HZ MUHAMMED (S.A.A) VE AİLE
Hz Muhammed (s.a.a)i tanıyabilmek ve onun azametini kavrayabilmek için, çok
çeşitli yollar bulunmaktadır. O’nun sade bir kul ve insanlığından yola çıkarak tanıyabiliriz. O’nun aile reisliğinden yola çıkarak onu tanıyabiliriz. Çocukluğundan, babalığından, dedeliğinden, kayınpederliğinden veya damatlığından yola çıkarak tanıyabiliriz. O’nu getirdiği mesajdan, hukukçuluğundan, komutanlığından ve devlet yöneticiliğinden yola çıkarak tanıyabiliriz. Aynen öyle diplomatlığı ve tüccarlığı da o’nu bize tanıtan ve yüceliğini kavratan yollardan biridir.
Bu tanıma yollarına, akla gelebilecek başkaları da eklenebilir. Hangisinden yola çıkarsak çıkalım, bunların her biri bizi, güçlü bir şahsiyeti, eksiksiz bir dürüstlüğü, ilkelerine köküne kadar sahip çıkan muhteşem bir iradeyi tanımaya yöneltir.
Hz Muhammed (s.a.a) dünyayı, dünya malını bir paçavra gibi kaldırıp atarken bununla birlikte Allah’ın kutsal ilkesini yeryüzüne egemen kılmak için savaştan kaçınmayan bir iradenin, insan halinde biçimlenmiş son örneğidir.
O yüce insan, en yıldırıcı koşullar altında bile, gözünü kırpmadan kendi doğrusuna sahiplenmenin örneğidir.
Âdem’ den bu yana gelmiş geçmiş milyarlarca insan arasında, insan-ı kamil (mükemmel insan) kavramının tartışmasız tek temsilcisidir.
Öteki peygamberler de içinde olmak üzere, insanoğlunun geri kalanının tümü eksik sayılır. Onlarda kemal halinde olan belirli sıfatların tümü bir araya gelerek, Hz.Muhammed’in (s.a.a) şahsında tecelli eder. O; gaye insan ve ufuk peygamberidir.
Hz Muhammed (s.a.a), insanlığın ekmel (en mükemmel) noktasının bir alanda değil, insanoğlunun temas edebileceği alanların tümünde insan için hedef ölçüyü riayetkar olduğundan oluşturalabileneceğini örnek davranışlarıyla göstermiş oluyordu.
Onun kişiliğinde belirlenen bu seciyelerden (kemallerden) her biri, kesbi olarak değil, Vehbi (Allah’ın vergisi-fıtri) olarak bulunuyordu.
İnsanoğlu bazı şeylerin hakikatini kavrayamaz. Onan ancak, o şeylerin işaretleri (sembolleri-göstergeleri) gösterilir. Göstergenin neye delalet ettiğini, ne anlama geldiğini kavramak gerekiyor. Onu anlamakta acze düşülürse, göstergenin kendini, onun işaret ettiği anlamın kendisi (onun zatı) sanma yanılgısıyla karşılaşılır. Ne var ki, insan için, onun (hakikatin) idrakine ulaşmanın, çoğu kez işaretlere başvurmaktan başka bir yolu da yoktur.
Allah kulları arasından, kendi işaretini, şifresini anlayabilecek yetenekte olan insanları seçer ve bildirisini onlar vasıtasıyla diğer insanlara ulaştırmak üzere onları görevlendirir. Görevlendirilmiş olan bu insanlara biz “nebi” veya “resul” diyoruz. Bunlar, insanlar arasında mutlak arif olanlardır.
Şimdi şu “ekmel” insan olan hz. Muhammed’i (s.a.a) tanıma yollarından biri olan “ailevi” yönüyle tanımaya koyulalım. Diğer bir ifadeyle; Kur’an-ı Kerim’in “Resülullah sizin için güzel bir örnektir. Diye tanıttığı ve “ahlakı Kur’an ahlakıdır” diye tarif edildiği İslam peygamberinin,”huzur yuvası” olan aile ile ilgili söz ve eylemlerinin neler olduğunu ve Kur’an-ı Kerim’in bu konudaki buyruklarının nelerden ibaret bulunduğunu anlamaya çalışalım:
HUZUR YUVASI AİLE
Kur’an ve Hz. Muhammed (s.a.a)in sözlerinde aile ve aile üyeleri arası ilişki; karı-koca ilişkisi, ebeveyn ile çocuklar arası ilişki ve ailenin kutsallığı ailenin teşkilinin ve dağılmasının keyfiyeti hakkında çok sayıda ayet ve hadisler vardır. Aile kurumunun tanınması ve aile üyelerinin her birinin sahip olduğu konumun belirlenmesi için bu ayet ve hadislerin dikkatle incelenmesi gerekir.
Fakat biz burada, kaynaktan bir bardak su ile yetineceğiz. Belki bu şekilde tadı daha fazla damakta kalmış olur. Bu nedenle biz, ilahi nimetlerin (mevhibelerin) en yücesini tanıtan bir ayeti açıklayacağız. Öyle bir nimet ki, Allah, beşerin fıtratını onun taliplisi karar kılmıştır. Öyle bir hazine ki, insan oğlu diğer bütün hazineleri ona ulaşmak için ister ve onun uğrunda harcar.
Cenabı Allah Rum Suresinin 21, ayetinde şöyle buyuruyor:
Kaynaşmanız için size kendinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de o’nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.
Yüce Allah, aile kavramının gölgesinde, insana en değerli nimetlerinden biri olan “huzuru bulma” vaadinde bulunmuştur. Huzur, insanın günlük çabasının çoğunu kendisini elde etmek için sarf ettiği en değerli hazinedir.
Beşeri ideolojilerden biri olan “utilitarizm” e(faydacılık) göre; insan, acının ve hazzın esiridir; eğer hukuki, ekonomik. Politik vd. sistemler insanın daha fazla haz elde etmesi yönünde kurulursa, makbul olur.
Bu ideolojinin yani (utilitarizm) in söz ettiği en önemli haz ise, “huzur”dur.
Toplum küçük birimlerden oluştuğundan, huzurun tek tek bütün toplumsal birimlerde bulunması gerekir. Böylece toplumun tamamına yayılır. Aile, en önemli toplumsal kurum unvanıyla bu alanda en temel rolü ifade eder.
Huzur, hangi din ve mezhepten olursa olsun, her insanın elde etmek istediği şeydir. Zira insanların ortak yönü olan fıtrat, hep onu ister.
Fakat bu konuda bir takım farklılıklar mevcuttur.
