Riya (gösteriş)sinsi bir virüstür ki , çoğu kez riyakar şahısın kendisi bile amellerine,inancına ve ahlakına riya
virüsünün sızdığından haberdar olamaz.Zira şeytan ve nefsin hile ve tuzakları oldukça sinsidir!Diğer taraftan insanlık
yolu da oldukça ince ve karanlıktır.İnsan kılı kırk yararcasına araştırma yoluna gitmeyince kendisinin ne durumda oldu-
ğunu anlayamaz.İnsan,kendisinin yaptığı tüm işlerinin Allah için olduğunu zanneder,oysa ki gerçekte yaptıkları şeytan
içindir.Diğer bir ifadeyle,insanın fıtratında nefis şeyleri bulunduğundan,bencillik perdesi tüm ayıp ve kusurlarını ondan
gizleyip örtmektedir.Örneğin ibadetlerden ve en önemlilerinden biri olan dini ilimlerin tahsilinde bile bazen insan riya
ve gösterişe kaçmaktadır.Aynı zamanda nefis sevgisinin kalın örtüsü sebebiyle insanın kendisi bunu farkına varamamakta-
dır.Mesela insan alimlerin,büyüklerin ve bilge insanların huzurunda önceden kimsenin çözmediği ve ilk defa o da sadece
kendisinin anladığı önemli ve karışık bir konuyu çözmek ister.Konuyu ne kadar güzel açıklar ve meclistekilerin dikkatini
kendine çekerse o kadar sevinir,mutluluk duyar.Aynı zamanda kendisine karşı olan kimseleri de alt etmek ve onlara üstün
olmak ister.Nazlıca akıl satma duygusuna kapılır.Şayet büyüklerden biri de onu tasdik edecek olursa , keyfine diyecek
olmaz.Böylece bu zavallı adam alimlerin ve büyüklerin yanında bir makam elde ettiğini zanneder ama ,Allah'ın nezdinde
hiç bir değerinin olmadığını ve bu amelinin Allah'ın emri üzere siccine(cehennemlerden biri)atıldığını bilmez ve bundan
gafil olur.Üstelik sahip olduğu bu riya ile yapılan amel birkaç günah ile de içiçe bulunmaktadır.Örneğin iman kardeşini
küçümsemek ve aşağı düşürmek gibidir.Oysaki mümin bir insana karşı küstahlık etmek ve onu aşağı düşürmek,tek başı-
na insanın cehennemlik olmasına yetmektedir.
Böyle bir durumda ola nefsin hilesi devreye girer ve sahibine şöyle vesvese verir!Benim maksadım dini hükümlerin
açıklığa kavuşması ve hakkın ortaya çıkmasıdır.Buda itiaatların en üstünüdür.Ben kendimi gösterme ve üstünlük tasalama
niyetinde değilim''.İşte bu fısıltı da nefsin sahibine kurduğu bir tuzaktır.Bu tuzağı bozmak için insan nefsine şöyle
demelidir.''Şayet bu dini hükümü sen değil de mümin arkadaşın yada başka birisi çözmüş olsaydı da sen o mecliste yenik
düşseydin , acaba senin için biraz olsun fark eder miydi?"Eğer fark etmiyorsa o zaman sen sadıksın demektir!
