HEDEF GÖSTERME, HEDEF GÖSTERİLME
"Hedef gösterenler aciz, hedef gösterilenler önemli şahsiyetlerdir."İnsanlık tarihi ne kadar eski ise hedef gösterme ve gösterilme de bir o kadar eskidir. Tarih boyunca hak ve batıl daima karşı karşıya olmuş ve birbirlerine karşı mücadele içinde olmuşlardır. Ancak hak ve hak tarafı batıla karşı mücadelesini şartlarına göre ilkeli olarak sürdürmüş. Ama batıl ve tarafı ise hakka ve ehline karşı mücadelesini karalama kampanyaları ile ilkesiz ve namertçe sürdürmüştür. Dinler tarihinde bu iki tabloyu fazlası ile görmek mümkündür.
Firavun Hz. Musa'ya karşı baş edemeyeceğini anladığında "Ben bu Musa'nın sizin dininizi değiştirmesinden korkuyorum" dedi İsrailoğullarına. Bununla da başarılı olmadığını gördüğünde bütün batıl ehlinin yaptığı gibi hasmını öldürme ile devre dışı bırakma kararını verdi.
Müşrikler de Hz. Peygamber efendimize karşı ilk önceleri karalama kampanyaları başlatarak o hazreti insanların gözünde hedef göstermeye çalıştılar. Bir dönem, sihirbaz, başka bir dönem mecnun, bir başka dönem makamperest… olarak addettiler o hazreti. Bunların hiçbirisi ile amaçlarına ulaşmadıklarını gördüklerinde hasım gördükleri İslam peygamberini öldürme kararı aldılar.
Tarihin bir başka sayfasında aynı tabloyu Hz. Ali ile Muaviye arasında görmekteyiz. Hak olan Hz. Ali ve taraftarları Muaviye'ye karşı mücadele ederlerken hasıma karşı mücadele ilkelerinden asla taviz vermediler. Ancak Muaviye ve taraftarları mücadelelerinde bu ilkelerin hiç birisine riayet etmediler. Hz. Ali ordularına suların yollarını kestiler. Kuran sayfalarını mızraklar ucuna takarak kendilerini Kuran hamisi gösterdiler ve böylelikle Hz. Ali taraftarları içerisinde tefrikalara neden oldular. İslam beldelerinde Hz. Ali'nin (haşa) dinden çıktığı yaygaralarını yayarak, yıllarca ilkesiz propagandalar yaptılar.
Hz. Ali'den sonra aynı tabloyu imam Hasan hakkında da görmek mümkündür. İmam Hasan şehit edildiğinde tabutunun etrafında yüz tane hanımının olduğunu propaganda yaptılar ve bu iğrençliklerin bazı tarih kitaplarına yazılmalarını sağladılar.
İslam tarihinde ve günümüz dünyasında bu iki tabloyu fazlasıyla görmek mümkündür. Hak ehli kıyamete kadar ilkeli mücadelesinden asla ödün vermeyecektir. Zira ödün vermiş olsa hak olmaktan çıkar. Batıl ehlide kimyası gereği ilkesiz mücadelesini terk etmeyecektir. Ancak önemli olan Müslümanların ilkeli ve ilkesiz mücadele eden tarafları iyi tanımaları ve ilkeli mücadele edenlerin safında yer almalarıdır.
İlkesiz mücadelenin birçok sebeplerinden bir tanesi korku ve evhamlardır. Bazı insanların çeşitli "istifhamları", "evhamları" ve çeşitli "korkuları" vardır. Bu istifhamlar, evhamlar ve korkular kimilerinde zamanla "önyargı"lar ve "saplantı"lara dönüşür. Önyargılar ve saplantılara mahkûm olan bir insana suizan kılavuzluk eder. Böyle bir insan rutubetten bile nem kapar. Normal bir insan için, tabii ve sıradan bir olay böyleleri için korku, evham ve dehşet sebebidir. İnsanoğlu bir şeyden korktuğu zaman korktuğu şeyden kaçar. Meselâ, kurttan korkan kurt gördümü ondan kaçar. İğneden korkan dişi ağrıdığı zaman dişçiden -iğneden çekinir. Çünkü duyduğu korku saplantıya dönüşmüştür.
Bazı insanlar da, korkularından ve evhamlarından dolayı konumlarının değişeceğinden, dolayısıyla yaşam biçimlerinin değişeceğinden korkarlar.
Korku, evham ve istifhamlardan dolayı insan karakterinde meydana gelen saplantı ve önyargılar, zamanla düşmanlıklara dönüşür. Bu tür karekterlere göre kişilerin hiçbir şey yapmayıpta sadece yandaş olması kendisine evet demesi yeterlidir. Kendilerine yandaş olmayanlar, evet demeyenler amiyane tabirle ağızlarıyla kuş bile tutsalar böylelerine göre öteki olarak ilan edilir ve düşman gösterilirler. Aslında gerçek düşman bunlar değil, nefistir.
Evhamlara kapılarak hedef gösterenler önce yersiz ve mesnetsiz yakıştırmalar yaparak damgalar vururlar. Aynen tarih boyunca hak ehli hakkında yapılan asılsız propagandalar gibi. Konuya basit bir örnekle yaklaşmaya çalışalım (Ancak şunu unutmamak gerekir ki teşbihte tartışma olmaz) : Bazı insanlar evlerine gelirlerken evlerinin giriş yolu üzerinde köpekler oynaşıyor diye, geriye dönüp, bir taksiye binerler ve evlerinin kapısının önünde inerler!
Evham, endişe ve korku işte böyle bir şeydir.
Bu durum tedavi edilmesi gereken anormal bir vakadır.
