"Hacca gitmek için Suudi Arabistan'a demokrasi gelmesini bekliyorum" dedim ya, bazıları kızdılar.
Elbette demokrasi haccın şartı değil. Ama korka korka hac yapmak da özgür bir Müslüman'a ne kadar yakışır ki?
Sadece şeytanları değil, şeytani rejimleri de taşlayabilmek istememi yadırgamanızı yadırgıyorum.
Neyse...
Bu tip ülkelerde Batılıysanız sorun yok.
Ama Müslümansanız, hele de Afrika ülkelerinden birine mensupsanız, hasbel kader başınıza bir şey geldiğinde kelleyi kurtarmak neredeyse mümkün olmuyor.
Suudi Arabistan gibi dehşet rejimlerinde kafası kesilen, eli koparılan ya da bir şekilde cezaevlerinde çürüyen yabancıların istatistiği tutuluyor mudur bilmiyorum. Ama yapılsa yüzde yüz orada işlediği suçtan dolayı kafası kesilen Batılı sayısı sıfıra yakındır. Belki de sıfırdır!
Ama ötekiler, sahipsizler, kimsesizler, Müslümanlar Kral'ın orman kanunundan kurtulamıyorlar.
Bu gibi ülkelere gitmekten gerçekten korkuyorum.
Ne dedi Suud Kralı Mısır için Obama'ya:
"Mübarek'i destekle, ABD'nin Mısır ordusuna her yıl verdiği 1.5 milyar doları ben veririm."
Buna diktatör dayanışması denir.
Ama bu gibi rejimlerin asıl sorumlusu ABD'dir.
Amerika'nın benzinlikleri ve karakolları olmak gibi bir işlevleri vardır bu ülkelerin.
Amerika bu ülkelerde asla demokrasiyi teşvik etmez.
Hiçbir şekilde bu ülkelere demokrasi telkini yapmaz. Bunu da "reel politik" ile açıklar.
Dolayısıyla bu tip rejimlerin bütün günahlarına ABD yüzde 90 ortaktır.
Bu gibi ülkelerde Amerikan karşıtlığının zirve yapması halkın da durumun farkında olduğunu gösteriyor.
Amerika, bu ülkelerde diktatörlerin halkları ezebilmesinin bir numaralı destekçisidir, hatta silahıdır.
Müslüman ülkelerdeki dehşet rejimlerinin ayakta durmasının bir numaralı sorumlusu Amerika'dır.
Dünyada Amerikan etkisi zayıfladıkça bu rejimlerin Mısır Firavunu'nun çöküşü gibi birer birer çökeceğini öngörmek yanlış olmaz.
Devrilecekler.
Birer birer devrilecekler.
Bir zamanlar Kabe'nin içindeki putların devrilmesi gibi devrilecekler.
Söz konusu ülkelerdeki yaşam biçiminin İslam ile hiç alakası olmadığını söylüyorum.
Batılı ülkeler içinde Müslümanlar'a izin verilen yaşam biçimlerinin de İslami olmadığı ortada.
İngiltere'de önceki gün ortaya çıkan İslami okul skandalını görmüşsünüzdür.
Birmingham'da bulunan İslam Okulu'nda gizli kamera ile çekilen görüntülerde bu okullarda küçük çocuklara uygulanan şiddet ortaya çıkarıldı. 11 yaş ve üzeri çocuklar feci şekilde dayağa tabii tutuluyor.
Dayak ile kime ne öğretiyorsun be adam?
Bilmiyor musun, zorla güzellik olmaz.
Bu görüntüler bana bir bayram namazında gürültü eden çocukların bir ihtiyar tarafından tokatlanmasını hatırlattı.
Elimden gelse o ihtiyarı orada boğardım.
Niye, ne adına tokatlıyorsun camiye gelmiş çocukları?
Hiç duydunuz mu Kainatın Efendisi'nin, sebebi ne olursa olsun çocukları dövdüğünü, hatta bir fiske vurduğunu.
Var mı böyle bir emir, bir uygulama?
İslam adına krallık olan ülkelerde hayatın ne İslam'a ne de insanlığa uyun olduğunu söylemek mümkün değildir.
Suudi Arabistan'da bir kadın çocuğunu tek başına parka götüremez mesela.
"Çocuk yetiştirmek için Arabistan'ı değil Türkiye'yi tercih ederim" diyen Suudi Arabistan'da yaşayan bir Türk kadını şunları söylüyor:
"Türkiye'de anneler çocuklarının ellerinden tutup anneannesine, babaannesine, konuya komşuya, parka, sinemaya, tiyatroya gidebilirken Arabistan'da baba olmadan çocuklar anneyle kapının önüne bile çıkamıyor. Çıksa bile ileriye gidemiyor. Çocuklar anneyle teşrik-i mesai keyfine varıp özgürlüğü hissedemiyor."
Kim böyle bir ülkede yaşamak ister ki?
Kadın erkeksiz sokağa çıkamıyor, araba kullanamıyor, annesini ya da babasını ziyarete gidemiyor, çocuklarını alıp şöyle bir deniz kenarında çekirdek çitleyemiyor..
Daha neler neler.
İnsani olan her şey yasak.
Bütün bu yasakların amacı ise krallığı ayakta tutmak, sömürüyü sürdürmek, benzinlikleri ve karakolların varlığını devam ettirebilmek.
Unutmayalım, dünya değişiyor ama sadece bu tip ülkeler için değişmiyor. Bu rejimlere destek verenler için de değişiyor!
