Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

"Herhangi bir mezhebi taklit etmek Farz olmadığı gibi Mendup da değildir"

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: "Herhangi bir mezhebi taklit etmek Farz olmadığı gibi Mendup da değildir"

    [quote author=halkalı date=1390902844 link=topic=13867.msg172256#msg172256]


    Meselelerden hüküm çıkaramayan her şii'nin bir taklid-i mercisi vardır.Mezhep yol demektir.Her yolu bilmeyenin bir yol göstericisi vardır-olmalıdır. Ehli sünnet mezheplerinde olanlarda biz nasıl bir merci'ye tabisek onlarda bir merciye tabiler.Bunda yadırganılacak bir tutum yoktur.Yani her ekol de bir merci vardır ve de olmalıdır. Her iki ekolün çoğunluğu böyle düşünür ve de böyledir.

    Peki sorun ne?Sorun şu:

    Her iki ekol de de aşırı uçlar vardır ve de azınlıktadır.

    Şia'daki aşırı uç Ahbarilerdir. Ve bunlar mezhep diye bir şeyi kabul etmezler.Yani mezhepsizdirler. Bunlar imamlara tabi olma adına hadise yönelmenin daha isabetli olduğunu düşünürler. Örneğin biz Sistaniye değil ehlibeyt imamlarına uyarız diyorlar.

    Sunnilerdeki aşırı uçlar ise vahabilerdir.Şii ahbari mantığı ile sunni vahabi mantığı bire bir aynıdır.Bunlarda biz ebu hanifeye değil direk peygambere uyarız diyorlar.Bunlar da hiçbir mezhebi kabul etmezler.

    Kısacası:

    Ahbari=Vahabi=Mezhepsizlik=tekfir=Aşırı uçlar=Baş belaları=Hariciler

    Bu aşırılar doktor yerine eczaneye giderler.Gitsinler kendilerini helak etsinler sorun değil.Sorun insanları da buna inandırmaya çalışarak hem kendilerini hem de halkı helak etmek olmalarıdır.
    [/quote]
    sen şia adı altında çıkarcı bazı alimlerin temsilciliğini yapma görevini burda eda ediyosun.
    vahabiyi batıl olarak görüyorsunda sakifedeki yılanları takip edenleri ve onların temsilcilerini hakmı görüyorsun yani.
    sende o zaman sakifedeki yılanların takipcisi olsana sonuçta hepsi cennetlik ve haktır değilmi???!!!!
    o ne biçim vahdettirki hak batıl karşısında eğilmektedir.
    "Allah'ım, sen, (Resul ve Ehl-i Beyt'ine) ilk zulmedeni benim özel lanetime mazhar eyle.

    علی ♥علی ♥علی MEN ALİYYEL MURTAZA' NIN NÖKERİYEM علی ♥علی ♥علی

    Yorum


      #17
      Ynt: "Herhangi bir mezhebi taklit etmek Farz olmadığı gibi Mendup da değildir"

      [quote author=kerrar14 link=topic=13867.msg172286#msg172286 date=1391100208] sen şia adı altında çıkarcı bazı alimlerin temsilciliğini yapma görevini burda eda ediyosun. vahabiyi batıl olarak görüyorsunda sakifedeki yılanları takip edenleri ve onların temsilcilerini hakmı görüyorsun yani. sende o zaman sakifedeki yılanların takipcisi olsana sonuçta hepsi cennetlik ve haktır değilmi???!!!! o ne biçim vahdettirki hak batıl karşısında eğilmektedir. [/quote]

      Dr.Kelim Sıddıki şöyle diyor:

      “Emperyalist güçler Muhammedî İslam’ın ve Hizbullahi Müslümanların karşısına bizzat çıkmak yerine, İslâmî görünümle kişi ve kurumları çıkartmakta, böylece Müslüman halklar arsında fikrî-itikadî bir kâos ve curcuna havası uyandırmak istemektedir.

      Fıkhi-itikadi kaosa curcunasını bırakmanın zamanı çoktan gelmiştir.Vallahi sana cevap vermekten aciz değilim.Ama anti tez olamanın da hiçbir faydası olacağını zannetmiyorum.İki müslümanın çatışmasında her ikisi de zararlı çıkar. Sonuçta birileri karlı çıkacak.Ben islam için bir tuğla koyalım diyorum sen gelmiş tuğlaya tekme atıyorsun.İnsan ya yapıcıdır ya da yıkıcı.Yapmak zor yıkmak çok kolay.