Müslüman “Allah’tan geldik ve ona döneceğiz” inancına sahip olduğundan, mümkün olan her şekilde Allah’a bir adım daha yakınlaşma gayretindedir. Hayatının nihai hedefi, Allah’a yakınlaşmadır. Huzuru da bu nedenle ister.
“kalpler ancak Allah’ı zikretmeyle huzur bulur.
Huzursuz bir yaşam, karmaşanın hâkim olduğu veya amaca yönelik sürece engel çıkaran ya da en azından bu süreci yavaşlatan yaşamdır.
Bütün insanların yaşamlarına baktığımızda, bilinçli ya da bilinçsiz her kes, huzur elde etmek peşinde koşmaktadır. Başarını peşinde iseler, başarı onlara huzur verdiği sürece tatlıdır.
İnsanın uzun ve kısa vadeli hedefleri, iyi bir tahsil, iyi bir iş, iyi bir kazanç, iyi bir konum ve iyi bir yaşam ve buna benzer şeylerden ibarettir. Bunların tümünün ardın da saklı olan şey, aslında ruhsal huzuru elde etme çabasıdır. Çünkü huzuru elde etmediği sürece, elde ettiği diğer başarılardan hiçte haz almayacaktır.
Şimdiye kadar bu kısa konuşmanın el verdiği ölçüde huzuru elde etmenin önemi üzerinde durduk. Şimdi, bu ilahi nimeti(yani huzuru), küçük en önemli toplumsal birim olan aile kurumu içerisinde nasıl elde edeceğimizi Allah’ın kelamı ve resulullah’ın (s.a.a)
Siretin den öğrenmeye çalışalım:
İslam dinine baktığımız zaman “ huzur” nimetini elde etmenin iki boyutu olduğunu görmekteyiz 1- ahlak 2-hukuk boyutu
AHLAK BOYUTU
İslam açısından aile kurmak “huzuru” elde etmenin ilk adımıdır. Diğer bir ifadeyle; İslam dinin de aile kurmak, huzuru elde etmenin gerekli şartıdır, ancak yeterli değildir.
Cenabı hak, kuran-ı kerim’in rum suresi 21’inci ayetinin devamında, huzurun devamı için gerekli iki temek unsurdan daha söz eder. “ aranızda sevgi merhamet peyda etmesi”. O halde, eğer aile kurulurda içinde sevgi ve merhamet olmazsa, “huzur” u beklemek yanlış olur. Bu yüzden, yüce İslam peygamberinin(s.a.a) siresinde, bu iki unsura çağrıyla karşılaşmaktayız.
Tüm insanlar yapıları itibariyle birbirinden farklı yaratıklardı.insanın bakışı,söylemi, eylemi,yeteneği v.s insanın davranışlarını şekillendiren unsurlardır. Yüce İslam peygamberi; (s.a.a) büyük bir incelikle bütün bu unsurların her birini ayrı ayrı söz konusu etmiştir. Bu ise, İslam dininin, ailede sevgi ve muhabbetin oluşmasına verdiği özel önemi göstermektedir. Ve merhamet olmazsa “huzur”u beklemek yanlış olur. Bu yüzden, yüce İslam peygamberinin(s.a.a) siresinde, bu iki unsura çağrıyla karşılamaktayız.
Sevgi Ve Merhamete Çağrı
Tüm insanlar yapıları itibariyle birbirinden farklı yaratıklardır. İnsan’ın bakışı, söylemi,eylemi, yeteneği v.s insanın davranışlarını şekillendiren unsurlardır.yüce İslam peygamberi; büyük bir incelikle bütün bu unsurların her birini ayrı ayrı söz konusu etmiştir. Bu ise, İslam dininin, ailede sevgi ve muhabbetin oluşmasına verdiği özel önemi göstermektedir. Aynı zamanda dikkatimizi, “sevginin”, insanın tüm varlığı ile eşine sevgi beslediği zaman ortaya çıkacağına çekmektedir.
SEVGİNİ TÜRLERİ
Birkaç sevgi türü vardır.
1-Sevgi dolu bakış: Hz. peygamber (s.a.a) şöyle buyuyor: “erkek eşine muhabbetle, eşi de kocasına sevgiyle baktığında, Allah onlara merhamet gözüyle bakar”(1)
2-Sevgi sözcükleri: Hz. peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor:”Erkeğin eşine seni seviyorum demesi, asla kadının kalbinden çıkmaz” bu hadisten anlıyoruz ki, kalbimizdeki sözü dile dökmeli, karşı tarafın kalbimizde ona karşı beslediğimiz sevgiden haberdar olmasını sağlamalıyız(2)
3-sevginin eyleme yansıması: hz peygamber (s.a.a) buyuruyor:”Allah Teala, erkeğin eşinin yanında oturmasını, mescidun-nebi de yapılan itikaftan daha çok sever.(3)
Rivayette, erkeğin eve gelirken küçük de olsa hediye ile gelmesi tavsiye edilir. Zira bu eylem muhabbeti arttır.
Bazı eylemler de, doğrudan olmasa bile muhabbetin artmasında etkilidir. Sözgelimi nezafet ve temizlik, bunlardan bir tanesidir. Bununla ilgili olarak çok sayıda hadis vardır. Temizliğe o kadar çok önem verilmiştir ki, hatta imanın göstergesi olarak nitelendirilmiştir.”temizlik imandandır.”
4-Kalbi sevgi: sevginin göstergesi olan eylemeler bir yana, kadın ve erkeğin birbirine karşı beslediği kalbi sevginin özel bir değeri vardır.
Kalbi sevgi sevginin diğer türleri oranla “ruh” gibidir. Öyle ki, hatta kişinin sevgilisi ebedi dünyaya göç ettiğinde ve kendisini fani dünyada bıraktığında sevginin bu türü yok olmaz.
