Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

IMAM ALİDEN GAYBİ HABERLER

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    IMAM ALİDEN GAYBİ HABERLER


    1- NEHREVAN SAVAŞI

    Rafi b. Seleme diyor ki:

    Nehrevan savaşında Ali (a.s) ile birlikteydim. O Hazret oturduğu bir sırada, bir atlı geldi ve selam verdi. Hazret selamın cevabını aldı ve kendisine; “Neden bana, Emir’ul-Müminin lakabıyla değil de ismimle hitap ettin?” diye sordu.

    Adam dedi: “Evet, şimdi nedenini söyleyeyim; Sıffin’de Hakemeyn olayına kadar hak üzere idin. O iki hakemi tayin ettikten sonra senden bizar oldum ve seni müşrik diye adlandırdım. Sonra kimin velayetini kabul edeyim diye şaşkınlık içerisinde kaldım. Allah’a andolsun ki, senin hidayet üzere mi, yoksa sapıklık üzere mi olduğunu bilmek, benim için dünya ve içindeki her şeyden daha değerlidir!”

    Hazret buyurdular: “Anan yasında ağlasın! Yanıma gel de sana hidayet ve sapıklığı açıklayayım.”

    O adam gelip Hz. Ali (a.s)’ın yanında durdu. O anda bir süvari hızlıca Hazretin yanına gelerek şöyle dedi: “Ey Müminlerin emiri! Sizi fetih ve zaferle müjdeliyorum, gözün aydın olsun. Allah’a andolsun ki, Haricilerin hepsi öldürüldüler.”

    Hazret: “Nehrin önünde mi, arkasında mı?”

    Süvari: “Nehrin önünde.”

    Hazret: “Yalan söyledin! Taneleri yaran ve beşeri yaratan Allah’a yemin olsun ki, onlar nehirden geçmediler ki öldürülsünler de.”

    O adam: Ali’nin hak olduğuna basiretim arttı” dedi.

    Ayrı bir süvari daha geldi, birincisinin dediği gibi dedi ve Hazret de aynı cevabı verdi.

    O şüphe içerisinde olan adam şöyle dedi: Hz. Ali’ye hamle edip başını kılıçla uçurmak istedim. Daha sonra, ter içinde iki süvari daha gelerek şöyle dediler: “Ey Müminlerin emiri! Gözün aydın olsun, seni fetih ve zaferle müjdeliyoruz. Allah’a yemin ederiz ki, bütün Hariciler öldürüldüler.”

    Hazret: “Nehrin arkasında mı, önünde mi?”

    Süvariler: “Nehrin arkasında öldürüldüler. Zira nehirden Nehrevan’a geçmek isteyince, su atların göğüslerine çıktı, bundan dolayı geri döndüler ve öldürüldüler.”

    Hazret: “Siz doğru söylediniz.”

    Bu durumu gören şüphe içerisinde olan adam, atından aşağı inerek Hz. Ali (a.s)’ın elinden ve ayağından öptü.

    Hazret şöyle buyurdular: “Bu, hakkı tanıman için sana bir nişanedir.”[1]

    2- BASRA’NIN SU ALTINDA KALACAĞINDAN HABER VERMESİ
    Emir’ul-Müminin Ali (a.s) Basra ehline şöyle buyurdular:

    “Allah’a andolsun ki, şehrinizi su kaplayacak, şehrin merkez camisi hariç her şeyi gark edecektir. Adeta merkez camisini, tavuğun göğsü gibi su üzerinde görüyorum.”

    Hz. Ali (a.s)’ın haber verdiği gibi su, Fars Körfezi ve Senam Dağları tarafından gelerek Basra’yı kaplayıp şehrin büyük camisi dışında her yeri kaplayarak harap etti.”[2]

    3- AMR B. HAMK’IN ÖLÜMÜNDEN HABER VERMESİ
    Şemir b. Sedir-i Ezdi şöyle diyor:

    Hz. Ali (a.s), Amr b. Hamk-ı Huzai’ye buyurdular: “Benden sonra öldürüleceksin, başını şehir şehir dolaştıracaklar, senin başın, İslam tarihinde şehir şehir dolaştırılacak ilk baştır.”

    Muaviye’nin hilafeti zamanında Amr takip altına alındı. O kaçıp kendi kabilesi olan Huzaî kabilesine sığındı. Ama onlar onu memurlara teslim ettiler. Amr onların eliyle katledildi ve başını Irak’tan Şam’a Muaviye’nin yanına götürdüler ve İslam tarihinde başı bir yerden diğer yere götürülen ilk şahıstır.[3]

    4- HACCAC’IN HABERİ
    İsmail b. Reca şöyle diyor:

    Günlerin birinde Ali b. Ebi Talib (a.s) hutbe okuyordu ve şiddetli savaşlardan haber veriyordu. A’şa Bahile adında bir genç kalkıp; “Senin bu söylediklerin daha çok hurafelere benziyor!..” dedi.

    Hazret buyurdu: “Ey genç, eğer sözünden dolayı günahkar isen, Allah seni Gulam-i Sakif’in eliyle öldürsün!”

    Birkaç kişi cemaatten kalkıp sordular: “Ya Emir’el-Müminin, Sakif’in gulamı kimdir?”

    Buyurdu: “Sizin şehrinize musallat olacak bir kişidir. İlahi hükümleri ayak altına alacak ve bu kılıçla bu gencin boynunu vuracak.”

    Dediler: “Kaç yıl hükümet edecek?”

    Buyurdu: “Ömrü yeterse yirmi yıl.”

    Dediler: “Öldürülecek mi, yoksa tabii ölümle dünyadan göçecek?”

    Buyurdu: “İshale yakalanıp ölecek.”

