlerdensin,,dedi.

    (İblis)Beni azdırdığın için mutlaka onlar için (sapsınlar diye)senin doğru yolunun üstüne oturacağım dedi,,.

    ,,Sonra önlerinden,artlarından,sağlarından,sollarından onlara sokulacağım ve çoğunu sana şükredenlerden bulamayacaksın,,dedi. (Araf...)

    Allah(cc) meleklere secde etmesini emretmişti, İblis cinlerden olmasına rağmen Allaha yaptığı ibadet nedeniyle,meleklerin sevyesine çıkmış ve onlarla beraber hareket ediyordu..Bu nedenle secde hitabı-nın emrine o’da muhattapdı..
    Fakat ilmi onu secde etmekten alıkoydu emre itaat yerine akıl yürüttü ve kendini ilmen üstün gördü...
    Buraya kadar herşey normal görünüyordu,sadece emre itaatsizlikten dolayı ceza alıp işlediği hatasını,
    telafi edebilirdi..Ama asıl ve önemli merhale ikinci hitabdan sonra gerçekleşti..Allah(cc)benim emrime
    karşı gelmenin sebebi nedir?diye sorduğunda;eğer şeytan özür dileyip akıl yürütmeseydi,,,,,Af,,,,,,,,
    olunurdu. Ama özür dilemek yerine aklınca delil gösterdi, sanki Allah (cc) bunu bilmiyormuş gibi!!!En önemli ve püf noktası şimdi gerçekleşmişti. Allah(cc) İblise(al)ceza ve in oradan dedi. Aslında şeytan burada gerçek tavrını sergileyerek ismini İblis edip şeytaniyet kazandı..Burada tekrar cezaya rağmen af dileyip hatayı kendinde bulabilir ve’’beni’’affet ben hata ettim özür dileyerek secdeye kapansaydı yine açık kapı bulabilirdi. Fakat şeytaniyat yapıp hatayı suçu kendisine işlettiren, kovulmasına sebep olan Adem olduğunu ilan edip O’na ve soyuna düşman olacağını söyledi ve mühlet isteyip Adem oğullarını kendisi gibi yoldan çıkaracağını söyledi..Böylece adını şeytan olarak yazdırdı....’’Allah buyurduki ;Ey Adem sen ve eşin cennete yerleşip dilediğiniz yerden yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın sonra zalimlerden olursunuz.’’Derken şeytan biribirine kapalı örtülü ayıp yerlerini göstermek için onlara vesvese verdi ve’’Rabbiniz size bu ağaçtan yer ve sonra melek olursunuz veya ebedi kalanlardan olursunuz diye yasakladı,dedi ve onlara ben gerçekten size nasihat edenlerdenim, diye yeminetti. Böylece onları hile ve yalan ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarndan üzerlerini örtmeye başladılar. Rablerinlara ben size o ağacı yasaklamadım mı? Ve şeytan size apaçık bir düşmandır,demedim mi?
    Allah(cc) Adem ile Havva’yı cennetin bir köşesine yerleştiriyor,ve onlara çekinmesi gerekenleri emr ediyor ,aynı zamanda aldatıcının aldatmasına karşdıda dikkatli olmasını söylüyor. Buna rağmen şeytanın sözüne aldanıyor,ve yasağı çiğniyorlar,emre karşı geliyorlar. Ve bu şekilde şeytan onların cennetten çıkarılmasına sebep oluyor....