      Yorum


        #18
        Ynt: "Herhangi bir mezhebi taklit etmek Farz olmadığı gibi Mendup da değildir"

        [quote author=halkalı date=1391072335 link=topic=13867.msg172281#msg172281]
        Sunnilik perdesi altında vahabilik ,Şiilik-ehlibeyt perdesi altında ahbarilik tekfirci zihniyete sahip, iki ekolde de var olan akımlardır.Biri şii-sunni adıyla ‘Amerikayı-küfrü’, diğeri şii-sunni adıyla ‘Öz Muhammedi İslamı’ temsil ediyor. Biri batıl diğeri hak cephedir. Küfrü (Amerikancı İslamı) temsil eden akımlar kendi zihniyeti dışındaki herkesi tekfir eder. Vahabiler her ne kadar sunni görünseler de sunnileri de tekfir eder. Ahbarililer de ne kadar da şii-ehlibeyt taraftarı da görünseler şiaları da tekfir eder. Ahbari düşünceliler tarih boyunca Usul-i Ulemayı tekfir etmiştir. Günümüzde ki Ahbariler ise özellikle bütün kirli işlerine çomak sokan günümüz Usul-i Ulemasından, Ayetullah Humeyniyi, Ayetullah Hamaneiyi, Ayetullah Cafer Süphaniyi, Ayetullah Murtaza Mutahhariyi, Allame Tabatabaiyi ciddi derecede tekfir etmektedirler. Bu tekfir aleni yapılan bir tekfir değildir. En Azından Ayetullah Humeyni ve Ayetullah Hamanei için. Korku söz konusudur.Ama sosyal medyada günümüz şii müçtehitlerini yeri geldiğinde tekfir veya hakaret ederler. Bu iki ekol de tekfir etmeyen-kendi zihniyetlerinde olmayan herkesi tekfir ederler.[/quote]
        Kardeşim bize yanlış bilgi verme, hayalindeki zanları dayatma. Eğer iddialarında doğru isen buyur şianın yapılanması bellidir başı bellidir sonu bellidir müctehidi bellidir mukallidi bellidir İmamı bellidir, kaynakları bellidir. Bu konuda şiiler hemfikirdir. Sünniler grup gruptur. bir gurup kendini sünni sayar diğerlerini sapmakla suçlar, sünniliğin kendilerinin söylediği gibi olduğunu iddia eder, aynı şekilde suçlanan diğer gruplar da kendilerini sünnilik adına konuşan makam gibi görürler. şiiler böyle değildir.

        Şianın İmamı İmam Mehdi a.f'tir
        Müctehidleri
        Ayetullah İmam Hamenei
        Ayetullah Sistani
        ve diğer on kadar müctehiddir.
        Şia adına bunlar konuşur. Ve şiiler bu mercileri taklit ederler. Şii mukallitlerle bu müctehidler arasında iletişimi sağlayan çok sayıda alim vardır. Bunlardan her ülkede bulunmakta, ülkemizde de 300 kadar Ehlibeyt alimi görev yapmaktadır.

        Eğer doğru sözlü iseniz buyrun iddialarınızı ispatlayın. Şiilikle sünniliği aynı görüyorsunuz. sünnilik sistemsiz dağınık bir oluşumdur. Şiilikle nasıl aynı görürsünüz? Şiiliği ilkeleri konusunda herkes hemfikirdir, sünnilikteki gibi bir şii diğerini tekfir etmez.

        Eğer doğru sözlü iseniz buyrun bize bir şii getirin şahit olarak o desin biz müctehidleri kabul etmiyoruz, İmam Zaman a.f'e direk bağlıyız, hadislerle insanları tekfir ediyoruz, vahhabiler gibi yönteme sahibiz, diğer şiileri de kabul etmiyoruz desin. buyrun bekliyoruz.

        aleni tekfir edemiyorlar diyorsunuz korku söz konusu diyorsunuz. şianın yöntemi bellidir. hangi müctehid ahbaridir ve usuli dediğiniz müctehidleri tekfir etmektedir buyrun ispatlayın

        Yorum


          #19
          Ynt: "Herhangi bir mezhebi taklit etmek Farz olmadığı gibi Mendup da değildir"