Ancak, böyle bir anormal durumda olduğu halde kendilerini tedavi etmek yerine, başkalarını suçlayan ve hatta bu suçlamayı yargısız infazlara dönüştürenler de yok değildir elbet. Örneğin, yukarıdaki köpek örneğinde olduğu gibi: Kişi, evinin önünde dolaşan köpekten fena halde korkuyor. Böyle bir korku ile yaşamaktansa köpeği öldürmeyi koyuyor kafasına.
Ne var ki, köpek mahalleli tarafından bekçi olarak görülmekte ve sevilmektedir.
Bu defa adam şöyle düşünüyor: Eğer ben bu köpeği öldürürsem, mahalle halkı bana çok olumsuz tepki gösterir.
Bir yanda köpek korkusu, bir yanda mahalle sakinlerinin verecekleri olumsuz tepkilerin korkusu… Derken şeytanca bir plan gelir aklına.
Mahalle sakinlerinden her gördüğüne köpeğin kuduz ve zararlı olduğunu söyler. Söylerken öyle yalanlara başvurur ki, daha düne kadar mahalleli tarafından çok sevilen köpek, mahalle sakinleri tarafından bir anda düşman olarak görülmeye başlanır.
Köpeğin kuduz olduğuna inanan mahalle sakinleri köpekten uzaklaşmaya başlarlar. Hatta bir an evvel köpeğin öldürülmesini ve yok edilmesini savunurlar. Yani evham ve korku sahibi olan kişiden yana olurlar. Bu gelişmelerden ve oynanan oyunlardan, kurulan tuzaklardan bihaber olan ve hiçbir şeyin farkında olmayan köpek ise; her zamanki gibi zararsız bir halde mahalle arasında yaşamına devam eder.
Ancak, evhamlının köpek hakkında söylediklerini duyan ve inanan mahalle sakinleri her gördüklerini köpeğe yaklaşmamaları için uyarırlar. Böylelikle artık köpeği her gören mahalleli köpekten kaçmaya başlar. Yetmezmiş gibi köpeğe taş atmaya başlarlar. Taşlandığını gören köpek ise kendisine yapılan bu düşmanca tavırlar sebebiyle normal ve sakin halinin dışına çıkarak agresifleşir, zaman zaman hırlamaya bile başlar. Neden hırlamasın ki. Çünkü daha düne kadar sevildiğini gören köpek dışlanır ve taşlanır olmuştur artık. Ekmek vereni de yoktur artık. Bir zaman sonra açlıktan dolayı ağzından salyalar akmaya başlar. Evham ve korku sahibi şahıs ise tam böyle bir anda tekrar ortaya çıkar ve gördünüz mü, benim söylediklerim doğrudur. Kanıtı ise köpeğin ağzandan dökülen salyalardır der. Bağırarak, feryat ederek halkı başına toplar. Toplanan insanlar arasında feryatlar rüzgârına kapılan düşüncesizler ise silahlanarak köpeği öldürürler.
Köpeğin cansız olarak yere yığıldığını gören bütün mahalle sakinleri evham ve korku sahibine figüranlık yaparak köpeği öldürenlere yaşayın, helal size, bravo sesleriyle ortalığı inletirler. Sonrasında evham ve korku sahibi ile köpeği öldürenlere teşekkürler bile ederler.
Neden böyle olmasın ki, zira mahalle sakinlerinin düşüncelerine göre onları kuduz bir köpekten kurtarmışlardır.
Bu arada kabuğuna sığmayan ve amacına ulaşan evham ve korku sahibi sahte kahramanın da mutluluğunu anlatmaya gerek yok.
Zira o hem korktuğu bir köpekten kurtulmuştur ve hem de mahalle sakinleri tarafından kahraman ilân edilmiştir. Halkın aptallığına veya saflığına içinden kısık kısık gülmektedir.
İşte görüldüğü gibi bu şeytani zihniyet önce gözden düşür sonra gözden çıkar mantığı ile hareket etmektedir. Bu düşünce tarzı şeytanın bir silahıdır. Bu şeytani silahla şeytan adamına, korktuğun veya düşman sandığın kişiyi, ilk önce gözden düşüreceksin vesvesesini aşılar.
Örneğin, dinden mi korkuyorsun, öyleyse önce dinin gelişmeyi önlediği safsatasını yayacaksın ortalığa.
Takva sahibi ferasetli müminden mi korkuyorsun, öyleyse önce fasık damgasını vuracaksın, onun hakkında her türlü olumsuz şeyleri konuşacaksın ve derken onu gözlerden düşürerek dışlamış olacaksın.
Bunun adı, psikolojik mücadele taktiğidir ve bu taktiğin baş patronu da şeytandır.
Bazı medya kanallarında ve sözde bazı din adamları tarafından anlatılanlara bakarsanız, bu taktiğin ne kadar başarılı uygulandığını görürsünüz. Bu yersiz yakıştırmalar ülkemizde uzunca yıllar Alevi toplumu hakkında yapılmıştır. Yirmi birinci yüzyılda bile necip bir toplum olan Aleviler hakkında mum söndü yaygaralarını ve safsatalarını halen dahi konuşanlar vardır.
Evham ve korku sahipleri figüranları aracılığı ile temiz kişilerin ve necip toplumların önce adını çıkarırlar. Sonra gözden düşürürler. Bunu da başardılar mı, onları yok sayarak gözden çıkarırlar. İslam dünyasında Müslümanların birbirlerine karşı mücadele etmelerinin son bulması, Müslümanlar tarafından ilkesiz mücadele edenlerin tanınması ve yalnız bırakılması dilekleri ile… Selam ve Dua ile…
Mehdi AKSU