    ‘’Şeytan onların ayaklarını kaydırdı ve onları oradan (cennetten)çıkarttı. Biz de; biribirinize düşman olarak oradan inin’’dedik..Sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana kadar hayat yaşamak vardır..(Bakara)
    Böylece Hz.Adem ile Havva’ya ceza verildi, ve bu ceza yeryüzünde çekilecekti, ancak bu cezanın karşılığında büyük bir mükafat vardı...Bu mükafatların özelliklerinde, Hristiyanların dediği gibi, dünyada ceza çekiyorsunuz ve bunun sebebi kadındır! Asla değil! Buradaki hizmete binaen İlahi murad tecelli etti ve bir günde işlendi ancak suç ortaktır, sadece kadının değildir. Bunu da ikisinin duasından anlıyoruz, iyi düşünürsek biraz tefekkürle buradaki verilmek istenen mesajı daha iyi anlarız....Eğer Ademiyeti ele alırsak :Neden dünya sürgün yeri iken büyük mükafat yerine dönüştü? Şeytan her ne kadar vesvese verip onları kandırdıysa da hatayı işleyen Adem’e Allah; neden emrime karşı geldiniz ben size yasak etmedim mi? diye nida edince ;cevaben şunu dediler ortak hareketle/çünkü suç ortaktı tek kişinin değildi:’’Rabbimiz biz gerçekten nefsimize zulmettik, eğer sen bizi affetmezsen ve bize merhamet etmezsen, muhakkak biz hüsrana kayba uğrayanlardan oluruz’’dediler..(Araf)

