Bismillahirrahmanirrahim
Hak savunucusu olmasa bile kalıcıdır. Batıl ise savunucusu olsa bile yok olucudur. Hak her zaman kaim batıl ise zaildir. Eğer batıl kalıyorsa hakkın sayesinde ve hakka nispet oluşundandır. Yüzde yüz batıl olan bir şeyin ayakta kalması mümkün değildir.
Bu iki aslı öğrendikten sonra hemen Müslüman’ın aklına şu soru gelmektedir. Yüce İslam dini dışında kalan dinler hayatlarını nasıl sürdürüyorlar? Bunun cevabı şudur: Batıl, batıl olma hasebiyle ayakta değildir. Hak elbisesi giydiği için veya kendisinde haktan bir hisse bulundurduğu için ayaktadır. Bu sözümüze şahidimiz de vardır. Hıristiyan âlemi asırlarca insanları korkutarak onların temiz iman duygularını sömürdüler, artık aklını başına devşiren insanlar bu çilenin çekilmez olduğunu anlayınca, Papalarda bunu fark ettiler inanç esaslarını yenilemek zorunda kaldılar. İslamiyet’in tartışılmaz üç tane ana unsurunu kendi inançlarına yerleştirmek zorunda kaldılar. Bu üç unsur şunlardır:
1- Her kes insan olma hasebiyle hürdür, yaşama hakkına sahiptir. İnsan olduğu için değerlidir. İnancını seçme özgürlüğü vardır.
2- Bir kimsenin Allah’a ibadet edip O’na yaklaşmasının herhangi bir vasıtaya ihtiyacı yoktur. Kendisi kendi kulluk vazifesini yerine getirebilir. (Hani Hıristiyanlıkta günah çıkarma, cenneti parselleyip satma meseleleri vardı ya) Allah’a giden yol herkesin üzerine açıktır.
3- Akıl dini anlamak için bir vasıta, hatta bir kaynaktır. Aklın kesin kurallarına aykırı dinde bir emir ve yasak söz konusu değildir. Aksine dinin emir ve yasakları tamamen akla uygundur.
Hıristiyanlar yaptıkları bu yeniliklerle batıl ve fesholmuş dinlerini korumaya çalışıyorlar. Elbette şunu hatırlatalım ki onlar bu yenilikleri hayata geçirmediler. Sadece sözlü olarak dinlerini korumak için bunu yaptılar. Bu anda onların inançlarında çelişki tenakuz ve aklın almadığı birçok şey mevcuttur.