Dikkat! Zamanlardan fitne zamanı
Ortam bozulduğu ve kavram kargaşası yaşandığı zaman çok dikkatli olacaksın ve her önüne gelene güvenmeyeceksin. Kendi nefsine bile güvenmeyeceksin. Bundan dolayı Hz. Peygamber (s.a.a.) Efendimizin öğretilerinde; "Rabbim bizi bir an olsun kendi nefsimiz ile baş başa bırakma" öğretileri fazlasıyla ön plana çıkmıştır.
İnsan, kulluk ve imtihan kavramına uygun düşsün diye Rahmanî ve şeytanî sıfatlarla donatılmıştır.
Bugün İslam coğrafyasının durumu ve Müslümanların geldikleri nokta gözler önündedir. Müslümanları içinden çıkılmaz kör düğümlerin içerisine sokan genelde makam, güç elde etme, hırs düşkünlüğü ve toplumsal alanlarda hepsinden önemlisi ve tehlikelisi kendin gibi düşünmeyeni ötekileştirerek hedef tahtasına oturtmak.
Para, kadın, silah, hırs, kıskançlık, kin, nefret, makam ve koltukla şaka olmaz. Kendisini şeytana adayan ve şeytani bir şeyi hedefleyen ve cilvesini iyi yapan kadın, sahibini kendisine köle eden para, kınından çıkmış silah, boş kalan koltuk, kendin gibi düşünmeyeni ötekileştirerek hedef etmek, kin, nefret, kıskançlık mikrobuna yakalanmak ve fitne ortamlarında hasmına, rakibine karşı malzeme bulan kişiliksizlerin bu hali çok sakıncalı ve tehlikelidir.
Mal, mülk, makam pereslikten, hırs, haset ve kincilikten dolayı kardeşlerin bile birbirlerinin canına kıydığını bilmeyen var mı? Kör ve tehlikeli taassuptan dolayı kendisi gibi inanmayanları veya düşünmeyenleri öteki görerek cühela tabakasına hedef edenleri az görmedi bu ülke insanı ve Müslümanlar. Bugün Suriye'de ve bölgemizde yaşananların bir bölümü bu kör taassuptan kaynaklanmaktadır.
Taassuplar içerisinde en tehlikeli olanı inanç taassubudur. İnanç taassubu olanlar amaçlarına ulaşmak için kendileri gibi inanmayanları ilk adımda kucaklar gibi görüntü sergilerler, yaratılanı yaratandan ötürü severiz derler, bütün inanç mensuplarına aynı mesafedeyiz açıklamalarını yaparlar ancak hedefledikleri amaçlarına ulaştıkları zaman kendileri gibi düşünmeyen ve inanmayanlara karşı küçük dağları yaratmış edası ile yaklaşımda bulundukları takdirde amelleri ile kendi kimlik ve kişiliklerini açıklamış olurlar. Bu tür durumlarda bu tür insanlar başkalarını değil kendilerini kınamalıdırlar. Bu tür insanların adeta ayakları yerden kesilir, kendilerini başı göklere yükselen küçük bir tanrı sanırlar. Oysa başları yukarı baktıkça, ululandıkça Hakkın katında ve halkın gözünde alçalmışlardır. Böyleleri bir gün İslam ve Müslümanların başının belası olan Süfyani başkanlığında başlayan ve Muaviye ile gelişen Emevi mirasını dile getirirler bir başka gün ise Hz. Hüseyin'den, Kerbeladan söz ederler…
Böylelerinin hayatları ucuz bir kumardan ibarettir. Bu gün kazanmanın hesabını yaparlar ama işin ahiret tarafını hiç düşünmezler. Özellikle düne kadar varlığı bile bilinmeyip sonradan mal, şöhret, makam, mevki, kariyer, konum sahibi oldukları için zaman zaman hapur hupur yerken kendilerini kaybedenler…
Konum, mevki, siyasi makam, servet ve şöhret, işte zamanla böyle fitneye dönüşebilir. Makam, mevki, siyasi kariyer, konum, mal, mülk insan için, her zaman huzur vesilesi olmaz, bunlar belaya da dönüşebilir.
Ancak şunu asla unutmamak gerekir ki, ne olursa olsun her işin sonunda her kesin yaptıklarının sonuçları bir gün gelecek, önlerine konacak. Her şey ve tüm gerçekler ve saklananlar ayan-beyan ortaya çıkacak. Amellerimizin ve yaptıklarımızın sonucu olarak ya kendi sırtımızda cennetimize nur ve saadet ya da kendi cehennemimize sırtımızda odun taşımış olacağız.
İşte o gün geldiğinde makam, mevki, konum, iktidar, servet, şöhret hiçbir işe yaramayacaktır.
Kardeşlerim, zaman; zamanlardan fitne zamanıdır. Bu fitne zamanında doğru gözüküp eğri iş yapanlara, melek maskesi takmış şeytanlara karşı dikkatli olalım. Bugün kavramlar o kadar karışmış ve birbirine girmiş ki adeta mü’minlerin müfsit, müfsitlerin mü’min, vatanseverlerin hain, hainlerin vatansever, kiralanmışların aydın ve kahraman, kahramanların ve aydınların hain ilan edildiği bir zamanı yaşıyoruz.
Netice itibari ile ahrete inanan, inanmayan herkes yaptığının karşılığını görecektir. Zerre miskal hayır da şer de orada sorulacaktır. Oranın ve o hesap gününün hesabını yaparak yaşamayanların hallerine "veyl" olsun.