Ama eğer yine nefsimiz başka hileye başvurur da bize "Hakkı izhar etmek fazilettir ve Hakk'ın yanında sevabı
vardır ve bu fazilete ben nail olmak istiyorum,ahiret yurdunu bayındır kılmak istiyorum"derse bizde ona hemen şöyle de-
meliyiz;Farzedelim ki yenilgiye uğradığımız ve Hakk'ı tasdik ettiğimiz zaman da Yüce Allah bize bu üstünlükleri lutfe-
decektir.Acaba yine de mağlup olmaya razı olur musun?"Sonunda iç dünyaya yönelir ve yine üstün olmaya meyilli olduğunu
bilginler önünde ilim ehli biri olmakta meşhur olmayı istediğini,ibadetlerin en üstünü olan bu ilmi müzakereyi onların kal-
binde bir makam edinmek için başlattığını görecek olursan, o zaman bil ki üstün ilmi müzakere hususunda riyakarız.Bu
amel ,Usul-u Kafi'de de nakledilen hadis sebebiyle "siccin"de dir ve bizler Allah'a şirk koşan müşrikleriz.Bu amel,makam
ve şeref sevgisinden kaynaklanmıştır ve rivayet esasınca da bir sürüye saldıran iki kurttan daha fazla imana zarar ver-
mektedir.(1)
__________________________________________________ _____________________________________
(1)Usul-i Kafi,C.2,S.315-Kitabu'l İman Ve'l-Kufr.Bab-u Hubbi'd - Dunya ve'l Hırsu Aleyha,S.113 hadisler
__________________________________________________ _____________________________________
Öyleyse ıslah takımının ,ahiret kılavuzlarının,nefsi hastalıkların tabibi olan din alimlerinin ilk önce tedavi etme-
leri gerekenler kendileri olmalıdır.Nefsi mizaclarını salim (güvenli)kılmalıdırlar ki halleri malum olan amelsiz alimler
zümresinden olmasınlar.Çünki bunlar islam'ın en büyük en önemli ibadet ve itaatlarından biri olan dini ilimlerle uğraşan
lokomotif kadrodurlar.
İslamın büyük ibadetlerinden biri de cemaattir. Cemaate imametin daha büyük bir fazileti vardır.Dolayısıyla
şeytan ilim ibadetine sızdığı gibi büyük ibadete de daha fazla sızmakta ve cemaat imamına daha çok düşmanlık etmek-
tedir.Onu bu faziletten alıkoymak ve mahrum kılmak istemektedir.Amellerini ihlastan uzaklaştırıp siccine(cehennemler-
den biri)koymaya çalışmakta ve onu da Allah'a şirk koşan kimselerden kılmak için uğraşmaktadır.
Bu yüzden çeşitli yollarla bazı cemaat imamlarının kalbine girmektedir.Örneğin kendini beğenmişlik veya kalpler-
de makam edinmek azametli ve büyük bir kimse olarak şan - şöhret kazanmak için ibadeti ve vaazı ile halka gösteriş yap-
mak ve iki yüzlülükte bulunmak gibi riyakar hstalıkları, onlar için en belirgin riya türlerindendir.Örneğin toplumun içeri-
sinde sermaye ya da makam sahibi birinin cemaat namazında ya da cuma sohbetinde hazır bulunduğunu görünce , kalbini
kazanabilmek için kendini daha fazla Allah'a bağlı biri olarak göstermekte , çeşitli yollar ve bir çok hilelerle onu tuzağı-
na düşürmeye çalışmaktadır.Cemaatına katılmayan kimselere kendi makamını duyurmak için de o büyük kimsenin adından
sözetmekte ve halka herhangi bi yolla filanında kendi cemaat namazlarına katıldığını bildirmektedir.Kalbinde deo kim-
seye karşı kendi cemaat namazına katılan bir kimse olarak büyük bir sevgi ve ihlası o şahsa karşı göstermektedir.
Şeytan mel'un cemaatı az olan cemaat imamlarından da el çekmemektedir.Onun da yanına sokularak ona şöyle de-
mektedir;"Sen sürekli halka zahid bir kimse olduğunu bildirmelisin,dünyadan el-etek çektiğimi söylemelisin, çok mütevazi
bir insan olduğu için büyük camilerde ve kalabalık cemaatların önünde değil de , küçük mescitlerde ve az ama ihlaslı in-
sanlara namaz kıldırdığını duyurmalısın!Böylesine bir cemaat imamı da , önceki cemaat imamı gibi ya da ondan daha kötü
birisidir.Zira bu imamda haset rezilliği baş göstermektedir.Dünyadan nasibi olmadığı gibi , ahiret sermayesi de elinden
gitmektedir.Hem dünyada hem ahirette hüsrana uğrayanlardandır!!
