Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

SON DAKİKAYA BIRAKILAN NAMAZ

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    SON DAKİKAYA BIRAKILAN NAMAZ

    NAMAZLARI İHTİYARLATMAYALIM..!

    Anneannesinin sözleri yankılandı kulaklarında: Oğlum namaz hiç bu vakte
    bırakılır mı? Anneannesinin yaşı yetmişe dayanmış, ama ezan okunduğu vakit
    yerinden sıçrar, yaşından beklenmeyecek bir hızla abdestini alır ve namazını
    kılardı.

    Kendisi ise, nefsini bir türlü yenemiyordu. Hep ne oluyorsa, namaz son
    dakikalara kalıyor, bu sebeple namazını alelacele eda ediyordu. Bunu
    düşünerek kalktı yerinden, gözü saate kaydı. Yatsı ezanının okunmasına on
    beş dakika kalmıştı. Başını her iki yöne pişmanlıkla sallayarak, "Yine
    geçiktirdim namazı." dedi kendi kendine...

    Kıvrak hareketlerle abdestini aldı ve daha elini tam kurulamadan kendisini
    odasına attı. Mecburen, hızlı hareketlerle namazı eda etti. Tesbihatını
    yaparken anneannesini düşünmeden edemedi... "Bu halimi görse, tatlı-sert
    kızardı yine bana." dedi. Çok seviyordu onu... Hele öyle bir namaz kılışı
    vardı ki, onu hep bir gökkuşağı hayranlığıyla seyrederdi.

    Namazda öyle bir mahviyeti vardı ki, hicabından rekten renge girerdi. O gün
    akşama kadar derse girmişti. Müthiş bir ağırlık vardı üzerinde duasını
    yaparken, başını ellerinin arasına alıp secdeye durdu. Namazdan sonra bir
    süre bu şekil tefekkür etmeyi severdi. Gözleri kapanır gibi oldu. " kadar da
    yorulmuşum. " dedi. Daldı gitti öylece....

    Kıyamet kopmuştu. Mahşeri bir kalabalık vardı. Her taraf insanlarla doluydu.
    kimi dona kalmış, hareketsiz bir şekilde etrafı izliyor; kimi sağa sola
    koşturuyor, kimisi de diz çökmüş, başı ellerinin arasında bekliyordu. Yüreği
    yerinden fırlayacak gibi atıyor, adeta kafesinden kurtulmaya çalışıyor,
    soğuk soğuk terler döküyordu.

    Hayattayken kıyamet, sorgu sual ve mizan hakkında çok sey duymuş ve ahiret
    hayatı adına bu kavramlar kendisi için köşe taşı olmuşlardı. Ama mahşer
    meydanında ki ürperti, korku ve bekleyişin bu denli dehşet vereceğini
    düşünmemişti.

    Hesap ve sorgu devam ediyordu. Bu arada onun ismini de okudular. Hayretle
    bir sağa, bir sola baktı. "Benim ismimi mi okunuz? "dedi dudakları
    titreyerek.....

    Kalabalık birden yarılmış, bir yol olmuştu önünde... Iki kişi kollarına
    girdi. Mahşer meydanının vazifelileri oldukları belliydi. Kalabalık
    arasından sakin bakışlarla yürüdü. Merkezi bir yere gelmişlerdi. Melekler
    her iki yanından uzaklaştılar. Başı önündeydi. Bütün hayatı, bir film şeridi
    gibi geçiyordu gözlerinin önünden....

    "Şükürler olsun" dedi, kendi kendine ve devam etti; "Gözlerimi dünyaya
    açtım, Hep hizmet eden insanları gördüm. Babam sohbetlerden sohbetlere
    koşuyor, malını İslam yolunda harcıyordu. Annem eve gelen misafirleri
    ağırliyor, yemek sofralarının biri kalkıp, bir yenisi kuruluyordu. Ben ise,
    hep bu yolda oldum. İnsanlara hizmete çalıştım. Onlara Allah'i anlattım.

    Namazımı kıldım. Orucumu tuttum. Farz olan ne varsa yerine getirdim.
    Haramlardan kaçındım.." Kirpiklerinden aşağı gözyaşları dökülürken, "Rabbimi
    seviyorum, en azından sevdiğimi zannediyorum. " diyordu. Ama bir yandan da "
    O'nun için ne yapsam az, Cennet'i kazanmama yetmez. " diye düşünüyordu. Tek
    sığınağı Allah 'in rahmetiydi. Hesap sürdükçe sürdü.