    İsmail b. Reca diyor ki: Ben kendi gözlerimle gördüm ki, A’şa Bahile’yi esir edip, Haccac’ın yanına getirdiler. Haccac onu dövdü, kınadı ve aynı mecliste boynunu vurdu.[4]

    5- MEYSEM-İ TEMMAR’IN ŞAHADET HABERİ
    Meysem-i Temmar, Beni Esed kabilesinden bir kadın’ın kölesi idi. Müminlerin Emiri Hz. Ali (a.s), onu satın alıp serbest bıraktı. Adını sorunca “Salim” dedi.

    Hz. Ali: “Allah Resulü (s.a.a), Acem diyarında babanın senin adını “Meysem” koyduğunu bana haber vermişti.”

    Arzetti: “Allah Resulü ve Müminlerin emiri doğru buyuruyorlar. Allah adına yemin ederim ki, Acem diyarında benim adım öyleydi.”

    Hz. Ali: “Salim ismini bırak, Resulullah (s.a.a)’in seni andığı önceki adına dön.”

    Sonra künyesini “Ebu Salim” olarak değiştirdiler.

    Meysem, Hz. Ali (a.s)’ın ashabındandı, O Hazretten birçok sırlar duymuştu. Onları halka anlattığı zaman, Hz. Ali (a.s)’ı hurafe ve aldatmacılıkla suçluyorlardı. Bir gün Hz. Ali (a.s), ashaptan büyük bir çoğunluğun huzurunda Meysem’e buyurdular:

    “Sen benden sonra tutuklanacaksın ve dara çekileceksin; ikinci gün ağzından ve burnundan o kadar kan akacak ki, sakalın onunla boyanacak. Üçüncü gün ise bedenine bir mızrak saplayacaklar ve onunla şehit olacaksın. O halde o günü bekle. Dara çekileceğin yer de, Amr b. Hureys’in kapısının önüdür. Dara çekileceğin dal, diğer dalların hepsinden daha kısadır. Sana asılacağın hurma dalını göstereceğim.”

    İmam (a.s) iki gün sonra o hurma dalını Meysem’e gösterdi. Meysem bazen o ağacın yanına gidiyor, orada namaz kılıyor ve ağaca bakıp şöyle diyordu: “Allah seni mübarek etsin, ben senin için yaratılmışım ve sen de benim için bitmişsin.”

    Bazen Amr b. Hureys’le görüşüyor ve şöyle diyordu: “Benimle iyi komşuluk et.”

    Ama Amr onun maksadını anlamıyordu. Bu yüzden ona; “İbn-i Mesud’un veya İbn-i Hakem’in evini mi satın almak istiyorsun?” diye soruyordu.

    O’nu yakalayıp İbn-i Ziyad’ın yanına götürdüler ve “Bu şahıs Ali’nin yakın dostlarından biridir” dediler.

    İbn-i Ziyad; “Bu Acem böyle bir makama mı sahipti?!” dedi.

    Oradakiler: “Evet!” dediler.

    İbn-i Ziyad Meysem’e: “Senin Allah’ın nerededir?”

    Meysem: “Zalimlerin pususundadır.”

    İbn-i Ziyad: “İşittiğime göre Ebu Turab’ın (Hz. Ali’nin) yakınlarındanmışsın?”

    Meysem: “Bir hadde kadar; maksadın nedir?”

    İbn-i Ziyad: “Duyduğuma göre O senin kaderinden haber vermiştir.”

    Meysem: “Evet.”

    İbn-i Ziyad: “Benim sana ne yapacağımı da haber verdi mi?”

    Meysem: “Mevlam Ali, senin beni dara çekeceğini haber verdi. Dara çekilecek olan şahıs benim. Benim darağacım hepsinden daha kısadır.”

    İbn-i Ziyad: “Ben seninle, Ali’nin ön görüsünün aksiyle amel edeceğim.”

    Meysem: “Hz. Ali (a.s)’ın verdiği haberle nasıl muhalefet edebilirsin? Halbuki bu haberi O’na, Allah resulü ve O’na da Cebrail, Cebrail’e de Allah Teala haber vermiştir. Hatta ben o darağacının yerini bile biliyorum ve ben ağzına yular vurulacak ilk müslümanım.”

    İbn-i Ziyad onu zindana götürmelerini emretti. Muhtar da o zaman zindanda idi. Meysem, Muhtara dedi: “Sen zindandan kurtulacaksın ve Hz. Hüseyin’in intikamını almak için kıyam edeceksin ve İbn-i Ziyad’ı öldüreceksin.”

    Çok geçmeksizin Muhtar zindandan azat oldu. Meysem’i de İbn-i Ziyad’ın yanına götürdüler ve o melun ise onu, Amr b. Hureys’in evinin yanındaki ağaca asılmasını emretti. O, darağacına çekilince, Amr b. Hureys, artık Meysem’in sözlerini anlamış oldu. Bundan dolayı hizmetçisine, her gün orayı sulayıp süpürmesini ve ışıklandırmasını emretti.

    Halk Meysem’in etrafına toplanıyor, o da ağacın dalına asılmış bir vaziyette Ehlibeyt’in faziletini ve Ümeyye Oğullarının kötülüklerini onlara anlatıyordu.

    İbn-i Ziyad’a; “Meysem sizleri rezil ve rüsva etti” diye haber verdiklerinde, İbn-i Ziyad; “Konuşamaması için ağzını bağlayın” diye emretti. Hz. Ali (a.s)’ın haber verdiği gibi ikinci gün Meysem’in ağız ve burnundan kanlar akmaya başladı, üçüncü gün ise bedenine bir mızrak sapladılar ve böylece şehit oldu.[5]
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X