Hz .peygamber (s.a.a) Hz. Hatice’yi her zaman andığı zaman andığı ve çoğu zaman mübarek Hatice ismini duyduklarında ağladığı duygulandığı rivayet edilmiştir.(4)
Hz Hatice’yi sevenleri ve Hz .Hatice’nin sevdiklerini de seviyor, saygı duyuyordu. Şöyle buyurmuştur: ”Ben Hatice’nin dostunu seviyorum.”(5)
Açıktır ki eşi tarafından bu derece sevilen bir erkek huzur içerisinde olur ve eşine aşk besler. Hz peygamber(s.a.a) böyle bir ilgi hakkında söyle buyuruyor: “Kulun imanı artınca eşine olan sevgide artar.”(6)
Söylediğimiz bakış, yetenek v.b unsurlar davranışımızı oluşturur. Hz peygamber (s.a.a) erkeğin tüm davranışlarıyla eşine sevgi göstermesini övmüş ve şöyle buyurmuştur:
“İmanın açısından en kâmil müminler, ahlak açısından en iyi olanlardır. Sizin en iyiniz, eşine sevgiyle yaklaşanlarınız, ayrıca, ailesine en fazla hayrı dokunanızdır.”(7) yine söyle buyuruyor: “Sizin en iyiniz eşine en iyi davrananızdır. Ve ben içinizde eşine en iyi devranınızım.” ( 8 )
Yüce İslam Peygamberi’nin(s.a.a) ortak yaşamının başlangıcında Hz Ali’ye yaptığı tavsiyelerin hepsi, başlangıcından itibaren kadının kalbinde derin bir sevgi oluşmasını sağlayan davranışları içermektedir. Yeni hayatın ilk anlarında, kadının ızdırap dolu vücuduna huzur hediye ediyor: “Gelin eve girdiğinde ayakkabılarını ayağından çıkar, ayaklarını yıka böyle yaparsan Allah yetmiş bin tür fakirliği evinden uzaklaştırır ve yetmiş bin tür bereketi evine sokar.”(9)
1-Merhamete gelince: merhamet için yapılan en güzel tanım şudur:”Merhamet karşı tarafın hakkı olmadığı halde ona vermek.”Zira adalet, hak olduğunda söz konusu olur. Rahmet ise adaletten daha geniştir. Adalete uygun davranmak, yasalara göre davranmaktır. Ama kadın erkek arasın da sevgi olunca, davranış merhamete uygun olur, adalete değil. Bu yüzdendir ki Hz peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor:”Allah, birbirine müsamaha göstermeyen kadın erkeğe benzer.”(10) başka bir yerde ise şöyle buyuruyor:
Allah ailesinin rahatı için gerekli vesileleri hazırlamada daha fazla gayret gösteren erkekten daha fazla razı olur.”(11)
Bildiğimiz gibi İslami yasalara göre erkek kadına nafaka vermekle yükümlüdür. Ancak bu hadise dikkat edersek görürüz ki Allah, kadın ile erkeğin öncelikle adalete uygun değil, merhamete uygun davranmasını istemektedir.
Eğer Allah, günlük yaşamda adalete göre ilişkilerin belirlenmesini isteseydi, Hz peygamber (s.a.a.) : “Kardeşinin işini en güzel şekilde yorumla”(12)diye buyurmazdı. Bu şu anlama gelir; adilane davranışın gereği olan tecessüs ve inceleme yerine, mümin kardeşinin davranışlarını güzel bir şekilde yorumla.
Hataların görmezden gelindiği veya iyi niyetle yorumlandığı bir ailede, sorun, şiddet veya huzursuz bir ortam olur mu hiç?
2- Affetmeye çağrı: Cenabı hak, Araf Suresi 199 . ayette resulünü affetmeye davet ediyor :”(Ey resulüm) af yolunu tut”
Nur Suresi 22 . ayetinde ise, affetmekten daha yüce bir sıfat olan kötülüğü, “görmezden gelmek” ten söz eder.”Bağışlasınlar; feragat göstersinler (görmezden gelsinler). Allah’ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız?”
Bağışlamadan daha yüce olan, “kötülüğü görmezden gelmektir.”fakat yüce Allah bundan daha yüce bir mertebe daha zikretmektedir:”Cahiller onlara laf attıklarında (selam derler).” (Furkan/63)
Yani rahatça kötülüğün yanından geçmelisin; diğer bir ifadeyle:”kötülüğü iyilikle savmalısın.”(Kasas/54)
Allah resulüne:”Sen kötülüğü en güzel bir tutumla sav”(Müminun/96)buyuruyor.
Hz ise şöyle buyurmaktadır:”Sana kötülük yapana sen iyilik yap”(13)
KADINA SAYGI
Bir kadın Hz peygamber’e (s.a.a) kadının erkek üzerindeki hakkı üzerine bir soru sordu. Hz peygamber(s.a.a.) şöyle buyurdu:
“kardeşim Cebrail, sürekli bana kadınların hakkını hatırlatıyordu. Öyle ki erkeğin bir hakkı olmadığını, erkeğin eşine “öf” bile diyemeyeceğini düşünmeye başlamıştım.
Bana, kadınların Allah’ın emaneti olduğunu, onlara sevgiyle yaklaşmamızı, bizimle kalmaları için kalplerini temiz tutmamızı ve onları rahatsız etmememizi, onlara zorluk çıkarmamamızı, onlara verdiklerimizden, rızaları haricinden bir şey almamızı söyledi”(14)
Evet, Allah kadını erkeğe teslim edilmiş bir emanet olarak görmekte, kadının konumunu böyle yüceltmiştir.
Yine Hz peygamber(s.a.a) kadına saygı konusunda şöyle buyuruyor:”kadını büyük insanlardan başkası yüceltmez ve kadını aşağılık insanlardan başkası tahkir etmez(küçümsemez)”(15)
Cenab-ı Hak, Saliha kadının konumunu o kadar yüceltir ki Hz peygamber(s.a.a.) ifadesiyle; “Allah hiç kimseye Saliha kadından daha iyi bir şey vermez. Erkek ona bakınca mutlu olur. Erkek olmadığı zaman o, malının ve iffetinin koruyucusu olur”(16)
Yine şöyle buyuruyor:”Saliha bir kadına sahip olmak, erkek için saadettir.”(17)
Kadına saygının farklı ölçüleri vardır. Bunlar sözde, davranışta ve bakışta zahir olur. Bazı Müslüman topluluklarda göz ardı edilen, fakat İslam’ın özel bir önemle üzerinde durduğu husus kadının evlilik konusundaki istek ve meylidir
Bir gün bir kız Hz peygamber (s.a.a)in yanına gelir ve kendisine danışmadan onu amcası oğlu ile evlendiren babasını şikâyet eder. Hz peygamber (s.a.a) şöyle buyurur:”Şimdi artık baban böyle bir şey yapmış, sende karşı çıkma, kabul et ve amcaoğluna eş ol.”
Kız, Hz peygamber ‘e(s.a.a.); “ya resulullah”! Ben amcaoğlunu sevmiyorum. Sevmediğim birisine nasıl eş olabilirim? Deyince Hz peygamber(s.a.a);”eğer onu sevmiyorsan seçim senin elinde; git istediğin, sevdiğin adamı seç”(18) buyurmuştur.
