İMAM ALİ AS VE DEMOKRASİ
Mi’minlerin Emiri İmam Ali’nin Haricilere karşı takındığı tavır, gerçek anlamda bir demokrasi örneğidir. Bilindiği gibi o, bütün müminlerin halifesi idi, hariciler de herkes gibi onun emri altında bulunan tebaa durumundaydı. İmam onların ne kadar sapık düşünceler taşıdıklarını biliyorlardı. Buna rağmen o, haricilere asla siyasi bir dayatmada bulunmadı. Onları hapse attırmadı, kırbaçlatmadı. Allah’ın meclislerinde namaz kılmalarına mani olmadı. Onlar savaşı başlatmadıkça onlarla savaşmadı. Hatta devlet hazinesinden aldıkları aidatlarına bile dokunmadı. Herkese nasıl davranıyorsa onlara da öyle davrandı. Onlara geniş bir düşünce ve düşündüklerini ifade etme serbestliği tanıdı.(1)
Hariciler, o büyük İmam’ın tanıdığı bu rahatlıkta ve hoşgörü sayesinde, diledikleri gibi düşünüyor, düşündüklerini her yerde rahatça ifade edebiliyorlardı. Kimse onlara karışmıyordu. Ali as ve ashabı onlarla oturur, özgür bir ortam içinde tartışırlar; herkes kendi düşüncesini ve o düşünceye dayanak olan delillerini ileri sürer, karşılıklı fikir alış verişinde bulunurlardı.
Onlar kendilerine tanınan bu özgür ortam sayesinde, kimi zaman camide bile İmam Ali’nin konuşmalarını (hutbelerini) kesme ve kelimenin tam anlamıyla ‘’parazit yapma’’ cesaretini kendilerinde bulabiliyorlardı. Biraz tuhaf görünse de bu tür örneklere sıkça rastlanıyordu o günlerde. Hz İmam as hutbe okurken, hatta namaz kıldırırken bile onların kişisel hakaretlerine maruz kalıyordu. Onun yüzüne beraber, ‘’kâfir’’ ve ‘’müşrik’’ olduğunu ima edercesine ayetler okuyorlardı. Yine de onlara ses çıkarmıyordu. (2)
Bir gün İmam Ali as camide hutbe okurken birisi ayağa kalkarak ona bir soru sorar. İmam as ona mükemmeller bir cevap verince haricilerden birisi yüksek sesle ‘’ Allah canını alasıca; ne kadar bilge şu adam!’’ diye bağırır. Camide bulunanlar o edepsiz adamın üstüne yürüyüp haddini bildirmek isterler. Ama İmam ‘’bırakın onu; hakareti sadece banaydı.’’der. (3)
Kur’an zaten insanlara tam bir inanç ve düşünce özgürlüğü sunuyor. Bu yüzden Mü’minlerin Emiri İmam Ali’nin as bu tutumu elbette hayret verici değildir. O, zaten hiçbir vakit Kur’an’dan ayrı düşünülemeyeceğine göre; kendisinden beklenileni yapmış demektir.
Fakat ilginç olan, günümüzde demokrasi havarisi kesilen bazı devlet ya da insanların, Hz. İmam’ın haricilere tanıdığı bu hoşgörü ortamının belki çeyreğini bile kendi halklarından esirgiyor olmalarıdır. Gerçekten modern ve demokratik geçinin günümüz dünyasında bile rastlanması zor bir demokrasi örneğinin, bundan tam on dört asır önce İmam Ali as tarafından hayata geçirildiğini görüyoruz. Var mı en azılı muhaliflerine bunca serbestliği tanıyan bir devlet ya da hükümet. İç muhalefete bu derece imkan tanıyan bir devlet ya da hukumete rastlamak mümkün mü.
Haricilerin önceleri sakin bir güruhtu. Sürekli Kur’an okumakla, bol bol ibadet yapmakla meşgullerdi. Namazlarını genelde mescitlerde kılıyorlardı. Sadece düşüncelerini ortaya koyuyor, tartışıyor kimseyi rahatsız etmiyorlardı. Ama İmam Ali’nin (varsaydıkları) küfründen ve günahından tevbe edeceğinden ümitlerini kestikleri vakit ayaklandılar. Yolların güvenliğini bozdular, her tarafta teröre, gasp ve talana başvurdular. Anarşi çıkararak İmaM Ali’yi ve onun meşru hükümetini devirmeye kalktılar.
İşi bu noktaya vardıranlara da serbestlik tanımak, hiç kuşkusuz mümkün değildi. Artık düşünceyi bırakmışlar, silaha sarılmışlardı. Halkın can, mal vb. güvenliklerini sağlamak ve en doğal haklarını korumak için harekete geçmenin vakti gelmişti. İmam Ali as derhal emir verip orduyu hazırlattı. Nehravan’da onlara son bir fırsat daha verdi; nasihatte bulundu, endişelerini gidermeye çalıştı. Vazgeçenleri bıraktı. İnat edip isyanda kararlı olanlarla savaştı…
KAYNAK: Peygamberin Dilinden Hz. Ali as. Kevser yay.
