Ebu Uteybe şöyle diyor:
İmam Bakır (a.s)’ın huzurunda idim. Bu esnada bir genç gelerek şöyle dedi:
Ben Şam ehlindenim; sizi seviyor ve düşmanlarınızdan da teberri ediyorum. Ama babam Beniümeyye’yi severdi. Babam çok zengindi ve benden başka da bir evladı yoktu. Ehl-i Beyt’i sevdiğimden dolayı malının bana ulaşmasını istemiyordu. Bu yüzden bütün parasını bir yerde sakladı ve ölümünden sonra ne kadar aradımsa da bulamadım.
İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdular: “Babanı görerek paraların yerini kendisinden sormak istiyor musun?”
Genç adam: “Evet, Allah’a and olsun ki, ben çok muhtaç ve fakirim” dedi.
İmam (a.s) bir mektup yazarak onu mühürleyip şöyle buyurdu: “Bu gece bu mektupla birlikte Bakî’ mezarlığına git, mezarlığın ortalarına ulaştığında: “Ya Dürcan!” diye çağır. Bir adam senin yanına gelecektir. Mektubu ona ver ve de ki: Ben İmam Muhammed Bakır tarafından gelmişim. O senin babanı getirecektir. O zaman istediğin şeyi babandan sorabilirsin.”
O genç mektubu alarak geceleyin Baki mezarlığına doğru gitti.
Ebu Uteybe sözünün devamında şöyle diyor:
Ben o gencin durumunu öğrenmek için sabahın ilk vakitlerinde İmam Bakır (a.s)’ın huzuruna vardım. O gencin İmam (a.s)’ın kapısının önünde durup içeriye girmek için izin beklediğini gördüm. İçeriye girmesine izin verilince ben de onunla birlikte içeriye girdim.
Genç adam İmam (a.s)’ın yanında şöyle dedi:
Allah-u Teala ilmini kimin yanında bırakacağını çok iyi biliyor. Ben dün gece buradan ayrıldığımda, buyurduğunuz şeyleri yaptım. “Dürcan! Dürcan!” diye çağırdım. Bir kişi gelerek: “Burada dur, babanı getireyim” dedi. Derken siyah çehreli birisini getirerek: “Bu senin babandır” dedi.
“Bu benim babam mı?” diye sorduğumda: “Evet, o senin babandır; cehennemin yakıcı alevi, dumanı ve elemli azabı onun simasını değiştirerek bu hale getirmiştir” dedi.
Ona; Sen benim babam mısın? diye sordum. O: “Evet” diye cevap verdi.
Ben: “O zaman neden siman böyle değişmiştir?” dedim.
Cevabımda şöyle dedi: “Ey oğlum! Ben Beniümeyye’yi seviyordum ve onları Peygamber (s.a.a)’in Ehl-i Beyti’nden daha üstün biliyordum. İşte bundan dolayı Allah-u Teala beni böyle bir azaba tabi tuttu. Sen Ehl-i Beyt’i sevip onlara uyduğundan dolayı sana kızıyordum ve malımı sana haram etmiştim. Bu yüzden servetimi senden sakladım. Ama şimdi bu inancımdan dolayı pişmanım.
Ey oğlum! Bahçeme git; zeytin ağacının altını kaz; gömdüğüm yüz bin dirhemi oradan çıkar. O paranın elli bin dirhemini de kendin için harca.”
İmam Bakır (a.s)’ın huzurunda idim. Bu esnada bir genç gelerek şöyle dedi:
Ben Şam ehlindenim; sizi seviyor ve düşmanlarınızdan da teberri ediyorum. Ama babam Beniümeyye’yi severdi. Babam çok zengindi ve benden başka da bir evladı yoktu. Ehl-i Beyt’i sevdiğimden dolayı malının bana ulaşmasını istemiyordu. Bu yüzden bütün parasını bir yerde sakladı ve ölümünden sonra ne kadar aradımsa da bulamadım.
İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdular: “Babanı görerek paraların yerini kendisinden sormak istiyor musun?”
Genç adam: “Evet, Allah’a and olsun ki, ben çok muhtaç ve fakirim” dedi.
İmam (a.s) bir mektup yazarak onu mühürleyip şöyle buyurdu: “Bu gece bu mektupla birlikte Bakî’ mezarlığına git, mezarlığın ortalarına ulaştığında: “Ya Dürcan!” diye çağır. Bir adam senin yanına gelecektir. Mektubu ona ver ve de ki: Ben İmam Muhammed Bakır tarafından gelmişim. O senin babanı getirecektir. O zaman istediğin şeyi babandan sorabilirsin.”
O genç mektubu alarak geceleyin Baki mezarlığına doğru gitti.
Ebu Uteybe sözünün devamında şöyle diyor:
Ben o gencin durumunu öğrenmek için sabahın ilk vakitlerinde İmam Bakır (a.s)’ın huzuruna vardım. O gencin İmam (a.s)’ın kapısının önünde durup içeriye girmek için izin beklediğini gördüm. İçeriye girmesine izin verilince ben de onunla birlikte içeriye girdim.
Genç adam İmam (a.s)’ın yanında şöyle dedi:
Allah-u Teala ilmini kimin yanında bırakacağını çok iyi biliyor. Ben dün gece buradan ayrıldığımda, buyurduğunuz şeyleri yaptım. “Dürcan! Dürcan!” diye çağırdım. Bir kişi gelerek: “Burada dur, babanı getireyim” dedi. Derken siyah çehreli birisini getirerek: “Bu senin babandır” dedi.
“Bu benim babam mı?” diye sorduğumda: “Evet, o senin babandır; cehennemin yakıcı alevi, dumanı ve elemli azabı onun simasını değiştirerek bu hale getirmiştir” dedi.
Ona; Sen benim babam mısın? diye sordum. O: “Evet” diye cevap verdi.
Ben: “O zaman neden siman böyle değişmiştir?” dedim.
Cevabımda şöyle dedi: “Ey oğlum! Ben Beniümeyye’yi seviyordum ve onları Peygamber (s.a.a)’in Ehl-i Beyti’nden daha üstün biliyordum. İşte bundan dolayı Allah-u Teala beni böyle bir azaba tabi tuttu. Sen Ehl-i Beyt’i sevip onlara uyduğundan dolayı sana kızıyordum ve malımı sana haram etmiştim. Bu yüzden servetimi senden sakladım. Ama şimdi bu inancımdan dolayı pişmanım.
Ey oğlum! Bahçeme git; zeytin ağacının altını kaz; gömdüğüm yüz bin dirhemi oradan çıkar. O paranın elli bin dirhemini de kendin için harca.”