İslam’ın Müslüman kız ve kadına karşı tutumu budur. Konuyla ilgili daha fazla örnek ve delil fıkıh kitaplarında mevcuttur. Şu kadarını söyleyelim ki evliliğin kabul olması için gerekli şartlardan birisi kadının rıza yetidir. Kadının rıza yeti olmadan yapılan nikâh batıldır ve ilişkileri meşru değildir.
EN İYİ KADIN
Cenab-ı Hak, Nisa Suresinin 24. ayette Saliha kadını,”mütevazı ve eşinin haklarını koruyucu” sıfatıyla nitelendirmiştir.
Hz peygamber(s.a.a) evlenmek üzere olan bir kızın, erkeğin kadın üzerindeki hakları konusunda sorduğu bir soruya şöyle cevap verir: “Eşinin mallarını koruması, sadık olması, istediği zaman eşiyle olup, engel çıkarmaması, evde bir sorun çıktığında, eşi zalimde olsa, barış sağlamasıdır.”(19)
Her durumda kadının, kocası hatalı da olsa barış için ilk adımı atması hem Allah’ın övdüğü Saliha kadının sıfatı olan tevazünün göstergesidir. Hem de kadının ruhsal durumunun merhametli davranmaya daha yatkın olduğunun nişanesidir. Zira Allah, bu ilahi sıfatı (yani tevazu) ev içerisinde kadının tecelli ettirmesini istemektedir.
TARAFLARIN VAZİFELERİNİ YERİNE GETİRMEYE ÇAĞRI
Bu konudaki rivayetleri iki guruba ayırmak mümkündür.
Birinci gurup rivayetler: Kadının ev işlerini yapmaya ve iki taraf arasında ülfetin artmasına sebep olacak davranışlarda bulunmaya davet etmektedir.”Bu şekilde davranan kadının sevabı, bir şehidin sevabıyla ölçülmektedir.
“ Saliha kadın, Allah’ın hizmetçisidir ve şehidin sevabının yarısını alır.”(20)
Kadının eşine hizmet etmesinin ecri çok büyüktür. Öyle ki eşine bir bardak su veren kadın, Hz peygamber(s.a.a)’in torunu imam Sadık’ın(a.s) ifadesiyle: Gündüzleri oruç, geceleri namazla geçen bir yıllık ibadetten daha fazla sevap kazanır.”(21)
Bir kadın Hz peygamber(s.a.a)’in huzuruna geldi. Ve şöyle arz etti:”Ya resulullah!”
Ben, yalnızca Medine kadınları değil, kıyamete kadar gelecek bütün kadınlar adına bir mesaj getirdim; acaba kadınların erkeklerin kadınlara üstünlüğünün nedeni nedir?
Hz peygamber(s.a.a):” İslam, erkeklerin kadınlardan üstün olduğunu kabul etmez” buyurdu. Bunun üzerine kadın : “ ev işleri ve çocuk bakımı yüzünden Cuma ve cemaat namazlarına katılamıyor, dini meclislere, hasta ziyaretlerine, cenaze törenlerine ve müstahap hacca gidemiyor, en önemli imtiyazlara sahip dedi” dedi. Duyduklarından hoşnut olan Hz peygamber(s.a.a) gülümsedi ve şöyle buyurdu:”Medine kadınlarının ve kıyamete kadar gelecek olan bütün kadınların mesajına cevabım şudur: eğer eşinize iyi davranır ve onunu rızasını kazanırsanız, bütün o sevaplar size verilecektir.”
Başka bir rivayette de şöyle naklolmuştur.”Saliha kadının cihadı, eşine iyi davranmasıdır.”(22)
Diğer bir ifadeyle, kadının Cuma ve cemaat namazı, müstahap haccı, hasta ziyareti,vb. eşine iyi davranmaktır.
Yani şayet ilahi nizamda ilerlemek istiyorsak, bu nizamın sahibinin bizim için nasıl bir yol çizdiğini bilmemiz ve ona uymamız gerekir.
Kadın eğer kemale ulaşmak istiyorsa, kemali, kocasına iyi davranmaktır. Erkeğe benzemek değil.
Erkeğin görevlerine benzer görevleri yapmak, kadına ne gibi bir ilerleme sağlar? Sadece kadının duyguları, annelik ruh iyesi ve her şeyden önemlisi kadının iç huzuru yok olur.
Erkek olmak Allah’ın değer verdiği bir üstünlük müdür?
“Allah katında en değerli olanınız, o’ndan en çok korkanınızdır”(hucurat/13)
Buyruğunun dışında başka bir buyruk mu vardır?
Biz Müslümanlar gerçek yaşamın ahrette olduğuna inanıyoruz.
Acaba bu fani dünyada da ebedi alemde başı dik halde yaşayacak şekilde yaşamamız gerekmez mi?
Yoksa biz rabbimizin rahmet içeren vaatlerini duymadık, okumadık mı? Allah :Ahiret sizin için daha hayırlıdır” diye buyurmamış mı?
…………………………………………………………………………………
1-Nehcul-Fesaha, Hadis: 621)
2-Şeyh Hurr Amili Vesailuş-Şia,c.2 sayfa 23 ;Kuleyni,el-Kafi, c.5 s.569
3-Tenbihul Havatir ve Nuzhetun-Nevatır, c.2 s.122. Veram b.Ebi.Faris
4-Biharul-Enver, c.16, s.8; Keşful-Gumme, c.2,s.82
5-İbn-i Ebil- Hadid, Şerh-u Necul-Belağa, c.18,s.108
6-Biharu’l Enver, c.111, s.223-224; Tusi, Emali, s.392
7-a.g.e. s.223-224; Tusi, Emali, s.392
8-Şeyh Saduk, Men la Yahzuruhu’l-Fakih, c.3,s.443
9- Şeyh Saduk,a.g.e.c.3,s.551
10-Raziuddin Hasan b.Fazl Tebersi, Mekarimul-Ahlak, s.264
11- Kuleyni, el-Kâfi, c.4,s11
12-Allame-i Meclisi, Biharul- Envar, LXXVII,169
13-Allame-i Meclisi, a.g.e, LXXVII,s.171
14-Muhaddis Nuri, Mustedrekül-Vesail, XIV,252; Kuleyni, age. V.511
15-Nehcul-Fesaha, 318
16-Kuleyni, age, v,328
17- Tacuddin Şuayri,Camiul-Ahbar,106
18-Şeyh Hurr Amili, age, XIV,123
19-Şeyh Hurr Amili, age, XX,158,Allame Meclisi, age, c,257
20-Tabersi, Mekarimul-Ahlak, III, 389
21-Şeyh Hürr Amili, age, XVI.123
22-Allame Meclisi, age CII, 247; Kuleyni, age, V,9
Hz Muhammed (s.a.a)i tanıyabilmek ve onun azametini kavrayabilmek için, çok
çeşitli yollar bulunmaktadır. O’nun sade bir kul ve insanlığından yola çıkarak tanıyabiliriz. O’nun aile reisliğinden yola çıkarak onu tanıyabiliriz. Çocukluğundan, babalığından, dedeliğinden, kayınpederliğinden veya damatlığından yola çıkarak tanıyabiliriz. O’nu getirdiği mesajdan, hukukçuluğundan, komutanlığından ve devlet yöneticiliğinden yola çıkarak tanıyabiliriz. Aynen öyle diplomatlığı ve tüccarlığı da o’nu bize tanıtan ve yüceliğini kavratan yollardan biridir.