    Evet şeytanın kandırmasına ve günaha teşvik eden olmasına rağmen Adem ve Havva ;Ya Rabb suç bizim hata bizim,biz kusur ettik,biz kendi kendimize zulm ettik...dediler...Yani hatayı kendilerinde buldular, böylece Allah(cc)da onları affetti ve cezadan sonra büyük bir mükafat olarak cenneti ebedi kalma ve kendi ‘’Cemali’’ile müşerref olmayı vaadetti....Ancak İkisinin soylarından şeytana kulak vermeyenlere vaadedildi...Hz.Adem şayet suçu şeytana yükleseydi de’’Ya Rab bizi şeytan kandırdı’’deseydiler,o zaman affedilmezlerdi ve kendileri de şeytaniyat yapmş olurlardı.Buradan anlaşıldğına göre ‘’Ademiyat’’Hatayı kendinde bulmakla olur..Sebeplere veya vesilelere yönelirsek o zaman bizde özde şeytaniyyat yapmış oluruz...İnsanoğlu toplu olarak yaşar ve biribiriyle devamlı ilişki içerisindedir,
    şeytanda kıyamete kadar içimizde biribirimize düşman etmenin yollarını arayacaktır..Allah’ın bize gösterdiği dosdoğru yolda Sırat-il Müstakimden ayırmak için şeytan ve soyu devamlı iş başnda olup çalışacaktır..İşte bize düşen görev ve sorumluluk şudur ki:Allaha karşı isyanımızda iç mücadelemizde tüm cedelleşmelerde ve ilmi münazaralarda ikili ilişkilerimizde Ademiyet yapıp bu noktada bütün suçu karşı tarafa atmıyarak kendimizde de hata arıyarak ve gerektiğinde sukutlaşarak şeytanın hilesini boşa çıkarmalıyız...’’Af yolunu tut iyiliği emr et ve cahillerden yüz çevir’’Ayetinin gereğini yapıp Ademiyyetin şartlarına riayet ederek İnsan olma yolunda adım atmış olalım...İnsanlık Ailesi arasındaki en büyük engel, ademiyetin ve şeytaniyetin anlaşılmamasından kaynaklanan birlikte yaşamak özgürlüğü, hür olduklarını unutan insani değerleri üst seviyeye taşıyamıyan ve öğrendikleri ilimleri taassub haline getirip bir kabuk oluşturup o kabuğu kıramayan zihniyetlerden kaynaklanmaktadır…Aynı şekilde İslam dinini evrensellikten çıkarıp kendi hizbine dönüştüren (tarikat,cemaat,vs..)hatta inancı kendi dairesi dışında yaşamaktan özürlü olan oluşumlar,şeytaniyetin en büyük yardımcısı haline gelmişleridir..Bilmediğinin cahili olduğunu unutup şeytaniyet yaparak aynı zamanda da Ademiyeti öldürmüşlerdir….
    Yüz yıllardır gerçek taharet ehli olan Ehli Beyt’i bölüp arasına şeytaniyeti engel koyan şer ve şeytani odaklar bu gün pek de başarısız sayılmazlar, eğer ismet ve taharet ehlinin arasına şeytaniyet girerse , o zaman insanlık Ademiyyetten umudunu kesmeli başka ahlak yolları aramalıdır ki buda imkansızdır!!!Onun içindir ki Ehli Beyti temsil eden Alimlerimiz bu konu üzerinde münazara etmeli bölünmelere yol açan şeytaniyeti önce kendi benliklerinde sonra hatibi oldukları cemaate güzel bir şekilde sunmalıdırlar , yoksa gelinen nokta ‘’vahdetsizlik’’olacaktırvki, bu da İslami temsil eden Velayet ile ters düşmektedir..Bugün toplum Ehlibeytin öğretilerine manevi haletlerine açken kendi içinde bölünmüşlüklere tahammülü yoktur, zaten müminler arasında ihtilaf olmaz sözü de yine Ehli taharet etrafında toplanıp, ademiyyet yapan kişiler için kullanılmıştır! Ehlibeytin ilerlemesindeki en büyük sorun taassubdur,hem yöneten hem de bakan açısından değerlendirirsek; Ademi tanımayan elbette şeytanı tanıyacaktır, bu yüzden Alimlerimizin bu konuda ciddi adımlar atarak beyinlerdeki taassubu yıkmalı yıkarken de örnek teşkil edecek Ademi hareketler sergilemeli toplantılar düzelemeli bunu da hem kendi hizbine hem de karşı hizbe en güzel şekilde sunmalıdır..Eğer ki dünyadaki herhaangi bir oluşum veya kurum veya kuruluş, din, dil, ırk, mezheb, tarikat, cemaat,özel de kendi içlerinde genelde ise birbirlerine bakış açılarında ‘’Ademiyyet’’ ve şeytaniyeti iyi analiz edip evrensel boyuta taşımazlarsa halk arasındaki toplumlsal ahlak bozukluğunda en büyük rolü oynamış olacak hatta bozukluğun baş mimarı haline geleceklerdir..Bu da fırkalara bölünmenin iç yüzünü gösterecek herkes kendi hak görecek gerçek Sıratil Müstakimden çıktığının farkına varmayacak şeytaniyet rolünü üstlendiğinide asla kabul etmeyecektir…Herkes hak ise peki şeytaniyyet nerede?
    Bunu biz bugün başta aileler arasındaki ikili ilşkilerde görebiliyoruz,bir çok vahim olayada tanık olabiliyoruz..Aileler kendi arasındaki bir anlaşmazlığı hararetlendirmeden önce ademiyet yapar iseler,o esnada üstünlükten veya kıskançlıktan veya başka bir konudan dolayı kabaran gazab kuvveleri anında sönecek
    ve olay ahlaki bir şekilde sonuçlanacaktır. Boşanmaların cinayetlerin geçimsizliklerin yaramaların ,özünde yine ademiyetsizlik yatmaktadır…Onun için diyoruzki;
    Toplumsal ahlakın düzelmesi için başta bu ümmetin alimlerinin kendi aralarındaki anlaşmazlıklarda ademiyyat yapıp bunu da topluma yaşayarak göstermeleri gerekmektedir, yoksa ne bireyden ne toplumdan nede insanlıktan ademiyyet değerinde bir ahlak beklenmemelidir…
    Yeryüzü Ademiyyete hasret kalmıştır,toplumlar fırkalara bölünerek yanlızlaşıp birer birer çürümeye yüz tutmuştur!!!
    İnsanlık ademiyetsizlikten bütün değerlerini yitirmiş,ruhi açlık çekmektedir maddi sorunların altında yine maneviyatsızlık yatmaktadır ve acil kan gereklidir!
    İslami nizamın değerleri şeytani güçler tarafından şeytaniyyet yapılarak ayaklar altına alınmış, insan kardeşliği unutturulmuş ‘Ben’ve’Rey’lerin şeytani hesabları yel değirmeni gibi mazlumların ve mustazafların sırtından sağlanmaktadır…!!!
    Eğer ademiyyet kıyama kalkmaz ise mücadele için meydanlara inmez ise o zaman şeytaniyyet kendi varlığını ‘’Adem’’ temsilcileri üzerinden en güzel ve sorunsuz bir şekilde sürdürecktir….
    Bu saatten önce ve bu saatten sonra en zor göreve talib olan Ademlere selam olsun…
    Şeytaniyet ile mücadele veren Ademlere selam olsun….
    Ahlaksızlıkların içinde ahlaki yaşayan yaşatan Ademlere selam olsun….
    Toplumdan dışlanmış hakarete uğramış saf Ademlere selam olsun…
    Muhammedi Ademiyatla anlayıp Ehli beyt ile yaşayan yaşatan ve bu yolu sürdüren Ademlere selam olsun…..