Şeytan yalnızca cemaat imamlarıyla da yetinmemektir.İmama uyan cemaatin safına da girmektedir.Ön safın fazileti-
nin daha çok , sağ tarafının sol tarafından daha sevab olduğu için hedef olarak daha çok buraları seçmektedir.Zavallı gös-
terişe düşkün dindarlık taslayan müslümanı evinden dışarı çekmiş ve getirip ön safın sağ tarafında oturtmuş ve bu fazi-
letini(üstün özelliğini)diğerlerine göstermesi için de ona vesvese verir.O zavallı da bunun nereden kaynaklandığını bilme-
den nazlanarak kendisi için fazilet izharında bulunur.Böylece gizli şirk ortaya çıkarak amellerini siccine gönderir.
Şeytan bununla da yetinmez,daha sonra da diğer saflara geçer ve onlarıda kinaye ve işaretle ön safı reddetmeye
ve kendilerinin'gözün önlerde olduğu'gibi kötü durumlardan münezzeh olduğunu belirtmelerine teşvik eder.Kimi zaman-
larda görüldüğü üzere şeytan , özelliklede ilim ve fazilet ehli birini tutarak getirip en arka saflarda oturtturur.Zira
bununla etrafındakilere şu mesajı verdirmeye çalışır;yani ben bu makamımla birlikte bu şahsın (imamın)arkasında namaz
kılması gereken bir şahıs değilim ama,dünyadan el etek çektiğimden ve nefsani arzulardan arındığımdan en son saflarda
bile oturmaya hazırım."İşte böyle şahısları hiç bir zaman ön saflarda görmek mümkün değildir.
Şeytan yalnızca cemaat imamı ve arkasında namaz kılanlarla (memun)da yetinmez.İnfiradi (tekbaşına)namaz kılan-
ların da sakalından tutar.Çarşı - pazar ya da evinden tutup camiye getirdiği bu zavallıyı da caminin en dip köşesinde
seccadesini serdirir ve hiç bir cemaat imamını adil olarak kabul ettirmeyerek halkın huzurunda uzunca secde , ruku
ve zikirlerle namaz kıldırır!
Bu şahısa da kendi mana aleminde (batınında)diğerlerine şöyle bir mesaj verdirir:"Ben öylesine dindar ve tedbirle
(ihtiyatla)amel eden bir kimseyim ki, adil olmayan bir kimseye bağlanmamak için bunca sevabı olmasına rağmen cemaatı
bile terkediyorum".
Böylesine bir kimse , riyakar ve kendini beğenmiş biri olmasıyla birlikte , şer'i meseleleri de bilmemektir.Zira bu
şahsın taklit merci (müctehidi)olan zatın cemaat imamına uyanın (iktida etmenin)sıhhatini için zahiri takva dışında bir
şeyi şart koşmuş olması belli olmayabilir.Fakat o zavallının davası bu hükmün olup olmaması değildir,onun davası kalp-
lerde makam edinmek için halka gösteriş yapmak içindir.
Diğer bir çok işlerimizde aynı şekilde şeytanın tasarrufu altındadır.Şeytan mel'ul nerede bulanık ve karanlık bir
kalp görürse hemencik orada menzil edinmekte,batıni ve zahiri amelleri yakıp yıkmakta ve bizleri güzel ameller yoluyla
cehennemlik etmektedir.
Yarabbi!Gönlümüzü şirk ve nifak bulanıklığından arı kıl.Kalbimizi bütün bu şeylerin kaynağı olan dünya sevgisi
paslarından tertemiz eyle ve daima bizimle ol! Nefsani arzular ,makam sevgisi ve şeref tutkusunun esiri olan biz zavallı-
ların bu tehlikeli seyhat , bu zikzaklı yokuş , dar ve karanlıkla dolu yolda zavallının bu tehlikeli seyhat , bu zikzaklı yo-
kuş , dar ve karanlıkla dolu yolda yardımcısı ol , ellerimizden tut , şüpesiz ki sen kadir ve herşeye gücü yetensin.....