Bu tanıma yollarına, akla gelebilecek başkaları da eklenebilir. Hangisinden yola çıkarsak çıkalım, bunların her biri bizi, güçlü bir şahsiyeti, eksiksiz bir dürüstlüğü, ilkelerine köküne kadar sahip çıkan muhteşem bir iradeyi tanımaya yöneltir.
Hz Muhammed (s.a.a) dünyayı, dünya malını bir paçavra gibi kaldırıp atarken bununla birlikte Allah’ın kutsal ilkesini yeryüzüne egemen kılmak için savaştan kaçınmayan bir iradenin, insan halinde biçimlenmiş son örneğidir.
O yüce insan, en yıldırıcı koşullar altında bile, gözünü kırpmadan kendi doğrusuna sahiplenmenin örneğidir.
Âdem’ den bu yana gelmiş geçmiş milyarlarca insan arasında, insan-ı kamil (mükemmel insan) kavramının tartışmasız tek temsilcisidir.
Öteki peygamberler de içinde olmak üzere, insanoğlunun geri kalanının tümü eksik sayılır. Onlarda kemal halinde olan belirli sıfatların tümü bir araya gelerek, Hz.Muhammed’in (s.a.a) şahsında tecelli eder. O; gaye insan ve ufuk peygamberidir.
Hz Muhammed (s.a.a), insanlığın ekmel (en mükemmel) noktasının bir alanda değil, insanoğlunun temas edebileceği alanların tümünde insan için hedef ölçüyü riayetkar olduğundan oluşturalabileneceğini örnek davranışlarıyla göstermiş oluyordu.
Onun kişiliğinde belirlenen bu seciyelerden (kemallerden) her biri, kesbi olarak değil, Vehbi (Allah’ın vergisi-fıtri) olarak bulunuyordu.
İnsanoğlu bazı şeylerin hakikatini kavrayamaz. Onan ancak, o şeylerin işaretleri (sembolleri-göstergeleri) gösterilir. Göstergenin neye delalet ettiğini, ne anlama geldiğini kavramak gerekiyor. Onu anlamakta acze düşülürse, göstergenin kendini, onun işaret ettiği anlamın kendisi (onun zatı) sanma yanılgısıyla karşılaşılır. Ne var ki, insan için, onun (hakikatin) idrakine ulaşmanın, çoğu kez işaretlere başvurmaktan başka bir yolu da yoktur.
Allah kulları arasından, kendi işaretini, şifresini anlayabilecek yetenekte olan insanları seçer ve bildirisini onlar vasıtasıyla diğer insanlara ulaştırmak üzere onları görevlendirir. Görevlendirilmiş olan bu insanlara biz “nebi” veya “resul” diyoruz. Bunlar, insanlar arasında mutlak arif olanlardır.
Şimdi şu “ekmel” insan olan hz. Muhammed’i (s.a.a) tanıma yollarından biri olan “ailevi” yönüyle tanımaya koyulalım. Diğer bir ifadeyle; Kur’an-ı Kerim’in “Resülullah sizin için güzel bir örnektir. Diye tanıttığı ve “ahlakı Kur’an ahlakıdır” diye tarif edildiği İslam peygamberinin,”huzur yuvası” olan aile ile ilgili söz ve eylemlerinin neler olduğunu ve Kur’an-ı Kerim’in bu konudaki buyruklarının nelerden ibaret bulunduğunu anlamaya çalışalım:
HUZUR YUVASI AİLE
Kur’an ve Hz. Muhammed (s.a.a)in sözlerinde aile ve aile üyeleri arası ilişki; karı-koca ilişkisi, ebeveyn ile çocuklar arası ilişki ve ailenin kutsallığı ailenin teşkilinin ve dağılmasının keyfiyeti hakkında çok sayıda ayet ve hadisler vardır. Aile kurumunun tanınması ve aile üyelerinin her birinin sahip olduğu konumun belirlenmesi için bu ayet ve hadislerin dikkatle incelenmesi gerekir.
Fakat biz burada, kaynaktan bir bardak su ile yetineceğiz. Belki bu şekilde tadı daha fazla damakta kalmış olur. Bu nedenle biz, ilahi nimetlerin (mevhibelerin) en yücesini tanıtan bir ayeti açıklayacağız. Öyle bir nimet ki, Allah, beşerin fıtratını onun taliplisi karar kılmıştır. Öyle bir hazine ki, insan oğlu diğer bütün hazineleri ona ulaşmak için ister ve onun uğrunda harcar.
Cenabı Allah Rum Suresinin 21, ayetinde şöyle buyuruyor:
Kaynaşmanız için size kendinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de o’nun (varlığının) delillerindendir. Doğrusu bunda, iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.
Yüce Allah, aile kavramının gölgesinde, insana en değerli nimetlerinden biri olan “huzuru bulma” vaadinde bulunmuştur. Huzur, insanın günlük çabasının çoğunu kendisini elde etmek için sarf ettiği en değerli hazinedir.
Beşeri ideolojilerden biri olan “utilitarizm” e(faydacılık) göre; insan, acının ve hazzın esiridir; eğer hukuki, ekonomik. Politik vd. sistemler insanın daha fazla haz elde etmesi yönünde kurulursa, makbul olur.
Bu ideolojinin yani (utilitarizm) in söz ettiği en önemli haz ise, “huzur”dur.
Toplum küçük birimlerden oluştuğundan, huzurun tek tek bütün toplumsal birimlerde bulunması gerekir. Böylece toplumun tamamına yayılır. Aile, en önemli toplumsal kurum unvanıyla bu alanda en temel rolü ifade eder.
Huzur, hangi din ve mezhepten olursa olsun, her insanın elde etmek istediği şeydir. Zira insanların ortak yönü olan fıtrat, hep onu ister.
Fakat bu konuda bir takım farklılıklar mevcuttur.