          Ayetullah Seyyid Muhammed Fadlullah ise bu iki ekolü şöyle açıklamaktadır:
          ‘’İsnâ Aşerriye olan İmâmîyye’de (ki bugün İran’da yaygın olan mezheptir) iki ekol vardır:
          1-Usûlî Ekol
          2-Ahbarî Ekol
          Bu tasnife Şia kaynaklarında çokça rastlanır.Şeyh Murteza El Ensarî ‘Usil-i Fıkıh’ eserinde bu tasnifi dile getirmiştir.(Feraid el Usul, Kum baskısı, sh.157) Muhyedin El Musevî el Gureyfî de bu konuya değinmiştir. (Kavaid el Hadis,Kum baskısı, sh.16) Ayrıca E’t-Talia el İslâmî adıyla Londra’da çıkan İslâmî dergi, bu konuda daha detaylı değiniyor.Şöyle ki;
          İmâmların asrından sonra, İmâmîyye iki ekole ayrılmıştır.Birinci ekole (Ahbarîler) göre; İmâm Mehdî zuhur edinceye kadar, bu arada ferdî planda büyük hassasiyetle insanların Îslâmî eğitim ve terbiyesi üzerinde durulacaktır; ümmeti sevk ve idare teşebbüsünden uzak durulmalıdır.
          İkinci ekole (Usûliler ) göre ise; İslâm fukehası (ulema) İslâmî bir yönetimi getirip toplum üzerinde Îlâhî hüküm tatbik etmekle yükümlüdürler.Bu ekole göre Velayet-i Fakih nazariyesi tezahür eder.
          Birinci ekol, İmâm Humeynî’nin 1963’teki 15 Hordad kıyamına kadar daha ağırlıklıydı.((Seda el Sevre, Tahran, sh.36)
          Bir de bu ekoller üzerindeki yorumu, büyük İslâm mütefekkiri Muhammed Ebu Zehra’dan dinleyelim.O şöyle diyor:
          ‘’Şia’nınbazı âlimleri, usûl ilmine önem vermeyip, aklı ve icmâı hüccet (delil) olarak kabul etmezler.Onlara göre ictihadın kapısı kapalıdır; müçtehid hatalı ictihad ederse günahkâr olur.Ayrıca dört hadis kitabında geçen tüm rivayetleri sahih olarak kabul ederler.Bundan dolayı ne rical ilmine ne de sened araştırmalarına önem vermezler. İmâmların tefsiri olmadan Kitab ve Sünnet’in zahirinden hüküm istinbat etmeyi caiz görmezler.’’
          Ebu Zehra devamla şöyle diyor: ‘’Bu ekol Ahbarî ekolüdür…Şia’nın diğer âlimleri ise Usûlî ekole bağlıdırlar. İmâmîyye uleması, bu ekolün (usulî) ikinci asrın sonu ile üçüncü asrın başında zuhur ettiğini savunurlar. Ama Molla Muhammed Emin el Esterabâdî’ye göre , bu ekol, üçüncü asrın sonunda zuhur etmiştir. Çünkü bu ekolün ilk âlimleri, Muhammed bin Ahmed el Cüneydî ile Muhammed bin Ahmed el Ukeylî’dirler. Her ikisi de üçüncü ve dördüncü asrın ulemalarındandır.Tüm İsnâ Aşeriyye uleması, üçüncü asra kadar Ahbarî ekole bağlı idiler.Çünkü İmâmlar hayattayken onlara müracaat edilirdi. İctihada fazla gerek kalmadığı için Usulî ekolün zuhur etmesine sebep olacak bir faktör de yoktu.İmâmlardan sonra, tabiî seyri içinde Usulî ekol yavaş yavaş oluşup tekamüle doğru yol almıştır.
          Usulî uleması, Fıkıh Usûlü, Hadis Usûlü kaidelerine, cerh ve ta’dil ilmi prensiplerine bağlıdırlar. Dört hadis kitabında olan rivayetleri cerh ve ta’dil ilmine tâbî tutup aklı ve icmâı hüccet olarak kabul ederler.Onlara göre ictihad kapısı açıktır.Yanlız şunu da belirtmek isterim ki, Ahbarî ekolüne bağlı bazı alîmler de Usûlîler gibi düşünüyorlar.’’(El İmâm Sadık,Mısır sh.285-290 )
          Usûlî uleması ictihad kapısını açık bıraktıkları için Velayet-i Fakih nazariyesinin doğmasına ortam hazırlamışlardır. Buna göre müctehid sıfatına sahip fakihler. ‘Naibü’l İmâm’ (İmâm’ın yardımcısı) olarak hüküm sürmüşlerdir. İslâmî bir toplum ve İlâhî bir hükümet oluşturmak için ümmetin üzerine bazı şer’i sorumlulukları geliştirerek, Mehdî’yi bekleyip İslâmî yönetime teşebbüsten uzak kalmak gibi Ahbarî nazariyyelerini ortadan kaldırmışlardır.Bugün İran İslâm Devrimi’nin ağır yükünü omuzlayanlar ‘Usuli uleması’dır. Hâlâ Hz. Mehdi’ningelmesini bekleyen Ahbarîler –ki İran’da kendilerine Hüccetîler denmektedir. ’Hüccet’ Hz.Mehdi’nin bir sıfatı olduğu için kendilerini doğrudan Hz.Mehdî’ye nisbet etmektedirler- ise İslâm Cumhuriyeti nizamı ve Velayet-i Fakih müessesesinin muhalifleridirler.
          Ahbarîlerin getirdikleri yanlış anlayış ve tavırların acısını, devrimi omuzlayan Usûlî uleması çekiyor. Hele hele El Kâfî ve diğer hadis kitapları hakkındaki görüşleri, büyük sahabelere la’netleri, muteassıbane hareketleri ve İnkılâb’ın düşmanları tarafından kullanılan makaleleri, bugünkü usûli-devrimci kadroların omuzlarında kalan en ağır yüktür.’’
          (Gençlerin Dünyası, Ayetullah Seyyid Muhammed Fadlullah,Şura Yayınları,2.baskı,s.183-184-185)

          Yorum

          YUKARI ÇIK
          Çalışıyor...
          X