AMİN YA MUİN......
virüsünün sızdığından haberdar olamaz.Zira şeytan ve nefsin hile ve tuzakları oldukça sinsidir!Diğer taraftan insanlık
yolu da oldukça ince ve karanlıktır.İnsan kılı kırk yararcasına araştırma yoluna gitmeyince kendisinin ne durumda oldu-
ğunu anlayamaz.İnsan,kendisinin yaptığı tüm işlerinin Allah için olduğunu zanneder,oysa ki gerçekte yaptıkları şeytan
içindir.Diğer bir ifadeyle,insanın fıtratında nefis şeyleri bulunduğundan,bencillik perdesi tüm ayıp ve kusurlarını ondan
gizleyip örtmektedir.Örneğin ibadetlerden ve en önemlilerinden biri olan dini ilimlerin tahsilinde bile bazen insan riya
ve gösterişe kaçmaktadır.Aynı zamanda nefis sevgisinin kalın örtüsü sebebiyle insanın kendisi bunu farkına varamamakta-
dır.Mesela insan alimlerin,büyüklerin ve bilge insanların huzurunda önceden kimsenin çözmediği ve ilk defa o da sadece
kendisinin anladığı önemli ve karışık bir konuyu çözmek ister.Konuyu ne kadar güzel açıklar ve meclistekilerin dikkatini
kendine çekerse o kadar sevinir,mutluluk duyar.Aynı zamanda kendisine karşı olan kimseleri de alt etmek ve onlara üstün
olmak ister.Nazlıca akıl satma duygusuna kapılır.Şayet büyüklerden biri de onu tasdik edecek olursa , keyfine diyecek
olmaz.Böylece bu zavallı adam alimlerin ve büyüklerin yanında bir makam elde ettiğini zanneder ama ,Allah'ın nezdinde
hiç bir değerinin olmadığını ve bu amelinin Allah'ın emri üzere siccine(cehennemlerden biri)atıldığını bilmez ve bundan
gafil olur.Üstelik sahip olduğu bu riya ile yapılan amel birkaç günah ile de içiçe bulunmaktadır.Örneğin iman kardeşini
küçümsemek ve aşağı düşürmek gibidir.Oysaki mümin bir insana karşı küstahlık etmek ve onu aşağı düşürmek,tek başı-
na insanın cehennemlik olmasına yetmektedir.
Böyle bir durumda ola nefsin hilesi devreye girer ve sahibine şöyle vesvese verir!Benim maksadım dini hükümlerin
açıklığa kavuşması ve hakkın ortaya çıkmasıdır.Buda itiaatların en üstünüdür.Ben kendimi gösterme ve üstünlük tasalama
niyetinde değilim''.İşte bu fısıltı da nefsin sahibine kurduğu bir tuzaktır.Bu tuzağı bozmak için insan nefsine şöyle
demelidir.''Şayet bu dini hükümü sen değil de mümin arkadaşın yada başka birisi çözmüş olsaydı da sen o mecliste yenik
düşseydin , acaba senin için biraz olsun fark eder miydi?"Eğer fark etmiyorsa o zaman sen sadıksın demektir!