Müslüman “Allah’tan geldik ve ona döneceğiz” inancına sahip olduğundan, mümkün olan her şekilde Allah’a bir adım daha yakınlaşma gayretindedir. Hayatının nihai hedefi, Allah’a yakınlaşmadır. Huzuru da bu nedenle ister.
“kalpler ancak Allah’ı zikretmeyle huzur bulur.
Huzursuz bir yaşam, karmaşanın hâkim olduğu veya amaca yönelik sürece engel çıkaran ya da en azından bu süreci yavaşlatan yaşamdır.
Bütün insanların yaşamlarına baktığımızda, bilinçli ya da bilinçsiz her kes, huzur elde etmek peşinde koşmaktadır. Başarını peşinde iseler, başarı onlara huzur verdiği sürece tatlıdır.
İnsanın uzun ve kısa vadeli hedefleri, iyi bir tahsil, iyi bir iş, iyi bir kazanç, iyi bir konum ve iyi bir yaşam ve buna benzer şeylerden ibarettir. Bunların tümünün ardın da saklı olan şey, aslında ruhsal huzuru elde etme çabasıdır. Çünkü huzuru elde etmediği sürece, elde ettiği diğer başarılardan hiçte haz almayacaktır.
Şimdiye kadar bu kısa konuşmanın el verdiği ölçüde huzuru elde etmenin önemi üzerinde durduk. Şimdi, bu ilahi nimeti(yani huzuru), küçük en önemli toplumsal birim olan aile kurumu içerisinde nasıl elde edeceğimizi Allah’ın kelamı ve resulullah’ın (s.a.a)
Siretin den öğrenmeye çalışalım:
İslam dinine baktığımız zaman “ huzur” nimetini elde etmenin iki boyutu olduğunu görmekteyiz 1- ahlak 2-hukuk boyutu
AHLAK BOYUTU
İslam açısından aile kurmak “huzuru” elde etmenin ilk adımıdır. Diğer bir ifadeyle; İslam dinin de aile kurmak, huzuru elde etmenin gerekli şartıdır, ancak yeterli değildir.
Cenabı hak, kuran-ı kerim’in rum suresi 21’inci ayetinin devamında, huzurun devamı için gerekli iki temek unsurdan daha söz eder. “ aranızda sevgi merhamet peyda etmesi”. O halde, eğer aile kurulurda içinde sevgi ve merhamet olmazsa, “huzur” u beklemek yanlış olur. Bu yüzden, yüce İslam peygamberinin(s.a.a) siresinde, bu iki unsura çağrıyla karşılaşmaktayız.
Tüm insanlar yapıları itibariyle birbirinden farklı yaratıklardı.insanın bakışı,söylemi, eylemi,yeteneği v.s insanın davranışlarını şekillendiren unsurlardır. Yüce İslam peygamberi; (s.a.a) büyük bir incelikle bütün bu unsurların her birini ayrı ayrı söz konusu etmiştir. Bu ise, İslam dininin, ailede sevgi ve muhabbetin oluşmasına verdiği özel önemi göstermektedir. Ve merhamet olmazsa “huzur”u beklemek yanlış olur. Bu yüzden, yüce İslam peygamberinin(s.a.a) siresinde, bu iki unsura çağrıyla karşılamaktayız.
Sevgi Ve Merhamete Çağrı
Tüm insanlar yapıları itibariyle birbirinden farklı yaratıklardır. İnsan’ın bakışı, söylemi,eylemi, yeteneği v.s insanın davranışlarını şekillendiren unsurlardır.yüce İslam peygamberi; büyük bir incelikle bütün bu unsurların her birini ayrı ayrı söz konusu etmiştir. Bu ise, İslam dininin, ailede sevgi ve muhabbetin oluşmasına verdiği özel önemi göstermektedir. Aynı zamanda dikkatimizi, “sevginin”, insanın tüm varlığı ile eşine sevgi beslediği zaman ortaya çıkacağına çekmektedir.
SEVGİNİ TÜRLERİ
Birkaç sevgi türü vardır.
1-Sevgi dolu bakış: Hz. peygamber (s.a.a) şöyle buyuyor: “erkek eşine muhabbetle, eşi de kocasına sevgiyle baktığında, Allah onlara merhamet gözüyle bakar”(1)
2-Sevgi sözcükleri: Hz. peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor:”Erkeğin eşine seni seviyorum demesi, asla kadının kalbinden çıkmaz” bu hadisten anlıyoruz ki, kalbimizdeki sözü dile dökmeli, karşı tarafın kalbimizde ona karşı beslediğimiz sevgiden haberdar olmasını sağlamalıyız(2)
3-sevginin eyleme yansıması: hz peygamber (s.a.a) buyuruyor:”Allah Teala, erkeğin eşinin yanında oturmasını, mescidun-nebi de yapılan itikaftan daha çok sever.(3)
Rivayette, erkeğin eve gelirken küçük de olsa hediye ile gelmesi tavsiye edilir. Zira bu eylem muhabbeti arttır.
Bazı eylemler de, doğrudan olmasa bile muhabbetin artmasında etkilidir. Sözgelimi nezafet ve temizlik, bunlardan bir tanesidir. Bununla ilgili olarak çok sayıda hadis vardır. Temizliğe o kadar çok önem verilmiştir ki, hatta imanın göstergesi olarak nitelendirilmiştir.”temizlik imandandır.”
4-Kalbi sevgi: sevginin göstergesi olan eylemeler bir yana, kadın ve erkeğin birbirine karşı beslediği kalbi sevginin özel bir değeri vardır.
Kalbi sevgi sevginin diğer türleri oranla “ruh” gibidir. Öyle ki, hatta kişinin sevgilisi ebedi dünyaya göç ettiğinde ve kendisini fani dünyada bıraktığında sevginin bu türü yok olmaz.