    Başta da sonda da Hamd O’nadır….

    Vesselam…
    MURAT AVCI

    #2
    Ynt: ADEMİYET VE ŞEYTANİYET

    Ayetullah Nohudeki’den İmam Humeyni’ye Ahlaki Düsturlar


    Ayetullah uzma Musa Şubeyri Zencani şöyle nakletmektedir: “İmam Humeyni ve babam Mukaddes Meşhed kentinde İmam Rıza’yı ziyaret etmek için gittikleri bir seferde, imam Humeyni (r.a), imam Rıza’nın (a.s) hareminin avlusunda saliki ilallah Hacı Hasan Ali Nohudeki (r.a) ile karşılaşır.

    İmam-ı ümmetin yaşı, o sıralar otuz ila kırk civarı. İmam Humeyni, bunun bir fırsat olduğunu bilerek ona sizinle konuşmak istiyorum der. Bunun üzerine Ayetullah Nohudeki, ben şu anda amellerimle meşgulüm. Siz Ayetullah Hurrü Amuli’nin (r.a) anıtının olduğu yerde bekleyin ben sizin yanınıza geleceğim der. Bir süre sonra şeyh Hasan Ali Nohudeki, İmam Humeyni’nin yanına gelerek ne istiyorsun? diye sorar.

    İmam Humeyni, yüzünü İmam Rıza’nın (s.a) türbe ve kubbesine dönerek Ayetullah Nohudeki’ye şöyle der: “Seni İmam Rıza’ya and veriyorum eğer “Kimyan” (Simya ilmin) varsa bize de ver.”
    Ayetullah Nohudeki, kimya ilmini bildiğini inkar etmeyerek imam Humeyni’ye şöyle buyurur: “Eğer biz, size “Kimya”; (Simya) verirsek ve siz tüm dağları ve ovaları altına dönüştürürseniz, yerinde istifade edeceğinize, onu koruyacağınıza ve her yerde kullanmayacağınıza söz veriyor musunuz?”
    Daha o yaşlarda benliğini sadakat ve doğruluk kaplamış İmam Humeyni, başını yere eğerek biraz düşündükten sonra şöyle buyurur: “Hayır, size böyle bir söz veremem.”
    İmam Humeyni’den bunu duyan Hacı Şeyh Nohudeki, imam Humeyni’ye dönerek: “Kimya”yı koruyamayacağına göre, ben sana ondan daha üstün olanını öğreteceğim diyerek şöyle buyurur:
    Farz namazlardan sonra bir defa “Ayete’l Kürsü”yü oku.
    Sonra üç defa “Kul huvallahu Ahed” (İhlas) suresini oku.
    Daha sonra üç defa salavat getir: “Allahumme salli ale muhammedin ve al-i Muhammed.”
    Sonra üç kere bu ayeti oku:
    وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًا وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُ اِنَّ اللّٰهَ بَالِغُ اَمْرِهٖ قَدْ جَعَلَ اللّٰهُ لِكُلِّ شَیْءٍ قَدْرًا
    “Kim Allah'tan korkup sakınırsa (takvalı olursa), Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder. Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur. (Talak, 2-3)”
    Bunlar senin için kimyadan daha üstündür. ABNA