Ama eğer yine nefsimiz başka hileye başvurur da bize "Hakkı izhar etmek fazilettir ve Hakk'ın yanında sevabı
vardır ve bu fazilete ben nail olmak istiyorum,ahiret yurdunu bayındır kılmak istiyorum"derse bizde ona hemen şöyle de-
meliyiz;Farzedelim ki yenilgiye uğradığımız ve Hakk'ı tasdik ettiğimiz zaman da Yüce Allah bize bu üstünlükleri lutfe-
decektir.Acaba yine de mağlup olmaya razı olur musun?"Sonunda iç dünyaya yönelir ve yine üstün olmaya meyilli olduğunu
bilginler önünde ilim ehli biri olmakta meşhur olmayı istediğini,ibadetlerin en üstünü olan bu ilmi müzakereyi onların kal-
binde bir makam edinmek için başlattığını görecek olursan, o zaman bil ki üstün ilmi müzakere hususunda riyakarız.Bu
amel ,Usul-u Kafi'de de nakledilen hadis sebebiyle "siccin"de dir ve bizler Allah'a şirk koşan müşrikleriz.Bu amel,makam
ve şeref sevgisinden kaynaklanmıştır ve rivayet esasınca da bir sürüye saldıran iki kurttan daha fazla imana zarar ver-
mektedir.(1)
__________________________________________________ _____________________________________
(1)Usul-i Kafi,C.2,S.315-Kitabu'l İman Ve'l-Kufr.Bab-u Hubbi'd - Dunya ve'l Hırsu Aleyha,S.113 hadisler
__________________________________________________ _____________________________________
Öyleyse ıslah takımının ,ahiret kılavuzlarının,nefsi hastalıkların tabibi olan din alimlerinin ilk önce tedavi etme-
leri gerekenler kendileri olmalıdır.Nefsi mizaclarını salim (güvenli)kılmalıdırlar ki halleri malum olan amelsiz alimler
zümresinden olmasınlar.Çünki bunlar islam'ın en büyük en önemli ibadet ve itaatlarından biri olan dini ilimlerle uğraşan
lokomotif kadrodurlar.
İslamın büyük ibadetlerinden biri de cemaattir. Cemaate imametin daha büyük bir fazileti vardır.Dolayısıyla
şeytan ilim ibadetine sızdığı gibi büyük ibadete de daha fazla sızmakta ve cemaat imamına daha çok düşmanlık etmek-
tedir.Onu bu faziletten alıkoymak ve mahrum kılmak istemektedir.Amellerini ihlastan uzaklaştırıp siccine(cehennemler-
den biri)koymaya çalışmakta ve onu da Allah'a şirk koşan kimselerden kılmak için uğraşmaktadır.
Bu yüzden çeşitli yollarla bazı cemaat imamlarının kalbine girmektedir.Örneğin kendini beğenmişlik veya kalpler-
de makam edinmek azametli ve büyük bir kimse olarak şan - şöhret kazanmak için ibadeti ve vaazı ile halka gösteriş yap-
mak ve iki yüzlülükte bulunmak gibi riyakar hstalıkları, onlar için en belirgin riya türlerindendir.Örneğin toplumun içeri-
sinde sermaye ya da makam sahibi birinin cemaat namazında ya da cuma sohbetinde hazır bulunduğunu görünce , kalbini
kazanabilmek için kendini daha fazla Allah'a bağlı biri olarak göstermekte , çeşitli yollar ve bir çok hilelerle onu tuzağı-
na düşürmeye çalışmaktadır.Cemaatına katılmayan kimselere kendi makamını duyurmak için de o büyük kimsenin adından
sözetmekte ve halka herhangi bi yolla filanında kendi cemaat namazlarına katıldığını bildirmektedir.Kalbinde deo kim-
seye karşı kendi cemaat namazına katılan bir kimse olarak büyük bir sevgi ve ihlası o şahsa karşı göstermektedir.
Şeytan mel'un cemaatı az olan cemaat imamlarından da el çekmemektedir.Onun da yanına sokularak ona şöyle de-
mektedir;"Sen sürekli halka zahid bir kimse olduğunu bildirmelisin,dünyadan el-etek çektiğimi söylemelisin, çok mütevazi
bir insan olduğu için büyük camilerde ve kalabalık cemaatların önünde değil de , küçük mescitlerde ve az ama ihlaslı in-
sanlara namaz kıldırdığını duyurmalısın!Böylesine bir cemaat imamı da , önceki cemaat imamı gibi ya da ondan daha kötü
birisidir.Zira bu imamda haset rezilliği baş göstermektedir.Dünyadan nasibi olmadığı gibi , ahiret sermayesi de elinden
gitmektedir.Hem dünyada hem ahirette hüsrana uğrayanlardandır!!