Hz .peygamber (s.a.a) Hz. Hatice’yi her zaman andığı zaman andığı ve çoğu zaman mübarek Hatice ismini duyduklarında ağladığı duygulandığı rivayet edilmiştir.(4)
Hz Hatice’yi sevenleri ve Hz .Hatice’nin sevdiklerini de seviyor, saygı duyuyordu. Şöyle buyurmuştur: ”Ben Hatice’nin dostunu seviyorum.”(5)
Açıktır ki eşi tarafından bu derece sevilen bir erkek huzur içerisinde olur ve eşine aşk besler. Hz peygamber(s.a.a) böyle bir ilgi hakkında söyle buyuruyor: “Kulun imanı artınca eşine olan sevgide artar.”(6)
Söylediğimiz bakış, yetenek v.b unsurlar davranışımızı oluşturur. Hz peygamber (s.a.a) erkeğin tüm davranışlarıyla eşine sevgi göstermesini övmüş ve şöyle buyurmuştur:
“İmanın açısından en kâmil müminler, ahlak açısından en iyi olanlardır. Sizin en iyiniz, eşine sevgiyle yaklaşanlarınız, ayrıca, ailesine en fazla hayrı dokunanızdır.”(7) yine söyle buyuruyor: “Sizin en iyiniz eşine en iyi davrananızdır. Ve ben içinizde eşine en iyi devranınızım.” ( 8 )
Yüce İslam Peygamberi’nin(s.a.a) ortak yaşamının başlangıcında Hz Ali’ye yaptığı tavsiyelerin hepsi, başlangıcından itibaren kadının kalbinde derin bir sevgi oluşmasını sağlayan davranışları içermektedir. Yeni hayatın ilk anlarında, kadının ızdırap dolu vücuduna huzur hediye ediyor: “Gelin eve girdiğinde ayakkabılarını ayağından çıkar, ayaklarını yıka böyle yaparsan Allah yetmiş bin tür fakirliği evinden uzaklaştırır ve yetmiş bin tür bereketi evine sokar.”(9)
1-Merhamete gelince: merhamet için yapılan en güzel tanım şudur:”Merhamet karşı tarafın hakkı olmadığı halde ona vermek.”Zira adalet, hak olduğunda söz konusu olur. Rahmet ise adaletten daha geniştir. Adalete uygun davranmak, yasalara göre davranmaktır. Ama kadın erkek arasın da sevgi olunca, davranış merhamete uygun olur, adalete değil. Bu yüzdendir ki Hz peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor:”Allah, birbirine müsamaha göstermeyen kadın erkeğe benzer.”(10) başka bir yerde ise şöyle buyuruyor:
Allah ailesinin rahatı için gerekli vesileleri hazırlamada daha fazla gayret gösteren erkekten daha fazla razı olur.”(11)
Bildiğimiz gibi İslami yasalara göre erkek kadına nafaka vermekle yükümlüdür. Ancak bu hadise dikkat edersek görürüz ki Allah, kadın ile erkeğin öncelikle adalete uygun değil, merhamete uygun davranmasını istemektedir.
Eğer Allah, günlük yaşamda adalete göre ilişkilerin belirlenmesini isteseydi, Hz peygamber (s.a.a.) : “Kardeşinin işini en güzel şekilde yorumla”(12)diye buyurmazdı. Bu şu anlama gelir; adilane davranışın gereği olan tecessüs ve inceleme yerine, mümin kardeşinin davranışlarını güzel bir şekilde yorumla.
Hataların görmezden gelindiği veya iyi niyetle yorumlandığı bir ailede, sorun, şiddet veya huzursuz bir ortam olur mu hiç?
2- Affetmeye çağrı: Cenabı hak, Araf Suresi 199 . ayette resulünü affetmeye davet ediyor :”(Ey resulüm) af yolunu tut”
Nur Suresi 22 . ayetinde ise, affetmekten daha yüce bir sıfat olan kötülüğü, “görmezden gelmek” ten söz eder.”Bağışlasınlar; feragat göstersinler (görmezden gelsinler). Allah’ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız?”
Bağışlamadan daha yüce olan, “kötülüğü görmezden gelmektir.”fakat yüce Allah bundan daha yüce bir mertebe daha zikretmektedir:”Cahiller onlara laf attıklarında (selam derler).” (Furkan/63)
Yani rahatça kötülüğün yanından geçmelisin; diğer bir ifadeyle:”kötülüğü iyilikle savmalısın.”(Kasas/54)
Allah resulüne:”Sen kötülüğü en güzel bir tutumla sav”(Müminun/96)buyuruyor.
Hz ise şöyle buyurmaktadır:”Sana kötülük yapana sen iyilik yap”(13)
KADINA SAYGI
Bir kadın Hz peygamber’e (s.a.a) kadının erkek üzerindeki hakkı üzerine bir soru sordu. Hz peygamber(s.a.a.) şöyle buyurdu:
“kardeşim Cebrail, sürekli bana kadınların hakkını hatırlatıyordu. Öyle ki erkeğin bir hakkı olmadığını, erkeğin eşine “öf” bile diyemeyeceğini düşünmeye başlamıştım.
Bana, kadınların Allah’ın emaneti olduğunu, onlara sevgiyle yaklaşmamızı, bizimle kalmaları için kalplerini temiz tutmamızı ve onları rahatsız etmememizi, onlara zorluk çıkarmamamızı, onlara verdiklerimizden, rızaları haricinden bir şey almamızı söyledi”(14)
Evet, Allah kadını erkeğe teslim edilmiş bir emanet olarak görmekte, kadının konumunu böyle yüceltmiştir.
Yine Hz peygamber(s.a.a) kadına saygı konusunda şöyle buyuruyor:”kadını büyük insanlardan başkası yüceltmez ve kadını aşağılık insanlardan başkası tahkir etmez(küçümsemez)”(15)
Cenab-ı Hak, Saliha kadının konumunu o kadar yüceltir ki Hz peygamber(s.a.a.) ifadesiyle; “Allah hiç kimseye Saliha kadından daha iyi bir şey vermez. Erkek ona bakınca mutlu olur. Erkek olmadığı zaman o, malının ve iffetinin koruyucusu olur”(16)
Yine şöyle buyuruyor:”Saliha bir kadına sahip olmak, erkek için saadettir.”(17)
Kadına saygının farklı ölçüleri vardır. Bunlar sözde, davranışta ve bakışta zahir olur. Bazı Müslüman topluluklarda göz ardı edilen, fakat İslam’ın özel bir önemle üzerinde durduğu husus kadının evlilik konusundaki istek ve meylidir
Bir gün bir kız Hz peygamber (s.a.a)in yanına gelir ve kendisine danışmadan onu amcası oğlu ile evlendiren babasını şikâyet eder. Hz peygamber (s.a.a) şöyle buyurur:”Şimdi artık baban böyle bir şey yapmış, sende karşı çıkma, kabul et ve amcaoğluna eş ol.”
Kız, Hz peygamber ‘e(s.a.a.); “ya resulullah”! Ben amcaoğlunu sevmiyorum. Sevmediğim birisine nasıl eş olabilirim? Deyince Hz peygamber(s.a.a);”eğer onu sevmiyorsan seçim senin elinde; git istediğin, sevdiğin adamı seç”(18) buyurmuştur.