    Yorum


      #3
      Ynt: ADEMİYET VE ŞEYTANİYET

      BİSMİ TEALA
      HAMD ALEMLERİN RABB'İ ALLAH'A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYTİNE(A.S) OLSUN

      Selamun Aleykum
      RABB'İMİN ECİRLERİMİZİ YÜCE KILMASINI DUA EDERİM..

      HZ. İMAM SECCAD (A.S) SAHİFEYİ SECCADİYE'SİNDEN ...


      Şeytandan Söz Edildiğinde Ondan, Onun Düşmanlığından ve Tuzaklarından Allah’a Sığınınca Okuduğu Dua Allah’ım, kovulmuş şeytanın vesveselerinden, hile ve düzenlerinden, sözlerine aldanıp tuzaklarına düşmekten, bizi itaatinden çıkarıp saptırmaya yeltenmesinden, bizi sana isyan ederek alçaltmaya göz dikmesinden, bize güzel gösterdiğini güzel görmekten, bizim için hoşlanmadığı şeylerin bize ağır gelmesinden sana sığınırız.
      Allah’ım, sana kulluk etmekle onu bizden kovup uzaklaştır. Senin sevgini elde etme gayretimizle onu hor ve zelil kıl. Bizimle onun arasında yırtıp parçalayamayacağı bir perde, delip geçemeyeceği bir engel oluştur.
      Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve şeytanı bir kısım düşmanlarınla meşgul ederek bizden alıkoy. Güzel denetiminle bizi ondan koru. Haince davranışlarına karşı bize kifayet et. Sırtını bize çevirerek bizden uzaklaşmasını sağla; bir daha çevremizde ayak izlerine rastlamayalım.
      Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve şeytanın saptırmasına karşın bizi hidayetten faydalandır. Onun azdırmasına karşın bizi takvayla donat. Bizi onun helak yolunu değil, (senin) rüşd yolunu kat etmeye muvaffak kıl.
      Allah’ım, onun kalplerimize girişini engelle; sahip olduğumuz şeylerde onun için bir yer ayırma.
      Allah’ım, onun güzel göstermeye çalıştığı batılı bize tanıt. Tanıttıktan sonra da bizi ondan koru. Onu nasıl aldatabileceğimizi bize öğret. Ona karşı nasıl hazırlıklı olabileceğimizi bize ilham et. Bizi ona güvenme gafleti uykusundan uyandır. Yardımını esirgemeyerek bizi ona karşı muvaffak eyle.
      Allah’ım, kalplerimize onun amelini yadsımayı içir. Hilelerini bozabilmek için lütfunu bizden esirgeme.
      Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve onun sultasını bizden geri çevir; bizden ümidini kessin; bizi günaha sürüklemeye tamah etmesin.
      Allah’ım, Muhammed ve âline salat eyle ve babalarımızı, annelerimizi, çocuklarımızı, eşlerimizi, yakınlarımızı, akrabalarımızı, komşularımızı ve tüm mü’min erkek ve kadınları şeytana karşı sağlam bir yere, koruyucu bir kaleye ve ulaşılmayacak bir sığınağa al. Onlara, kendilerini ondan koruyacak zırhlar giydir. Onlara, ona karşı etkili olacak silahlar ver.
      Allah’ım, rububiyetine tanıklık eden, vahdaniyetinde kuşkusu olmayan, ubudiyetin (kulluğun) haki-katiyle şeytana düşmanlık eden ve rabbanî (ilahî) ilimleri öğrenmekte ona karşı senden yardım isteyen herkesi bu duamın kapsamına al.
      Allah’ım, onun düğümlediğini çöz; bitiştirip birleştirdiğini yar, ayır; tedbirini boz; azmettiği zaman ona engel ol; sağlamlaştırdığını yık.
      Allah’ım, onun ordusunu hezimete uğrat; düzenini boz; kalesini yık ve burnunu yere sür.
      Allah’ım, bize onun düşmanlarının saflarında yer ver; dostlarının arasından çıkar; tutkularımıza uymamızı istediği zaman ona itaat etmeyelim; çağırdığı zaman davetine icabet etmeyelim; emrimizi dinleyenlere ona düşmanlık etmeyi emredelim; nehyimize uyanları ona uymaktan sakındıralım.
      Allah’ım, nebilerin sonuncusu, resullerin efendisi Muhammed’e ve onun tertemiz Ehl-i Beytine salat eyle; bizi, çoluk çocuğumuzu, kardeşlerimizi ve tüm mü’min erkek ve kadınları sığındığımız şeylerden koru. Korkusundan, senden güvence dilediğim şeylerden bana güvence ver; dualarımızı işit; gaflet ettiklerimizi bize ver; unuttuklarımızı bizim için koru ve böylece bizi salihlerin derecelerine, mü’minlerin mertebelerine ulaştır. Âmin ya Rabbe’l-âlemin.
      Bir Soru Ve Cevap Mekke'li müşriklerin mucize istekleri gerçekleştirilseydi yine de iman etmezlermiydi? [img alt=4_01.jpg]http://www.ehlibeytalimleri.com/Folders/Haber_Ic_Foto/4_01.jpg[/img]