Bu konu çok mümbit, bu konuya devam edebiliriz.
Nuh Gönültaş
Elbette demokrasi haccın şartı değil. Ama korka korka hac yapmak da özgür bir Müslüman'a ne kadar yakışır ki?
Sadece şeytanları değil, şeytani rejimleri de taşlayabilmek istememi yadırgamanızı yadırgıyorum.
Neyse...
Bu tip ülkelerde Batılıysanız sorun yok.
Ama Müslümansanız, hele de Afrika ülkelerinden birine mensupsanız, hasbel kader başınıza bir şey geldiğinde kelleyi kurtarmak neredeyse mümkün olmuyor.
Suudi Arabistan gibi dehşet rejimlerinde kafası kesilen, eli koparılan ya da bir şekilde cezaevlerinde çürüyen yabancıların istatistiği tutuluyor mudur bilmiyorum. Ama yapılsa yüzde yüz orada işlediği suçtan dolayı kafası kesilen Batılı sayısı sıfıra yakındır. Belki de sıfırdır!
Ama ötekiler, sahipsizler, kimsesizler, Müslümanlar Kral'ın orman kanunundan kurtulamıyorlar.
Bu gibi ülkelere gitmekten gerçekten korkuyorum.
Ne dedi Suud Kralı Mısır için Obama'ya:
"Mübarek'i destekle, ABD'nin Mısır ordusuna her yıl verdiği 1.5 milyar doları ben veririm."
Buna diktatör dayanışması denir.
Ama bu gibi rejimlerin asıl sorumlusu ABD'dir.
Amerika'nın benzinlikleri ve karakolları olmak gibi bir işlevleri vardır bu ülkelerin.
Amerika bu ülkelerde asla demokrasiyi teşvik etmez.
Hiçbir şekilde bu ülkelere demokrasi telkini yapmaz. Bunu da "reel politik" ile açıklar.
Dolayısıyla bu tip rejimlerin bütün günahlarına ABD yüzde 90 ortaktır.
Bu gibi ülkelerde Amerikan karşıtlığının zirve yapması halkın da durumun farkında olduğunu gösteriyor.
Amerika, bu ülkelerde diktatörlerin halkları ezebilmesinin bir numaralı destekçisidir, hatta silahıdır.
Müslüman ülkelerdeki dehşet rejimlerinin ayakta durmasının bir numaralı sorumlusu Amerika'dır.
Dünyada Amerikan etkisi zayıfladıkça bu rejimlerin Mısır Firavunu'nun çöküşü gibi birer birer çökeceğini öngörmek yanlış olmaz.
Devrilecekler.
Birer birer devrilecekler.
Bir zamanlar Kabe'nin içindeki putların devrilmesi gibi devrilecekler.
Söz konusu ülkelerdeki yaşam biçiminin İslam ile hiç alakası olmadığını söylüyorum.
Batılı ülkeler içinde Müslümanlar'a izin verilen yaşam biçimlerinin de İslami olmadığı ortada.
İngiltere'de önceki gün ortaya çıkan İslami okul skandalını görmüşsünüzdür.
Birmingham'da bulunan İslam Okulu'nda gizli kamera ile çekilen görüntülerde bu okullarda küçük çocuklara uygulanan şiddet ortaya çıkarıldı. 11 yaş ve üzeri çocuklar feci şekilde dayağa tabii tutuluyor.
Dayak ile kime ne öğretiyorsun be adam?
Bilmiyor musun, zorla güzellik olmaz.
Bu görüntüler bana bir bayram namazında gürültü eden çocukların bir ihtiyar tarafından tokatlanmasını hatırlattı.
Elimden gelse o ihtiyarı orada boğardım.
Niye, ne adına tokatlıyorsun camiye gelmiş çocukları?
Hiç duydunuz mu Kainatın Efendisi'nin, sebebi ne olursa olsun çocukları dövdüğünü, hatta bir fiske vurduğunu.
Var mı böyle bir emir, bir uygulama?
İslam adına krallık olan ülkelerde hayatın ne İslam'a ne de insanlığa uyun olduğunu söylemek mümkün değildir.
Suudi Arabistan'da bir kadın çocuğunu tek başına parka götüremez mesela.
"Çocuk yetiştirmek için Arabistan'ı değil Türkiye'yi tercih ederim" diyen Suudi Arabistan'da yaşayan bir Türk kadını şunları söylüyor:
"Türkiye'de anneler çocuklarının ellerinden tutup anneannesine, babaannesine, konuya komşuya, parka, sinemaya, tiyatroya gidebilirken Arabistan'da baba olmadan çocuklar anneyle kapının önüne bile çıkamıyor. Çıksa bile ileriye gidemiyor. Çocuklar anneyle teşrik-i mesai keyfine varıp özgürlüğü hissedemiyor."
Kim böyle bir ülkede yaşamak ister ki?
Kadın erkeksiz sokağa çıkamıyor, araba kullanamıyor, annesini ya da babasını ziyarete gidemiyor, çocuklarını alıp şöyle bir deniz kenarında çekirdek çitleyemiyor..
Daha neler neler.
İnsani olan her şey yasak.
Bütün bu yasakların amacı ise krallığı ayakta tutmak, sömürüyü sürdürmek, benzinlikleri ve karakolların varlığını devam ettirebilmek.
Unutmayalım, dünya değişiyor ama sadece bu tip ülkeler için değişmiyor. Bu rejimlere destek verenler için de değişiyor!
Bu konu çok mümbit, bu konuya devam edebiliriz.
Nuh Gönültaş