Bismillah…
Hz. Seyyidüşşüheda İmam Hüseyin, bir avuç dostu ile birlikte Kerbela’ya doğru yürürken, nasıl bir yolculuğa çıktığının farkındaydı. İki seçenek vardı önünde; ya Kufeliler sözünde durup kendisiyle birlikte gayri meşru, gasıp Yezit düzenine başkaldırarak, yeni baştan adil bir İslami hükümetin kurulmasının yolu açılacak ya da Muhammedi İslam’a yapılan alçakça ihanetin kökünün kurutulması için damarlardaki kan, Kerbela’nın kızıl çölüne savrulacaktı.
Her iki yol da bir zaferdi İmam Hüseyin için. Zira, İslam’ın Fatiha’sının okunmasındansa parçalanmış bedeninin üzerinde eza tutulması; İslam’ın Muhammedi çehresine kara çalınmasındansa, bedenlerin kızıla boyanması daha evlaydı onun için.
İmam Hüseyin 72 kişiyle Kerbela’ya vardığında, dostlarının sadakatine, ihlas ve samimiyetine şahadette bulunduktan sonra, kendilerinden razı olarak onlardan geri dönmelerine izin vermiş ama onlar İmam Hüseyin’e : “Ey Hüseyin! Bu hayat ebedi olsa, bizler de bu hayatta ebedi yaşayacak olsak, seninle bir dakika bulunmayı o ebedi hayata tercih ederiz. Bin kere öldürülsek ve yeniden doğsak ve yeniden bin defa öldürülsek seni asla terk etmeyeceğiz.” şeklinde karşılık vermişlerdi.Evet, onlar kanlarıyla galip geldiği mücadelelerinde Hüseyni kıyamın aziz askerleriydi.
Dinlerine, inançlarına sadakatte, vefada örnektiler.
İki oğlunu alıp Kerbela’ya gelen Hz. Zeynep, oğullarının kanlı naşı önüne geldiğinde sükunetini koruyor, ama Hz. Hüseyin’in oğlu Ekber’in kanlı bedenini görünce kendini kaybedercesine ağlıyordu. Acaba bu ananın oğullarının acısı sinesini yakmamış, ciğerlerini dağlamamış mıydı? O, Zehra(s.a) yadigarı yüce kadın, peygamber sünnetlerinin devamlılığı ve toplumun felahı için sabır ve tahammülde ne kadar da dirençliydi.
Peygamber ailesi, yakınları ve onları seven vefakar yiğitler canlarını, kanlarını hangi uğurda feda ettiler, zalimlerin işkencelerine ve tüm acılara niçin tahammül ettiler? İslam’ın dirilişiyle toplumu gafletten uyandırmak için çocuklarını gözleri önünde katline nasıl sabır gösterdiler?İslam için, bizim için, sizin için, benim için, senin için…
Ve kara yüzlü Yezit, yani; zulüm, ihanet, gasp, zorbalık, cinayet ve katliamların simgesi. En mukaddes değerleri bile çıkar ve saltanatları uğruna çiğneyebilecek aşağılık bir karakter. Batıl ve gayri meşru iktidarını korumak için İslam ümmetine tarihin en ağır darbesini indiren günümüz Yezitlerinin, Firavunlarının ilham kaynağı olan sözde lider.
Peki, bizler bu zalimin adını lanetleyerek mi Hüseyin’in yanında oluyoruz, onun mücadelesiyle yaktığı meşaleyi devralarak elimizde tutuyoruz? “Her yer Kerbela, Her Gün Aşura” nidasını yükseltirken acaba bizler, Aşura’yı yaşantımıza ne kadar aksettirebiliyoruz?
Hz. İmam Hüseyin (a.s) : “Ben makam ve mevki için değil, ceddim Muhammed’in ve babam Ali bin Ebu Talib’in yolunu sürdürmek, marufu emr ve münkerden nehyetmek için kıyam ettim.” diyor. Acaba onun bu sözünü hakkıyla eda edebiliyor muyuz? Günümüzde tekerrür eden Kerbela’lar için Hüseyni mücadelede hangi saftayız? Ne kadar Zeynebi duruyoruz?
Resul-i Ekrem(s.a.a):
“Müslümanların dertleriyle ilgilenmeden sabahlayan; yardım edin ey Müslümanlar diye feryat eden kardeşinin çağrısına koşmayan benden değildir.” buyurmuştur.
NURCAN SÖNMEZ