      Soru;

      “Dediler ki; Bize yeryüzünden bir kaynak çıkarıp akıtmadıkça inanmayız sana.” (İsra/90)

      Yukarıdaki ayet ve devamında Mekke müşriklerinin Peygamberden bazı mucize taleplerinden söz edilmektedir. Lakin Peygamber bu mucizeleri gerçekleştirememiş veya gerçekleştirmekten kaçınmıştı. Bazıları bu ayetlere istinat ederek Peygamberin mucize getirmekten aciz olduğunu savunmaktadırlar.

      “Başka bir ifadeyle eğer Peygamber bu mucizeleri gerçekleştirseydi Mekkeli müşrikler iman eder(miy)di. (Mütercim)”

      Bu konudaki görüşünüzü söyler misiniz?

      Cevap;

      Hiç şüphesiz Peygamberlik iddiasında bulunan ve kendisinin Allah tarafından Peygamber olarak gönderildiğini söyleyen birinin bu iddiasını kanıtlaması için mucize dediğimiz doğaüstü bir olayı gerçekleştirmesi gerekir. Zira eğer Peygamberlik iddiası yalan olursa Allah bu iddia sahibinin bir mucize gerçekleştirmesine engel olacak ve iddiasının yalan olduğu kanıtlanacaktır. Peygamberlik iddiasının ispatı için en az bir mucize yeterli olur.

      Peygamberlerin her mucize talebini yerine getirmesi bırakın aklın kabul edeceği bir olay olmasını belki akıl böyle bir gerekliliği boş ve abes olarak vasıflandırır. Zira mucizeler tabiat kurallarına aykırı olan şeylerdir. Peygamberlerin her mucizeyi gerçekleştirmesi demek tabiatta var olan kanunların alt süt edilmesi demektir. Peygamberler Allah'ın belli bir hikmet ve nizam üzere tanzim etmiş olduğu tabiat kanunlarını alt üst etmek için gönderilmemiştir. Onların gönderiliş nedeni kemal yolunda insana rehberlik ve yol gösterici olmalarıdır.