Şeytan yalnızca cemaat imamlarıyla da yetinmemektir.İmama uyan cemaatin safına da girmektedir.Ön safın fazileti-
nin daha çok , sağ tarafının sol tarafından daha sevab olduğu için hedef olarak daha çok buraları seçmektedir.Zavallı gös-
terişe düşkün dindarlık taslayan müslümanı evinden dışarı çekmiş ve getirip ön safın sağ tarafında oturtmuş ve bu fazi-
letini(üstün özelliğini)diğerlerine göstermesi için de ona vesvese verir.O zavallı da bunun nereden kaynaklandığını bilme-
den nazlanarak kendisi için fazilet izharında bulunur.Böylece gizli şirk ortaya çıkarak amellerini siccine gönderir.
Şeytan bununla da yetinmez,daha sonra da diğer saflara geçer ve onlarıda kinaye ve işaretle ön safı reddetmeye
ve kendilerinin'gözün önlerde olduğu'gibi kötü durumlardan münezzeh olduğunu belirtmelerine teşvik eder.Kimi zaman-
larda görüldüğü üzere şeytan , özelliklede ilim ve fazilet ehli birini tutarak getirip en arka saflarda oturtturur.Zira
bununla etrafındakilere şu mesajı verdirmeye çalışır;yani ben bu makamımla birlikte bu şahsın (imamın)arkasında namaz
kılması gereken bir şahıs değilim ama,dünyadan el etek çektiğimden ve nefsani arzulardan arındığımdan en son saflarda
bile oturmaya hazırım."İşte böyle şahısları hiç bir zaman ön saflarda görmek mümkün değildir.
Şeytan yalnızca cemaat imamı ve arkasında namaz kılanlarla (memun)da yetinmez.İnfiradi (tekbaşına)namaz kılan-
ların da sakalından tutar.Çarşı - pazar ya da evinden tutup camiye getirdiği bu zavallıyı da caminin en dip köşesinde
seccadesini serdirir ve hiç bir cemaat imamını adil olarak kabul ettirmeyerek halkın huzurunda uzunca secde , ruku
ve zikirlerle namaz kıldırır!
Bu şahısa da kendi mana aleminde (batınında)diğerlerine şöyle bir mesaj verdirir:"Ben öylesine dindar ve tedbirle
(ihtiyatla)amel eden bir kimseyim ki, adil olmayan bir kimseye bağlanmamak için bunca sevabı olmasına rağmen cemaatı
bile terkediyorum".
Böylesine bir kimse , riyakar ve kendini beğenmiş biri olmasıyla birlikte , şer'i meseleleri de bilmemektir.Zira bu
şahsın taklit merci (müctehidi)olan zatın cemaat imamına uyanın (iktida etmenin)sıhhatini için zahiri takva dışında bir
şeyi şart koşmuş olması belli olmayabilir.Fakat o zavallının davası bu hükmün olup olmaması değildir,onun davası kalp-
lerde makam edinmek için halka gösteriş yapmak içindir.
Diğer bir çok işlerimizde aynı şekilde şeytanın tasarrufu altındadır.Şeytan mel'ul nerede bulanık ve karanlık bir
kalp görürse hemencik orada menzil edinmekte,batıni ve zahiri amelleri yakıp yıkmakta ve bizleri güzel ameller yoluyla
cehennemlik etmektedir.
Yarabbi!Gönlümüzü şirk ve nifak bulanıklığından arı kıl.Kalbimizi bütün bu şeylerin kaynağı olan dünya sevgisi
paslarından tertemiz eyle ve daima bizimle ol! Nefsani arzular ,makam sevgisi ve şeref tutkusunun esiri olan biz zavallı-
ların bu tehlikeli seyhat , bu zikzaklı yokuş , dar ve karanlıkla dolu yolda zavallının bu tehlikeli seyhat , bu zikzaklı yo-
kuş , dar ve karanlıkla dolu yolda yardımcısı ol , ellerimizden tut , şüpesiz ki sen kadir ve herşeye gücü yetensin.....
AMİN YA MUİN......