    Boncuk boncuk terliyor;sırılsıklam olmuş, zangır zangır titriyordu. Gözleri
    terazinin ibresindeki neticeyi bekliyordu. Sonunda hüküm verilecekti.
    Vazifeli melekler ellerinde bir kagit, mahşer meydanında ki kalabalığa
    döndüler. Önce ismi okundu. Artık ayakları tutmaz olmuştu. Neredeyse yığılıp
    kalacaktı. Heyecandan gözlerini kapamış, okunacak hükme kulak kesilmişti.

    Mahşeri kalabalıktan bir uğultu yükseldi. Kulaklari yanlış mı duyuyordu?
    İsmi cehennemlikler listesindeydi. Dizlerinin üstüne yığıldı. Hayretten dona
    kalmıştı. "Olamaaaazzzz" diye bağırdı. Sağa sola koşturdu. "Ben nasıl
    Cehennemlik olurum?Hayatım boyunca hizmet eden insanlarla birlikte oldum.
    Onlarla beraber koşturdum. Hep Rabbimi anlattım." diyordu.

    Gözleri sağanak olmuş, titrek vücudunu ıslatıyordu. Vazifeli iki melek
    kollarından tuttu. Ayaklarını sürüyerek ve kalabalığı yararak alevleri
    göklere yükselen Cehennem'e doğru yürümeye başladılar. Çırpınıyordu. Medet
    yok muydu?Bir yardım eden çıkmayacak miydi? Dudaklarından kelimeler kırık
    dökük, yalvarmayla karışık döküldü.. "

    Hizmetlerim... Oruçlarım.... Okuduğum Kur'anlar...... Namazım.... Hiçbiri
    beni kurtarmayacak mı? " diyordu. Bağıra bağıra yalvarıyordu. Cehennem
    melekleri onu sürüklemeye devam ettiler. Alevlere çok yaklaşmışlardı. Başını
    geriye çevirdi. Son çırpınışlarıydı.

    Resulullah, "Evinin önünde akan bir ırmak içinde günde beş defa yıkanan bir
    insanı o ırmak nasıl temizler, günde beş vakit namazda insani günahlardan
    öyle temizler." buyuruyordu. "Oysa ki benim namazlarım da mi beni
    kurtarmayacak?" diye düşünüyordu. "Namazlarım..... Namazlarım....
    Namazlarım. " diye diye hıçkırdı.

    Vazifeli melekler hiç durmadılar. Yürümeye devam ettiler; Cehennem çukurunun
    başına geldiler. Alevlerin harareti yüzünü yakıyordu. Son bir defa dönüp
    geriye baktı. Artık gözleri de kurumuştu. Ümitleri sönmüştü. Başını öne
    eğdi. Iki büklüm oldu. Kollarını sıkan parmaklar çözüldü.

    Cehennem meleklerinden birisi onu itiverdi. Vücudunu birden bire havada
    buldu. Alevlere doğru düşüyordu. Tam bir iki metre düşmüştü ki, bir el
    kolundan tuttu. Başını kaldırdı. Yukarıya baktı. Uzun beyaz sakallı bir
    ihtiyar onu düşmekten kurtarmıştı, kendisini yukarıya çekti.

    Üstündeki başındaki tozu silkerek ihtiyarın yüzüne baktı. "Siz de kimsiniz?"
    dedi. İhtiyar gülümsedi: "Ben senin namazlarınım." "Neden bu kadar geç
    kaldınız? Son anda yetiştiniz. Neredeyse düşüyordum. " dedi...

    İhtiyar yüzünü gererek, tekrar güldü; başını salladı;

    "Sen beni hep son anda yetiştirirdin, hatırladın mı?.."

    Secdeye kapandığı yerden başını kaldırdı. Kan-ter içinde kalmıştı. Dışarıdan
    gelen sese kulak kabarttı. Yatsı ezanı okunuyordu.

    Bir ok gibi yerinden fırladı. Abdest almaya gidiyordu.





    alıntı
    Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

    #2
    Ynt: SON DAKİKAYA BIRAKILAN NAMAZ

    ALLAH RAZI OLSUN.GENÇLERE YÖNELİK ÇOK GÜZEL BİR PAYLAŞIM

    Yorum


      #3
      Ynt: SON DAKİKAYA BIRAKILAN NAMAZ

      cümlemizden inşallah sağolun

      bencede öyle
      Derdin kendindedir bilmiyorsun, derman yine sendedir görmüyorsun, içine koca bir alem yerleştirilmiş; sen hala kendini küçük bir şey zannediyorsun. / Hz. Ali (as)

      Yorum

      YUKARI ÇIK
      Çalışıyor...
      X