Sayfa 505/506
Mi’minlerin Emiri İmam Ali’nin Haricilere karşı takındığı tavır, gerçek anlamda bir demokrasi örneğidir. Bilindiği gibi o, bütün müminlerin halifesi idi, hariciler de herkes gibi onun emri altında bulunan tebaa durumundaydı. İmam onların ne kadar sapık düşünceler taşıdıklarını biliyorlardı. Buna rağmen o, haricilere asla siyasi bir dayatmada bulunmadı. Onları hapse attırmadı, kırbaçlatmadı. Allah’ın meclislerinde namaz kılmalarına mani olmadı. Onlar savaşı başlatmadıkça onlarla savaşmadı. Hatta devlet hazinesinden aldıkları aidatlarına bile dokunmadı. Herkese nasıl davranıyorsa onlara da öyle davrandı. Onlara geniş bir düşünce ve düşündüklerini ifade etme serbestliği tanıdı.(1)
Hariciler, o büyük İmam’ın tanıdığı bu rahatlıkta ve hoşgörü sayesinde, diledikleri gibi düşünüyor, düşündüklerini her yerde rahatça ifade edebiliyorlardı. Kimse onlara karışmıyordu. Ali as ve ashabı onlarla oturur, özgür bir ortam içinde tartışırlar; herkes kendi düşüncesini ve o düşünceye dayanak olan delillerini ileri sürer, karşılıklı fikir alış verişinde bulunurlardı.
Onlar kendilerine tanınan bu özgür ortam sayesinde, kimi zaman camide bile İmam Ali’nin konuşmalarını (hutbelerini) kesme ve kelimenin tam anlamıyla ‘’parazit yapma’’ cesaretini kendilerinde bulabiliyorlardı. Biraz tuhaf görünse de bu tür örneklere sıkça rastlanıyordu o günlerde. Hz İmam as hutbe okurken, hatta namaz kıldırırken bile onların kişisel hakaretlerine maruz kalıyordu. Onun yüzüne beraber, ‘’kâfir’’ ve ‘’müşrik’’ olduğunu ima edercesine ayetler okuyorlardı. Yine de onlara ses çıkarmıyordu. (2)
Bir gün İmam Ali as camide hutbe okurken birisi ayağa kalkarak ona bir soru sorar. İmam as ona mükemmeller bir cevap verince haricilerden birisi yüksek sesle ‘’ Allah canını alasıca; ne kadar bilge şu adam!’’ diye bağırır. Camide bulunanlar o edepsiz adamın üstüne yürüyüp haddini bildirmek isterler. Ama İmam ‘’bırakın onu; hakareti sadece banaydı.’’der. (3)
Kur’an zaten insanlara tam bir inanç ve düşünce özgürlüğü sunuyor. Bu yüzden Mü’minlerin Emiri İmam Ali’nin as bu tutumu elbette hayret verici değildir. O, zaten hiçbir vakit Kur’an’dan ayrı düşünülemeyeceğine göre; kendisinden beklenileni yapmış demektir.
Fakat ilginç olan, günümüzde demokrasi havarisi kesilen bazı devlet ya da insanların, Hz. İmam’ın haricilere tanıdığı bu hoşgörü ortamının belki çeyreğini bile kendi halklarından esirgiyor olmalarıdır. Gerçekten modern ve demokratik geçinin günümüz dünyasında bile rastlanması zor bir demokrasi örneğinin, bundan tam on dört asır önce İmam Ali as tarafından hayata geçirildiğini görüyoruz. Var mı en azılı muhaliflerine bunca serbestliği tanıyan bir devlet ya da hükümet. İç muhalefete bu derece imkan tanıyan bir devlet ya da hukumete rastlamak mümkün mü.
Haricilerin önceleri sakin bir güruhtu. Sürekli Kur’an okumakla, bol bol ibadet yapmakla meşgullerdi. Namazlarını genelde mescitlerde kılıyorlardı. Sadece düşüncelerini ortaya koyuyor, tartışıyor kimseyi rahatsız etmiyorlardı. Ama İmam Ali’nin (varsaydıkları) küfründen ve günahından tevbe edeceğinden ümitlerini kestikleri vakit ayaklandılar. Yolların güvenliğini bozdular, her tarafta teröre, gasp ve talana başvurdular. Anarşi çıkararak İmaM Ali’yi ve onun meşru hükümetini devirmeye kalktılar.
İşi bu noktaya vardıranlara da serbestlik tanımak, hiç kuşkusuz mümkün değildi. Artık düşünceyi bırakmışlar, silaha sarılmışlardı. Halkın can, mal vb. güvenliklerini sağlamak ve en doğal haklarını korumak için harekete geçmenin vakti gelmişti. İmam Ali as derhal emir verip orduyu hazırlattı. Nehravan’da onlara son bir fırsat daha verdi; nasihatte bulundu, endişelerini gidermeye çalıştı. Vazgeçenleri bıraktı. İnat edip isyanda kararlı olanlarla savaştı…
KAYNAK: Peygamberin Dilinden Hz. Ali as. Kevser yay.
Sayfa 505/506