      Genel olarak sürekli mucize talebinden bulunan insanların maksadı iman etmek değil belki maddi taleplerinin yerine getirilmesi veya mucize sahibi Peygamberin alaya konusu edilmesi içindir. Bu niyetle istenilen bir mucizenin yerine getirilmesi aklıselim birinin kabul edeceği bir şey değildir. Zira iman etmek için bir mucize yeterlidir.

      Ayrıca çoğu zaman gerçekleşmesi istenilen mucizeler, aklen mümkün olmayan şeyler için konu olmaktadır. Oysa mucize doğaüstü olaylara denir, akıl üstü olaylara değil.

      Bu ön açıklamadan sonra şöyle diyebiliriz;

      1-Müşriklerin bu istekleri Hz. Muhammed'in (s.a.a) Peygamberliğinin ispatı için değildi. Bu mucizeler gerçekleşmiş olsaydı bile müşrikler Peygambere iman etmeyeceklerdi. Eğer iman edecek olsalardı bir mucize yeterli olurdu. Müşrikler, Kuran-ı Kerim veya ay'ın ikiye bölünmesi gibi mucizelere şahit olmuşlardı. Bu mucizeler karşısında değil iman etmek belki bunlar birer “sihir”dir demiş yine yüz çevirmişlerdi.

      2- Müşriklerin bazı istekleri Allah'ı ve melekleri görmek gibi aklen mümkün olmayacak şeylerdi;

      *“…yahut Allah'la melekleri karşımıza getirmedikçe iman etmeyiz.”( İsra/92)

      Bazı istekleri ise tabiat kanunlarının değiştirilmesi yönündeydi;

      * “ Bize yeryüzünden bir kaynak çıkarıp akıtmadıkça inanmayız sana.” (İsra/90)

      * “Yahut hurma fidanlarıyla, üzüm çotuklarıyla dolu bir bahçen olup içinde de ırmaklar gürül gürül akmadıkça.” (İsra/91)

      * “Yahut umduğun gibi göğü, parça-parça üstümüze düşürmedikçe…” (İsra/92)

      * “Yahut altından yapılma bir evin olmadıkça yahut da gökyüzüne gözümüzün önünde çıkmadıkça…” (İsra/93)

      Akıl sahibi hiçbir insan bu isteklerin makul olduğunu söylemez.

      3- Peygamberin bu mucize taleplerine olumlu yanıt vermemesinin bir diğer nedeni şayet şu olabilir;

      Geçmiş kavimlerin mucize isteklerini o kavmin Peygamberi yerine getirmiş olmasına rağmen kavmi yinede iman etmemiş sonuç olarak ilahi azapla helak olmuşlardı.

      Örneğin;

      Hz. Salih'in (a.s) kendileri için dağı yarıp deve çıkarmasını isteyen kavminin bu isteği yerine getirilmiş ama buna rağmen kavmi yine iman etmemişti. Bırakın iman etmeyi inat ve düşmanlıkları daha da artmıştı. Bu inat ve düşmanlık neticesinde ise ilahi azaba duçar olmuşlardı.

      Mekke müşrikleri Hz. Salih'in (a.s) kavmi gibiydi. Eğer yukarıdaki ayetlerde söz edilen istekleri tek tek yerine getirilmiş olsaydı bile yine iman etmeyecek ve bu inatlarının neticesi belki de helak olacaklardı.

      Zira Allah, müşriklerin bu durumundan haberdar olduğu için şöyle buyurmaktadır;

      “Kendilerine doğru yolu gösteren bir peygamber geldi mi insanları inanmaktan alıkoyan şey, Allah hiçbir insanı peygamber olarak gönderir mi demeleridir zaten.” (İsra/94)

      Ayetullah Destgayb
      Tercüme
      Ehlader Kültür/Araştırma

      Yorum

      YUKARI ÇIK
      Çalışıyor...
      X