Ortam bozulduğu ve kavram kargaşası yaşandığı zaman çok dikkatli olacaksın ve her önüne gelene güvenmeyeceksin. Kendi nefsine bile güvenmeyeceksin. Bundan dolayı Hz. Peygamber (s.a.a.) Efendimizin öğretilerinde; "Rabbim bizi bir an olsun kendi nefsimiz ile baş başa bırakma" öğretileri fazlasıyla ön plana çıkmıştır.
İnsan, kulluk ve imtihan kavramına uygun düşsün diye Rahmanî ve şeytanî sıfatlarla donatılmıştır.
Bugün İslam coğrafyasının durumu ve Müslümanların geldikleri nokta gözler önündedir. Müslümanları içinden çıkılmaz kör düğümlerin içerisine sokan genelde makam, güç elde etme, hırs düşkünlüğü ve toplumsal alanlarda hepsinden önemlisi ve tehlikelisi kendin gibi düşünmeyeni ötekileştirerek hedef tahtasına oturtmak.
Para, kadın, silah, hırs, kıskançlık, kin, nefret, makam ve koltukla şaka olmaz. Kendisini şeytana adayan ve şeytani bir şeyi hedefleyen ve cilvesini iyi yapan kadın, sahibini kendisine köle eden para, kınından çıkmış silah, boş kalan koltuk, kendin gibi düşünmeyeni ötekileştirerek hedef etmek, kin, nefret, kıskançlık mikrobuna yakalanmak ve fitne ortamlarında hasmına, rakibine karşı malzeme bulan kişiliksizlerin bu hali çok sakıncalı ve tehlikelidir.
Mal, mülk, makam pereslikten, hırs, haset ve kincilikten dolayı kardeşlerin bile birbirlerinin canına kıydığını bilmeyen var mı? Kör ve tehlikeli taassuptan dolayı kendisi gibi inanmayanları veya düşünmeyenleri öteki görerek cühela tabakasına hedef edenleri az görmedi bu ülke insanı ve Müslümanlar. Bugün Suriye'de ve bölgemizde yaşananların bir bölümü bu kör taassuptan kaynaklanmaktadır.
Taassuplar içerisinde en tehlikeli olanı inanç taassubudur. İnanç taassubu olanlar amaçlarına ulaşmak için kendileri gibi inanmayanları ilk adımda kucaklar gibi görüntü sergilerler, yaratılanı yaratandan ötürü severiz derler, bütün inanç mensuplarına aynı mesafedeyiz açıklamalarını yaparlar ancak hedefledikleri amaçlarına ulaştıkları zaman kendileri gibi düşünmeyen ve inanmayanlara karşı küçük dağları yaratmış edası ile yaklaşımda bulundukları takdirde amelleri ile kendi kimlik ve kişiliklerini açıklamış olurlar. Bu tür durumlarda bu tür insanlar başkalarını değil kendilerini kınamalıdırlar. Bu tür insanların adeta ayakları yerden kesilir, kendilerini başı göklere yükselen küçük bir tanrı sanırlar. Oysa başları yukarı baktıkça, ululandıkça Hakkın katında ve halkın gözünde alçalmışlardır. Böyleleri bir gün İslam ve Müslümanların başının belası olan Süfyani başkanlığında başlayan ve Muaviye ile gelişen Emevi mirasını dile getirirler bir başka gün ise Hz. Hüseyin'den, Kerbeladan söz ederler…
Böylelerinin hayatları ucuz bir kumardan ibarettir. Bu gün kazanmanın hesabını yaparlar ama işin ahiret tarafını hiç düşünmezler. Özellikle düne kadar varlığı bile bilinmeyip sonradan mal, şöhret, makam, mevki, kariyer, konum sahibi oldukları için zaman zaman hapur hupur yerken kendilerini kaybedenler…
Konum, mevki, siyasi makam, servet ve şöhret, işte zamanla böyle fitneye dönüşebilir. Makam, mevki, siyasi kariyer, konum, mal, mülk insan için, her zaman huzur vesilesi olmaz, bunlar belaya da dönüşebilir.
Ancak şunu asla unutmamak gerekir ki, ne olursa olsun her işin sonunda her kesin yaptıklarının sonuçları bir gün gelecek, önlerine konacak. Her şey ve tüm gerçekler ve saklananlar ayan-beyan ortaya çıkacak. Amellerimizin ve yaptıklarımızın sonucu olarak ya kendi sırtımızda cennetimize nur ve saadet ya da kendi cehennemimize sırtımızda odun taşımış olacağız.
İşte o gün geldiğinde makam, mevki, konum, iktidar, servet, şöhret hiçbir işe yaramayacaktır.
Kardeşlerim, zaman; zamanlardan fitne zamanıdır. Bu fitne zamanında doğru gözüküp eğri iş yapanlara, melek maskesi takmış şeytanlara karşı dikkatli olalım. Bugün kavramlar o kadar karışmış ve birbirine girmiş ki adeta mü’minlerin müfsit, müfsitlerin mü’min, vatanseverlerin hain, hainlerin vatansever, kiralanmışların aydın ve kahraman, kahramanların ve aydınların hain ilan edildiği bir zamanı yaşıyoruz.
Netice itibari ile ahrete inanan, inanmayan herkes yaptığının karşılığını görecektir. Zerre miskal hayır da şer de orada sorulacaktır. Oranın ve o hesap gününün hesabını yaparak yaşamayanların hallerine "veyl" olsun.