İslam’ın Müslüman kız ve kadına karşı tutumu budur. Konuyla ilgili daha fazla örnek ve delil fıkıh kitaplarında mevcuttur. Şu kadarını söyleyelim ki evliliğin kabul olması için gerekli şartlardan birisi kadının rıza yetidir. Kadının rıza yeti olmadan yapılan nikâh batıldır ve ilişkileri meşru değildir.
EN İYİ KADIN
Cenab-ı Hak, Nisa Suresinin 24. ayette Saliha kadını,”mütevazı ve eşinin haklarını koruyucu” sıfatıyla nitelendirmiştir.
Hz peygamber(s.a.a) evlenmek üzere olan bir kızın, erkeğin kadın üzerindeki hakları konusunda sorduğu bir soruya şöyle cevap verir: “Eşinin mallarını koruması, sadık olması, istediği zaman eşiyle olup, engel çıkarmaması, evde bir sorun çıktığında, eşi zalimde olsa, barış sağlamasıdır.”(19)
Her durumda kadının, kocası hatalı da olsa barış için ilk adımı atması hem Allah’ın övdüğü Saliha kadının sıfatı olan tevazünün göstergesidir. Hem de kadının ruhsal durumunun merhametli davranmaya daha yatkın olduğunun nişanesidir. Zira Allah, bu ilahi sıfatı (yani tevazu) ev içerisinde kadının tecelli ettirmesini istemektedir.
TARAFLARIN VAZİFELERİNİ YERİNE GETİRMEYE ÇAĞRI
Bu konudaki rivayetleri iki guruba ayırmak mümkündür.
Birinci gurup rivayetler: Kadının ev işlerini yapmaya ve iki taraf arasında ülfetin artmasına sebep olacak davranışlarda bulunmaya davet etmektedir.”Bu şekilde davranan kadının sevabı, bir şehidin sevabıyla ölçülmektedir.
“ Saliha kadın, Allah’ın hizmetçisidir ve şehidin sevabının yarısını alır.”(20)
Kadının eşine hizmet etmesinin ecri çok büyüktür. Öyle ki eşine bir bardak su veren kadın, Hz peygamber(s.a.a)’in torunu imam Sadık’ın(a.s) ifadesiyle: Gündüzleri oruç, geceleri namazla geçen bir yıllık ibadetten daha fazla sevap kazanır.”(21)
Bir kadın Hz peygamber(s.a.a)’in huzuruna geldi. Ve şöyle arz etti:”Ya resulullah!”
Ben, yalnızca Medine kadınları değil, kıyamete kadar gelecek bütün kadınlar adına bir mesaj getirdim; acaba kadınların erkeklerin kadınlara üstünlüğünün nedeni nedir?
Hz peygamber(s.a.a):” İslam, erkeklerin kadınlardan üstün olduğunu kabul etmez” buyurdu. Bunun üzerine kadın : “ ev işleri ve çocuk bakımı yüzünden Cuma ve cemaat namazlarına katılamıyor, dini meclislere, hasta ziyaretlerine, cenaze törenlerine ve müstahap hacca gidemiyor, en önemli imtiyazlara sahip dedi” dedi. Duyduklarından hoşnut olan Hz peygamber(s.a.a) gülümsedi ve şöyle buyurdu:”Medine kadınlarının ve kıyamete kadar gelecek olan bütün kadınların mesajına cevabım şudur: eğer eşinize iyi davranır ve onunu rızasını kazanırsanız, bütün o sevaplar size verilecektir.”
Başka bir rivayette de şöyle naklolmuştur.”Saliha kadının cihadı, eşine iyi davranmasıdır.”(22)
Diğer bir ifadeyle, kadının Cuma ve cemaat namazı, müstahap haccı, hasta ziyareti,vb. eşine iyi davranmaktır.
Yani şayet ilahi nizamda ilerlemek istiyorsak, bu nizamın sahibinin bizim için nasıl bir yol çizdiğini bilmemiz ve ona uymamız gerekir.
Kadın eğer kemale ulaşmak istiyorsa, kemali, kocasına iyi davranmaktır. Erkeğe benzemek değil.
Erkeğin görevlerine benzer görevleri yapmak, kadına ne gibi bir ilerleme sağlar? Sadece kadının duyguları, annelik ruh iyesi ve her şeyden önemlisi kadının iç huzuru yok olur.
Erkek olmak Allah’ın değer verdiği bir üstünlük müdür?
“Allah katında en değerli olanınız, o’ndan en çok korkanınızdır”(hucurat/13)
Buyruğunun dışında başka bir buyruk mu vardır?
Biz Müslümanlar gerçek yaşamın ahrette olduğuna inanıyoruz.
Acaba bu fani dünyada da ebedi alemde başı dik halde yaşayacak şekilde yaşamamız gerekmez mi?
Yoksa biz rabbimizin rahmet içeren vaatlerini duymadık, okumadık mı? Allah :Ahiret sizin için daha hayırlıdır” diye buyurmamış mı?
…………………………………………………………………………………
1-Nehcul-Fesaha, Hadis: 621)
2-Şeyh Hurr Amili Vesailuş-Şia,c.2 sayfa 23 ;Kuleyni,el-Kafi, c.5 s.569
3-Tenbihul Havatir ve Nuzhetun-Nevatır, c.2 s.122. Veram b.Ebi.Faris
4-Biharul-Enver, c.16, s.8; Keşful-Gumme, c.2,s.82
5-İbn-i Ebil- Hadid, Şerh-u Necul-Belağa, c.18,s.108
6-Biharu’l Enver, c.111, s.223-224; Tusi, Emali, s.392
7-a.g.e. s.223-224; Tusi, Emali, s.392
8-Şeyh Saduk, Men la Yahzuruhu’l-Fakih, c.3,s.443
9- Şeyh Saduk,a.g.e.c.3,s.551
10-Raziuddin Hasan b.Fazl Tebersi, Mekarimul-Ahlak, s.264
11- Kuleyni, el-Kâfi, c.4,s11
12-Allame-i Meclisi, Biharul- Envar, LXXVII,169
13-Allame-i Meclisi, a.g.e, LXXVII,s.171
14-Muhaddis Nuri, Mustedrekül-Vesail, XIV,252; Kuleyni, age. V.511
15-Nehcul-Fesaha, 318
16-Kuleyni, age, v,328
17- Tacuddin Şuayri,Camiul-Ahbar,106
18-Şeyh Hurr Amili, age, XIV,123
19-Şeyh Hurr Amili, age, XX,158,Allame Meclisi, age, c,257
20-Tabersi, Mekarimul-Ahlak, III, 389
21-Şeyh Hürr Amili, age, XVI.123
22-Allame Meclisi, age CII, 247; Kuleyni, age, V,9